İnan nedir, İnan ne demek
- İnanmak işi.
- Bir kimse veya şeyin doğruluğunu, büyüklüğünü ve gücünü sarsılmaz bir duygu ile benimseme.
- Tanrı'ya duyulan sınırsız inanış, iman, itikat
"İnan" ile ilgili cümle
- "Kendi paylarına düşen fedakârlığı, devlet, millet uğrunda inanla, güvenle, umutla bir daha tazeliyorlardı." - R. E. Ünaydın
Yerel Türkçe anlamı:
İnan, güven
Felsefi anlamı:
Kişisel inanmanın içeriği; inanılan doğruların tümü.
Bilinmeyene bağlanma.
(Özellikle dinsel anlamda) Bir bağlanmadan doğan güven; Tanrı'ya duyulan sınırsız güven.
Görünmez olana içten inanma; saklı olanı, daha açığa çıkmamış olanı duyma.
Sosyoloji'deki anlamı:
Bir şeyin doğruluğunu tanıtlamasız kabul etme.
İnan isminin anlamı, İnan ne demek:
Erkek ismi olarak; Bir kimse veya şeyin doğruluğunu, büyüklüğünü ve gücünü sarsılmaz bir duygu ile benimseme, iman. Kız ismi olarak; Bir kimsenin veya şeyin doğruluğunu, büyüklüğünü ve gücünü sarsılmaz bir duygu ile benimseme, iman.
İngilizce'de İnan ne demek? İnan ingilizcesi nedir?:
faith
İnan tanımı, anlamı:
İnan olsun : "bana inanınız" anlamında kullanılan bir söz.
İnanç : Birine duyulan güven, inanma duygusu. İnanılan şey, görüş, öğreti. Tanrı'ya, bir dine inanma, akide, iman, itikat. Bir düşünceye gönülden bağlı bulunma.
İnanca : Güvence.
İnanca vermek : Güvence vermek.
İnancılık : Temel gerçeklerin akılla kavranamayacağını ancak inan yoluyla elde edilebileceğini savunan öğretilerin genel adı, imaniye, fideizm.
İnançlı : İnancı olan, imanlı, itikatlı, mutekit.
İnançlılık : İnançlı olma durumu.
İnançsız : İnancı olmayan, inansız, imansız, itikatsız.
İnançsızlık : İnançsız olma durumu, inansızlık, imansızlık, itikatsızlık.
İnandırıcılık : İnandırıcı olma durumu.
İnandırılma : İnandırılmak işi.
İnandırılmak : İnanması sağlanmak.
İnandırma : İnandırmak işi.
İnandırmak : İnanmasını sağlamak.
İnanılır gibi değil : Çok şaşırılan, hayret edilen veya hayranlık duyulan bir olayla karşılaşıldığında söylenen bir söz.
İnanılma : İnanılmak işi.
İnanılmak : İnanma işi yapılmak.
İnanılmaz : İnanılması çok güç veya imkânsız olan. Az rastlanan, olağanüstü.
İnanılmazlık : İnanılmaz olma durumu.
İnanırlık : İnanılabilir bir şeyin niteliği. İnanma eğilimi.
İnanış : İnanma işi. İnanılan şey.
İnanlı : İnanı olan, bir şeye bütün varlığıyla inanmış bulunan, imanlı, mümin, mutekit.
İnanma : İnanmak işi.
İnanmak : İman etmek. Birini doğru sözlü olarak bilmek, güvenmek. Bir şeyin varlığını, doğruluğunu kabul etmek. Kanarak aldanmak. Sevecek, güvenecek ve bağlanacak en yüksek varlık olarak bilmek, iman etmek. Bir şeyi doğru olarak benimsemek.
İnanmazlık : İnanmamazlık.
İnansız : İnançsız.
Akarsuya inanma eloğluna dayanma : "akışı ne kadar yavaş olursa olsun akarsuya girmek tehlikelidir, eloğluna güvenmek de doğru değildir, insanı zarara sokabilir" anlamında kullanılan bir söz.
Batıl inanç : Doğaüstü olaylara, gizli ve akıl dışı güçlere, kehanetlere aşırı derecede bağlı boş inanç, batıl itikat.
Boş inanç : Kaynakları bilimsel ve dinî temele dayanmayan, dar, biçimci inanma, batıl itikat.
Gözlerine inanamamak : Hiç umulmayan, hiç beklenmeyen bir şeyin görülmesi karşısında şaşırmak.
İki kardeş savaşmış ebleh buna inanmış : "iki kardeş arasındaki anlaşmazlık geçicidir, bu durumu gerçek ve sürekli sanmak saflıktır" anlamında kullanılan bir söz.
Kulağına inanmamak : Duyduklarının doğruluğundan şüphe etmek.
Yalancının evi yanmış kimse inanmamış : "yalan söylemeyi huy edinen kimsenin sözlerine, gerçeği söylediği zaman bile inanılmaz" anlamında kullanılan bir söz.
Kimse : Herhangi bir kişi, kim olduğu bilinmeyen kişi.
Doğrulu : Bir doğru boyunca olan, müstakim.
Büyük : Üstün niteliği olan. Makam, rütbe, derece bakımından daha üst olan kimse. Büyük abdest. Yetişkin, belli bir yaşa gelmiş. Niceliği çok olan. Önemli. Boyutları, benzerlerinden daha fazla olan (somut nesne), makro, küçük karşıtı. Çok, ortalamayı aşan (soyut kavram).
Sarsılma : Sarsılmak işi.
Duygu : Önsezi. Duyularla algılama, his. Nesneleri veya olayları ahlaki ve estetik yönden değerlendirme yeteneği. Belirli nesne, olay veya bireylerin insanın iç dünyasında uyandırdığı izlenim. Kendine özgü bir ruhsal hareket ve hareketlilik.
Benimseme : Benimsemek işi, sahip çıkma, tesahup.
Tanrı : Çok tanrıcılıkta var olduğuna inanılan insanüstü varlıklardan her biri, ilah. Kâinatta var olan her şeyi yaratan, koruyan, tek ve yüce varlık, Yaradan, Allah, Rab, İlah, Mevla, Halik, Hüda, Hu, Oğan.
İnan ile ilgili Cümleler
- İnan bana, o özür işe yaramayacak.
- İnan bu benim için çok anlamlı.
- Onu daha önce düşünmediğime inanamıyorum.
- İnan bana.
- İnan ya da inanma, gökyüzü dalışına gittim.
- Satürn üzerindeki beyaz lekelerin, güçlü fırtınalar olduklarına inanılır.
- İnan bana, ölmek istemem.
- İnan bana sana son şeyi söylediğimde endişelenmen gerek.
- Ben komplo teorilerine inanmam. Ben sadece Orta doğu'da tükenmiş uranyum patlayıcı ve fosfor bombalarının kullanımı ve petrol ve diğer stratejik hedefler için Irak ve Afganistanın imhası gibi gerçeklere inanıyorum.
- Kendine inanmak zorundasın.
- İnan bana, ben denedim.
- Milattan önce 384 ve 322 yılları arasında yaşamış olan Aristo, Dünya'nın yuvarlak olduğuna inanıyordu. Dünya'nın evrenin merkezi olduğu; Güneş'in, Ay'ın ve bütün sabit yıldızların da onun çevresinde döndüğü görüşündeydi.
- Çoğu insan aslında siyasetçilerin söylediği her şeye inanmaz.
- Ali Mary'nin cuma gecesi gerçekten onunla çıktığına tamamen inanamıyor.
Diğer dillerde İnan anlamı nedir?
İngilizce'de İnan ne demek? : [inanmak] v. believe, trust, rely, credit, put faith in, esteem, buy, swallow, deem, be persuaded that, be sold on
Fransızca'da İnan : foi [la]
Almanca'da İnan : der Glaube
Rusça'da İnan : n. вера (F), гарантия (F), религия (F)
Bu kısımda İnan nedir? İnan ne demek? gibi ya da benzeri soruları üye olmadan pratik bir biçimde hemen sorabilir, daha sonra kısaca İnan tanımı, açılımı, kelime anlamı hakkında ansiklopedik bilgi verebilir veya dilerseniz İnan hakkında sözler yazılar ile ingilizce veya almanca sözlük anlamı paylaşabilir, diğer web sitelerinden de birçok kaynaklar sunabilirsiniz. Spam veya çok kısa yazılan mesajlar yayınlanmayacaktır.