İngiliz setteri nedir, İngiliz setteri ne demek

İngiliz setteri; Veteriner alanında kullanılan bir terimdir.

Veterinerlikte sözlük anlamı:

İngiltere’den köken alan, Setter adını köpek avı belirlediğinde sergilediği nerdeyse oturma pozisyonundan dolayı almış, kürkü benekli ve kendine özgü bir tarzda, tüyleri uzun, düz, ipeksi ve biraz dalgalı, rengi beyazla karışık mavimsi gri, sarımsı veya kahverengi benekli, bazıları üç renkli (siyah-beyaz ve pas rengi), kuyruğu, kulakları, bacakları ve vücudunun alt kısmı bol tüylü, diğer köpeklerle oynamaktan keyif alan, kendi başını alıp gezmekten hoşlanan, dayanıklı, çalışkan, süratli ve sessiz bir avcı olan, avcılık, vurulan avı getirme, iz sürme, avı belirleme ve bekçi köpekliği yetenekleri olan köpek ırkı.

İngiliz setteri anlamı, kısaca tanımı

İngi : Nezle. inme hastalığı. İnme

İngil : Küçük baş hayvanlara takılan ip ya da kayış tasma: Köpek boğazındaki ingili kırmış. Çocuk başlığı ya da şapkanın çene altından geçen bağcığı. İplik. Kibir: Fatma nine çok ingillidir. Kuşku. Çok zayıf insan ya da hayvan. Sümük. Koyun ve kuzunun boynuna geçirilen tasma.

İngili : Ağaç tepesi.

İngiliz : İngiltere halkından olan kimse.

Kendine özgü : Bir kimse veya şeye özgü olan, kendine mahsus, kendine has.

 

Kahverengi : Kavrulmuş kahvenin rengi. Bu renkte olan.

Yetenekler : Geniş anlamında, bireyin, davranışlarını düzenleyen, etkinliklerini koşullandıran ve dirimbilimsel-toplumsal olarak belirlenen özellikleri. Dar anlamında, bireyi belli bir uğraşsal etkinliğe uygun kılan bir dizi ruhsal özellikleri.

Dayanıklı : Dayanabilen, sağlam, güçlü, mukavim, zorlu, stabil. Metanetli, metin, mütehammil.

Pas rengi : Kırmızıyla kahverengi arasındaki renk. Bu renkte olan.

Belirleme : Belirlemek işi, tayin, tespit, teşhis.

Çalışkan : Gayretli, çalışmayı seven, faal.

Pozisyon : Konum. Durum.

Avcılık : Avcının yaptığı iş. Avcı olma durumu.

Oynamak : Vakit geçirme, eğlenme, oyalanma vb. amaçlarla bir şeyle uğraşmak. Tehlikeye düşürmek. Bir film, oyun vb.nde rol almak. Oyalanmak, gereği gibi yapmamak, boşuna vakit geçirmek. Sarsılmak, yeri değişmek. Rastgele yön vermek, aldatmak. Sporla ilgili çalışmalara katılmak. Bir şeyi sürekli evirip çevirmek veya sürekli olarak ona dokunmak. Büyük bir ustalık, beceri ve kolaylıkla bir işi yapmak. Herhangi birine karşı önemsemeyici davranışlarda bulunmak. Değişiklik göstermek. Eşyanın herhangi bir parçası kımıldamak, hareket etmek. Müziğin gerektirdiği uyumlu hareketleri yapmak. Kımıldamak, hareket etmek. Tedirgin etmek, rahatsız edici davranışta bulunmak. Film gösterilmek. Tiyatro eseri sahneye konmak. Değiştirmek, bozmak, tahrif etmek.

Süratli : Çabuk hareketlenen, çabuk giden, çabuk işleyen, hızlı.

Mavimsi : Rengi maviyi andıran, maviye benzeyen, mavimtırak.

Köpekli : Köpeği olan.

Sarımsı : Rengi sarıyı andıran, sarıya benzeyen, sarımtırak.

 

Yetenek : Bir kimsenin bir şeyi anlama veya yapabilme niteliği, kabiliyet, istidat. Dışarıdan gelen etkiyi alabilme gücü. Bir duruma uyma konusunda organizmada bulunan ve doğuştan gelen güç, kapasite. Kişinin kalıtıma dayanan ve öğrenmesini çerçeveleyen sınır.

Karışık : Ayrı nitelikteki şeylerden oluşmuş. Düzensiz, dağınık, intizamsız. Dolu. Karışmış. Saf olmayan. Halk inancına göre cin ve perilerle ilişkisi olan. Çalkantı, kargaşa, gerginlik içinde olan. Anlaşılması güç olan, açık seçik olmayan, çapraşık.

Diğer dillerde İngiliz setteri anlamı nedir?

İngilizce'de İngiliz setteri ne demek ? : english setter