Köşe nedir, Köşe ne demek

Köşe; Futbol, Matematik, Metalürji alanlarında kullanılan bir kelimedir. Dil bilgisi yönünden Türkçe'de isimmecaz olarak kullanılır.

  • Birbirini kesen iki çizginin, iki düzlemin oluşturduğu açı, zaviye
  • İki duvarın birleştiği girintili veya çıkıntılı yer.
  • İki sokağın veya caddenin kesiştiği yer, büküç.
  • Bölüm, yer veya yan.
  • Kuytu, tenha veya ücra yer.
  • Kimsenin kolay kolay uğramadığı yer.

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Kesici araçları bilemeye yarayan bir çeşit taş, bileği taşı.

Kadınların başlarına takarak yüzlerine ya da şakaklarına sarkıttıkları gümüş ya da altın süs eşyası.

Dört yönden her biri.

Yapıda köşelere konulan büyük ve düzgün taş.

Deriden kesilmiş, çarık dikmekte kullanılan sırım.

Kanepe yastığı.

Gelin ya da sünnet çocuğu için hazırlanan yer.

Ocağın bir kenarı.

Ocak başı.

[Bakınız: köş].

Ayrılık, anlaşmazlık, aykırılık : Ahmet gene köşe çıkardı.

Halının bir köşesine yapılan bir çeşit süs, köşe motifi.

Futbol'daki anlamı:

Ayaktopu alanını oluşturan yan ve kale çizgilerinin kesişme noktalarından her biri.

Matematik'te terim anlamı:

Bir açıyı belirleyen iki yarıdoğrunun kesiştiği nokta. Çokgen tanımında sözü geçen noktalarından biri Verilen bir çok yüzlünün yüzlerini oluşturan çokgenlerin köşelerinden biri. 4- Yalınca tanımında sözü geçen noktalarından biri.

 

Metalürji'deki terim anlamı:

İki ya da daha çok sayıdaki metal parçanın birbirlerine bağlandığı yer.

Köşe ile ilgili Cümleler

  • Köşedeki bir masaya geçebilir miyiz?
  • “Burgaz'ın sokaklarında her köşeden Türkçe işitiliyor.”
  • Beş köşeli yıldız büyücülükte önemli bir semboldür.
  • “Yıllardan beri dişinden tırnağından artırdığı, çoluk çocuğunun nafakasından kestiği parayı günün birinde, ben de bu zilletten kurtulurum umuduyla bir köşeye koymuştu.”
  • Ali ve Mary sakin bir köşede bir masadalar.
  • “Kemanın ince gıy gıylarına boş mağaralardaki ses akisleri gibi öten pes perdeden bir öksürük köşe tutuyor.”
  • “Köşe bucağa dağılmış ürkek hizmetçilerini çağırır.”
  • “En militan muhaliflere kadar hepsi bir köşeye sinmedi mi?”
  • Koca Sinan'ın en önemli yapısı bu durumda olursa köşede bucakta kalmış olanlara selam olsun!
  • Köşeyi döndüğümüzde göl göründü.
  • Köşede korkunç bir kaza oldu.
  • “Türk kadınları alacalı bir ipek kumaş gibi köşeye birikmişlerdi.”
  • Oğlumun ayağı takıldı ve sehpanın köşesi alnını yardı.
  • “Seniha Hanım parmağını odanın köşesine uzattı.”
  • Kutunun sivri köşesi.
  • Köşede 24 saat açık olan küçük bir dükkan var.
  • “Böyle bir köşeye atılmak, iktidardan uzak kalmak, diri diri gömülmekti benim için.”
  • “Rahmetliyi suçlamak aklımın köşesinden geçmez.”
  • “İlk adımda otel, han, kahve köşeleri bulmak ihtiyacı baş gösterecek.”
  • Ali Mary'nin tek başına köşede oturduğunu fark etti.
  • “Amatör diplomatlar, küme küme köşebaşlarını tutmuş ve bozgunculuk propagandasına girmişti.”
  • Köşeyi dön, stadyumu göreceksin.
  • Köşede dur.
  • “Anası köşe bucak kaçıyor, tenha bir yer buldukça hıçkırıyordu.”
  • Köşede küçük bir grup erkek göründü.
  • Ali tam köşede yaşıyor.
  • Onlar köşebaşında yaşıyor.
  • “Bir köşeye çekilip ölümü beklemek.”
  • “Bu şiirlerin okuyucuya tanıttığı kişi, kitapları, üç beş sevdiği dostu ile kendi köşesinde yaşamayı seven bir kimse olarak görünür.”
 

Köşe ile ilgili Atasözü veya Deyim

aklının bir köşesine yazmak : ileride hatırlamak üzere belleğine almak.

aklının köşesinden geçmemek : hiçbir zaman düşünmemek.

bir köşeye atılmak : terk edilmek, ilgilenilmemek, kendi kaderine terk edilmek.

bir köşeye çekilmek : hiçbir işe karışmayarak yaşamak.

bir köşeye koymak : saklamak, biriktirmek.

bir köşeye oturmak : gelin olmak, evlenmek.

bir köşeye sinmek : kimsenin görmeyeceği bir yere saklanmak, gizlenmek, sesi çıkmaz olmak.

(bir şeyi) bir köşeye atmak : gerektiğinde kullanılmak için bir yere koymak.

dünyanın kaç bucak (veya köşe) olduğunu göstermek (veya anlamak) : dünyada ne gibi güçlükler olduğunu bildirmek (veya anlamak), insanın başına neler gelebileceğini öğretmek veya öğrenmek.

kendi köşesinde yaşamak : yalnız başına yaşamak.

kıyıda köşede kalmak : göze çarpmayan bir yerde unutulmuş olmak.

köşe bucağa dağılmak : her tarafa yayılmak darmadağın olmak.

köşe bucak kaçmak (veya saklanmak) : kimseye görünmek istememek.

köşe kapmaca oynamak : biri başkasına gidip bulamadığı sırada, o da kendisine gelip bulamamak, birbirini arayıp durmak.

köşe taşı köşede yakışır : “değerli kimselerin önemli mevkilerde bulunması gerekir” anlamında kullanılan bir söz.

köşe tutmak : karışmak, kendini belli etmek, görünmek.

köşebaşını tutmak : etkili olabilecek en önemli makamda bulunmak veya o yeri ele geçirmek.

köşede bucakta kalmak : ilgisizlikten gözden uzakta bulunmak.

köşesine çekilmek : toplumdan kaçıp hiçbir şeyle ilgilenmeyerek tek başına yaşamak.

köşeyi dönmek : hiçbir çaba göstermeden kısa sürede zengin olmak kısa yoldan ve büyük bir emek harcamadan sosyal ve ekonomik güç edinmek.

Köşe anlamı, kısaca tanımı

Açının köşesi : Açının kenarlarının ortak noktası. Yukardaki şekilde 0 noktası

Adana köşegöbeği : Bir halı motifi. (Tokmacık Yalvaç Isparta).

Altı köşe arpa : Başağı altı sıralı olan arpa.

Altı köşeli kristal sistem : A b eşit değil c ve alfa=ß=90°, gama=120° özelliğinde olan bir kristal sistemi.

Başlangıç köşesi : Alanda konut birimleri ya da konut kümeleri arasında yapılan bir rastlantılı örneklemede, örnek almak üzere başlangıç ya da izlenecek doğrultunun kalkış noktası olarak belirlenen sokak ya da konut küme başı.

Cantor köşegen süreci : Alt alta sıralanmış sayılabilir sonsuz çokluktaki diziler dizgesinin n-inci dizerinden n-inci öğeyi seçerek oluşturulan köşegenel diziye dayanarak, gerçek sayıların sayılamadığını kanıtlamaya yarayan süreç.

Çark köşe : Kare, dörtköşe.

Dikey köşegenlenebilir uzay : Bir köşegenel dizeye dikey benzeşen dördül dizey.

İkinci köşegen : Nxn karesel matrisin an1 ve a1n elemanlarını birleştiren köşegen.

Köşe bağlantısı : Bir köşe oluşturacak biçimde yapılmış kaynak bağlantısı.

Köşe bayrağı : Oyun alanının dört köşesini gösteren, genellikle düz kırmızı renkte olan ve 1,5 m. boyunda direklerin üzerinde bulunan küçük bayrak.

Köşe bingisi : (Mimarlık) Kare biçimli yan duvarlar üzerine yuvarlak kubbe oturtmak için, kubbenin oturduğu kasnak ile duvar köşesi arasını kapatan üçgen biçimli kubbe parçası. a. bk. bingi.

Köşe birleştirme : Diş, kiniş, çıta ve benzerleri eklentiler yardımı ile geniş parçaları başlarından birleştirme yöntemi.

Köşe değeri : İki sokağın birleştiği yerde bulunmasından dolayı bir kentsel toprak yerbölümünün artan değeri ile birlikte ederi.

Köşe desteği : Panoları tutturmak için çerçeve köşelerine konulan destek.

Köşe dikişi : Köşelere yapılan özel kaynaklara verilen ad.

Köşe dikmesi : (Mimarlık) Ağaç yapılarda köşelere dikilen direklerin herbiri. a. bk. dikme.

Köşe dönmecilik : Köşe dönücülük.

Köşe dönücülük : Köşe dönücü olma durumu, köşe dönmecilik.

Köşe işkencesi : Sıkma yüzeyleri dişli olan ve 90° alıştırılan iki parçayı birbirine çekerek iş gören sıkıştırma aracı.

Köşe kesmek : Madencilikte, sert kömürleri kazıp düşürebilmek için kömür tabakasının yan taraflarını kesmek.

Köşe noktası : Bir eğri üzerinde bulunan, söz konusu noktadan eğrinin iki yayı geçen ve bu noktadaki teğetleri çakışan nokta.

Köşe panosu : Bir dekorda ya da dekor arkasında köşeye konulan pano.

Köşe sınaması : (İstatistiksel sınamalar) İki olasılıksal değişken arasındaki birlikteliğin çizgesel anlatımında eksenler arasında kalan alanların her birindeki öğelerin dışlanmasına dayalı bir sınama.

Köşe tüyleri : Kuşlarda kanadın parmak bölgesinden çıkan tüyler, alula.

Köşe yapı : Bir yanı, komşu yerbölümdeki yapıya bitişik olan ve en az iki yüzü yola bakan yapı.

Köşebaşı : Bir sokağın başka bir sokakla veya caddeyle kesiştiği yer. Önemli makam. Koğuşta baş köşeye oturmaya yetkili olan ağalardan beşine verilen san. Van şehri, merkez belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir bölge.

Köşebaşı tiyatrosu : Köşebaşlarında, yalın, kaim çizgili oyunlar oynayan birkaç kişilik topluluk. bk. sokak oyuncuları. Köşebaşlarında yalın, kaba çizgili oyunlar oynayan birkaç kişilik topluluk (bk. sokak oyuncuları.).

Köşebaşı ustaları : İkinci derecede gölge oyunu ustaları. Bunlar kapalı yerlerde ve kenar kahvelerde Karagöz oynatırlardı. İkinci derecede Karagöz ustaları. Bunlar kahvehanelerde, kapalı yerlerde Karagöz oynatırlardı.

Köşegen çevrinme : Alıcı merceğinin, görüntü çerçevesinin köşegenleriyle çakışacak biçimde, yatay ile düşey çevrinme arasında bir yol izlemesi.

Köşegen kaydırma : Alıcının, öne ve yanlamasına kaydırma arasındaki ortalama devinimi.

Köşegen yapıştırma : Filmin, kenara dikey olmayacak biçimde yapıştırılması.

Köşegenel dizey : Köşegeni üzerinde olmayan bütün öğeleri sıfır olan dördül dizey.

Köşegenel öğe : Bir dördül dizeyinde terimlerinden her biri.

Köşegenleme : Bir dördül dizeyi sonlu sayıda yalın işlem sonucunda bir köşegenel dizey durumuna getirme.

Köşegenlenebilir dizey : Bir köşegenel dizeye benzer olan dizey.

Köşegenleştirme : Uygun bir dönüşümle, bir dizeyin ana köşegeni dışındaki öğelerini sıfır yapma.

Köşegensel bağlanım : (bağlanım çözümlemesi) İki değişkenin de gözlem yanılgısı içerdiği bazı durumlar içindoğrusu ile tanımlanan bağlanım.

Köşegenüstü eleman : Karesel [amk] matrisinde, m < k olmak üzere amk elemanı.

Köşeklemek : Deve yavrulamak.

Köşeklenmek : Böbürlenmek, kasalmak.

Köşekletmek : Deveyi yavrulatmak.

Köşelek : Köşeli.

Köşelemeç : Köşelemesine, köşesine doğru.

Köşelemesiye : Köşelemesine, köşesine doğru.

Köşeler : Kastamonu ili, Daday ilçesi, merkez nahiyesine bağlı bir yer.

Köşeli delgi : Dışı köşeli ve keskin kenarlı çelikten, içi delgili olan, delik kenarı köşeleme aracı.

Köşeli gelen : Köşeli gibi, köşelice.

Köşeli koşu : Oyuncuların topsuz ya da top ile bir sağa, bir sola koşmaları durumunda ortaya çıkan kesik ve köşeli koşu.

Köşeli mal : Tomruğun eğmeçli kenarları kesilerek köşeli hale getirilmiş kereste.

Köşeli yığışım : Köşeleri yuvarlaklaşmamış iri parçalardan bileşik bir tortul kayaç.

Köşelik : İki duvarın kesiştiği yere aralarındaki açıyı doldurmak için uygulanan ahşap veya kârgir işçiliği. Kapı veya pencere aralığının köşesini oluşturan taş. Duvar köşelerinde, üstüne lamba ve benzerleri şeyler konan el yapımı, ahşap, süslü eşya. (Mimarlık) Yan yana iki kemer ve kemerler üzerindeki silme arasında kalan, üçgen biçiminde duvar bölümü; kenar köşeliği, kenar tablası.

Köşen : Tavşanların çiftleşme zamanı.

Köşençiftliği : Edirne kenti, merkez belediyesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim bölgesi.

Köşeyaprağı : Bizans, Roman ve öngotik yapılarında sütun altlıklarının köşelerinde görülen yaprak biçiminde kabartmalı süs.

Köşeyh : Deve yavrusu.

Köşeyolu : Erzurum ili, Pazaryolu ilçesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim bölgesi.

Kristal köşeleri : Bir kristal üstündeki en az üç kenarın kesişmesiyle oluşan köşeler.

Oluşum köşeli yığışımı : Kırıklarda, kanatlardan birinin diğerine sürtünmesi sonucu çeperlerden koparılan parçalarla oluşmuş kayaç.

Üç köşeli midye : Yassı solungaçlılar (Lamellibranchiata) sınıfından, kabuk bağlantısı dişsiz olan, Hazar Denizi ve Karadeniz'den Avrupa denizlerine yayılmış türleri olan bir cins. Yassı solungaçlılar (Lamellibranchiata) sınıfından, kabuk bağlantısı dişsiz olan, Hazar Denizi ve Karadeniz’den Avrupa denizlerine yayılmış türleri olan bir cins. (Dreissensia), Yassı solungaçlılar (Lamellibranciata) sınıfından bir yumuşakça türü. Kabuk bağlantısı dişsizdir. Hazer Denizi ve Karadenizden Avrupa denizlerine yayılmıştır.

Üç köşeli sandalye sazı : Toprak altı gövdeleri bulunan ve gövdeleri oldukça güçlü olan, yaprakları kırmızımsı veya mat kahverenkli, üstleri kırmızı noktalı olan bir su üstü bitkisi.

Dört köşe : Kare biçiminde olan.

Kenarda köşede : Dikkati çekmeyen veya umulmayan yerlerde.

Kıyıda köşede : Göze çarpmayan, umulmayan yerlerde, kıyıda bucakta.

Konuk köşesi : Konukların oturması için hazırlanmış özel yer, yiğit bucağı.

Köşe atışı : Futbol, hentbol ve su topunda bir oyuncu, topu kendi kale çizgisi dışına çıkardığında karşı taraf lehine kale çizgisi ile yan çizgisinin kesiştiği noktadan yapılmış olan serbest atış, köşe vuruşu, korner, korner atışı, korner vuruşu.

Köşe bucak : Her taraf.

Köşe demiri : Dik açı biçiminde üretilmiş demir.

Köşe dolabı : Köşe yere yerleştirilen dik açı biçiminde yapılmış dolap.

Köşe dönmeci : Köşe dönücü.

Köşe dönücü : Çıkarını, en kısa zamanda sonuç alacak biçimde düşünen kimse, köşe dönmeci.

Köşe kadısı : İş yapmayı sevmeyen, rahatına düşkün kimse.

Köşe kapmaca : Çocukların köşeleri tutup bunları birbirlerine kaptırmamaya çalışarak oynadıkları oyun.

Köşe koltuğu : Odanın veya salonun köşesini kaplayan koltuk.

Köşe minderi : Köşeye yerleştirilmiş kabarık büyük minder.

Köşe penceresi : Duvarlar arasındaki köşede bulunan pencere.

Köşe rafı : Köşeyi kaplayacak biçimde yapılmış raf.

Köşe taşı : Binalarda tek parça biçiminde köşeleri tutan taş. Çok önemli olan.

Köşe vuruşu : Köşe atışı.

Köşe yastığı : Köşe minderi üzerine dik olarak konan ve köşeleri tutan yastık.

Köşe yazarı : Köşe yazısı yazan kimse, fıkracı.

Köşe yazarlığı : Köşe yazısı yazma işi, fıkracılık.

Köşe yazısı : Gazete veya dergilerde gündelik konuları bir görüş ve düşünceye bağlayarak yorumlayan ciddi veya eğlendirici yazı türü, fıkra.

Köşebent : Bir yere fotoğraf yapıştırmaya yarayan, üçgen biçiminde arkası zamklı küçük kâğıt. Birleşen iki kereste vb.ni tutturmaya yarayan, dik açı biçiminde bükülmüş demir, L demiri.

Köşegen : Bir çokgende ardışık olmayan veya birçok yüzlüde aynı düzlem üzerinde bulunmayan iki köşe arasına çekilen çizgi, kutur, diyagonal.

Köşek : Bir yaşına kadar olan deve yavrusu.

Köşeleme : Köşelemek işi. Köşeye çapraz gelecek bir biçimde.

Köşelemek : Köşeye gelecek biçimde koymak.

Köşeli : Köşesi veya köşeleri olan.

Köşeli ayraç : Ayraç içinde bulunan bir anlatımda veya ayraç içine alınması gereken bir açıklamada kullanılan ([ ]) biçimindeki köşeli, kırık ayracın adı, köşeli parantez.

Köşeli parantez : Köşeli ayraç.

Köşesiz : Köşesi olmayan.

Müzik köşesi : Değişik müzik türlerinin bir mağazanın belli bir bölümünde veya köşesinde, plak, kaset, uzunçalar vb. olarak satışa sunulduğu yer.

Diğer dillerde Köşe anlamı nedir?

İngilizce'de Köşe ne demek ? : corner, vertex