Kılı nedir, Kılı ne demek

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Ufak tefek, çelimsiz.

Dana.

Şakacı, güldürücü kişi.

Çocuk oyununda bir süre için oyundan ayrılanın yerine koyduğu iz, bel.

Kılı ile ilgili Cümleler

  • Kılıcım kör olabilir ama o senin gibi biri için fazlasıyla yeterli.
  • Kılıçla yaşayan kılıçla ölecek.
  • “Her şeyi kılıfına uydurduktan sonra kılına halel gelmez.”
  • “Bizim zavallı soydaşlarımıza kadar önünüze kim rast geldiyse kılıçtan geçirdiniz.”
  • Kılı kırk yarıyorsunuz.
  • Kılıç çekenlerin hepsi kılıçla ölecek.
  • “Harbiyede beraber okumuşlar, beraber kılıç kuşanmışlardı.”
  • O bir kalkan ve bir kılıç aldı.
  • Göklerdeki Babamız, adın kutsal kılınsın.
  • “Senin gibi kılı kırk yaran bir kıza name beğendirme başarısından dolayı sevgiliniz beyefendiyi kutlarım.”
  • Onun kılıçları ve parası var.
  • Kılıçla yaşayan kılıçla ölür.
  • “Yüzlerce Berlinli kendisini seyrediyormuş gibi kılını kıpırdatmadan resim yapardı.”
  • Kılı kırk yarıyorsun.
  • “Hikmet Bey yaman adam, dikkat ettim, hiç istifini bozmadı, kılı kıpırdamadı.”
  • Kılıcın kılıfına kın denir.
  • Ali kılık değiştirmiş olabilir.
  • “Bir akşam uyudu / Uyanmayıverdi / Aldılar götürdüler / Yıkandı, namazı kılındı, gömüldü”
  • Namaz, seccadelerin üzerinde kılınır.
  • Kılıç balığı yedik.
 

Kılı ile ilgili Atasözü veya Deyim

acem kılıcı gibi : her iki tarafı da idare edebilen, güvenilmez kişi.

alıcı kılığına girmek : müşteri gibi davranmak.

aman diyene kılıç kalkmaz : “mertliğinize güvenip size teslim olan düşmanın canına kıyılmamalıdır” anlamında kullanılan bir söz.

at binenin, kılıç kuşananın : “her şey, onu gereği gibi kullanmasını bilene yakışır” anlamında kullanılan bir söz.

bu abdestle daha çok namaz kılınır : “bir tutum veya davranışın etkisi sürekli olur” anlamında kullanılan bir söz.

dili kılıçtan keskin olmak : kırıcı ve ağır konuşmak.

eteğinde namaz kılınmak : içi dışı çok temiz kişi olmak.

gavurun ekmeğini yiyen gavurun kılıcını çalar : “kişi, inançları ayrı da olsa, hoşlanmasa da geçimini sağlayan kimseye hizmet eder” anlamında kullanılan bir söz.

havaya pala (veya kılıç) sallamak : boşuna, gereksiz çaba harcamak.

iş bilenin, kılıç kuşananın : at binenin, kılıç kuşananın.

kavgada kılıç ödünç verilmez : “kişi, savunma silahını başkasına verip kendisini savunamayacak ve yenilgiye uğrayacak duruma düşmemelidir” anlamında kullanılan bir söz.

kılı kıpırdamamak : durum ve davranışını değiştirmemek, aldırış etmemek, umursamamak.

kılı kırk yarmak : titiz ve ayrıntılı bir biçimde incelemek, önemle üstünde durmak.

kılıbıklık etmek : kılıbığa yakışan davranışlarda bulunmak.

kılıcı kınına koymak : savaşı bırakmak, savaştan vazgeçmek.

kılıç çalmak : kılıçla savaşmak, kılıç ile öldürmek.

kılıç çekmek : saldırmak veya selamlamak amacıyla kılıcı kınından çıkarmak.

 

kılıç kınını kesmez : “sert ve öfkeli kişi yanındakilere zarar vermez” anlamında kullanılan bir söz.

kılıç kuşanmak (veya takmak) : kılıcı olmak ve onu taşıyacak güce ve yetkiye hak kazanmak.

kılıç oynatmak : egemen olarak yaşamak.

kılıç sallamak : kılıç ile dövüşmek, düşman üzerine kılıçla saldırmak.

kılıç üşürmek : Hep birden kılıç vurmak, her taraftan kılıçla hücum etmek.

kılıçlama kaçmak : yan yan koşarak çaprazlamasına gitmek.

kılıçtan geçirmek : çok sayıda insanı kılıçla topluca öldürmek.

kılıfına uydurmak : bir durum ve tutuma, yöntemine uygun biçim vermek.

kılığa bürünmek : oymuş gibi görünmek.

kılık kıyafet köpeklere ziyafet : giyinişi ve görünüşü kötü ve tiksindirici olanlar için söylenen bir söz.

kılık kıyafeti düzmek : giysilerini yenilemek.

kılıktan kılığa girmek : giysi değiştirmek sık sık düşünce değiştirmek.

kılına halel gelmemek : hiçbir zarara uğramamak.

kılını (bile) kıpırdatmamak (veya oynatmamak) : bir olay karşısında ilgisiz kalmak, en küçük bir tepki göstermemek.

kurtla koyun, kılıçla oyun olmaz : “saldırıcı ile güçsüzün yan yana bulunduğu yerde tehlike vardır” anlamında kullanılan bir söz.

minareyi çalan kılıfını hazırlar : “kolay kolay gizlenemeyecek kadar büyük bir yolsuzluğu yapan kimse, sorumluluktan kurtulma yollarını önceden düşünür” anlamında kullanılan bir söz.

namazı kılınmak : Müslüman birinin cenaze namazı kılınmak.

Kılı anlamı, kısaca tanımı

At kılı solucanı : Nematomorpha sınıfında bulunan helmint cinsi, kıl yılanları, Gordius

Ay kılıfı : Hâle.

Baklagil kılıfları : Baklagil tohumlarının üzerini örten kılıflar.

Baş kılı : Saç.

Bedel kılıç : Saban veya dövenin okunu boyunduruğa bağlayan ağaç kısım.

Cimnastik kılığı : Cimnastik çalışmalarına elverişli özel kılık.

Çekirdek kılıfı : Çekirdeği çevreleyen, biri sitoplâzmaya diğeri nükleoplâzmaya bakan, yer yer porlarla delinmiş, sitoplâzmaya bakan yüzeyinde ribozomlar bulunan, çift zardan oluşmuş yapı. Çekirdeği çevreleyen sitoplazma ve çekirdek öz suyuna bakan çift zardan oluşmuş yapı. Kaba endoplazmik retikulumla devamlılık durumundadır.

Dide kılıcı : Boyunduruğun ucundaki deliğe geçirilen ağaç.

Dürtücü kılıç çıkış çizgisi : Dürtücü kılıçla yapılan yarışmalarda, "uyarma çizgisi"nin birer metre gerisindeki çizgi. (Yarışma sırasında bu çizgiyi iki ayakla aşmak bir tuşla cezlandırılmayı gerektirir.).

Dürtücü kılıççı : Dürtücü kılıçla çalışan ve yarışan kılıçoyuncusu.

Geçersiz kılıcı yorum : Bir çıkarımın geçersiz kılıcı kümesinin her öğesini doğru kılan bir yorum. Bir çıkarımın geçersiz kılıcı yorumu, bu çıkarımın geçersiz kılıcı kümesinin bir doğrulamıdır. Örn. '.

Hücre kılıfı : Hücre zarı, hücre duvarı ve varsa diğer örtüleri kapsayan tabaka.

İç kök kılıfı : Kıl folikülünün iç kısmında vagina kütikülası, Huxley ve Henle katmanlarından oluşan epidermis kökenli kılıf.

İşitme kılı : Corti organının duygu alan hücreleri. Corti organının duygu alan gözeleri.

Kamış kılıfı : Yerlilerin, erkek cinsel örgenini saklamak, korumak ve zararlı büyülerin etkisine açık tutmamak inancıyla kabaktan, mercandan, kamıştan ya da palmiye yapraklarından yaptıkları kılıf.

Keçi kılıklılar : Arion'un ditirambos korosundaki oyuncuları keçi kılığına sokması üzerine bu koroya verilen ad. Arion'un ditirambos korosu üyelerini keçi kılığına sokması üzerine, bu koroya verilen ad. Tragedya adı buradan gelir: Tragos+ode (bk. ode).

Kes kılıç : Baklava.

Kesici kılıççı : Kesici kılıçla yarışan kılıçoyuncusu.

Kılı kılı : Küçük küçük, azar azar.

Kılı kılına çekmek : Tam tamına tartmak : Sarraf bilezikleri kılıkılına çekdi.

Kılıbıklaşmak : Kılıbık duruma gelmek.

Kılıca : Ispanak ya da başka otlar mısır unu ile karıştırılarak, tepside pişirilen bir çeşit pide.

Kılıca bindirmek : Yalnız kılıçla savaşmak, savaşta yalnız kılıç kullanmak.

Kılıca doğranmak : Kılıçtan geçirilmek.

Kılıcan : Keçi kılından, dokuma kumaştan yapılmış don, şalvar.

Kılıcı kına katmak : Kılıcı kınına sokmak.

Kılıcına koymak : Dikdörtgen biçimindeki ağaç, demir, tuğla ve benzerleri şeyleri dar olan yüzleri üzerine koymak.

Kılıç arpa : Hayvanlara yedirilen, başağının taneleri iki sıralı dizilmiş olan, sivri, uzunca ve kuvvetli arpa.

Kılıç balinası : [Bakınız: katil balina]. Katil balina.

Kılıç balkağı : Kılıç kabzası.

Kılıç çıkarmak : Kılıç çekmek.

Kılıç çıkme : İskambil kâğıdı ile oynanan bir çeşit oyun.

Kılıç çivisi : Saban ökçesini oka bağlayan ağaç parçası.

Kılıç deliği : Saban ökçesini oka bağlayan ağaç parçası.

Kılıç eri : Kılıç kullanmakta mahareti olan.

Kılıç etmeği : Kılıç hakkı.

Kılıç girmek : Helâk olmak, kırılmak.

Kılıç hakkı : Timarlann üç ya da altı bin akçelik bölümü.

Kılıç kalkan : Kılıç ve kalkan kullanılarak oynanan bir tür halk oyunu.

Kılıç kına katılmak : Kılıç kına girmek.

Kılıç koymak : Kılıçla hücum etmek, saldırmak, kılıçtan geçirmek.

Kılıç orunları : [Bakınız: askerlik orunları].

Kılıç otu : Yaraları iyileştirmekte kullanılan söğüt yaprağı gibi yaprakları ve sarı çiçekleri olan bir ot. Yaprakları kamışa benzeyen, kenarları keskin ve kısa bir ot. Arapsaçı otu. Adi kuzukıran.

Kılıç salmak : Kılıç sallamak, kılıç kullanmak.

Kılıç yürütmek : Kılıçtan geçirmek.

Kılıç zeamet : İcmal defterinde 20.000 ve daha çok akçe yazılı olan timar.

Kılıçal : “Kılıç takın, kuşan” anlamında kullanılan bir isim”.

Kılıçalp : Kılıç gibi keskin yiğit.

Kılıçan : Keçi kılından, dokuma kumaştan yapılmış don, şalvar. Kıldan yapılan kilim.

Kılıçarı : Peteğini uzunlamasına ve beyaz yapan titiz arı. Peteğini sepetin uzunlamasına yapan arı.

Kılıçarpa : Hayvanlara yedirilen sivri, uzunca bir çeşit arpa.

Kılıçarslan : Afyon ili, Sincanlı belediyesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi. Bolu şehrinde, merkez ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir yerleşim yeri.

Kılıçaslan : Kılıç gibi keskin, yürekli kimse. Amasya kenti, Gümüşhacıköy ilçesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim birimi. Amasya şehrinde, Suluova ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim yeri. Sinop ili, Çerçiler bucağına bağlı bir yer.

Kılıçbalığı : Bir takımyıldızın adı.

Kılıçbalığıgiller : (Xiphiidae),( Yun. xiphos = kılıç) Omurgalı hayvanlardan balıklar (Pisces) sınıfının kemikli-balıklar (Teleostei) takımının dikenliyüzgeçliler (Acanthopterygii) alt-takımına giren bir familyası. Dişleri ve pulları yoktur. Tek türü vardır: Kılıç balığı (Xiphias gladius).

Kılıçbay : Kılıç gibi keskin kimse.

Kılıççılar : Saray zanaatçılarından kılıç yapanlar.

Kılıçdere : Çorum şehri, İskilip ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim yeri.

Kılıçdoğan : Sivas ilinde, Gürün belediyesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.

Kılıçel : Eli kılıç gibi etkili olan kimse.

Kılıçer : Kılıç gibi keskin kimse.

Kılıçgagalı : (Recurvirostra avocetta) Yağmurkuşları (Charadriiformes) takımının yağmurkuşugiller (Charadriidae) familyasından bir kuş türü. Uzunluğu 43 cm. Çok ince ve uzun bir gagası vardır. Tüyleri ak, kanatları karadır. Kuzey Avrupa ve Asyada yaşar. Güneye göç eder.

Kılıçgediği : Ağrı kenti, Tutak ilçesi, merkez bucağına bağlı bir bölge.

Kılıçgüney : Samsun şehrinde, Vezirköprü belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim yeri.

Kılıçhan : Kılıç gibi keskin hükümdar.

Kılıçkaya : Adana kenti, Ceyhan ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim yeri. Artvin ili, Kılıçkaya bucağına bağlı bir bölge. Bayburt ili, Aydıntepe belediyesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi. Diyarbakır ili, Ovabağ nahiyesine bağlı bir yer. Elâzığ şehri, Gözeli nahiyesine bağlı bir yer. Erzincan ilinde, Çağlayan nahiyesine bağlı bir yerleşim bölgesi. Kayseri şehri, Bakırdağı bucağına bağlı bir yer. Siirt şehri, Bağgöze nahiyesine bağlı bir yerleşim birimi.

Kılıçkışla : Kayseri ilinde, Pazarören nahiyesine bağlı bir yerleşim yeri.

Kılıçköy : Edirne ilinde, Keşan belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir bölge. Sivas şehri, İmranlı ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.

Kılıçkuyruklular : Eklem bacaklılar (Arthropoda ) şubesinden, denizlerde yaşayan, telsonları kılıç gibi uzun ve sivri bir kuyruk dikeni biçiminde olan bir sınıf.

Kılıçla yürüme : Türk cambazının becerilerinden biri : Her bacağına ikişer kılıç bağlayıp ip üzerinde yürüme ve dört kılıçla direği kavrayıp baş aşağı çarkıfelek gibi dönme.

Kılıçlar : Afyon ilinde, Ümraniye nahiyesine bağlı bir yerleşim birimi. Ankara kenti, Kazan ilçesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim yeri. Bolu kenti, Dörtdivan ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir bölge. Kırıkkale ili, Yahşihan ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim bölgesi. Sivas şehri, İmranlı ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir bölge. Tekirdağ kenti, Dambaslar nahiyesine bağlı bir bölge.

Kılıçlaşmak : Birbirini kılıçlamak, kılıç kılıca gelmek.

Kılıçlayış : Kılıçlama işi.

Kılıçlılar : Osmanlı toplumundaki askeriler sınıfını oluşturan üç takımdan askerlikle uğraşanlar; ötekiler: yöneticiler, ulema.

Kılıçlıyayla : Antalya şehrinde, Kaş belediyesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim yeri.

Kılıçmehmet : Kayseri kenti, Pınarbaşı belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir yer.

Kılıçoyuncusu : Kılıçoyunu savutlarıyle çalışan ve yarışan sporcu.

Kılıçoyunu : Dürtücü kılıç, delici kılıç ve kesici kılıç adı verilen üç savutla yapılan spor.

Kılıçoyunu zamanı : Yalın bir kılıçoyunu eyleminin yapılabilmesi için geçmesi gereken süre.

Kılıçören : Çorum şehrinde, merkez ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir yerleşim bölgesi. Gümüşhane ilinde, Kale bucağına bağlı bir yerleşim bölgesi. Şanlıurfa şehrinde, Yaylak nahiyesine bağlı bir yerleşim bölgesi.

Kılıçpınarı : Sivas şehri, Koyulhisar ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir yer.

Kılıçtan atlama : Türk cambazının becerilerinden biri : ipin üzerinde dikine konulmuş bir kılıç üzerinden atlayarak ipe konma.

Kılıçtaşı : Gümüşhane kenti, Kelkit ilçesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim yeri.

Kılıçtutan : Giresun şehri, Çamoluk ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi. Hatay kenti, Karbeyaz nahiyesine bağlı bir bölge. Van ilinde, Yalınca bucağına bağlı bir yerleşim birimi.

Kılıçyaka : Afyon şehrinde, Çay ilçesi, merkez bucağına bağlı bir bölge.

Kılıçyutan : Kılıç yutma gösterisi yapan becerili kişiye verilen ad.

Kılıf çürüğü hastalığı : Enzootik balanopostitis.

Kılıf proteinler : Kromozomlara esas şeklini veren asidik karakterdeki proteinler.

Kılıfın çatlaması : Yakıtın oluşturduğu yüksek ısının, kılıfın bir noktasında yoğunlaşması sonucu oluşan çatlama.

Kılıflamak : Kılıf geçirmek, kılıfa koymak.

Kılıflı virüsler : Bazı virüslerde kapsidi çevreleyen, konukçu hücrenin plazma zarından virüs aynurken üzerini saran ya da virüs nükleik asitlerince şifrelenerek konukçunun maddelerinden sentezlenen, bazen üzerlerinde glukoprotein komplekslerinin oluşturduğu çivi gibi çıkıntılarla kaplı olan bir kılıf yapısı bulunan virüslere verilen ad. Kılıflı sarmal nükleik asit içeren virüsler (Influenza virüsü) ve kılıflı ikozahedral virüsler (Simplex virüsü) gibi.

Kılıfsızlık : Kılıfsız olma durumu.

Kılığ : Değişik ve özel biçim, yol. Çocukların kafeste besledikleri keklikten daha küçük, eti yenen bir kuş.

Kılıhsız : Kılıksız.

Kılık değiştirme : Oyuncunun, rol gereği, oynadığı kişinin kimliğini saklamak için kılık değiştirmesi. Bale gösterisinde bir kılıktan başka bir kılığa girme işi.

Kılık gıdde : Değişik ve özel biçim, yol.

Kılık kaldırmak : Baş kaldırmak, dikine gitmek.

Kılık özentisi : Karşı cinse özgü giysileri giymeye karşı tutkusu olma ya da bunları giymekten cinsel doygunluk duyma.

Kılıkçı : Fotoğrafçı.

Kılıkesik : Bir yaşında erkek keçi.

Kılıkılı : Ardıç yemişi.

Kılıklama : (Söz sanatı terimi) Aralarında hiç bir bağlantı bulunmıyan, hiç bir mantıklı anlam çıkarılamıyan ve bile bile meydana getirilen alaysı yazı veya söz. (KILIKLAMALI veya ZIRVA KILIKLI, Amphigourique).

Kılıklanmak : Başkasının hareket tarzını takınmak.

Kılıklık : Ayna.

Kılıklılık : Kılıklı olma durumu.

Kılıksızca : Kılıksız bir biçimde.

Kılıksızlaşma : Kılıksızlaşmak işi.

Kılıksızlaşmak : Kılıksız duruma gelmek.

Kılılı : Kahramanmaraş kenti, Türkoğlu ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.

Kılımada : Bağ çubuğu, kurumuş bağ çubuğu.

Kılımbaz : Pancar.

Kılımboz : Pancar.

Kılın : Baykuş.

Kılınabilme : Kılınabilmek işi.

Kılınabilmek : Kılınma imkânı veya olasılığı bulunmak.

Kılınboz : Pancar. Orta yaşlı.

Kılınç : Saban ökçesini oka bağlayan ağaç parçası. Peteğini uzunlamasına ve beyaz yapan titiz arı. Bademciklerin şişmesiyle çene altında beliren bezeler. Köprü gözü. Kılıç. Dokuma tezgâhlarında çözgüyü gerdirmeğe yarayan tahta araç. (Kemalpaşa İzmir). Hareket tarzı, huy, hulk. Davranış, yaradılış, huy.

Kılınç etmek : Çok tevazu göstermek, tabasbus etmek, yaltaklanmak.

Kılınçkaya : Afyon şehrinde, Şuhut belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir yer.

Kılınçlı : Afyon kenti, Emirdağ ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim yeri.

Kılınçotu : Kurutularak toz durumuna getirildikten sonra yaralara ekilen bir çeşit ot (genellikle sünnetçiler kullanır).

Kılırotu : Çiçeklerindeki tohum sapları kürdan yerine kullanılan, bazı yerlerde kuş yuvası denilen bir ot.

Kılırtmak : Koşmak.

Kılış adı : Bir durumu, bir oluş ve kılışı ad olarak anlatan ve fiillerden -mAk, -mA, -Iş / -Uş, -IcI / -UcU ve benzerleri eklerle kurulan ad: oku-mak, oku-ma, oku-y-uş, yaz-mak, yaz-ma, yaz-ış, bak-ıcı, gel-ici, gid-ici ve benzerleri örnekler: Sükût, onları düşünür; acımak onlara ağlar… (A. N. Asya, Kubbeler: Bulutlar, s. 14). Bu beklenmeyen bitişiyle çocuk için tabii bir şey olan masal uydurma bu küçük yazıda bütün bir kompozisyon oluyor (A. H. Tanpınar, Yaşadığım Gibi, s. 417). Kitaptan korkmak, insan düşüncesinden korkmak, insanı kabul etmemektir (A. H. Tanpınar, göst. e., s. 58). Pervin kitabını iki avucu arasında asabi bir kavrayışla sıkarak salondan çıktı (P. Safa, Şimşek, s. 45). Bu kuvvet kuruntusunun kendini kuvvetli sanışın sadece o delikanlılık yaşlarına has bir aldanış olduğunu kabul etmek istemiyordu (T. Buğra, Yalnızlar, s. 46). Bütün bu girişlerin, dolandırmaların ne için olduğunu şimdi hepsi de anlamıştı (T. Buğra, göst. e., s. 211).

Kılış fiili : Cümlede yüklemin gösterdiği işin yapma niteliği taşıdığını, yapanın dışında bir nesneye yöneldiğini gösteren fiil: al-, bil-, getir-, derle-, düşün-, kaz-, yaz-, taşı- vb.

Kılış ismi : [Bakınız: kılış adı].

Kılıtır : İncir, incir dizisi.

Kılıvan : Düğüne gelenlerin getirdikleri armağan.

Kılıverme : Kılıvermek işi.

Kılıvermek : Çabucak kılmak.

Koçan kılıfı : Mısır koçanı ve koçandaki taneleri dıştan örten kılıf biçimindeki yapraklar.

Kök kılıfı : Çimen gibi bazı bitkilerde gelişen radikulanın çevresindeki koruyucu kılıf. Epidermiste kıl folikülünün devamı olan kısım.

Kur kılıç : Süslü, özenle yapılmış kılıç.

Miyelin kılıf : Çevresel sinirlerde Schwann hücreleri, merkezi sinir sisteminde oligodendrositler tarafından meydana getirilen, 50-100 kadar birim zar katlanmalarından oluşan ve aksonların etrafını saran örtü. Miyelin örtü. Sinir hücrelerinde, hücrenin belirli bir bölümü tarafından meydana getirilen ve akson adı verilen uzantıların üzerini kaplayarak koruma ve sinir iletiminde hız sağlayan örtü. Sinir hücresinin aksonunu içten çevreleyen ve dış kısmında nörolem adı verilen Şıvan hücrelerinin bulunduğu, zar katlanmalarından oluşan örtü. Çevresel sinirlerde miyelin kılıf Şıvan hücrelerince, merkezi sinir sisteminde ise oligodendrositler tarafından yapılır.

Öğütülmüş kılıflı mısır koçanı : Kılıflı mısır koçanının tamamının öğütülmüşü veya kırılmış biçimi.

Periarteryel lenfoid kılıf : Dalakta merkezi atardamar çevresinde toplanmış lenfoid hücre tabakası.

Saçu kılınmak : Bahş olunmak.

Sulu kılıç : Su verilmiş çelikten yapılan kılıç.

Tahtı kılıçlamak : (Âdet gereğince) yenen, yenilen hükümdarı tahtına kılıç vurmak.

Tat kılı : Tat tomurcuklarındaki hücrelerin tat deliğinden dışarı uzanan mikrovillusları.

Tendo kılıfı genişlemesi : Tendo kılıfı içinde çok miktarda sıvı toplanması sonucu kılıfın genişleyip şişmesi. Vurma, çarpma ve ezilme gibi çeşitli travmatik nedenlere ilgilidir, tendovaginal higrom.

Tendo kılıfı yangısı : Tendo kılıflarının çeşitli nedenlere ilgili olarak yangısı, tendosinovitis, tendovaginitis, tendinöz sinovitis, tenosinovitis, hlk. sarı su indirme.

Ulusal oyun kılığı : Bir ulus adına kurulan takımın uluslararası karşılaşmalarda giydiği giysi.

Virüs kılıfı : Bazı virüslerin kapsidini çevreleyen, konukçu hücrenin plazma zarından virüs ayrılırken üzerini saran ya da virüs nükleik asitlerince şifrelenerek konukçunun maddelerinden sentezlenen, bazen üzerlerinde glukoprotein komplekslerinin oluşturduğu çivi gibi çıkıntılar bulunan ve virüs tanımlanmasında kullanılan, lipit, protein ve karbohidratlardan oluşan yapı.

Weigert miyelin kılıf boyası : Sinir hücrelerinin uzantılarında miyelin kılıfın ortaya konmasında kullanılan boyama yöntemi.

Yalancı kılıçkuyruk : Doğal olarak Meksika, Honduras ve Guatemala’da yaşayan, boyları 9 cm olabilen, yüzgeçleri güzel renkli, kuyruk yüzgecinin sapında siyah bir leke bulunan bir akvaryum balığı.

Yarış kılığı : Yarışçının, yönetmeliğe uygun olarak giyindiği kılık. Aykırı giyinenler yarışa sokulmazlar.

Yavu kılınmak : Kaybedilmek, kaybolmak, görünmez olmak.

Acem kılıcı : İki tarafı keskin olan kılıç.

Anası kılıklı : Görüş, davranış, huy vb. bakımından annesine benzeyen.

Delici kılıç : Eskrimde kullanılan delici özelliğe sahip bir kılıç türü, epe.

Dürtücü kılıç : Eskrimde kullanılan, namlusu düz ve yuvarlak, ucu düğmeli kılıç, flöre.

Kesici kılıç : Eskrimde kullanılan bir kılıç türü.

Kılı kılına : Tamı tamına.

Kılıbık : Karısının baskısı altında bulunan (erkek), karısı köylü, kazak karşıtı.

Kılıbıklaşma : Kılıbıklaşmak işi.

Kılıbıklık : Kılıbık olma durumu.

Kılıcına : Kalas, cetvel tahtası gibi kalınlığı eninden az olan şeyler keskin ve dar tarafı yukarı gelmek üzere, kılıçlama.

Kılıç : Uzun, düz veya eğri, ucu sivri, bir veya her iki yüzü keskin, kın içinde bele takılan, çelikten silah. Saban ökçesini oka bağlayan ağaç parçası. Bu silah kullanılarak oynanan, hedef bölgesi baş, gövde ve kollar olan bir tür kılıç oyunu.

Kılıç alayı : Kılıç kuşanma.

Kılıç bacak : Bacakları eğri olan, çarpık bacaklı (kimse).

Kılıç balığı : Kılıç balığıgillerden, burnunda kılıç biçiminde bir uzantısı bulunan, kılçıksız, eti beyaz ve lezzetli, iri bir balık (Xiphias gladius).

Kılıç balığıgiller : Örnek türü kılıç balığı olan, dişsiz ve pulsuz kemikli balıklar familyası.

Kılıç gagalı : Yağmur kuşugillerden, çok ince ve uzun gagalı, tüyleri ak, kanatları kara bir kuş (Recurvirosta avocetta).

Kılıç kuşanma : Tahta yeni çıkan Osmanlı padişahlarının İstanbul'daki Eyüp Sultan türbesine giderek törenle kılıçlarını almaları.

Kılıç oyuncusu : Eskrimci.

Kılıç oyunu : Eskrim.

Kılıç pabucu : Kılıç kınının aşağı kısmı.

Kılıççı : Kılıç yapan veya satan kimse. Kılıç sporuyla uğraşan kimse.

Kılıçhane : Kılıç yapılmış olan yer.

Kılıçkalkan : Kılıç ve kalkan kullanılarak oynanan bir tür halk oyunu.

Kılıçkuyruk : Kemikli balıklar takımından uzunluğu 8-10 santimetre olan, tropik süs balığı (Xiphophorus helleri).

Kılıçlama : Kılıçlamak işi. Çaprazlama. Kılıcına.

Kılıçlamak : Kılıçla çok sayıda insanı topluca öldürmek, kılıçtan geçirmek.

Kılıçlı : Kılıç taşıyan. Üzerinde kılıç motifi olan. Kılıcı olan.

Kılıf : Bir şeyi korumak için kendi biçimine göre, çoğunlukla yumuşak bir nesneden yapılmış özel kap. Yolsuz bir işe bulunan sudan gerekçe.

Kılıfçı : Kılıflama işini yapan kimse. Kılıf yapan ve satan kimse.

Kılıflama : Kılıflamak işi.

Kılıflı : Kılıfı olan veya kılıf içinde bulunan.

Kılıfsız : Kılıfı olmayan veya kılıf içinde bulunmayan.

Kılık : Bir kimsenin giyinişi, dış görünüşü, üst baş. Bir kimsenin resmi, fotoğraf.

Kılık kıyafet : Üst baş ve dış görünüş, kisve. Giysi.

Kılık kıyafet düşkünü : Kılık kıyafetine çok önem veren kimse, giyinmeyi seven kimse, kıyafet düşkünü. Giyecekleri eskimiş veya kötü olan kimse.

Kılıklı : Herhangi bir kılıkta olan, kıyafetli. Birinin huyunda olan, davranışlarını taklit eden. Güzel, temiz.

Kılıklı kıyafetli : İyi giyinmiş.

Kılıksız : Giyimi düzgün olmayan, sünepe, kıyafetsiz, süfli. Giyimi düzgün olmayan, sünepe, süfli bir biçimde.

Kılıksızlık : Kılıksız olma durumu, kıyafetsizlik.

Kılınış : Kılınma işi.

Kılınma : Kılınmak işi.

Kılınmak : Kılma işi yapılmak.

Kılır : Maydanozgillerden, bir yıllık ve özel kokulu otsu bir bitki (Ammi visnaga).

Kılış : Kılma işi.

Yalın kılıç : Elinde kılıç olduğu hâlde, kılıçlı olarak, dalkılıç. Tek başına.

Yastık kılıfı : Yastığa geçirilen koruyucu kılıf.

Diğer dillerde Kılgısal zeka anlamı nedir?

İngilizce'de Kılgısal zeka ne demek ? : practical intelligence