Kırıntı nedir, Kırıntı ne demek

  • Bir şeyden ayrılan küçük parça.
  • Eser, iz, belirti.
  • Kurumak için kesilip yerde bırakılan odun.
  • Küçük kalıntı

"Kırıntı" ile ilgili cümle örnekleri

  • "Beyaz etekliğindeki ekmek kırıntılarını kuşlara serper." - S. F. Abasıyanık

Yerel Türkçe anlamı:

Süprüntü.

Gelinin arkadaşlarına cumartesi günü verdiği yemek : Kırıntıya gideceğim.

Hayvanların böbrek, ciğer, yürek ve benzeri etleri ile yapılmış olan kebap.

Kurumak üzere kesilip yerde bırakılan odun.

Hafif dalgalı deniz.

Yemiş, çerez.

Çerez.

Veterinerlik alanındaki anlamları:

Peletlendikten sonra parça irilikleri granül forma küçültülmüş olan yem.

İngilizce'de Kırıntı ne demek? Kırıntı ingilizcesi nedir?:

scrap

Fransızca'da Kırıntı ne demek?:

fragment

Gezilecek görülecek bir yer, şehir olarak tanımı:

Bursa şehrinde, İznik ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir yer. Gümüşhane ilinde, Şiran ilçesi, merkez nahiyesine bağlı bir bölge. Isparta ili, Eğirdir ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir bölge.

Kırıntı anlamı, kısaca tanımı:

Kırıntı külte : Kırıntılardan oluşmuş külte.

Ekmek kırıntısı : Ekmek ufağı.

Kırıntılı : Kırıntısı olan, kırıntılardan oluşmuş.

Küçük : Makam, rütbe, derece bakımından daha aşağı olan kimse. Niceliği az olan. Yaşı daha az olan. Değersiz, önemsiz. Niteliği aşağı olan, bayağı. Boyutları, benzerlerininkinden daha ufak olan, mikro, büyük karşıtı. Geri aşamada. Kısık, parlak olmayan (ses). Küçük abdest.

 

Parça : Tane. Müzik eseri. Güzel, alımlı kız veya kadın. Bir bütünden kopma, kırılma, yırtılma vb. yoluyla ayrılmış bölüm, lime. Bir bütünden ayrılan, ayrı sayılan veya artakalan şey. Pasaj. Birkaçı bir araya geldiğinde bir bütünü oluşturan şeylerin her biri, modül. Küçümseme ve değersiz sayma bildiren bir söz. Nesne.

Kurumak : Bitki, suyu çekilip cansız duruma gelmek. Bazı nesneler yumuşaklığını yitirmek, sertleşmek. Çok susamak. Islaklığını, nemini yitirerek kuru duruma gelmek. Cılızlaşmak, sıskalaşmak, zayıflamak. Akarsu, göl vb.nin suyu kalmamak.

Odun : Yakılmak için kesilmiş, parçalanmış ağaç. Anlayışsız ve kaba (kimse).

Kalıntı : İz, işaret. Bir toplum, kültür, uygarlık vb.nden artakalan şey. Eski çağlardan kalmış şehir veya yapı, ören, harabe. Artıp kalan şey, bakiye.

Eser : Emek sonucu ortaya konan ürün, yapıt. Soyut kavramlarda belirti. Yayın, kitap, yapıt. İz, işaret, im.

Belirti : Bir olayın veya durumun anlaşılmasına yardım eden şey, alamet, nişan, nişane. Vücuttaki işlevsel bir bozukluğun veya hastalığın belirlenmesine yarayan işaret, araz, semptom.

Bir : Tek. Sayıların ilki. Bu sayıyı gösteren 1 ve I rakamlarının adı. Değer, önem bakımlarından birbirinden farksız, birbirine eşit, birbirine benzer. Beraber. Aynı, benzer. Eş, aynı, bir boyda. Bu sayı kadar olan. Bir kez. Sadece. Ancak, yalnız. Ortaklaşa olan, birleşik, müşterek. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı).

 

İz : Bir olay, bir durum veya yaşayıştan geride kalan belirti, eser. Bir şeyin dokunmasıyla geride kalan belirti. Bir şeyin geçtiği veya önce bulunduğu yerde bıraktığı belirti, nişan, alamet, emare. Bir olay veya bir durumdan geride kalan belirti, ipucu, emare. Bir düzlemin başka bir düzlemle veya bir doğru ile kesişmesinden doğan ara kesit.

Kırıntı cam : Püskürtmeli temizleme işlemlerinde aşındırıcı olarak kullanılan, kırılarak ince parçalara bölünmüş cam.

Kırıntı değirmeni : Sebze ve yemek kırıntılarını öğüterek pissu döşeminin tıkanma tehlikesini önleyen aygıt.

Kırıntı göçü : (kıyıda) (coğrafya)

Kırıntı taş : (kırıntı külte)

Kırıntı tortul : Kendinden daha eski kayaçların parçalarından oluşmuş tortul kayaç.

Kırıntı yaması : Çukur fırın tabanından bulaşan kırıntıların, tomruk yüzeylerinde oluşturdukları yüzey kusuru.

Kırıntılaştırma : Granül durumuna getirme.

Kırıntı ile ilgili Cümleler

  • Birazcık sevgi kırıntısı, hayatı daha anlamlı hâle getirebilir.
  • Yemeğinin her kırıntısını yedi.
  • O, köpeğini beslemek için çalıştığı restorandan sık sık masa kırıntılarını getirirdi.
  • Buzdolabında hiçbir yemek kırıntısı yok.
  • Kırıntılarını topla.
  • Bana süpürge ve faraşı ver lütfen. Yere bazı kırıntılar döktüm.
  • Onun sakalında bir kırıntı var.
  • Hindistan cevizi kırıntısı ekleyebilirsiniz.

Diğer dillerde Kırıntı anlamı nedir?

İngilizce'de Kırıntı ne demek? : n. fragment, scraps, crumb, sweeps, bit, chip, debris, piece, ort, scrap

Fransızca'da Kırıntı : débris [le], bribe [la], épave [la], fragment [le], miette [la]

Almanca'da Kırıntı : n. Brocken, Krume, Krümel

Rusça'da Kırıntı : n. обломок (M), крошка (F), остаток (M)