Kabuk nedir, Kabuk ne demek

  • Bir şeyin üstünü kaplayan ve onu dış etkilere karşı koruyan, kendiliğinden oluşmuş sertçe bölüm, kışır.
  • Deri üzerinde bir yaranın veya sivilcenin kurumasıyla oluşan sertçe bölüm.
  • Bir sıvı veya gazı dıştan saran, sert katman.
  • Ekmeğin pişme sırasında içinden daha çok sertleşen dış bölümü
  • Bir hayvanı dıştan örten kitinli, kalkerli, silisli, kemiksi veya boynuzsu örtü, kavkı.

"Kabuk" ile ilgili cümleler

Yerel Türkçe anlamı:

Kaysı kurusu.

Yonga, odun parçası.

Biyoloji'deki anlamı:

Bir hayvanın, meyvenin, bazı yumurtaların, kalkerli, silisli, keratinsi ya da kitinli sert dış örtüsü. Kavkı.

Coğrafya'daki terim anlamı:

Toprak yüzünde, kimi madensel ve örgensel özdeklerin yığılıp sertleşmesiyle oluşan ince katman.

Fiziksel Kimya alanındaki anlamı:

Öğecik, özdecik ya da çekin içinde, kimi nicem sayıları eş, erkeleri birbirine yakın eksicik, çekincik topluluğu.

Bir fizik terimi olarak tanımı:

Bir öğeciğin çekirdeği çevresinde dolanan eksiciklerin yerleştiği katmanlardan her biri.

Gök bilimleri ve Uzay alanındaki anlamı:

Bir sıvı ya da gaz yuvarlağını dıştan saran sert katman; Yer'in kabuğu gibi.

 

Veterinerlik alanındaki anlamları:

Bitkisel ve hayvansal ürünlerin dış yüzeylerini örten sert, selülozlu veya kalkerli kısımları.

Evcil hayvanlarda uyuz hastalığı.

Yara yüzeyinde oluşan kabuk.

Yara kabuğuyla kaplanma.

Zooloji alanındaki anlamı:

(anlamdaş. kavkı), Bir hayvanı dıştan örten, kitinli, kalkerli, silisli, kemiksi ya da boynuzsu bir örtü.

Bilimsel terim anlamı:

Bohr atom kuramına göre çekirdek çevresindeki elektronların durağan konumlarını belirleyen ve K, L, M...'simgeleriyle gösterilen eşözekli yuvarlar. 2— Bir metalin yenimi sırasında yüzeyinde oluşan kalın, görünebilen katman.

Bir ısı değiştiricinin gövdesi.

Çeliğin yüzeyinde, ısıl işlem sırasındaki yükseltgenme sonucu oluşan ince oksit katı ya da katları.

İngilizce'de Kabuk ne demek? Kabuk ingilizcesi nedir?:

shell, cemented layer, crust, scale, scab

Fransızca'da Kabuk ne demek?:

cortex, putamen, croûte

Osmanlıca Kabuk ne demek? Kabuk Osmanlıca'da ne anlama gelir?:

kısır, kışır, kavkaa, harşef, sadefe, münhani levha

Kabuk hakkında bilgiler

İsim, gökbilim, zooloji, tıp alanlarında kabuk aynı anlamı taşımaktadır. Bir şeyin üstünü kaplayan ve onu dış etkilere karşı koruyan, bazı durumlarda besleyen, yapı gereği veya kendiliğinden oluşmuş sert bölüm olarak kabul görmektedir.

Ağaçlarda gövde topraküstünde, dal ve sürgünleri taşır. Organik maddeleri depolar, yapraklara su taşır. Odun hammaddesidir. Dış kabuk, iç kabuk, kambiyum, diri odun, öz odundan meydana gelen gövde, tepe tacını, yani dal ve sürgünleri üzeride taşımaktadır.

 

Üzeri düz, çatlaksız veya pullu çatlaklıdır. Girintili çıkıntılı, derin veya sığ çatlaklar enine veya boyuna olur. Kabuk, ince veya kalındır. Kabuk üzerinde lifler bulunmaktadır. Bunlara lentisel denir. Kabuktan ağacın yaşını tespit etmek mümkündür. Kabuk rengi, liflerin şekli, dokusu, kalınlığı ağaç hakkında bilgi verir.

Kabuk ile ilgili Cümleler

  • Ailem ve ben eğlence dolu bir gün için sahile gidiyoruz, bu, yüzme, kabuk toplama, ve kumdan kaleler yapma gibi şeyler içerecek.
  • Afrika'da yüzyıllarca deniz kabukları bir para şekli olarak kullanılıyordu.
  • Kabuki eski bir Japon sanatıdır.
  • Bu yumurta kabuklarını nereye atarım?
  • Bazı mürekkep balıklarının kabukları vardır.
  • Kabuklu deniz hayvanlarını sevmiyorum.
  • Deniz ürünleri yedin mi? Diyelim ki, kabuklu deniz hayvanı.
  • Midyelerin kabukları var.
  • Kabukiyi biliyor musunuz?
  • Yağmur, kavun, kabuk gibi birçok söz de küçük ünlü uyumuna uymaz.
  • Kabukide sadece yetenek değil aynı zamanda kalıtım da önemlidir.
  • Kabuki'de sadece yetenek değil fakat aynı zamanda kalıtım da önemlidir.

Kabuk anlamı, kısaca tanımı:

Üstün : Birine veya bir şeye göre nitelik bakımından daha yüksek, daha elverişli olan, faik. Arap harfli metinlerde bir ünsüzün a, e seslerinden biriyle okunacağını gösteren işaret, fetha. Benzerlerine göre daha yüksek bir düzeyde olan, onları geride bırakan.

Etki : Bir etken veya bir sebebin sonucu, yardım. Bir kimse üzerinde bırakılan izlenim. Bir kimse veya nesnenin başka bir kişi veya şey üzerindeki gücü, tesir.

Sert : Bağışlaması, hoşgörüsü olmayan. Güçlü kuvvetli. Gönül kırıcı, katı, ters bir biçimde. Esnekliği az olan, kolayca eğilip bükülmeyen. Gönül kırıcı, katı, ters. Titizlikle uygulanan, sıkı. Sarsıcı niteliği olan, çarpıcı, keskin, hafif karşıtı. Kolay dayanılmayan, zor katlanılan, etkili, yumuşak karşıtı. Hırçın, öfkeli, hiddetli. Ciğerlerden gelen havanın ağız boşluğundaki tam kapalı veya yarı kapalı engellere çarpmasıyla oluşan (ünsüz), titreşimsiz, süreksiz, ötümsüz, tonsuz, sedasız. Çizilmesi, kırılması, buruşması, kesilmesi veya çiğnenmesi güç olan, pek, katı, yumuşak karşıtı.

Bölüm : Bir bütünü oluşturan parçaların her biri, kısım. Canlıların bölümlenmesinde filumların bir araya gelmesiyle oluşan birlik. Bir kuruluşun yönetim birimlerinden her biri, departman, seksiyon. Bölme işlemi sonunda elde edilen sayı. Bir okul veya üniversitenin herhangi bir bilim ve uzmanlık dalında eğitim sağlayan birimlerinden her biri, departman. Çağ, devir.

Kabuk bağlamak : Üstünden zaman geçtiği için etkisi azalmak. üstünde kabuk oluşturmak, kabuklanmak.

Kabuk gibi : Sağlam, sert (kumaş).

Kabuğu dışına çıkmak : İçinde bulunduğu ortam veya durumdan ayrılmak.

Kabuğuna çekilmek : Dışarısı ile olan ilişkilerini kesmek, kimse ile görüşmemek.

Kabuğunu çatlatmak : İçinde bulunduğu güç, olumsuz veya kötü durumdan kurtulup rahatlamak.

Kabuk bilimi : Kabukları inceleyen bilim dalı.

Kabuk böcekleri : Kın kanatlılar takımına giren, kabuğun hemen altındaki odun katını kemirerek oyan ve böylece birçok orman ve meyve ağacının kurumasına yol açan familya.

Kabuk değiştirme : Kendisini farklılaştırma.

Kabuk kahvesi : Antep fıstığı kabuğunun öğütülmüş ve hafifçe kavrulmuşu ile yapılmış olan ve kahveye benzeyen içecek.

Kabuk yönetim : İç yapısı belli olmayan, belirsiz kalan yönetim.

Beyin kabuğu : Beynin gri renkli dış katmanı, korteks.

Böcekkabuğu : Mor ile yeşil arasında ve metal parlaklığında olan renk. Bu renkte olan.

Deniz kabuğu : Bu kabuklarla yapılmış olan süslemeler. İstiridye gibi çenetli deniz canlılarının kabuğu.

Fındıkkabuğu : Fındığın kabuğunun rengini andıran bir tür kahverengi, fındık rengi. Bu renkte olan.

Limon kabuğu : Çeşitli maddelerin yapımında kullanılan ve limonu çevreleyen kabuk.

Meyve kabuğu : Meyvenin dış yüzeyini kaplayan kalın tabaka.

Yer kabuğu : Dünya'nın dışını çepeçevre kaplayan, üzerinde karalar ve denizlerin bulunduğu bölüm, yeryüzü.

Kabuklanmak : Kabuk oluşmak, kabuk bağlamak.

Kabuklaşmak : Kabuk durumunu almak, kabuk gibi sertleşmek.

Kabuklu : Kabuğu olan.

Kabuklu bit : Koşnil.

Kabuklular : Kabukları yapılarındaki kireçli tuzlar dolayısıyla sertleşmiş olan, solunum aygıtları balıklara benzeyen, çok hücreli hayvanlardan eklem bacaklılar sınıfı.

Kabuksu : Kabuğu andıran, kabuğa benzeyen, kabuk gibi, kabuğumsu.

Kabuksuz : Kabuğu olmayan.

Kabuksuz yumurtlatmak : Bir işi ivedilikle yaptırıp eksik kalmasına yol açmak.

Pişme : Pişmek işi.

Sıvı : Bulunduğu kabın biçimini alabilen ve üstü yatay bir düzlem durumuna gelebilen akışkan cisim, mayi, likit.

Katman : Birbiri üzerinde bulunan yassıca maddelerin her biri, tabaka. Altında veya üstünde olan kayaçlardan gözle veya fiziksel olarak az çok ayrılabilen, kalınlığı 1 santimetreden az olmayan tortul kayaç birimi, tabaka. Bir toplum içinde makam, şöhret, meslek vb. bakımdan ayrılan topluluklardan her biri, tabaka.

Deri : Bu tabakadan yapılmış. Pazar veya panayır kurulan gün, dernek. İşlenerek kullanılır duruma getirilmiş hayvan postu. İnsan ve hayvan vücudunu kaplayan tüy, kıl veya pulla kaplı tabaka, cilt, ten. Toplantı, düğün.

Sivilce : İçinde irin bulunan küçük deri kabarcığı, en küçük çıban.

Kuruma : Kurumak işi. Boyanın çözücüsünün buharlaşması veya bağlayıcısının kimyasal tepkime gibi çeşitli yollarla sert bir film oluşması.

Hayvan : Kızılan bir kimseye söylenen bir söz. At, eşek, katır gibi türlü hizmetlerde kullanılan yaratık. Akılsız, duygusuz, kaba, hoyrat (kimse). Duygu ve hareket yeteneği olan, içgüdüleriyle hareket eden canlı yaratık.

İsim : Kişi, insan. Ad. Ad.

Kabuk altı çembersi akımlar : Yerkabuğunun derin kesimlerinde, ışınetkin cisimlerin ayrışmasıyle oluşan süreli ısı dolaşımı.

Kabuk bağlamak : üstünde kabuk oluşturmak, kabuklanmak. İlgili cümle: "“Hani, insanın bir yerinde bir çıban çıkar da kabuk tutar.”" B. Felek.

Kabuk bezi : Kabuk maddesini salgılayan bez. Kuşlarda yumurta kabuğunun sertleşmesi için kalsiyum salgılayan yumurta kanalındaki bez.

Kabuk bölgesi : (biyoloji)

Kabuk giderme : Kazan ve boru çeperlerinde biriken katıların fiziksel ya da kimyasal yollarla temizlenmesi. Isıl işlem sırasında oluşmuş kabuğun, asitli bir çözelti kullanarak giderilmesi işlemi, kabuksuzlaştırma diye de bilinir.

Kabuk gövde : Çağdaş binitlerde kullanılan, yüklerin gövdenin tüm parçalarınca paylaşılarak taşınmasına elverişli, çatkısız gövde yapısı.

Kabuk hastalığı : Durin.

Kabuk kırılma direnci : Kanatlılarda yumurta kabuğu kalitesini belirlemek için yumurtaya özel aletle basınç uygulayarak kırılma direncinin tespit edilmesi.

Kabuk : 1.Bohr atom kuramına göre çekirdek çevresindeki elektronların konumlarını belirleyen ve K,L,M,N, simgeleriyle gösterilen enerji düzeyleri. 2.Bir metalin korozyonu sırasında yüzeyinde oluşan kalın, görülebilen katman. 3.Bir ısı değiştiricinin gövdesi. Embriyoyu koruyan sert tabaka, tohum gömleği.

Kabuk likeni : (botanik)

Diğer dillerde Kabuk anlamı nedir?

İngilizce'de Kabuk ne demek? : n. covering, skin, coat, bark, jacket, crust, encrustation, Cortes, hull, husk, incrustation, integument, mantle, peel, rind, scab, scale, scurf, shell, shuck, squama

Fransızca'da Kabuk : croûte [la], écorce [la], coquillage [le], peau [la], cortex [le], squame [la], plaque [la], (limonportakal) zeste [le]

Almanca'da Kabuk : n. Gehäuse, Haus, Haut, Hülse, Kruste, Pelle, Rinde, Schale, Skelett

Rusça'da Kabuk : n. кора (F), корка (F), корочка (F), короста (F), скорлупа (F), шелуха (F), кожица (F), кожура (F), панцирь (M), чешуя (F)