Kalan nedir, Kalan ne demek

Kalan; Dil bilgisi yönünden Türkçe'de sıfat olarak kullanılır.

  • Kalma işini yapan.
  • Artan, mütebaki.
  • Bir çıkarmanın sonucu.
  • Bölme işleminde bölünenden artan sayı

"Kalan" ile ilgili cümleler

  • "Kalan on lirayı Aliş'e verdim." - Halikarnas Balıkçısı

Yerel Türkçe anlamı:

Artık, bundan sonra : Kalan gitmiş, gelmiyor.

Artık, bundan sonra anlamında kullanılır (Çayağzı)

Yemek kalıntısı, artık.

Bundan sonra, artık: Kalan yimem.

Hukuki terim anlamı:

bakıyye (bk. artan, artık).

Matematik terimi olarak kelime anlamı:

Bölme algoritmasındaki r sayısının adı.

Diğer sözlük anlamları:

Öbür, diğer, başka, mütebaki, geri kalan, sonraki.

Artık, gayrı manalarına zarf ve nida

İngilizce'de Kalan ne demek? Kalan ingilizcesi nedir?:

remainder

Osmanlıca Kalan ne demek? Kalan Osmanlıca'da ne anlama gelir?:

bakiye

Kalan tanımı, anlamı:

Kalandır : Dokunmuş kumaş ve bezleri buhar altında veya belli bir ısıda silindir arasından geçirerek ütüleme, parlatma, istenilen boy ve ene göre çektirip germe.

Kalandır makinesi : Kalandır işini yapan makine.

Kalanlı bölme : Bölünenden artanın, sıfırdan farklı bir sayı olduğu bölme işlemi.

Kalantor : Gösterişi seven, varlıklı kimse.

Kalantorluk : Kalantor olma durumu.

Altta kalanın canı çıksın : "herkes başının çaresine baksın, gücü yetmeyen ne olursa olsun" anlamında kullanılan bir söz.

 

Arkada kalanlar : Bir kimsenin, öldüğünde veya bir yere gittiğinde geride bıraktığı yakınları.

Babasından mal kalan merteği içinden bitmiş sanır : "miras yoluyla mal edinen kimse, onun için ne denli çabalar gösterilip sıkıntı çekildiğini bilemez" anlamında kullanılan bir söz.

Gizlide gebe kalan aşikarede doğurur : "toplum içinde hiçbir davranış gizli kalmaz" anlamında kullanılan bir söz.

Sona kalan dona kalır : "bir işte geç kalan istediği şeyi elde edemez" anlamında kullanılan bir söz.

Mütebaki : Geri kalan, kalan.

Çıkarma : Çıkarmak işi, emisyon. Dört işlemden biri, çıkarmak işlemi, tarh. Düşman kıyılarına gemi, bot vb.nden asker indirme, asker çıkarma.

Bölme : Dört işlemden biri, taksim. Büyük bir yeri, alanı küçük oda veya kısımlara ayıran ince duvar veya tahta perde. Kalın ağaç gövdesinden odun veya tekne yapmak için ayrılan tomruk. Cins kavramlarını tür, alt tür kavramlarına ayırma işi. Bölmek işi, ayırma, parçalama, taksim. Salon, oda, sofa vb. büyük bir yerden ayrılmış daha küçük yer. Gemilerin içinde, su baskını, yangın vb. durumlarda, ara kapılar kapandığında arızanın veya hasarın yayılmasını önlemek için kullanılan birbirlerinden ayrılmış yerler.

İşlem : Nakit veya menkul değerleri kullanarak alım satım, takas, borçlanma vb. piyasa hareketi. Bir amaca ulaşmak için tutulan yol, prosedür. Sayıları karşı karşıya getirip belirli birtakım kurallara uygun olarak birbiri üzerine etkilendirme yöntemi. Ham veya ara malları ve maddeleri fiziksel, kimyasal değişikliklerle daha uygun, kullanılır duruma getirme, muamele. Madde üzerinde her türlü değişim yapma işi, muamele. Bir işi sonuçlandırmak için yapılmış olan iş veya uygulamaların hepsi, muamele, muamelat.

 

Bir : Beraber. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı). Değer, önem bakımlarından birbirinden farksız, birbirine eşit, birbirine benzer. Bir kez. Sadece. Aynı, benzer. Eş, aynı, bir boyda. Ortaklaşa olan, birleşik, müşterek. Ancak, yalnız. Bu sayı kadar olan. Tek. Sayıların ilki. Bu sayıyı gösteren 1 ve I rakamlarının adı.

Sayı : Sayma, ölçme, tartma vb. işlerin sonunda bulunan birimlerin kaç olduğunu bildiren söz, adet. Bir spor karşılaşmasında taraflardan her birinin başarı derecesini gösteren nicelik, skor. Gazete, dergi vb. sürekli yayınların bir bütün oluşturan, değişik tarih, numara taşıyan baskılarından her biri, nüsha.

Kalan ı : Bir tümsayı bir başka tümsayıya bölündüğünde arta kalan tümsayı. Bir çok terimli bir başka çok terimliye bölündüğünde arta kalan çok terimli. Bir yakınsak demeyin ilk n terimi atıldığında geriye kalan terimlerin toplamı.

Kalan ıı : Bir nicelik ötekinden çıkarıldığında geriye kalan nicelik. Bir niceliğin ötekinden ne kadar büyük ya da küçük olduğu.

Kalan işleci : (…)

Kalan ostenit : Su verme işlemi sonucu, martensite dönüşmeyerek yapıda kalan yarıdengeli ostenit.

Kalan terimli taylor açılımı :

Kalan yöneyi : A, B gibi iki yöney için A=B+X eşitliğini gerçekleyecek biçimde tanımlanan X yöneyi. Simgesi : A-B

Kalanca : Kalan kısım, bakıyye

Kalandırcı : Kalandır işini makine aracılığıyla yapan kimse.

Kalankaldı : Kırşehir ilinde, merkez belediyesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.

Kalanlar denklemi : Bir değişken ile bu değişkene bağlı kimi işlevlerin ardışık kalanları arasındaki bağıntıyı belirleyen denklem.

Kalan ile ilgili Cümleler

  • Kalan acı bir tattı.
  • Kalan bir seçenek vardı.
  • Üç yolcu kurtuldu ama geri kalan yolcular boğuldu.
  • Geç kalan tek iki kişi biz olamayız.
  • Kalan bir saatimiz var.
  • Hayatta kalanları bulmak için büyük bir arama vardı.
  • Ali hayatının geri kalanını Tom'la geçirmek istiyor.
  • Kalan başka hiç kimse yok.
  • O onların her siyah adam serbest kalana kadar mücadele etmek istediklerini söyledi.
  • Kalan bir şey olmadığından emin misin?
  • Kalan bademleri yedin mi?
  • Kalan bilgiyi hâlâ analiz ediyoruz.
  • Ali ve Mary tek hayatta kalanlar.
  • Bu eylem Tom'un mahkumların geri kalanı için bir tehdit olduğu konusunda cezaevi müdürünü ikna etti.

Diğer dillerde Kalan anlamı nedir?

İngilizce'de Kalan ne demek? : [Tunceli Province] adj. remaining, left behind, residual, residuary, surviving, vestigial

adv. over

n. remainder, leftover, rest, balance, residual, residue, residuum, rump, arrears

Fransızca'da Kalan : restant/e

Almanca'da Kalan : n. Rest, Überrest

adj. übrig

Rusça'da Kalan : n. остаток (M)

adj. остающийся