Kanıt nedir, Kanıt ne demek

  • Bir şeyin doğruluğu, gerçekliği konusunda kanaat verici belge, delil, iz, argüman.
  • Sonurguya ulaşan bir uslamlamanın dayandığı gerçek, delil
  • Anlaşmazlık konusu olan şeyde, yargıcın kanılarını oluşturan şey, delil.

"Kanıt" ile ilgili cümleler

  • "Kanıtı gazetenin ikinci sayfasındaki damızlık haberiydi." - Ç. Altan

Felsefi anlamı:

(Lat. argumentum, arguere = göstermek, tanıtlamak, açıklamak) Tanıtlamanın temeli, bir tanıtlamanın dayandığı önerme; bir anlatımın doğru ya da yanlışlığının temelini ortaya koymada dayanılan önerme.

Hukuki terim anlamı:

delil.

Matematik terimi olarak kelime anlamı:

Bir önermenin doğruluğunu ya da yanlışlığını göstermek için izlenen yöntem.

Kanıt isminin anlamı, Kanıt ne demek:

Erkek ismi olarak; Bir şeyin doğruluğu, gerçekliği konusunda kanı verici belge, delil.

Bilimsel terim anlamı:

Tümdengelimci bir dizgede bir sav ya da çıkarımın doğruluğunu belgeleyen öncüller ya da önsayıtlar.

İngilizce'de Kanıt ne demek? Kanıt ingilizcesi nedir?:

argument, proof

Kanıt tanımı, anlamı:

Kanıtlama : Kanıtlamak işi, ispatlama.

Kanıtlamak : Bir şeyin gerçekliğini kanıtla ortaya koymak, ispat etmek.

Kanıtlanmak : Kanıtlama işi yapılmak, ispat edilmek.

Kanıtlı : Kanıtla gösterilmiş, müdellel.

 

Kanıtsama : Kanıtsamak işi.

Savı kanıtsama : Bir şeyi yine kendisine dayanarak, kendisini kanıt göstererek tanıtlamaya çalışma.

Doğrulu : Bir doğru boyunca olan, müstakim.

Gerçek : Doğruluk. Temel, başlıca, asıl. Düşünülen, tasarımlanan, imgelenen şeylere karşıt olarak var olan. Yalan olmayan. Doğadaki gibi olan, doğayı olduğu gibi yansıtan. Yapay olmayan. Aslına uygun nitelikler taşıyan, sahici. Bir durum, bir nesne veya bir nitelik olarak var olan, varlığı inkâr edilemeyen, olgu durumunda olan, özbeöz, hakiki, reel. Gerçeklik. Yalan olmayan, doğru olan şey, hakikat.

Kanaat : Kanış, kanı, inanç, düşünce. Elindekinden hoşnut olma durumu, kanıklık, yeter bulma, yetinme, fazlasını istememe, doyum. Kanma, inanma.

Verici : Elektromanyetik dalgalar yardımıyla işaret, ses ve görüntü iletmeye yarayan cihazların genel adı. Çıkar gözetmeksizin her türlü yardımı yapan, esirgemeyen kimse. Başkasına aktarılmak üzere kan, doku veya organ veren kimse, donör. Veren, verme yanlısı olan kimse.

Belge : Bir gerçeğe tanıklık eden yazı, fotoğraf, resim, film vb., vesika, doküman.

Delil : (deli:li) Kılavuz, rehber. İnsanı aradığı gerçeğe ulaştırabilecek iz, emare. Kanıt.

Argüman : Bir cetvelde diğer bir sayıyı bulmak için yararlanılan sayı. Tez, iddia, sav. Kanıt. Bir denklem, bir eşitsizlik veya bir gök cisminin hareketine ait herhangi bir elemanın bağlı bulunduğu belli bir değer. Bir çıkış kümesinin değişkeni.

Kanıt ileri sürme : Kimi nedenler dolayısıyle önceden gösterilemeyen kanıtların yargılamanın yenilenmesi için yeniden ileri sürülmesi.

 

Kanıtlama kuramı : Biçimsel dizgelerde kanıtlamayı konu edinen dizimbilim dalı.

Kanıtlandırma : Kanıtlandırmak işi.

Kanıtlandırmak : Bir düşünceyi, bir savı yeterli delillerle doğrulamak, belgelemek ve açıklamak.

Kanıtlanım : Bir biçimsel dizgede belli bir önermenin, ilksavlar kümesinden türetilebildiğini göstermeye yarayan türetim. || Anl. tanıt, tanıtlama.

Kanıtlanım kuramı : Kanıtlanmaları konu edinen usbilim kuramı.

Kanıtlanır çıkarım : Sonucu öncüllerinden türetilebilen çıkarım.

Kanıtlanış : Kanıtlanma işi.

Kanıtlanma : Kanıtlanmak işi.

Kanıtların değerlemesi : Sanığın üstüne atılan suç için toplanan kanıtların, olumlu ve olumsuz olanlarını değerlendirerek, suçun bu sanıkça işlenip işlenmediğini yargıya ulaştıracak biçimde yargıcın ya da yargılığın kestirmesi.

Kanıt ile ilgili Cümleler

  • Kanıt açıktır.
  • Burak suçsuzluğunu kanıtlamayı başardı.
  • Kanıt bizi onun masumluğuna ikna etti.
  • "Aslında beni hiç sevmiyorsun. Tek önem verdiğin şey matematik!" "Ne münasebet, seni seviyorum!" "Kanıtla!" "Peki. Sevdiğim şeyler A kümesi olsun..."
  • Ali Jackson'ın suçu kanıtlandı, ölüme mahkum edildi ve idam edildi.
  • Kimse bir şey kanıtlayamadı.
  • Kanıt ezici.
  • Tom'un hiç kanıtı yok.
  • Kanıt aramak için buraya geldim.
  • O, bilimsel olarak kanıtlanmış mı?
  • Kanıt, bir önceki ifadeye karşılık gelir.
  • Kanıt bunu doğruluyor.
  • Kanıt istediğini söyledin. Pekala, işte burada.
  • Onlar kendilerini kanıtladılar.

Diğer dillerde Kanıt anlamı nedir?

İngilizce'de Kanıt ne demek? : n. proof, evidence, argument, convincing proof, supporting document, averment, case, confirmation, demonstration

Fransızca'da Kanıt : argument [le], corollaire [la], preuve [la], raison [la]

Almanca'da Kanıt : n. Argument, Beweis, Bezeugung, Erweis, Nachweis

Rusça'da Kanıt : n. доказательство (N), довод (M), аргумент (M), подтверждение (N)