Kapalı nedir, Kapalı ne demek

Kapalı; Dil bilgisi yönünden Türkçe'de sıfat olarak kullanılır.

"Kapalı" ile ilgili cümleler

  • "Ateşoğlu ile yirmi yıldır denizde yoldaşlık ederim. Ben böyle kapalı adama hiç rastlamadım." - Halikarnas Balıkçısı
  • "Meclisler, iç tüzük hükümlerine uygun olarak kapalı oturumlar yapabilir."
  • "Ayrıca ben, oldukça kapalı bir çevrede yetişmiştim." - A. Ağaoğlu
  • "Şimdi oğlunu kanlı göğsü, kapalı gözleri, mor dudaklarıyla görür gibi oluyordu." - N. Hikmet
  • "Ankara'nın soğuk, kapalı havalı günlerinden biriydi." - Y. K. Karaosmanoğlu
  • "Damalı bir eteklik, açık mavi kapalı bir yün kazak giymişti." - N. Cumalı

İngilizce'de Kapalı ne demek? Kapalı ingilizcesi nedir?:

off, powered off

Osmanlıca Kapalı ne demek? Kapalı Osmanlıca'da ne anlama gelir?:

mesdûd

Kapalı anlamı, tanımı:

Kapalı geçmek : Bir konuda önemli noktaya değinmemek.

Kapalı olmak : İlgisiz kalmak. iş yapmamak.

Kapalı yetişmek : Toplum hayatına girmeden, karışmadan yetişmek.

 

Kapalı bölge : Ulaşım, ekonomi, nüfus hareketleri ve iletişim bakımından dışarıyla bağlantısı bulunmayan yer.

Kapalı çarşı : Dükkân ve ara yollarının üzeri tonoz ve kubbelerle örtülü çarşı.

Kapalı devre : İçinden sürekli olarak akım geçen elektrik devresi.

Kapalı duruşma : Mahkemede görevlilerden ve orada bulunmak üzere özel izin alanlardan başkasının bulunmadığı duruşma.

Kapalı gişe : Bütün biletleri satılmış bir biçimde.

Kapalı görüş : Cezaevlerindeki tutukluların yakınlarıyla belirli günlerde, aralarında birbirleriyle teması engelleyen nesneler gerisinden yüz yüze görüşmesi.

Kapalı hava : Bulutlu hava.

Kapalı hece : Ünsüzle biten hece: Kalk, bak gibi.

Kapalı kalp ameliyatı : Kalbin fizyolojik çalışması durdurulmadan yapılmış olan kalp ameliyatı.

Kapalı kutu : İçindekini belli etmeyen, sır saklayan (kimse). Niteliği gizli kalan.

Kapalı oturum : Gizli celse.

Kapalı rejim : Dış ülkelerle ilişki kurmayan siyasi düzen.

Kapalı tohumlular : Açık tohumlularla tohumlu bitkileri içine alan bitkiler dünyasının bir alt şubesi.

Kapalı toplum : Dış dünya ile her türlü ilişkisini kesmiş olan kendine yeterli insan topluluğu.

Kapalı tribün : Spor karşılaşmalarında seyircileri yağmurdan ve güneşten korumak için üstü kapalı olarak yapılmış bölüm.

Kapalı yer korkusu : Dar ve kapalı yerlerde duyulan kaygı veya korku, klostrofobi.

Kapalı yüzme havuzu : Kapalı bir mekân içine alınmış, suyu ısıtılan, yüzme sporunun yapıldığı havuz.

Gözü kapalı : Düşünmeden, duraksamadan. Çevresinde olanlardan haberi olmayan (kimse).

 

Ucu kapalı : Sonucu belli olan, seçenekleri bulunmayan.

Üstü kapalı : Açık ve kesin olmayan bir biçimde. Açık ve kesin olmayan.

Kapalı devre yayını : Belirli bir alan içerisinde hedef kitleye ulaştırmak üzere genellikle kablo bağlantısı ile yapılmış olan ses ve görüntü yayını.

Kapalı duruşma yapmak : Duruşmaları gizli sürdürmek.

Kapalılık : Etkisini artırmak için anlamın bilerek, isteyerek kapalı bırakılması, ipham. Kapalı olma durumu.

Gözü kapalı olmak : Çevresinde olup bitenin farkına varmamak, ilgisiz kalmak.

Gözü kapalılık : Gözü kapalı olma durumu.

Herkesin tenceresi kapalı kaynar : "bir kimsenin durumu, içinde bulunduğu yaşayış şartları başkalarınca gereği gibi bilinemez" anlamında kullanılan bir söz.

Kazanı kapalı kaynamak : İçyüzü bilinmemek. ne yaptığı, nelerle uğraştığı anlaşılamamak.

Kapan : Pazara satılmak üzere gelen yiyecek maddelerinin tartıldığı resmî büyük kantar ve bu kantarın bulunduğu yer. Bazı hayvanları yakalamak için kullanılan, hayvanın ayağının değmesiyle işleyen tuzak. Düzen, hile.

Açılma : Bir film çekiminde karanlıkta başlayıp gittikçe aydınlanarak görüntülerin belirmesine dayanan noktalama. Açılmak işi. Bir grupta, sıraların jimnastik alıştırmaları için dağınık düzene girmesi. Çatlama.

Karşıt : Nitelik ve durumları birbirine büsbütün aykırı olan, zıt, kontrast.

Geçilme : Geçilmek işi.

Durum : Ad soyundan kelimelerin birbirleriyle edatlarla ve fiillerle ilişkilerini belirleyen biçim, hâl. Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların hepsi, vaziyet, hâl, keyfiyet, mevki, pozisyon. Duruş biçimi, konum, tavır. Bireyin toplum içindeki ilişkileriyle belirlenen yeri.

Çalışma : Bir yapı elemanının yük altında biçim değiştirmesi, az veya çok zorlanması. Çalışmak işi, emek, say. Bilimsel ve sanatsal amaçlı ürün. Bünyesindeki suyun azalması veya çoğalması sonucu ağacın biçim ve boyutlarının değişmesi.

Ermiş : Dinî inançlara göre kendisinde olağanüstü manevi güç bulunan kişi, eren, evliya, veli.

Açık : Gizliliği olmayan, olduğu gibi görünen. Denizin kıyıdan uzakça olan yeri. Aralığı çok. Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı. Boş. Kolay anlaşılır, vazıh. Her türlü düşünceyi hoşgörüyle karşılayabilen, etkisinde kalabilen. Bir gereksinimin karşılanamaması durumu. Örtüsüz, çıplak. Görevlisi olmayan, boş (iş, görev), münhal. Belirgin bir biçimde. Engelsiz, serbest. Rengi koyu olmayan, koyu karşıtı. Belli bir yerin biraz uzağı. Çalışır durumda olan. Sevişme sahnelerini bütün çıplaklığıyla anlatan (kitap, resim, film vb.).

Başı : Resim klişesi, dökme harf, taş kalıp kullanarak makine yardımı ile kâğıt, bez vb.ne yazı, resim, çıkarma işi, tab, edisyon.

Örtülü : Açıklama yapmadan, belli belirsiz bir biçimde, müphem. Örtüsü olan. Örtülmüş, bir şey ile kaplanmış. Gizli, saklı.

Gizli : Niteliği anlaşılmayan, bilinmeyen. Başkalarından saklanan, duyurulmayan, saklı kalan, mahrem, mestur, nihan. Saklı olarak, saklayarak. İlgili kişi veya makamlarca değerlendirilmesi amacıyla kurum içi veya kurumlar arası gönderilen yazının, belgenin, raporun ve yayınların taşıdığı gizlilik derecesini bildiren terim. Görünmez, belli olmaz bir durumda olan, edimsel karşıtı.

Saklı : Gizli bir yere konarak kaybolması veya çalınması önlenen. Başkalarından gizlenen, gizli tutulan, hafi. Saklanmış olan. Elde tutulan, mahfuz.

Bulutlu : Karışık, net olmayan (bellek). Bulutlarla kaplanmış, bulutlanmış. Bulanık.

Karanlık : Yasalara, töreye uygun olmayan. Işıksız. Gereğince anlaşılıp bilinemeyen, ne olacağı, sonu belli olmayan (durum). Üzüntü, sıkıntı, perişanlık. Karışık. Işık olmama durumu.

Dönük : Canlılığı olmayan, fersiz (göz). Parlak olmayan, mat. Canlılığı az olan, durgun, uyuşuk (kimse).

Dış : Bireyin ötesinde bir varlığı olan. Bir konunun kapsamına girmeyen şey. Yabancı ülkelerle ilgili. Somut kavramlarda iki veya ikiden çok şeyde merkeze daha uzak olan. Bazı top oyunlarında karşı takım oyuncularının vuruşuyla topun kalenin bulunduğu taraftan dışarı çıkması, aut. Bir kimsenin görünüşü, durum ve davranışları. Açık havada geçen sahneleri içine alan çekim. Görülen, içte bulunmayan yüzey. Herhangi bir cisim veya alanın sınırları içinde bulunmayan yer, hariç, iç karşıtı.

İlişki : Bağlantı, temas. İki şey arasında karşılıklı ilgi, bağ, münasebet, temas.

Kapalı adım : Kapalı adımla yapılan sıçrama; daha, çok erkek dansçılar tarafından uygulanır ve çoğu kez arka arkaya yinelenir.

Kapalı akor : Telli çalgılarda bir parmağın klavye üzerinde aynı anda birden fazla tele basmasıyla elde edilen akor.

Kapalı alan : Yumruklaşma alanının bulunduğu, karşılaşmaların ve çalışmaların yapıldığı kapalı yer.

Kapalı aralık : (…)olmak üzere gerçek eksenin (…)altkümesi. Simgesi : [a,b], a. bk. aralık.

Kapalı ardışık taslak : (Örnek.) Ardışık çözümlemede, örneklem büyüklüğüne bir üst sınırın konulduğu durum.

Kapalı artırma : Bir malın ya da işin daha önceden ilan edilen yer ve zamanda kapalı zarf yöntemiyle en yüksek fiyatı verene satılması. krş. kapalı eksiltme

Kapalı atölye : İşlendirmek için sendika üyeliğinin ön koşul olduğu, diğer bir deyişle çalışanların sendikalılığının zorunlu görüldüğü şirket.

Kapalı atölye sistemi : İşe başlamadan önce sendikaya üye olmanın ön koşul olduğu ve bunun toplu sözleşmede hükme bağlandığı sistem.

Kapalı bez, içsalgı bezi : (biyoloji)

Kapalı bezem : Dört yanı da kapalı olan bezem.

Kapalı ile ilgili Cümleler

  • Tüm pencereler kapalı mı?
  • Kapalı bir yumruk stres gösterebilir.
  • Ağzımı kapalı tutuyorum.
  • Kapalı kapılar ardında ne olup bittiğini, gerçekten bir kişi bile bilmiyor.
  • Kapalı yer korkum var.
  • Kapalı bir sistem içerisinde bulunan enerjilerin toplamı sabit kalır.
  • Kapalı bir toplumda yaşıyor.
  • Sana kapıyı kapalı tutmanı söylediğimi düşündüm.
  • Kapalı olduğumuzu söyledim.
  • Bugün Pazartesi olduğu için Prado Müzesi kapalı.
  • Kapalı alanlarda sigara içmek pek çok ülkede yasaktır.
  • Ağzını kapalı tutabilir misin?
  • O, kapalı yerde kalma korkusundan muzdarip.
  • Neden birçok bar pazartesi günleri kapalıdır?

Diğer dillerde Kapalı anlamı nedir?

İngilizce'de Kapalı ne demek? : adj. closed, shut, covered, enclosed, sealed, unopened, indoor, cloudy, grey, gray, backhanded, cloistered, close, impenetrable, muggy, murky, off, overcast, privy, sable, secluded, skyless, sullen

adv. cloudily, off

Fransızca'da Kapalı : fermé/e, bouché/e, clos/e, implicite, sous-entendu/e, inaccessible à

Almanca'da Kapalı : adj. bedeckt, dumpfig, dunstig, geheim, geschlossen, hermetisch, stillschweigend, trist, trüb, verschlossen, versteckt, wolkig

Rusça'da Kapalı : adj. закрытый, запертый, крытый, покрытый, замкнутый, неопределенный, пасмурный, ненастный, сумрачный

adv. закрыто