Karışmak nedir, Karışmak ne demek

"Karışmak" ile ilgili cümleler

  • "Kaymakam işin karıştığını anlayarak..." - M. Ş. Esendal
  • "Ben, dedim, başkalarının soyadlarına nasıl karışabilirim?" - M. Ş. Esendal
  • "Araba sallana sallana içim bağrım birbirine karıştı." - H. R. Gürpınar
  • "Bingazi'deki muharebeye karışmak için beraber yola çıktığım arkadaş Kahire'de hastalanmıştı." - Ö. Seyfettin
  • "Yanıma her tarafı titreyerek sapsarı, sakal bıyığa karışmış bir hâlde geldi." - R. H. Karay
  • "Sokakta herkes kadın kıyafetine karışmak hakkını kendinde görürdü." - F. R. Atay
  • "Bu işe belediye karışır."
  • "Hava birden karıştı. Zihnim karıştı."

Osmanlıca Karışmak ne demek? Karışmak Osmanlıca'da ne anlama gelir?:

ihtilât etmek

Karışmak anlamı, kısaca tanımı:

Karışanı görüşeni olmamak : İşine kimse karışmamak, özgür olmak.

Karışma : Engelleme, araya girme, müdahale. Karışmak işi. Düzeni bozulma.

 

Karış : Parmaklar birbirinden uzak duracak biçimde gergin duran elde, başparmak ile serçe parmağın uçları arasındaki açıklık.

Adam içine karışmak : Bir topluluğa girmek, kendisine değer verilir olmak.

Adı karışmak : Kötü bir işle birinin ilgisi bulunduğu söylenilmek.

Ağız burun birbirine karışmak : Dayak sonucunda yüz yara bere içinde kalmak. yüzde aşırı öfke, üzüntü, yorgunluk vb. durumların izleri görünmek.

Aklı bokuna karışmak : Korkudan şaşırıp ne yapacağını bilememek.

Aklı karışmak : Ne yapacağını bilememek, şaşırmak, bocalamak.

Arasına karışmak : Büyüyüp yetişmek.

At izi it izine karışmak : İyiyi kötüden ayıramayacak kadar bir karışıklık ortaya çıkmak.

Çoluk çocuğa karışmak : Evlenip çocukları dünyaya gelmek.

Elinin hamuruyla erkek işine karışmak : Kadınlar, beceremeyeceği işleri yapmaya kalkışmak.

İşe karışmak : Herhangi bir konuda katkıda bulunmak, görev almak. herhangi bir konuda olumsuz yönde müdahale etmek.

İt izi at izine karışmak : At izi it izine karışmak.

Kafası karışmak : Önceki bilgi ve düşünceleri altüst olmak.

Kayıplara karışmak : Bulunduğu yerden ayrılıp gitmek, gittiği yeri bildirmemek, görünmez olmak.

Kırkı karışmak : Çocuklar için aynı kırk günlük süre içinde doğmuş olmak.

Kırklara karışmak : Bir kimse artık ortalarda görünmez olmak.

Lafa karışmak : Biri veya birileri konuşurken bir başkası konuşmak, konuşmaya katılmak.

Ortalık karışmak : Toplumda veya devletler arasında düzensizlik baş göstermek.

Rufailere karışmak : Psikolojik bunalıma düşüp günlük yaşamın gerçeklerinden uzaklaşmak, yaşamdan kopmak.

 

Söze karışmak : Lafa karışmak.

Tarihe karışmak : Unutulmak, yalnız adı kalmak.

Yüzü karışmak : Can sıkıcı bir durum, yüzünden belli olmak.

Dağılmak : Toplu durumdayken ayrılıp birbirinden uzaklaşmak. Birliği, beraberliği bozulmak. Değer ve birimler belli etkenlerle, oranlı olarak bölünmek. Parçalanarak yayılmak, ufalanmak. Bir topluluğun, kuruluşun varlığı son bulmak, fesholunmak, münfesih olmak. Karışık duruma gelmek, düzeni bozulmak. Yavaş yavaş kaybolmak, yok olmak.

Girmek : Katılmak. Ağrı, sancı başlamak, saplanmak. Girişmek, başlamak. Tecavüz etmek, geçmek. İyice anlamak, iyice bilmek. Yeni bir duruma geçmek, dönüşmek. Zaman anlamlı kavramlar için gelmek. Yemek yemek. Sığmak. Yazılmak, başlamak. Yüklenmek. Dışarıdan içeriye geçmek. Sulu bir şeyin veya su dolu bir yerin içine batmak veya dalmak. Erişmek, ulaşmak. Kavgaya tutuşmak. Bir şeyin yapımında, birleşiminde yer almak. İncelemek, ayrıntılara inmek. Almak, fethetmek. Bulaşmak.

Düzensiz : Sistemsiz. Düzeni olmayan veya düzeni bozuk, karışık, tertipsiz, intizamsız, gayrimuntazam, aritmik.

Dağınık : Geniş bir alana yayılmış olan. Hoş görünmeyen, uyumsuz. Bir arada olmayan, birbiriyle bağlantısız. Düşüncelerini toparlayamayan. Düzeni bozuk, düzensiz, karışık.

Bulanmak : Parlaklığını ve açıklığını yitirmek. Mide bulantısı olmak. Karışmak. Duruluğunu yitirmek. Bulama işine konu olmak, her yanı bir şeyle kaplanmak.

Yitirmek : Yakın birini ölüm sonucu kaybetmek. Ne olduğunu, nerede bulunduğunu bilememek, kaybetmek. Yanlış yola girmek, kaybolmak. Bazı nitelik veya özelliklerin yok olması durumuna uğramak, kaybetmek.

Anlaşılma : Anlaşılmak işi.

Olmak : Bir şeyi elde etmek, edinmek. Yaklaşmak, gelip çatmak. Uymak, tam gelmek. Bir kuruluşla, örgütle ilgili bulunmak, mensup olmak. Sürdürmek, yürütmek. Geçmek, tamamlanmak. Hastalığa yakalanmak, tutulmak. Yol açmak. Sıfat-fiil eki almış kelimelerle birlikte başlama, bitirme vb. bildiren fiilleri oluşturur. Yitirmek, elinden kaçırmak. Bir olayla karşılaşmak, başına kötü bir şey gelmek. Bir yerde doğmuş, yaşamış olmak. Bir durumdan başka bir duruma geçmek. Uygun düşmek, yerinde görülmek. Bir şey, birinin mülkiyetine geçmek. Bulunmak. Meydana gelmek, varlık kazanmak, vuku bulmak. Hazırlanmak, hazır duruma gelmek. Bir görev, makam, san veya nitelik kazanmak. Gerçekleşmek veya yapılmak. Ek fiilin geniş zamanı olan -dır (-dir) anlamında kullanılan bir söz. Herhangi bir durumda bulunmak. Bir ad veya sıfatın belirttiği durumu almak. Yetişmek, olgunlaşmak. Sarhoş olmak.

Güçleşmek : Güç duruma gelmek, zorlaşmak.

Müdahale : Karışma, araya girme. Bir dava sonucu verilecek olan kararın, dolaylı olarak etkileyeceği üçüncü kişilerin davaya katılmaları.

Etmek : Eşit değer kazanmak. Herhangi bir değerde olmak. Demek, söylemek. Bir işi yapmak. Birini bir şeyden yoksun bırakmak. "İyi, kötü" zarflarıyla birlikte davranmak. Kötülükte bulunmak. Küçük veya büyük abdestini yapmak. Bulmak, erişmek.

Engellemek : Güreşte hasmı çaprazda sürerken düşürmek için ayağına basmak veya topuğuna ayak takmak. Bir şeyin gerçekleşmesini veya yapılmasını önlemek.

Bir : Bu sayı kadar olan. Bir kez. Beraber. Bu sayıyı gösteren 1 ve I rakamlarının adı. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı). Değer, önem bakımlarından birbirinden farksız, birbirine eşit, birbirine benzer. Eş, aynı, bir boyda. Sadece. Aynı, benzer. Ancak, yalnız. Sayıların ilki. Ortaklaşa olan, birleşik, müşterek. Tek.

Gelmek : Ulaşmak, varmak. Kazanılmak, sağlanılmak. Türemek. -mez, -mezlik ile birlikte yapmacık anlatan deyimler yapar. Herhangi bir sırada bulunmak. Biriyle birlikte gitmek. Görünmek, sanılmak. Akmak. Çıkmak, yönelmek. İzlemek, takip etmek. Belli bir süre dolmak. Olmak, -e uğramak. Mal olmak. Varlığını sürdürmek, yaşamak, intikal etmek. -dikçe, -esi biçiminde kullanılan sıfat-fiil eklerinden sonra geldiğinde önceki fiille ilgili olarak pekiştirilmiş bir istek ve sürerlik bildiren bir fiil. Düşmek, rast gelmek. Katılmak, eklenmek. Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e) eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluşturur. Getirmek. Sonuç çıkmak. Uygun düşmek. Kendine yapılmış olan herhangi bir davranış veya durumu iyi karşılamak. İsabet etmek. Kadar olmak. Başlamak, ortaya çıkmak. Dayanmak, tahammül etmek. Ortaya çıkmak, doğmak. Uymak. Etkisini herhangi bir biçimde göstermek. İhtiyaç anlatan deyimler kurmaya yarayan bir fiil. Oturmaya, ziyarete gitmek. Yönelme durumundaki bazı kelimelere getirilerek birleşik fiil yapar. Bir yerden alınıp bir yere ulaştırılmak. Daha önce üzerinde durulmuş olan bir konuya yeniden dönmek. Belli bir zamana ulaşmak. Bir şeye sonradan inanmak, doğruluğuna hak vermek, eğilim göstermek, kabul etmek.

Katılmak : Aşırı derecede gülme, ağlama, gıdıklanma, korkma vb. tepkiler sırasında, solunum kaslarının kasılmasından dolayı soluk kesilmek. Bir topluluğa girmek, iştirak etmek, iltihak etmek. Katma işi yapılmak. Hak vermek. Ortak olmak, benimsemek.

İlgilenmek : İlgi göstermek, alakalanmak. Bir konu üzerinde çalışmak, uğraşmak. Bir şeyi çekici bulmak. Ağırlamak. Birine karşı yakınlık duymak. Görev gereği bir sorumluluğu yerine getirmek. Bakmak. Bir şeye karşı merak duymak.

El : Ülke, yurt, il. Bazı nesne ve araçların tutmaya yarayan bölümü. Yakınların dışında kalan kimse, yabancı. Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü. Halk, ahali. İskambil oyunlarında oynama sırası. İskambil oyunlarında her bir tur. Oba, aşiret. Kez, defa. Sahiplik, mülkiyet.

Atmak : Kurşun, gülle, ok vb. şeyleri hedefe fırlatmak. Kovmak, dışarıya çıkarmak, ilgisini kesip uzaklaştırmak. Göndermek, yollamak. Yapılmış kötü bir işi birine yüklemek. İstenilmeyen bir şeyi kendi malı olmaktan çıkarmak. Bir kimsenin ilişiğini kesmek. Yalan veya abartmalı söz söylemek. İçki içmek. Çıkarmak, dışarıya vermek. Bilmeden, kestirerek söylemek. Kullanılması gelenek hâline gelmiş bir şeyi kullanmaktan vazgeçmek. Geri bırakmak, ertelemek. Bir şeyi yere doğru bırakmak. Örtmek. Bir yerden başka bir yere taşımak. Yırtılmak. Patlayıcı maddelerle havaya uçurup yıkmak. Kalp, nabız vurmak, çarpmak. Sıkıntı dolayısıyla giyilen bir şeyi çıkarmak. Yazılı veya banda alınmış bir metinden bazı bölümleri çıkarmak. Yay ve tokmakla ditmek, kabartmak. Koymak. Değerini eksiltmek. Götürmek. Terk etmek. Uzatmak. Çatlamak. Bir cismi bir yöne doğru fırlatmak. Top, tüfek vb. silahları patlatmak. Yapışık olduğu yerden ayrılmak. Sille, tokat vurmak. Rastgele bir kenara koymak. Söylemek.

Karışmak ile ilgili Cümleler

  • Ben karışmak istemiyorum.
  • Gerçekten buna karışmak istemiyorum.
  • İsteyen evlenir, isteyen boşanır, isteyen evlenmez, isteyen Hollanda'da eşcinsel evliliğini yapar, isteyen kadın kürtajını yaptırır insanların özgürlüğüne karışmak başka insanların hakkı değil. Hiçbirimiz Allah olmadığına göre yargılama hakkı bizde değil.
  • Kavgaya karışmak istemediler.
  • Sana karışmak istemedim.
  • Bir kavgaya karışmaktan kaçınmalısın.
  • İnsanların arasına karışmaktan hoşlanmıyorum.

Diğer dillerde Karışmak anlamı nedir?

İngilizce'de Karışmak ne demek? : v. be mixed up, mix in, mix, get mixed, blend, interfere, meddle, cut in, be confused, amalgamate, butt in, combine, commingle, commix, concern, concern oneself, interfuse, interlace, intermeddle, intervene, jumble, jumble together, jumble up, meld

Fransızca'da Karışmak : se mélanger, se mêler, intervenir, s'immiscer dans, s'ingérer dans, se confondre, se pénétrer

Almanca'da Karışmak : v. eingreifen, einmischen: sich einmischen

Rusça'da Karışmak : v. смешиваться, мешаться, интерферировать, исчезать, впадать, сливаться, спутываться, запутываться, путаться, усложняться, вмешиваться, соваться, лезть, ввязываться, ведать, смешаться, исчезнуть, впасть, спутаться, запутаться, спутаться, усложниться, вмешаться, сунуться, ввязаться