Kiri nedir, Kiri ne demek

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Eşek yavrusu, sıpa.

Sonra : Senden kiri ben geleceğim.

Sesini kes, sus : Kişi oğluysan kiri dur yerinde.

İnat.

Sus.

Geri.

Teknik terim anlamı:

Ücret, karşılık, mükâfat, ecir.

Kira.

Kiri ile ilgili Cümleler

  • Aynanın kirini temizleyin.
  • Sabun kiri temizleyebilir.
  • Tom'un kirişi kırmasına izin ver.
  • Buradan kirişi kıralım.
  • “Eski bekçiler ... mahalleyi kollamalı, kim hastadır, kim yatalaktır, kim yüzünü Hazret'e çevirmiş, kimin gözü toprağa bakıyor, bunları bilmeli, kulağı kirişte olmalı.”
  • Kiril alfabesini öğrenmek çok kolaydır ama Kiril alfabesiyle yazılmış metinleri akıcı bir biçimde okumak Rusçayı yeni öğrenenler için çok zordur.
  • Kiril alfabesi, Latin alfabesinden daha fazla yer kaplıyor.
  • Sabun kiri çıkarmaya yardım eder.
  • Sabun kiri çıkarmaya yardımcı olur.
  • Ali kotundaki kiri fırça ile temizledi.
  • Ali şapkasındaki bir parça kiri fırçaladı.
  • “Erkekler bütün gün bahçelerinde bağ budar, gül aşılar, kirizma yaparlarken...”
  • Kiril alfabesi, Yunan alfabesi baz alınarak oluşturulmuştur.

Kiri ile ilgili Atasözü veya Deyim

kiri kabarmak : nem, ısı ve benzerleri sebeplerle kir, üzerinde bulunduğu yüzeyden ayrılabilir duruma gelmek.

kirizma yapmak : toprağı derince kazarak altını üstüne getirerek sürmek.

 

kulağı kirişte olmak : söylenecek sözü, gelecek haberi sabırsızlıkla beklemek.

Kiri kısaca anlamı, tanımı

Başlangıç kirişi : Cirit gelişme alanının yan çizgilerini atış yönünde sınırlayarak kesen kiriş

Demir kiriş : (Mimarlık) Yapılarda beton içinde kullanılan ve beton dökümünden önce kalıplara aralıklı olarak döşenen demir çubuklardan her biri. a. bk. kiriş.

Dizin kirişi gırılmak : İyice yorulmak, hâlsiz kalmak.

Döşeme kirişi : (Mimarlık) Üzerine döşeme tahtalarının çakıldığı, karşılıklı iki duvar arasında birbirlerine paralel olarak atılmış kirişlerden her biri.

Kayaç kiri : Uzun zaman havanın etkisi altında kalmış kayacın üstündeki renkli zar.

Kiri kiri : At ve eşek çağırma ünlemi.

Kirici : Gündelikçi, işçi.

Kiriç : Bir çeşit bitki.

Kirik : Eşek yavrusu, sıpa. Ufak kulaklı kara keçi. Ördek yavrusu. Boza yakın renk. Kısa kılçıklı, başağı dört köşeli buğday. Kılçıksız, toparlak buğday. Sincap. [Bakınız: kırık]. Kulakları kısa, beyaz benekli oğlak, keçi. Kılsız keçi, yapağısız koyun. Bağ budama bıçağı. Deli, ahmak. İnatçı. Bıçak.

Kirik buğday : Kılçıksız, toparlak buğday. [Bakınız: kirik]. Soğuğa dayanıklı olup, ekim ayında ekilip, yaza kadar filiz vermeyen bir çeşit sarı buğday.

Kirik kirik : At ve eşek çağırma ünlemi.

Kirikmek : İnat etmek, geri çekilmek, ayak diremek, huylanmak. Sözünde direnmek.

Kiriktirmek : İnatlaştırmak, gözünü korkutmak, kaçındırmak.

Kirilcoh : Kızılcık, bk. kizilcoh.

Kirildek : Topaç.

Kirildemek : Yel hafif hafif esmek : Yel ne güzel kirildiyor.

Kirildik : Topaç.

Kirilmek : Parçalanmak, kırılmak - ad kirilmek: şerefine leke sürülmek, adı kirlenmek.

 

Kirilu budanmak : Bitap düşmek, büyük eziyetler çekmek.

Kirimek : İnat etmek, geri çekilmek, ayak diremek, huylanmak. Cimri. İnat etmek.

Kirimişçe : Sessizce : Ahmet odaya kirimişçe girdi.

Kirin : Proteinlerin hidrolizinde oluşan bazik madde.

Kirinci : Üç ile yedi yaş arasında olan erkek deve. İki, üç yaş arasındaki erkek ya da dişi deve. Boz renkli dişi deve.

Kirincimek : İş bozulmak : Aman, şu aşa su katma, sonra kirincir. [Bakınız: kirinmek]. Çamaşır temizlenmemek : Bu beyazlar kirincimiş. Yudum yudum arınmadı. İyi pişmemek, çiğ kalmak : Aman şu aşa su katma da kirincimesin. Kendine verilen işi başkalarına gördürmek için tembellik etmek, üşenmek.

Kirinç : Karmakarışık, dolaşık: İp çok kirinç olmuş.

Kirinmek : İnat etmek, geri çekilmek, ayak diremek, huylanmak. Kendine verilen işi başkalarına gördürmek için tembellik etmek, üşenmek : Kirinme, kalk git de gel.

Kirinte : İçinde biraz un bulunan kepek.

Kirinti : Otları biçmeye yarayan orak, tırpan (vb. araçlar.). Ufalanmış sabun parçası. Tırpana benzer, ot kesmekte kullanılan bir araç. Küçülmüş sabun parçası.

Kiriş bacak : İnce, uzun, zayıf kimse.

Kiriş duyumu : Kirişlerdeki alıcıların uyarılması sonucu olan duyum.

Kiriş germe : Doğru, düz, kısa yol.

Kiriş kaldırmak : Yemek yemeğe gitmek.

Kiriş kurdu : En çok yetmiş santimetre boyunda olan ve tektırnaklıların genellikle ön ayak kirişlerinde görülen, sünek, beyaz lifsikurt.

Kiriş otu zehirlenmesi : Koyun, at, keçi ve domuzların uzun süreli kiriş otuyla beslenmeleri sonucu şiddetli lipofuskinozis ve sinirsel belirtilerle ortaya çıkan bir zehirlenme.

Kiriş sırığı : Bağ ya da çoban kulübesinin ortasındaki delikli sırık.

Kirişan : Üstübeç, allık, pudra. Pudra.

Kirişçiler : Antalya ili, Döşemealtı nahiyesine bağlı bir yer.

Kirişçilik : Kirişçinin yaptığı iş.

Kirişdek : Topaç.

Kirişi kırmak : Bulunduğu yerden ayrılmak, kaçıp gitmek.

Kirişkesmeci : Dosdoğru: İki evin arasına kirişkesmeci bir duvar çekeceğim.

Kirişlemek : Kirişi çekip germek. Kiriş olarak kullanılan keresteyi döşemek.

Kirişler çokgeni : Bir kapalı uzambiçim içine çizilmiş olari ve köşeleri bu uzambiçimin üzerinde bulunan çokgen, Anlamdaş. iççokgen.

Kirişli trol : Torba ağı, halatları, yanda iki kızağı ve kızaklar arasını birleştiren bir kirişi olan, genellikle ağın alt yakası zincirli dibi sürüklenerek çekilen, yassı balıklar, karides, midye gibi dip su ürünlerini avlamakta kullanılan av aracı.

Kirişme : Geç pişen et yemeği.

Kirişmek : Develer çiftleşmek.

Kirişsel merkez : Diyaframanın merkezi olarak yer alan kirişsel kısmı, sentrum tendineum.

Kiritmek : İnat etmek, geri çekilmek, ayak diremek, huylanmak. [Bakınız: kirimek]. Yüzünü asmak : Gene yüzünü kiritti.

Kiriz : Kanı karışık, melez. Çok zayıf : Kiriz tazı. Köy muhtarı. Yabanördeği yavrusu. Anası tazı, babası köpek olan yavru. Melez köpek (Çayağzı).

Kirizlenmek : Sarkıntılık etmek.

Kirizma bizi : Ayakkabı onarımında kösele ve deriyi delmek için kullanılan eğri biz.

Kirizme yapmak : Tarlayı ağaç dikmek için kazmak, temizleyerek hazırlamak.

Kirizmen : Kibirli : Neden kirizmenlik ediyorsun?.

Kulak kiri : [Bakınız: seruminöz bezler]. Dış kulak yolundaki glandula seruminoza adı verilen yağ bezlerinin bal mumu benzeri kahverengi sıvı salgısı, kulak salgısı, kulak yağı, serümen.

Kulak kiri bezleri : Dış işitme yolunda bulunan kulak kiri denen salgıyı yapan bezler, glandula seruminoza.

Küllük kirişi : Ahşap yapılarda binanın bütün yükünü çeken orta direk.

Ondan kiri : Ondan sonra, ondan dolayı.

Taban kirişi : (Mimarlık) Sütunların üstüne konan kiriş. Döşeme tahtalarının üstüne çakıldığı ağaç kirişlerden her biri.

Yürür kirişli fırın : Parçaları, sürekli olarak dönen kirişlerle taşıyan fırın.

Aşil kirişi : Aşil tendonu.

Çatı kirişi : Bir ucu tavanın üstüne bindirilen ve üzerine kiremit altı tahtalarının kaplandığı ana kiriş.

El kiri : Kolayca vazgeçilir, atılır şey.

Etek kiri : Yolsuz ilişki.

Kiril : Kiril alfabesi.

Kiril alfabesi : Slavlar için IX. yüzyılda Yunan harflerine dayalı olarak düzenlenmiş alfabe.

Kiriş : Bazı telli müzik araçlarında kullanılan, hayvan bağırsaklarından yapılmış olan tel. Kasların uçlarında bulunan, kasları kemiklere ve başka organlara bağlayan beyazımsı kordon, tendon. Bir eğrinin iki noktasını birleştiren doğru parçası. Ok atılan yayın iki ucu arasındaki esnek bağ. Yapılarda dört köşe kalın keresteden, demirden veya betonarmeden yapılmış yatay destek parçası.

Kirişçi : Kiriş yapan veya satan kimse.

Kirişhane : Kiriş yapılmış olan yer.

Kirişleme : Kirişlemek işi. Çapraz olarak, kılıçlama. Ahşap döşemelerde yaklaşık 50 santimetre ara ile kirişler koyma.

Kirişli : Kirişi olan. Kiriş yapısında olan.

Kirişlik : Kiriş konulan yer. Kiriş olarak kullanılmaya uygun.

Kirişsiz : Kirişi olmayan.

Kirizma : Toprağı derince kazarak altını üstüne getirme.

Kirizmalama : Kirizmalamak işi.

Kirizmalamak : Kirizma yapmak.

Kulağı kirişte : Söylenecek sözü, gelecek haberi sabırsızlıkla bekleyen (kimse), kulağı tetikte. Söylenecek sözü, gelecek haberi sabırsızlıkla bekler bir biçimde.

Ses kirişleri : Gırtlak duvarında ikisi sağda, ikisi solda bulunan ve havanın geçmesiyle titreşerek ses çıkaran dört kıvrım.

Yüz kiri : Yüz karası.

Diğer dillerde Kirgiderici anlamı nedir?

İngilizce'de Kirgiderici ne demek ? : detergent