Konu nedir, Konu ne demek

"Konu" ile ilgili cümle

  • "Daha fazla tafsilata girmeyi bugün zararlı gördüğüm için bu konuda susacağım." - B. Felek
  • "Öğretmenimizin verdiği konuları manzum yazardım bazen." - Y. Z. Ortaç

Eğitim alanındaki sözlük anlamı:

Herhangi bir ders kapsamının, belli bir sürede öğretilecek bölümlerinden her biri.

Ele alınan, üzerinde konuşulan ya da yazı yazılan düşünce, sorun, durum ya da olay.

Bir fizik terimi olarak tanımı:

Bir işlevin bir kesimin oluşturan bağımsız değişken; özellikle üçgenölçüsel işlevlerin açı cinsinden bağımsız değişkenleri.

Güzel Sanatlar alanındaki anlamı:

(Resim, Heykel) Sanatçının üzerinde çalışarak yapıt haline getirmek istediği olay, özdek ya da nesne. Bir ressam ya da heykelcinin üzerinde çalıştığı örge.

Hukuki terim anlamı:

mevzu’.

Sinema ve Televizyon dünyasındaki anlamı:

Sinema ve televizyon alıcısının, fotoğraf aygıtının merceğinin, üzerine yöneltildiği ve görüntüsünü saptamayı amaçladığı temel varlık, nesne, görünüm.

Öykülü bir filmin ya da televizyon oyununun en kısa biçimde anlatılabilecek olgusu.

Bu yolda saptanmış olan nesne.

 

Tiyatro'daki terim anlamı:

Bir oyunun en kestirme biçimde anlatılabilecek baş olgusu.

Bilimsel terim anlamı:

Bir yapıta temel olan duygu, düşünce, durum, yargı, olay.

İngilizce'de Konu ne demek? Konu ingilizcesi nedir?:

subject, topic, subject matter, argument, object, story, action theme, theme

Fransızca'da Konu ne demek?:

sujet

Osmanlıca Konu ne demek? Konu Osmanlıca'da ne anlama gelir?:

mevzu

Konu tanımı, anlamı:

Konu mankeni : Geçmiş bir olayın gelişmesini ve sonucunu aynı biçimde yansıtmak üzere canlandıran kimse.

Ana konu : Tema.

Bahis konusu : Söz konusu.

Söz konusu : Sözü edilen, üzerinde konuşulan, bahis konusu, bahis mevzusu, mevzubahis.

Konu komşu : Bütün komşular, birbirine yakın yerde oturan kimseler.

Konuğu olmak : Birine konuk olarak gidip kalmak.

Konuk : Bir yere veya birinin evine kısa bir süre kalmak için gelen kimse, misafir, mihman. Konakçının üzerindeki asalak.

Konuk etmek : Birini evinde bir süre ağırlamak.

Konuk gelmek : Bir yere veya birinin evine kısa bir süre kalmak için gelmek.

Konuk köşesi : Konukların oturması için hazırlanmış özel yer, yiğit bucağı.

Konuk olmak : Bir yerde kısa bir süre ağırlanmak.

Konuk sanatçı : Asıl programda olmayan, program dışı etkinliğe katılan sanatçı.

Konukçu : Yabancı konukların yanına verilen, onları gezdiren, onlarla ilgilenen kılavuz veya arkadaş, mihmandar.

Konukçuluk : Konukçunun yaptığı iş, mihmandarlık.

Konukevi : Resmî veya özel kuruluşların kendi görevlilerinin yararlanması için yaptırdığı konut, misafirhane.

Konuklama : Konuklamak işi.

Konuklamak : Yemeğe çağırmak. Konuk olmak.

Konukluk : Konuk olma durumu, misafirlik.

 

Konuksever : Konuklarına iyi davranan, onları iyi ağırlayan ve kendisine konuk gelmesinden hoşlanan, misafirperver.

Konukseverlik : Konuksever olma durumu, misafirperverlik.

Konulma : Konulmak işi.

Konulmak : Koyma veya konma işi yapılmak.

Konulu : Konusu olan, mevzulu.

Konum : Bir şehrin uzak ve yakın çevresiyle her türlü ilişkisini sağlayan ve şehrin gelişmesini etkileyen coğrafi şartlarının bütünü. Yeryüzünde bir noktanın, enlem ve boylamların yardımıyla bulunan yeri, konuş. Bir kimsenin veya bir şeyin bir yerdeki durumu veya duruş biçimi, pozisyon.

Konumlama : Konumlamak işi.

Konumlanmak : Yerleşmek, yer almak.

Konur : Esmer, açık kestane renginde olan.

Konuş : Konma işi. Bütün imkânlar göz önünde tutularak kara, hava ve deniz birliklerinin yerleştirilmesi biçimi. Konum.

Konuşkan : Konuşmayı, lakırtıyı seven, çok konuşan.

Konuşkanlık : Konuşkan olma durumu.

Konuşlanma : Konuşlanmak işi.

Konuşlanmak : Belli bir yere veya bölgeye mevzilenmek.

Konuşma : Görüşme, danışma, müzakere. Dinleyicilere bilim, sanat, edebiyat vb. konularda bilgi vermek için yapılmış olan söyleşi, konferans. Konuşmak işi.

Konuşma bozukluğu : Bazı sesleri gereği gibi çıkaramamaktan ileri gelen söyleyiş, kötü telaffuz etme.

Konuşma çizgisi : Uzun çizgi.

Konuşma dili : Günlük yaşayışta kullanılan ve yazı dilinden az çok farklarla ayrılmış bulunan dil, günlük konuşma, günlük dil.

Konuşma engelli : İşitemediği için söz söyleme alışkanlığı edinememiş (kimse).

Konuşma güçlüğü : Bazı konuşma organlarının gereği gibi çalışmamasından dolayı rahat söz söyleyememe, söz yitimi.

Konuşma korkusu : Tutukluk.

Konuşma merkezi : Beynin, konuşma işlevini denetleyen bölümü.

Konuşma yapmak : Topluluk karşısında bir konuda konuşmak.

Konuşma yetersizliği : Beklenen düzeyde veya yeterli ölçüde konuşamama.

Konuşmacı : Bir topluluk karşısında etkili, açık, düzgün konuşarak düşüncesini anlatmada, duygusunu aşılamada yetenekli kimse, hatip, konferansçı.

Konuşmacılık : Konuşmacı olma durumu, hatiplik, konferansçılık.

Konuşmak : Bir dilin kelimeleriyle düşüncesini sözlü olarak anlatmak. Gizli bir şeyi açığa vurmak, ele vermek. Düşüncesini herhangi bir araç kullanarak anlatmak. Şık ve zarif görünmek. Becermek, uzman gibi yapabilmek. Flört etmek. Söylev vermek, konuşma yapmak. Dargın bulunmamak. Belli bir konudan söz etmek. İlişki kurmak veya ilişkiyi sürdürmek. Geçerli olmak, etkin olmak. Konuşma dili olarak kullanmak. Bir konuda karşılıklı söz etmek, sohbet etmek. Oyuncak, hayvan vb. konuşmaya benzeyen birtakım sesler çıkarmak.

Konuşmama hakkı : Adli makamlarca suçluya tanınan ifade vermeme hakkı.

Konuşmaya dalmak : Başka şeylerle ilişkiyi keserek belli bir konudan söz etmek.

Konuşturma : Konuşturmak işi.

Konuşturmak : Bir müzik aracını çok güzel çalmak. Konuşmasını sağlamak, konuşmasına yol açmak.

Konuşu : Bilimsel bir sorunu incelemek veya siyasi, ekonomik, diplomatik sorunları tartışmak için yapılmış olan akademik toplantı, kolokyum.

Konuşucu : Konuşmacı. Kusursuz, düzgün, güzel, tatlı söz söylemesini bilen kimse.

Konuşulma : Konuşulmak işi.

Konuşulmak : Konuşma işi yapılmak. Konuşma işine konu olmak.

Konusuz : Konusu olmayan, mevzusuz.

Konut : Ön doğru: Eukleides'in "Bir noktadan bir doğruya ancak bir paralel çizilebilir." yolundaki konutu gibi. İnsanların içinde yaşadıkları ev, apartman vb. yer, mesken, ikametgâh.

Konut belgesi : Yerleşim belgesi.

Konut dokunulmazlığı : Belli hukuki şartların dışında, kişilere ait konutlara girilememesi, arama yapılamaması ve eşyaya el konulamaması hakkı.

Konut fonu : Toplu konut yapımı için devletçe oluşturulan fon.

Konut kredisi : Konut almak için banka vb. kurumlardan belli bir vadeye yayılmış olarak ödünç alınan para.

Konutlanmak : Konut sahibi olmak.

Abuk sabuk konuşmak : Ne söylediğini bilmeden, düşüncesiz, tutarsız konuşmak.

Açık konuşmak : Gerçeği çekinmeden söylemek.

Açık saçık konuşmak : Cinsel konularla ilgili sözler söylemek.

Açılış konuşması : Herhangi bir kurum, kuruluş, mağaza vb.nin açılması sırasında yapılmış olan konuşma.

Açış konuşması : Bir töreni, bir toplantıyı başlatmak için yapılmış olan konuşma.

Ağzı dolu dolu konuşmak : Heyecanlı söz söylemek.

Ağzı olan konuşuyor : "konuyla ilgisi olmayan, bilir bilmez herkesin söyleyecek sözü var" anlamında kullanılan bir söz.

Alt perdeden konuşmak : Hafif sesle yavaş konuşmak.

Bahis konusu olmak : Söz konusu olmak.

Bilmece gibi konuşmak : Açık, anlaşılır bir biçimde konuşmamak.

Boş konuşmamak : Gerçekleri söylemek, bilgisine dayanarak anlatmak.

Bülbül gibi konuşmak : Kolaylıkla konuşmak, okumak. itiraf etmek.

Bülbül gibi konuşturmak : İtiraf ettirmek.

Çıtır çıtır konuşmak : Düzgün ve uzunca konuşmak.

Dan dun konuşmak : Yerli yersiz, ileri geri konuşmak.

Dekolte konuşmak : Açık saçık konuşmak.

Dereden tepeden konuşmak : İlgisiz konulardan söz etmek.

Eğri oturup doğru konuşalım : "birisine karşı tutumumuz ne olursa olsun doğruyu söylemeliyiz" anlamında kullanılan bir söz.

Ezbere konuşmak : Bilmeden, aslını arayıp sormadan konuşmak.

Genizden konuşmak : Burnu tıkalı gibi konuşmak.

Günlük konuşma : Konuşma dili.

Harbi konuşmak : Dosdoğru, gerçeği gizlemeden konuşmak.

Hayvan koklaşa koklaşa insan konuşa konuşa : İnsan konuşa konuşa, hayvan koklaşa koklaşa.

İçinden konuşmak : Kimsenin duymayacağı kadar alçak sesle konuşmak.

İleri geri konuşmak : Yersiz ve gönül kıracak biçimde konuşmak.

İnsan konuşa konuşa hayvan koklaşa koklaşa : "insanlar konuşarak birbirlerini daha iyi anlarlar" anlamında kullanılan bir söz.

Kalbiyle konuşmak : Düşüncelerini, duygu ağırlıklı bir biçimde anlatmak.

Karnından konuşan : Karşısındakine söylemeyip arkasından kötü izlenim bırakacak biçimde üstü kapalı konuşan. Başkası söylüyormuş gibi konuşma becerisi olan (kimse), vantrilok.

Karnından konuşmak : İşitilemeyecek kadar alçak sesle söylemek. uydurarak söylemek.

Kelimeleri tartarak konuşmak : Sonucu hesaplayarak konuşmak.

Ortaya konuşmak : Sözü hiç kimseyi hedef almadan söylemek.

Pes perdeden konuşmak : Alttan alarak, yumuşak bir dil kullanarak konuşmak. alçak ve kalın sesle konuşmak.

Prefabrik konut : Duvar, kapı, pencere ve diğer elemanları fabrikasyon olarak üretilen ve konutun yapılacağı beton platform üzerine monte edilen konut.

Saray konut : Kendine ait güvenliği bulunan, içinde yaşayanlara özel hizmetler sunulan, her türlü ihtiyacın karşılandığı özel konut, rezidans.

Şeref konuğu : Bir toplantı, davet, balo vb.ne çağrılan konuklar arasında kendisine ayrıcalık tanınan, en çok değer ve önem verilen kişi, şeref misafiri.

Sosyal konum : İnsanın toplum içindeki durumu, makamı, yeri.

Sosyal konut : Dar gelirliler için özel olarak yapılmış, sağlığa uygun ucuz konut.

Söz konusu edilmek : Sözü edilmek, konuşulmak.

Söz konusu olmak : Üzerinde konuşulmak, bahis konusu olmak, bahis mevzusu olmak.

Şundan bundan konuşmak : Havadan sudan konuşmak.

Teklifsiz konuşma : Senli benli, samimi, resmî olmadan konuşma ve davranma.

Toplu konut : Önceden planlanmış belli bir yerleşim bölgesinde, vatandaşa devletin açtığı kredi yardımları ve katkılarıyla oluşturulan yapılar bütünü.

Üst perdeden konuşmak : Üstünlük taslayarak söz söylemek.

Yankılı konuşma : Başka birinin kullandığı söz veya cümleleri anlamsız olarak yankı gibi tekrarlama, ekolali.

Yüksek perdeden konuşmak : Yapılması güç şeyleri gerçekleştirebilecekmiş gibi abartmalı konuşmak. meydan okurcasına sert konuşmak. yüksek sesle konuşmak.

Yüksekten konuşmak : Kendini çevresindekilere kabul ettirebilmek için övünerek konuşmak.

Yuvarlak konuşmak : Bir şeyin ayrıntılarını gereği gibi belirtmeden genel konuşmak.

Eser : Soyut kavramlarda belirti. Yayın, kitap, yapıt. Emek sonucu ortaya konan ürün, yapıt. İz, işaret, im.

Düşünce : Dış dünyanın insan zihnine yansıması. Uzay ve zamanın ötesinde, öznenin dışında, kendiliğinden var olan, duyularla değil, yalnızca ruhen algılanabilen asıl gerçeklik, mütalaa, fikir, ide, idea. İlke, yönetici sav. Niyet, tasarı. Tasa, kaygı, sıkıntı.

Olay : Önemli tarihsel olgu, fenomen. Ortaya çıkan, oluşan durum, ilgi çeken veya çekebilecek nitelikte olan her türlü iş, hadise, vaka.

Durum : Ad soyundan kelimelerin birbirleriyle edatlarla ve fiillerle ilişkilerini belirleyen biçim, hâl. Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların hepsi, vaziyet, hâl, keyfiyet, mevki, pozisyon. Bireyin toplum içindeki ilişkileriyle belirlenen yeri. Duruş biçimi, konum, tavır.

Mevzu : Konu.

Süje : Özne. Konu.

Bahis : Üzerinde konuşulan şey, konu. Bir kitabın bölümlerinden her biri. Görüşünde veya iddiasında haklı çıkacak tarafa bir şey verilmesini kabul eden sözlü anlaşma.

Üzerinde : ... ile ilgili, üzerine. Üstünde.

Şey : Madde, eşya, söz, olay, iş, durum vb.nin yerine kullanılan, belirsiz anlamda bir söz. Nesne, madde.

Konu başlığı : Konuların sözcüklerle belirlenmesi için kimi ilkelerin uygulanması sonucu oluşturulan ad.

Konu birliği : Üç birlik kuralı.

Konu bulma : (Freud) Sevgecin, bedenin kösnül bölgelerinden ayrılarak çevredeki konulardan birine yönelmesi.

Konu fişi : Konular göz önünde tutularak düzenlenen fiş.

Konu kataloğu : Konu fişlerinin belli bir düzene göre sıralanmasıyle oluşan katalog.

Konu kaynak dizimi : Belli bir konu yönteminden çokça ayrılmak gerektiğinde, konularda uyuşma sağlamak amacıyla hazırlanan ve salt konu başlığı, vurgu sözcük, ya da anahtar sözcüğün sıralanmasından oluşan dizim.

Konu kaynakçası : Belli bir konuyla ilgili kitap ve yazıları kapsayan kaynakça türü.

Konu özeti : Bir dans yapıtının konusunu en kısa yoldan anlatan ve ilgililere bilgi veren yazılı özet. .

Konu seçimi : (Freud) Sevgi konusu olarak bir kişi ya da nesneyi seçme.

Konu sevgeci : Benliğin dışındaki kişi, nesne ya da ülkülere bağlanan sevgeç.

Konu ile ilgili Cümleler

  • Konu dışına çıkıyorsun.
  • Konu bizim için oldukça tanıdık.
  • Konu bu muydu?
  • Mars arazisi çok konuksever görünüyor.
  • O, İngilizce konuşmuyor.
  • Dürüstçe konuşmak gerekirse, o Grand Prix'de Vettel bir çaylak gibi sürüyordu.
  • Konu bana birçok uykusuz gecelere mal oldu.
  • Ali bizimle pazartesi konuşacak.
  • Jale çit konusunda komşusu ile çene çalarak birkaç saat geçirdi.
  • Konu çok tartışmalı bir hâl aldı.
  • Konu benim için çok derin.
  • Konu aramızda kalsın.
  • Ali İspanyolca konuşmuyor.
  • O sarhoşken kuzenim, İsa'nın her gece onunla konuştuğunu söyledi.

Diğer dillerde Konu anlamı nedir?

İngilizce'de Konu ne demek? : n. subject, matter, point, issue, theme, topic, affair, argument, business, head, heading, res, shebang, subject matter, text, thing

Fransızca'da Konu : sujet [le], objet [le], thème [le], (resimde) motif [le]

Almanca'da Konu : n. Ding, Gegenstand, Inhalt, Kapitel, Materie, Objekt, Sache, Stoff, Sujet, Thema, Umstand, Vorwurf

Rusça'da Konu : n. тема (F), сюжет (M), фабула (F), предмет (M), объект (M), материя (F)

adj. тематический