Korumak nedir, Korumak ne demek
- Bir kimseyi veya bir şeyi dış etkilerden, tehlikeden, zor bir durumdan uzak tutmak, esirgemek, muhafaza etmek, vikaye etmek, sıyanet etmek.
- Süregelen bir durumun değişikliğe uğramasını önlemek.
- Güçlü bir kimse veya kuruluş, güçsüz birini veya bir şeyi desteklemek, himaye etmek.
- Karşılamak, denk gelmek
- Bir şeyin eskimesini, yıpranmasını önlemek için gereken dikkat ve özeni göstermek.
- Tehlikeli, zararlı durumları önlemek.
- Tehlikeye karşı denetimi altında bulundurmak, savunmak, müdafaa etmek.
"Korumak" ile ilgili cümle örnekleri
- "Orasını tozdan, yağmurdan korumak borcumuzdur." - O. S. Orhon
- "Geleneklerini koruyorlar."
- "İlaçla meyveleri korudu."
- "Bu işin geliri masrafını korumaz."
- "Yurdu korumak."
- "Beni kendi kardeşi gibi sever, babasının hışmından korurdu." - R. Enis
- "Üstünü başını biraz korusaydın bu kadar kirlenmezdi."
Yerel Türkçe anlamı:
Yetişmek, yetmek, idare etmek: Yağ pek az galmış da yimeği korumadı.
Kızmak, gücenmek : Ve dedim ki böyle koruyorsun ?
İngilizce'de Korumak ne demek? Korumak ingilizcesi nedir?:
reserve, protect
Korumak kısaca anlamı, tanımı:
Koruma : Can güvenliğinin tehlikede olduğu düşünülen bir kimseyi saldırılardan korumak üzere görevlendirilmiş kişi, koruma görevlisi. Korumak işi. Bankacılık alanında, bir malda veya bir menkulde gelecekte ortaya çıkacak fiyat değişikliklerine karşı korunmak amacıyla vadeli bir sözleşme yapılması.
Formunu korumak : Gerekli güç ve yeteneği bozmadan sürdürmek. diri ve canlı görünmek.
Güncelliğini korumak : Önemini sürdürmek, yitirmemek.
Kimse : Herhangi bir kişi, kim olduğu bilinmeyen kişi.
Etki : Bir kimse üzerinde bırakılan izlenim. Bir kimse veya nesnenin başka bir kişi veya şey üzerindeki gücü, tesir. Bir etken veya bir sebebin sonucu, yardım.
Tehlike : Büyük zarar veya yok olmaya yol açabilecek durum, muhatara. Gerçekleşme ihtimali bulunan fakat istenmeyen sakıncalı durum.
Durum : Bireyin toplum içindeki ilişkileriyle belirlenen yeri. Duruş biçimi, konum, tavır. Ad soyundan kelimelerin birbirleriyle edatlarla ve fiillerle ilişkilerini belirleyen biçim, hâl. Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların hepsi, vaziyet, hâl, keyfiyet, mevki, pozisyon.
Uzak : Gidilmesi çok süren, çok ötelerde bulunan, ırak, yakın karşıtı. İhtimali az olan. Yakın olmayan yer. Arada çok zaman bulunan. Ayrı, birbiriyle yakın ilgisi olmayan. Eli, gücü veya hükmü yetişmez.
Tutmak : İş görebilmek. Ele geçirmek, yakalamak. Varsaymak, farz etmek. Alacağa veya vereceğe saymak. Avlamak. Para toplamı ...-e varmak, değeri olmak. Desteklemek, birinden yana çıkmak. İşgal etmek. Hizmetine almak veya kiralamak. Sunmak. Gereğini yapmak, yerine getirmek. Biriktirmek, tasarruf etmek. Yapışarak veya sokularak çıkmaz olmak. Sürmek, zaman almak. Bir kimsenin yerini almak. Bir şey düşünmek. Kırağı, çiğ veya kar bir yüzeyde görünür durumda olmak, kalmak. Hedef olarak almak. Ulaşmak, varmak. Bırakmamak. Kapatmak, sarmak. Bağlamak. Sarmak, bürümek. Bir işe herhangi bir anlayışla girişmek. Beddua, dua, ah vb. etkisini göstermek, gerçekleşmek, yerine gelmek, varmak. Başlamak. Bir yerde kalmasını sağlamak. Yaklaştırmak. Denetimi ve yetkisi altına almak. Askerlikte, bankacılıkta durdurmak, blokaj. Takım oyunlarında karşı takımdaki bir oyuncuyu yakından izlemek, markaja almak. İzlemek. Beklenen sonucu vermek. Bir şeyi kullanması için uzatmak. Uygun gelmek, çelişmez olmak. Yanında bulundurmak, alıkoymak. Otobüs, vapur, uçak vb. hasta etmek. Hürriyetinden yoksun bırakıp bir yere kapamak, tevkif etmek. Bir sanat eseri geniş ilgi görmek. Asılmak, kuvvetlice sarılmak. Kaplamak. Herhangi bir durumda kalmasını sağlamak. Herhangi bir durumda bulundurmak. Kullanmak. Elde bulundurmak, ele almak. Benimsemek, beğenmek. Uğramak.
Esirgemek : Korumak, himaye etmek, vikaye etmek. Bir şeyi yapmaktan veya vermekten kaçınmak.
Tehlikeli : Tehlikesi olan, korkulu, muhataralı.
Zararlı : Zarar veren, zararı dokunan, dokuncalı, muzır, tahripkâr.
Önlemek : Bir şeyin olmasına veya yapılmasına engel olmak. Ortaya çıkan veya çıkacağı düşünülen bir tehlikeyi durdurmak, önüne geçmek.
Karşılamak : Dışarıdan gelen bir kimseye karşılayıcı olarak çıkmak, istikbal etmek. Önlemek, durdurmak. Boksta karşı oyuncunun yumruklarını savmak. Masrafı ödemek. Karşılık olmak, denk gelmek, tekabül etmek. Söylenen, yapılan, bildirilen bir şeyi olumlu veya olumsuz bulmak.
Denk : Yatak, yorgan, kumaş vb. eşyanın sarılıp bağlanmış biçimi, balya. 0,80175 gram olan ağırlık ölçü birimi. Destekleri paralel, yönleri aynı, şiddetleri eşit bulunan güçler. Yük hayvanlarının sağ ve soluna konulan iki yük parçasından her biri. Ağırlık bakımından eşit olan. Uygun, nitelik yönünden eşit.
Gelmek : Bir şeye sonradan inanmak, doğruluğuna hak vermek, eğilim göstermek, kabul etmek. Varlığını sürdürmek, yaşamak, intikal etmek. Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e) eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluşturur. Biriyle birlikte gitmek. Daha önce üzerinde durulmuş olan bir konuya yeniden dönmek. Olmak, -e uğramak. Akmak. Mal olmak. İhtiyaç anlatan deyimler kurmaya yarayan bir fiil. Başlamak, ortaya çıkmak. Bir yerden alınıp bir yere ulaştırılmak. Ortaya çıkmak, doğmak. Türemek. Oturmaya, ziyarete gitmek. Kazanılmak, sağlanılmak. Yönelme durumundaki bazı kelimelere getirilerek birleşik fiil yapar. Dayanmak, tahammül etmek. İsabet etmek. Ulaşmak, varmak. Sonuç çıkmak. Belli bir zamana ulaşmak. Katılmak, eklenmek. Herhangi bir sırada bulunmak. İzlemek, takip etmek. Etkisini herhangi bir biçimde göstermek. Kadar olmak. Uymak. Çıkmak, yönelmek. Belli bir süre dolmak. -mez, -mezlik ile birlikte yapmacık anlatan deyimler yapar. Uygun düşmek. Düşmek, rast gelmek. -dikçe, -esi biçiminde kullanılan sıfat-fiil eklerinden sonra geldiğinde önceki fiille ilgili olarak pekiştirilmiş bir istek ve sürerlik bildiren bir fiil. Görünmek, sanılmak. Getirmek. Kendine yapılmış olan herhangi bir davranış veya durumu iyi karşılamak.
Korumaklıksız karbon elektrotlu kaynaklama : Korumalık kullanmadan yapılan, karbon elektrotlu kaynaklama işlemi.
Korumak ile ilgili Cümleler
- Bazı çiftçiler koyunlarını vahşi köpeklerden korumak için eşekleri kullanıyorlar.
- Eugenia yüzü temizlemek ve cildi korumak için en sevdiği yağları bizimle paylaştı.
- Formunu korumak zorundasın.
- Onu korumak istemediğinden emin misin?
- Kendini bu suçlamalara karşı korumak için buraya gelmedi.
- Tom'un beni korumak zorunda olduğunu düşünmesini istemiyorum.
- Onlar Tom'u korumak için buradalar.
Diğer dillerde Korumak anlamı nedir?
İngilizce'de Korumak ne demek? : v. encourage, protect, preserve, guard, defend, spare, cover, keep, save, secure, buffer, cocoon, conserve, convoy, embosom, embower, escort, fence, keep guard, indemnify, maintain, patronize, safeguard, screen, shade, shelter, shield, sponsor
Fransızca'da Korumak : protéger, défendre, préserver de, couvrir, garder, sauvegarder, abriter, conserver, garantir, maintenir, patronner, recueillir
Almanca'da Korumak : v. abschirmen, befördern, begönnern, begünstigen, behüten, beschützen, bewahren, decken, favorisieren, fördern, geleiten, hegen, konservieren, präservieren, retten, schirmen, schützen, sichern, verschonen, versiegeln, wahren
Rusça'da Korumak : v. защищать, покровительствовать, охранять, оберегать, ограждать, предохранять, беречь, сберегать, хранить, сохранять, укрывать, соблюдать, блюсти, стоять, защитить, оградить, предохранить, сберечь, сохранить, укрыть, соблюсти
Bu kısımda Korumak nedir? Korumak ne demek? gibi ya da benzeri soruları üye olmadan pratik bir biçimde hemen sorabilir, daha sonra kısaca Korumak tanımı, açılımı, kelime anlamı hakkında ansiklopedik bilgi verebilir veya dilerseniz Korumak hakkında sözler yazılar ile ingilizce veya almanca sözlük anlamı paylaşabilir, diğer web sitelerinden de birçok kaynaklar sunabilirsiniz. Spam veya çok kısa yazılan mesajlar yayınlanmayacaktır.