Kusur nedir, Kusur ne demek

Kusur; kökeni arapça dilinden gelmektedir.

"Kusur" ile ilgili cümle örnekleri

  • "Bizden şerefli yırtıcı kuş, kan emen böcek / Tanrı'm o yolda rızkını vermiş, kusuru yok." - M. Çınarlı

Hukuki terim anlamı:

sun-i taksîr, taksîr.

Veterinerlik alanındaki anlamları:

Genetik anormalliklere neden olan allel.

Ayıp.

Hayvanın verim yeteneğinin zayıflaması veya yaşam gücünün azalması.

Bilimsel terim anlamı:

Bir yapı ya da yüzeyin düzgünlüğünü bozan bozukluk.

İngilizce'de Kusur ne demek? Kusur ingilizcesi nedir?:

defect, shame

Kusur tanımı, anlamı:

Kusur aramak : Yanlışını, eksikliğini, elverişsizliğini aramak.

Kusur bulmak : Bir şeyin eksikliğini, özrünü görmek. gereğinden çok titiz ve hoşgörüsüz davranmak.

Kusur etmek : Yanlışlık yapmak.

Kusur etmemek : Hoş karşılanmayacak bir davranışta bulunmamak.

Kusur işlemek : Yanlış davranışta bulunmak.

Kusura bakmamak : Hoş görmek.

Ağır kusur : Kazalarda dikkatsizlikten ve özensizlikten dolayı işlenen büyük hata.

Kusurlu : Kusuru olan.

Kusurluluk : Kusurlu olma durumu.

Kusursuz : Kusuru olmayan, mükemmel.

Kusursuz dost arayan dostsuz kalır : "kusursuz kişi olmadığından, kendisine kusursuz bir dost arayan kimse aradığını bulamaz, dostsuz kalır" anlamında kullanılan bir söz.

 

Kusursuzluk : Kusursuz olma durumu.

Ahbap kusuruna bakan ahbapsız kalır : "dostların ufak tefek kusurlarına bakmamak gerekir" anlamında kullanılan bir söz.

Bu kadar kusur kadı kızında da bulunur : "üzerinde durulmaya değmeyecek kadar küçük bir kusurdur" anlamında kullanılan bir söz.

Hürmette kusur etmemek : Karşısındaki kişiyi iyi ağırlamak, isteklerini yerine getirmek, saygısızlık etmemek.

Kul kusursuz olmaz : Hatasız kul olmaz.

Eksiklik : Eksik olma durumu, eksik olan miktar, noksan, nakisa, fıkdan.

Noksan : Eksik. Eksiklik, kusur.

Özür : Bir kusurun hoş görülmesini gerektiren sebep, mazeret. Sakatlık, bozukluk, eksiklik veya elverişsizlik. Kusur, defo. Bir kusurun, bir suçun elde olmadan yapıldığını ileri sürme, mazeret.

Bilme : Bir şeyin ne olduğunun bilincine varma. Bilmek işi. Bilgi edinmenin gaye ve sonucu.

Yapma : Yapmacık, sahici karşıtı. Yapay. Yapmak işi.

Elverişsiz : Uygun olmayan, uygun gelmeyen.

Durum : Bireyin toplum içindeki ilişkileriyle belirlenen yeri. Ad soyundan kelimelerin birbirleriyle edatlarla ve fiillerle ilişkilerini belirleyen biçim, hâl. Duruş biçimi, konum, tavır. Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların hepsi, vaziyet, hâl, keyfiyet, mevki, pozisyon.

Nakısa : Eksiklik, kusur.

Kusur bildirme süresi : Bir ayıbın anlaşılabilmesi için, asli ayıplarda kanunen, mukavele ayıplarında mukaveleyle belirlenen süre, kefalet süresi.

Kusur yakma : Oksijen kaynağıyle, çeliğin yüzeyindeki kusurları yakıp eriterek giderme işlemi.

Kusura : Eşya konulan kutu, çekmece. Afyon şehri, Sandıklı ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir yer.

 

Kusura bakmamak : hoş görmek. İlgili cümle: "“Kusura bakma, hatırını soramadım.”" S. F. Abasıyanık.

Kusurlu doku gelişimi : Dokunun gelişimi esnasında anormallik göstermesi, hamarti.

Kusurlu epitel gelişimi : Epitelyogenezis imperfekta.

Kusurlu interfere edici tanecikler : Çoğalma sırasında oluşan, ebeveyn virüse göre genomu daha kısa yapıda olan yeni nesil virüsler.

Kusurlu kemikleşme : Embriyonel kıkırdak dokusunun normal kemikleşmesinin hatalı olması, disosteogenezis, disostozis.

Kusurlu oluşum : Yapılış bozukluğu.

Kusur ile ilgili Cümleler

  • Ali kusursuzca sakin durdu.
  • Kusura bakma, istemeden oldu.
  • Kusura bakma ama hatalısın.
  • O kusursuzca anlaşılabilir.
  • Görev kusursuz olarak gitti.
  • Bana kusur bulmayı bırak.
  • Kusura bakma, ama Mustafa haklı.
  • Planım var. Kusura bakma.
  • Kusura bakma, kafam başka bir yerdeydi.
  • Kusura bakma, lafı uzattım.
  • İmalat kusurları olabilir.
  • Kusura bakma, açıklama yapma konusunda kötüyüm.
  • Kusura bakma, sana önemli bir şey söylemeyi unuttum.
  • Onda fiziksel olarak hiçbir kusur yok.

Diğer dillerde Kusur anlamı nedir?

İngilizce'de Kusur ne demek? : n. defect, fault, deficiency, vice, taint, failing, failure, blame, imperfection, infirmity, inaccuracy, blemish, cavil, culpability, defalcation, default, demerit, flaw, freckle, gaff, remissness, scar, shortcoming, stigma

adj. odd

Fransızca'da Kusur : défaut [le], démérite [le], faute [la], imperfection [la], incorrection [la], infirmité [la], manquement [le], tare [la], travers [le]

Almanca'da Kusur : n. Brack, Fehler, Makel, Mangel, Manko, Tadel, Ungenügen, Unregelmäßigkeit, Untugend, Verfehlung

Rusça'da Kusur : n. недостаток (M), изъян (M), дефект (M), брак (M), недоделка (F), минус (M), небрежность (F), оплошность (F), упущение (N), порок (M), прореха (F)