Müzik nedir, Müzik ne demek

Müzik; kökeni fransızca dilinden gelmektedir.

"Müzik" ile ilgili cümle

  • "Bu akşam güzel bir müzik dinledik."
  • "Müzik eğitimi."

Eğitim alanındaki sözlük anlamı:

Duygu, düşünce ve imgeleri, tek ya da çok sesli olarak türlü biçimlerde anlatma sanatı; bu biçimde düzenlenmiş eserlerin söylenmesi ya da çalınması.

Öğrencilere kendi sesleriyle şarkı söylemek, müzik dilini doğru olarak okuyup yazmak, herhangi bir çalgı çalmak, değerli müzik parçalarını dinlemekten zevk almak ve bu parçaları yorumlamak için gerekli bilgi, beceri ve beğeyi kazandırmak amacıyla okutulan ders.

Sinema ve Televizyon dünyasındaki anlamı:

Bir filmde ya da televizyon yayınında kullanılan, özgün ya da derleme her çeşit müziği anlatır genel terim.

Bilimsel terim anlamı:

İnsanoğlunun toplumsal, dinsel, büyüsel, duyusal, düşünsel, eşeysel gereksinmelerini karşılamak için kullandığı uyaklı uyaksız, ölçülü ölçüsüz, düzenli düzensiz ses, sözlü ses, doğal ya da yapay aygıtların seslerinden oluşan evrensel kültür düzeni, bk. müzikbilim, halk müziği, zıt anlamlısı halk koşuğu, halk oyunu.

 

İngilizce'de Müzik ne demek? Müzik ingilizcesi nedir?:

music

Müzik anlamı, kısaca tanımı:

Musiki : Kulağa hoş gelen sesler dizisi. Müzik.

Müzik bilimi : Müzik konularını, bilimsel yöntemlerle inceleyen bilim, müzikoloji.

Müzik dolabı : Radyo, televizyon, teyp, pikap, video vb. ses cihaz ve aksesuarları koymaya yarayan mobilya.

Müzikevi : Çeşitli müzik türlerine ait kursların verildiği, müzik aletlerinin satıldığı yer.

Müzikhol : Fon müziğinden yararlanılarak eğlenceli, fantezi oyunların oynandığı yer.

Müzik köşesi : Değişik müzik türlerinin bir mağazanın belli bir bölümünde veya köşesinde, plak, kaset, uzunçalar vb. olarak satışa sunulduğu yer.

Müzik kulağı : Müziğin seslerine olan duyarlılık ve yatkınlık durumu.

Müzik market : Değişik müzik aletlerinin, plak, kaset, disk vb. ürünlerin pazarlandığı yer.

Müzik odası : Müzik dinlemeye ayrılmış yer.

Müzik salonu : Müzik dinlenen geniş salon.

Müziksever : Müzik tutkusu olan, müziği seven (kimse).

Alafranga müzik : Batı tarzında ve ölçülerinde yapılmış müzik.

Alaturka müzik : Geleneksel Türk müziği.

Barok müzik : Çalgılar arasında veya çalgılarla sesler arasında karşıtlıklar kuran XVI-XVIII. yüzyıllar arasındaki müzik reformunu oluşturan müzik.

Canlı müzik : Gazino, lokal vb. yerlerde yemek sırasında bir veya birkaç müzisyenin çalgı ve sesleri ile parçaları seslendirmesi.

Elektronik müzik : Elektronik çalgı ve cihazlarla yaratılan müzik.

Enstrümantal müzik : Yalnız çalgılar için hazırlanmış müzik.

Pop müzik : İngiliz ve Amerikalıların başlattıkları, hareketli, yerel motiflerden yararlanılarak yapılan, gençler arasında çok beğenilen bir müzik türü, pop.

 

Popüler müzik : Pop müzik.

Vokal müzik : Şarkı, opera, oratoryo gibi insan sesi için yapılmış beste.

Arka müziği : Bir oyunda hareket ve sözlerin yanı sıra etkiyi artırmak için hafifçe çalınan müzik.

Beraberlik müziği : Orkestra, koro veya oda müziğinde olduğu gibi birçok sesle oluşturulan müzik.

Çigan müziği : Macar folklorundan gelişmiş özel yaylı sazla çalınan hareketli halk müziği.

Film müziği : Filmin görüntülerine eşlik etmek amacıyla özel olarak bestelenmiş veya hazırlanmış müzik.

Folk müziği : Özellikle İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Amerika'da başlayan, halk şarkılarından esinlenen müzik. Halk müziği.

Fon müziği : Bir sahne eseri oynanırken çalınan müzik.

Halk müziği : Yazılı hiçbir kurala dayanmadan yalnızca işitme yoluyla kuşaktan kuşağa aktarılan, halkın ortak malı olan geleneksel müzik türü, folk müziği.

İspanyol müziği : İspanyollara özgü bir müzik türü.

Mehter müziği : Klasik Türk müziği makamları ile usullerinin kullanıldığı tek sesli bir müzik türü.

Oda müziği : Az sayıda çalgı için ve özel toplantılarda çalınmak amacıyla bestelenmiş müzik.

Sinyal müziği : Radyo ve televizyonda programın başında çalınan müzik.

Müzik bilimci : Müzik bilimi alanında araştırmalar yapan bilgin veya uzman, müzikolog.

Müzikal : Müzik eşliğinde sergilenen film veya tiyatro oyunu. Müzikle ilgili.

Müzikalite : Müziğe uygun özellikleri taşıma.

Müzikçi : Müzik öğretmeni. Müzisyen.

Müzikçilik : Müzisyenlik.

Müziklendirmek : Müzik ile çeşitlemek, süslemek.

Müzikli : Film ve oyun için bazı bölümlerinde müzikten de yararlanılan.

Müzikolog : Müzik bilimci.

Müzikoloji : Müzik bilimi.

Müzikolojik : Müzik bilimi ile ilgili.

Müzikseverlik : Müziksever olma durumu.

Müziksiz : Herhangi bir müzik parçası çalınmayan. Müziği olmayan.

Duygu : Belirli nesne, olay veya bireylerin insanın iç dünyasında uyandırdığı izlenim. Nesneleri veya olayları ahlaki ve estetik yönden değerlendirme yeteneği. Önsezi. Kendine özgü bir ruhsal hareket ve hareketlilik. Duyularla algılama, his.

Düşüncel : Gerçekte olmayıp yalnızca düşüncede, tasarım içinde var olan. Yalnız düşünce ile kavranabilen.

Kural : Davranışlarımıza yön veren, uyulması gereken ilke. Bir sanata, bir bilime, bir düşünce ve davranış sistemine temel olan, yön veren ilke, nizam.

Çerçeve : Resim, yazı, ayna vb.ni süslemek veya bir yere asılabilecek duruma getirmek için bunlara geçirilen kenarlık. Bir konunun, bir düşünce alanının sınırları veya bu sınırlar içindeki alan. Kapı, pencere ile bunların cam veya tablalarının yerleştirilmiş olduğu kenarlık. Beden eğitiminde asılma ve tırmanmalar için kullanılan araç.

Uyumlu : Uyumu olan, ahenkli, mevzun, imtizaçlı.

Anlatma : Anlatmak işi, ifham, ilam, tefhim.

Sanat : Bir duygu, tasarı, güzellik vb.nin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılık. Bir meslekte uyulması gereken kuralların tümü. Zanaat. Belli bir uygarlığın veya topluluğun anlayış ve zevk ölçülerine uygun olarak yaratılmış anlatım. Bir şey yapmada gösterilen ustalık.

Müzik başyöneticisi : Bir tiyatroda müzik işlerini tasarlayan, uygulatan ve denetleyen sorumlu kişi.

Müzik belleği : Ton kalıplarını ve türlü müzik seslerini anımsayabilme yeteneği.

Müzik çizelgesi : Bir tiyatro oyununda müziğin verileceği ve alınacağı yerleri gösteren çizelge.

Müzik düzenlemesi : Belirli bir amaçla yazılmış müzik yapıtını, başka bir amaçla kullanılabilecek biçimde yeniden hazırlama.

Müzik eğitimi : Müzik öğretimi bilimi ve sanatı.

Müzik gereçleri sayısal arayüzü : (MGSA)

Müzik görevlisi : Bir filmin müzikle ilgili tüm çalışmalarını yöneten kimse.

Müzik izlencesi : Televizyonun müziğe ayrılmış olan, müzik yayınını kapsayan izlencesi.

Müzik kuşağı : Filmin müziğini taşıyan, henüz öbür ses kuşaklarıyla birleştirilmemiş kuşak.

Müzik sesi : (fizik)

Müzik ile ilgili Cümleler

  • Müzik benim bir parçam.
  • O country müzikten nefret eder.
  • Müzik aniden durdu.
  • Burak işteki son gününü tekno müzik dinleyerek geçirdi.
  • Müzik alanında hiç kimse bu genç kadın eşit değildir.
  • Ali müzik grubunun solistiydi.
  • Müzik Allah'ın bir hediyesidir.
  • Müzik aşktır.
  • Müzik beni ağlattı.
  • Böyle bir fiyata müzik seti satın alamazsın.
  • Bu ülkeye müzik eğitimi amacıyla geldim.
  • Müzik beni çocukluğuma götürdü.
  • Ali evde nadiren müzik dinler.
  • Bu müzik parçası benim çalmam için çok fazla zor.

Diğer dillerde Müzik anlamı nedir?

İngilizce'de Müzik ne demek? : [Muzik] n. music

Fransızca'da Müzik : musique [la]

Almanca'da Müzik : n. Musik, Tonkunst

adj. musikalisch

Rusça'da Müzik : n. музыка (F)

adj. музыкальный