Makine nedir, Makine ne demek

Makine; bir teknik terimidir. kökeni italyanca dilinden gelmektedir.

"Makine" ile ilgili cümleler

  • "Saatin makinesi. Gramofonun makinesi."
  • "Tıraş makineleri ile usturalar çekmecelerde dururdu." - N. Cumalı

Sosyoloji'deki anlamı:

İnsanın, üretimde kol ya da kafa gücünün yerine kullanmak üzere yarattığı, bir güç biçiminin başka bir güç biçimine dönüştürülmesi ilkesine dayanan ve kendi kendine işleyecek biçimde düzenlenmiş olan araçlar bileşkesi.

Zanaat Ticaret alanındaki sözlük anlamı:

Tezgahta, dokuma sırasında halıyı gergin tutan düzen. (Tokmacık *Yalvaç -Isparta)

İngilizce'de Makine ne demek? Makine ingilizcesi nedir?:

machine

Fransızca'da Makine ne demek?:

machine

Osmanlıca Makine ne demek? Makine Osmanlıca'da ne anlama gelir?:

makina

Makine hakkında bilgiler

Makine, herhangi bir enerji türünü başka bir enerjiye dönüştürmek, belli bir güçten yararlanarak bir işi yapmak veya etki oluşturmak için dişliler, yataklar ve miller gibi çeşitli makine elemanlarından oluşan düzenekler bütünü. Herhangi bir mekanik parçası olmayan elektronik veya organik aygıtlara da makine kapsamındadır.

 

Makineler belirli bir işin gerçekleştirilmesinde ya da fiziksel bir işlevin yerine getirilmesinde, insan ya da hayvan gücüne yardımcı olmak veya tümüyle onların yerini almak için geliştirilmişlerdir. Kaldıraç, eğik düzlem, çıkrık gibi basit makinelerden, modern bir otomobil gibi çok karmaşık sistemlere kadar geniş bir yelpaze içindeki aygıtları kapsarlar.

Makineler ısıl, kimyasal, nükleer ya da elektriksel enerjiyi mekanik enerjiye dönüştürerek ya da bunu tam tersi biçiminde çalışabilir veya yalnızca kuvvetleri ve hareketi aktarma ya da uyarlama işlevi görebilir. Bütün makinelerde birer giriş ve çıkış donanımı ile uyarlama ya da dönüştürme ve aktarma donanımları vardır.

Giriş enerjilerini (girdi), rüzgâr, akarsu, kömür, petrol ya da uranyum gibi doğal kaynaklardan alan ve bu enerjiyi mekanik enerjiye dönüştüren makinelere birincil devindirici (primer motor) denir. Yeldeğirmenleri, su çarkları, türbinler, buhar makineleri ve içten yanmalı motorlar birincil devindiricilerdir.

Makine ile ilgili Cümleler

  • Hiçbir makine senin yerini alamaz.
  • Makine çalışmayı kesti.
  • Makine kendi kendine çalışır.
  • Saç kurutma makinesini ödünç alabilir miyim?
  • Makine çalışmayı durdurdu.
  • Makine çok yer kaplar.
  • Makine çevirisi neden kullanışsızdır?
  • En son ne zaman bu makineyi çalıştırdın?
  • Makine çalışıyordu.
  • Bu makine bir süredir çalışmıyordu.
  • O çamaşır makinesini monte ediyor.
  • Bu makinenin nasıl çalıştırılacağını bana öğretmek zorundasın.
  • Makine gibi çalışma!
  • Çamaşır makinesi tuhaf bir ses çıkartıyor.
 

Makine anlamı, tanımı:

Enerji : Maddede var olan ve ısı, ışık biçiminde ortaya çıkan güç, erke. Organların çalışabilmesi ve vücut ısısının sürdürülebilmesini sağlayan besin ögelerinin oluşturduğu güç. Manevi güç.

Dönüştürmek : Bir şekli, belli bir kurala göre, başka bir şekle çevirmek. Dönüşmesini sağlamak, tahvil etmek.

Yarar : Çıkar. Yarayan, elverişli, uygun. Bir işten elde edilen iyi sonuç, fayda, avantaj.

Yapmak : Onarmak, tamir etmek. Bir dileği, bir isteği yerine getirmek, uygulamak, ifa etmek. Olmasına yol açmak. Davranmak, hareket etmek. Bir durum yaratmak. Ortaya koymak, gerçekleştirmek, oluşturmak, meydana getirmek. Gerçekleştirmek. Bir şeyi başka bir şey durumuna getirmek. Dışkı çıkarmak. Bir harekete, işe başlamak veya bir hareketle, işle uğraşmak. Edinmek, sahip olmak. Evlendirmek. Bir kimseye bir meslek kazandırmak, yetiştirmek. Bir düşünceyi, bir davranışı, bir isteği işe dönüştürmek, gerçekleştirmek. Tehdit yoluyla birini herhangi bir duruma düşürmek. Salgılamak, çıkarmak. Yol almak. Düzenli bir duruma getirmek. Olmak. Üretmek.

Etki : Bir etken veya bir sebebin sonucu, yardım. Bir kimse üzerinde bırakılan izlenim. Bir kimse veya nesnenin başka bir kişi veya şey üzerindeki gücü, tesir.

Oluşturmak : Oluşmasını sağlamak, meydana getirmek, teşekkül ettirmek, tekvin etmek.

Çark : Herhangi bir askerî birliğin, biçimini ve düzenini bozmadan kanatlarından biri çevresinde dönerek yön değiştirmesi. Bir eksenin döndürdüğü tekerlek biçimindeki makine parçası.

Dişli : Kaya balığı. Dişleri olan çark. Beklenmedik düzeyde olan. Dişleri olan. Sözünü geçiren, istediğini yaptırabilen, güçlü (kimse). Ayakkabıcıların sayayı kalıba çekmek için kullandıkları kerpeten gibi bir araç.

Parça : Nesne. Güzel, alımlı kız veya kadın. Birkaçı bir araya geldiğinde bir bütünü oluşturan şeylerin her biri, modül. Bir bütünden ayrılan, ayrı sayılan veya artakalan şey. Küçümseme ve değersiz sayma bildiren bir söz. Pasaj. Tane. Bir bütünden kopma, kırılma, yırtılma vb. yoluyla ayrılmış bölüm, lime. Müzik eseri.

Düzenek : Mekanizma.

Hareket : Bir parçanın yavaşlık, çabukluk derecesi. Deprem. Davranış, tutum. Devinim. Demir yollarında katarların düzenlenmesi ve hangi saatlerde yola çıkıp hangi duraklarda karşılaşacaklarını düzenleme işleri. Kas ve eklemlerin, belli doğal şartlar içerisinde işlemeleri sonucu vücut bölümlerinde düzenli ve olumlu etkilerle oluşturdukları yer değişimi. Vücudu oynatma, kıpırdatma veya kımıldanma. Bir cismin durumunun ve yerinin değişmesi, devinim, aksiyon. Belirli bir amaca varmak için birbiri ardınca yapılmış olan ilerlemeler, akım. Yola çıkma.

Otomobil : Motorlu, dört tekerlekli kara taşıtı.

Makine çekmek : Dikiş makinesinde dikmek.

Makine gibi : Çok çabuk, art arda, aynı biçimde yapılmış olan veya olan.

Makine gibi adam : Düzgün, çok ve çabuk iş çıkaran adam.

Makineyi bozmak : Motoru bozmak.

Makine dolabı : Makineler için özel yapılmış olan dolap.

Makine gücü : Bir makinenin bir saniyede yapabildiği iş miktarı.

Makine odası : Makinelerin onarıldığı yer. Sinemalarda sinema makinesinin bulunduğu yer.

Makine parkı : Bir işletmenin yüklendiği işi yapabilmesi için sahip olduğu araç ve gerecin bütünü.

Makine yağı : Rafine edilmiş bir yağlama yağı ile bir sabunun, istenen kıvama göre değişen oranlarda iyice karıştırılmasından elde edilen yarı koyu yağlama yağı, gres, gres yağı.

Buharlı makine : Buharla çalışan makine.

Adres makinesi : Posta gönderilerinin üzerine adres bilgilerini basan alet.

Alev makinesi : Düşman üzerine alevli sıvılar püskürten taşınabilir alet.

Balya makinesi : Değişik tarım veya sanayi ürünlerini ip, çember vb. ile balyalama işini yapan alet.

Buhar makinesi : Buhar basıncıyla işleyen makine.

Bulaşık makinesi : Bulaşık yıkamaya yarayan alet.

Çamaşır makinesi : Çamaşır yıkamaya yarayan araç.

Çay makinesi : Çay demlemek için üretilen elektrikli aygıt.

Çekiç makinesi : Ayakkabı imalatında taban köşelerinin burun kısımlarını incelten ve köseleleri döverek düzelten bir makine.

Çıpır makinesi : Elyaflı plaka imalatında kullanılmak üzere odunları yonga durumuna getiren makine.

Çoğaltma makinesi : Özel bir kâğıt üzerine yazılmış yazıyı çoğaltmaya yarayan makine, teksir makinesi, müstensih.

Daktilo makinesi : Yazı makinesi.

Dikiş makinesi : Dikiş dikme işlerinde kullanılan, kol veya elektrik gücüyle çalıştırılan alet.

Diyaliz makinesi : Kan diyalizi yapmaya yarayan araç.

Fotoğraf makinesi : Fotoğraf çekerken görüntüyü duyarlıklı yüzey üzerinde tespit etmeye yarayan cihaz.

Hava boşaltma makinesi : Boşaltaç.

Hesap makinesi : Birçok sayısal işlemi yapmaya yarayan araç.

İndükleme makinesi : İndüklemeyle oluşan elektrik akımlarını üreten makine.

Kahve makinesi : Kahve çeken veya öğüten makine. Kahve pişirmek için üretilen elektrikli aygıt.

Kalandır makinesi : Kalandır işini yapan makine.

Kambura makinesi : Ciltçilikte, kitapların sırtını yuvarlaklaştırma ve sırt kenarlarını düzgünleştirmekte kullanılan makine.

Kaynak makinesi : Kaynak yapımında kullanılan makine.

Kuluçka makinesi : Gereken sıcaklığı sağlayacak düzeni bulunan ve çok sayıda civciv çıkarmaya yarayan araç.

Kurutma makinesi : Yıkanmış ve sıkılmış çamaşırları sıcak hava içinde döndürerek kurutan araç.

Külhan makinesi : Enerji üreten makinelerde yanmayı sağlayan ana bölüm, yanma hücresi.

Nakış makinesi : Nakış işlemek üzere özel olarak yapılmış makine.

Pastav makinesi : Kumaş toplarını üst üste katlayarak yığan alet.

Püskürtme makinesi : Püskürteç.

Reşme makinesi : Reşme.

Sağım makinesi : Sağmal hayvanların sütünü sağmaya yarayan ve emme sistemi ile çalışan alet.

Sıra makinesi : Banka, hastane vb. yerlerde müşterilere veya hastalara sıra numarası veren makine.

Silme makinesi : Profil, kaval çubuk vb. maddelerin silme işleminde kullanılan makine.

Silindir makinesi : Silindir.

Sürfile makinesi : Sürfile işi yapan makine.

Teksir makinesi : Çoğaltma makinesi.

Tınaz makinesi : Tınaz durumundaki ekinleri savurarak yabancı nesneleri ayıran makine.

Tıraş makinesi : Tıraş etmeye yarayan araç veya aygıt.

Tost makinesi : Tost yapmaya yarayan, elektrikle veya gazla ısıtılan araç.

Ücretlendirme makinesi : Posta işlemlerinde zarfların üstüne pul yerine ücreti gösteren damga basan makine.

Ütü makinesi : Sıcaklık veren bir levha ile bunun üzerinde çamaşırı sıkıştırmak için bir pedalla döndürülen, silindirden yapılmış makine.

Yalan makinesi : Çok kolay ve sık yalan söyleyebilen kimse. Suçluların suçlarını itiraf etmesi amacıyla özel olarak yapılmış makine.

Yaprak makinesi : Madenleri bastırıp yaprak durumuna getiren baskı makinesi.

Yayık makinesi : Süt işleme makinesi.

Yazı makinesi : Tuşlara parmakla vurulduğunda harflerin boyalı bir şerit yardımıyla kâğıt üzerine çıkması temeline dayanan, mekanik veya elektrikle çalışan türleri bulunan makine, daktilo, daktilo makinesi.

Zikzak makinesi : Zikzak dikişi yapan makine.

Makineci : Belli bir desen ve şekilde kesimi yapılmış kumaş, deri, kürk vb. parçaların makine ile birleştirilmesi işlemini yapan kimse. Makine satan veya onaran kimse. İşlerinde makine kullanmayı tercih eden kimse.

Makinecilik : Makineci olma durumu.

Makineleşme : Makineleşmek işi.

Makineleşmek : Davranışları, hareketleri makinelerinkine benzer duruma gelmek, bazı işleri alışkanlıkla yapmak. Üretimde makine gücünden, giderek daha çok yararlanmak.

Makineleştirme : Makineleştirmek işi.

Makineleştirmek : Makine ile yapılmasını sağlamak.

Makineli : Makineli tüfek. Makinesi olan, makine ile işleyen.

Makineli tabanca : Bir tür otomatik silah.

Makineli tüfek : Tetiğine basıldığında sürekli kurşun atan bir tür tüfek, makineli.

Makineli tüfek gibi : Çok hızlı, birbiri ardınca.

Ağır makineli : Kundak üzerine oturtulmuş, mermisi özel boyutlarda olan, etkili ateş gücüne sahip tüfek veya top.

Bulaşık makinesi tuzu : Bulaşık makinelerinde yıkananların ve makine parçalarının üzerinde kireç kalıntısının oluşmasını engelleyen kimyasal bileşim.

Hafif makineli : Elde taşınabilen mitralyöz.

Alet : Maşa. Bir sanatı yapmaya, uygulamaya yarayan özel araç. Bir makineyi oluşturan ve işlemesine yardım eden parçalardan her biri. Bir el işini veya mekanik bir işi gerçekleştirmek için özel olarak yapılmış nesne.

Taşıt : Otomobil, tren, gemi, uçak gibi taşıma araçlarının ortak adı, nakil aracı, nakil vasıtası, vasıta.

Mekanizma : Belli bir sonuca ulaşmak için karmaşık bir biçimde düzenlenmiş organ veya parçalar birleşimi, sistem, düzenek. Ateşli silahların işlemesini sağlayan mekanik bölüm. Organların işleyiş biçimi. Oluş, ortaya çıkış, işleyiş.

Araba : Bu taşıtın aldığı miktarda olan. Tekerlekli, motorlu veya motorsuz her türlü kara taşıtı.

Yatak : Çanak biçimindeki bir havzada veya buna benzer bir oluşumda toplanmış petrol birikintisi. Gizli barınak veya bir suçluyu gizlice barındıran yer. Uyuma, dinlenme vb. amaçlarla üzerine veya içine yatılan eşya, döşek. Irmak, çay, dere vb.nin, içinde aktıkları yer, akak, mecra. Katmanlı bir kaya bütününde maden filizi veya taş döküntüsünden oluşan çok ince tabaka. Üzerine şilte konulan karyola, somya, kerevet vb. Fideleri gömmek için toprakta açılan çukur. Maden veya fosil ocaklarında birbirini izleyen iki maden, taş veya kömür tabakası arasında uzanan damar. Yün, pamuk, kuş tüyü vb. maddelere kılıf geçirerek yapılmış olan şilte. Turunçgilleri ve yumurta vb. ürünleri korumak üzere saman vb.nden yararlanılarak yapılmış olan yer. Bir şeyin çok bulunduğu yer. Makinelerde hareketli bölümleri içine alan hareketli veya sabit parça. Katmanlaşmış herhangi bir madde yığını.

Eleman : Öge. Bir toplulukta çalışan insanların her biri. Kümeye ait varlıklardan her biri.

Mekanik : Kuvvetlerin maddeler ve hareketler üzerine etkisini inceleyen fizik dalı. Makine ile yapılan. Denge veya hareket kurallarıyla ilgili. Düşünmeden yapılan.

Makine delgisi : Ağaç delgi makinelerinde kullanılmak üzere hazırlanmış özel delik açma aracı.

Makine dili : Bir bilgisayar dizgesince doğrudan uygulanabilecek makine komutlarını içeren dil. Bilgiyi, makinenin okuyabileceği biçimde bir şerit, kart, disk vb. üzerine çekmek için kullanılan gizleçleme.

Makine ile üretim : Üretimin makinelerle yapılması.

Makine işçiliği : Eşyanın makinelerde yapılan bölümlerine ödenen değerler toplamı.

Makine kuramı : Anlık ya da davranışın, belirli bir dizge içinde erkenin dağılımının değil, sinir yerselleşmesi gibi etmenlerin sonucu olduğunu belirleyen görüş.

Makine uzmanı : Çiftekerlerin, motorların ve benzeri araçların, makinelerine ilişkin denetimlerini yapan, düzenleyen ve onaran uzman.

Makine uzmanı yetki belgesi : Çifteker ve motor (makine) uzmanlarına verilen yetki belgesi.

Makinealtı : Yağı alınmış süt. (Yenikent *Aksaray -Niğde)

Makineleşmiş tarım : Daha çok geniş tarımsal topraklarda uygulanan, insan ve hayvan gücünün, emeğinin yerini, türlü işlerde kullanılan makinelerin aldığı tarım biçimi.

Makineli kazıkçakan :

Diğer dillerde Makine anlamı nedir?

İngilizce'de Makine ne demek? : n. machine, engine, device

Fransızca'da Makine : machine [la], appareil [le], engin [le], mécanique [la]

Almanca'da Makine : n. Maschine

Rusça'da Makine : n. машина (F), машинка (F), аппарат (M), стан (M), снаряд (M), механизм (M), двигатель (M)

adj. машинный