Oran nedir, Oran ne demek

  • Büyüklük, nicelik, derece bakımından iki şey arasında veya parça ile bütün arasında bulunan bağıntı, nispet, rasyo
  • İki şeyin birbirini tutması, karşılıklı uygunluk, tenasüp.
  • İki büyüklük, iki nicelik arasındaki bağıntı.
  • Akıl yoluyla gerçeğe yakın olduğuna inanılarak verilen yargı, tahmin.

"Oran" ile ilgili cümleler

  • "Yerli oyunların çeviri oyunlara oranı değişti ve yükseldi." - M. And
  • "Üçün sekize oranı."

Yerel Türkçe anlamı:

[Bakınız: oranlama]

Yalan, uydurma söz.

Biçim

Özel im.

Anlayış.

Masal, öykü.

Yöntem

Abartma, abartı.

Yıkıntı, kalıntı.

El ve göz ölçüsü, yaklaşık olarak kestirme.

[Bakınız: oranlama-2]

Bir fizik terimi olarak tanımı:

İki niceliğin bölümü.

Gümrük alanında kullanılan anlamı:

[Bakınız: vergi oranı]

Güzel Sanatlar alanındaki anlamı:

(Resim, Heykel, Mimarlık) Resim, heykel ve mimarlık sanatlarında, parçaların etki yönünden birbirlerini değerlendiren büyüklükleri.

Matematik terimi olarak kelime anlamı:

İki sayının ya da iki çokluğun bölümü.

Veterinerlik alanındaki anlamları:

İncelenen nüfusta belli bir sürede görülen iki olaydan birinci olay sayısının ikinci olay sayısına bölünmesiyle elde edilen değer.

Diğer sözlük anlamları:

Ölçü, nispet, had, derece, miktar, hesap, tahmin.

Ölçülü, hesaplı.

 

Oran isminin anlamı, Oran ne demek:

Erkek ismi olarak; Ölçü, nispet, derece. Tahmin. Ölçülü, hesaplı. Anlayış. Abartma, abartı. Özel işaret, nişan.

Bilimsel terim anlamı:

Ürem oranı.

İki özdek arasında değer, beraberlik ve eşitliği bildiren ölçü.

İki değerin birbirine bölünmesiyle elde edilen göreli ölçüm.

İngilizce'de Oran ne demek? Oran ingilizcesi nedir?:

rate, ratio, proportion

Osmanlıca Oran ne demek? Oran Osmanlıca'da ne anlama gelir?:

nisbet

Oran anlamı, kısaca tanımı:

Oran dışı : İki tam sayının bölümü olmayan (sayı).

Benzeşim oranı : İki geometrik biçimin kenarları arasındaki oran.

Doğum oranı : Bir ülkedeki doğumların sayısal durumu.

Faiz oranı : Kredi işlemlerinin kısa, orta ve uzun vadeli olmasına, kredi tiplerine ve sermaye piyasası, para piyasası vb. piyasa biçimlerine bağlı farklılıklardan oluşan ve para sahibinin üretimden aldığı pay oranı, faiz haddi.

Ölüm oranı : Bir ülkede toplam nüfusa göre ölüm sayısının oranı.

Vergi oranı : Alınacak verginin yüzde olarak niceliğini gösteren sayı.

Oranca : Oran bakımından, orana göre.

Orangutan : Sumatra ve Borneo'da yaşayan, insana benzeyen, yemişle beslenen bir cins büyük maymun (Pongo pygmaeus).

Oranla : Herhangi bir şeye göre, herhangi bir şeyle kıyaslayarak, nispeten.

Oranlama : Oranlamak işi, tahmin, kıyas.

Oranlamak : Eşit tutmak. Ölçmek, hesaplamak, hesap etmek. Karşılaştırmak, kıyaslamak. Akıl yoluyla gerçeğe yakın olduğuna inanılarak hüküm vermek, tahmin etmek.

Oranlı : Kendinde oran bulunan, nispetli, mütenasip, mütevazin.

Oransız : Kendinde oran bulunmayan, nispetsiz.

Oransızlık : Oransız olma durumu, nispetsizlik.

 

Orantı : Birincinin ikinciye oranı, üçüncünün dördüncüye oranına eşit olan dört terim arasındaki bağıntı, orta. Bir şeyi oluşturan parçaların kendi aralarında ve parçalarla bütün arasında bulunan uygunluk, oran, tenasüp.

Orantılama : Orantılamak işi veya durumu.

Orantılamak : Orantılı olarak düşünmek veya değerlendirmek.

Orantılanma : Orantılanmak işi veya durumu.

Orantılanmak : Orantılı olarak düşünülmek.

Orantılı : Aralarında orantı bulunan, mütenasip. Bir orantıyla ilgili olan. Bir niceliğin iki, üç, ... kez çoğalması veya azalması, başka bir niceliğin o nispette çoğalmasını veya azalmasını gerekli kılarsa "bu iki nicelik birbiriyle orantılıdır" denir.

Orantısızlık : Orantısız olma durumu.

Doğru orantı : Birbirine bağlı olan ve biri arttığında öteki de artan iki büyüklük arasındaki bağıntı.

Doğru orantılı : Birbirine bağlı olan ve biri arttığında öteki de artan.

Büyüklük : Büyük olma durumu. Ululuk. Depremde oluşan enerjinin düzeyini belirten ölçü. Büyüklere yaraşır bağışlayıcı davranış.

Nicelik : Bir şeyin sayılabilen, ölçülebilen veya azalıp çoğalabilen durumu, kemiyet, miktar, kantite. Bir şeyin eşit parçalara bölünebilen ve ölçülebilir olan yanları. Genellikle sayılabilen, toplamı doğrudan sayı olarak belirtilebilen genel özellik.

Derece : Başarı gösterme. Bir süreç içindeki durumlardan her biri, basamak, aşama, rütbe, mertebe. Sıcaklıkölçer. Denli, kadar. Ölçü aletlerinin ölçeğinde belirtilmiş bulunan başlıca bölümlerden her biri. Bir çemberin üç yüz altmışta birine eşit olan açı birimi. Bir çözeltinin yoğunluğunu ölçmede kullanılan birim.

Bakım : Bir şeyin iyi gelişmesi, iyi bir durumda kalması için verilen emek. Birinin beslenme, giyinme vb. gereksinimlerini üstlenme ve sağlama işi. Bakma işi.

Parça : Küçümseme ve değersiz sayma bildiren bir söz. Güzel, alımlı kız veya kadın. Bir bütünden ayrılan, ayrı sayılan veya artakalan şey. Pasaj. Nesne. Birkaçı bir araya geldiğinde bir bütünü oluşturan şeylerin her biri, modül. Müzik eseri. Bir bütünden kopma, kırılma, yırtılma vb. yoluyla ayrılmış bölüm, lime. Tane.

Bağıntı : İki ayrı veri grubu arasında bulunan ilişki derecesinin ölçümü, deneştirme, korelasyon. İki veya daha çok nitelik arasında matematik işlemleri yardımı ile kurulan bağlılık veya eşitlik. Bir nesneyi başka bir nesne ile uyarlı kılan bağ. Organizmanın değişik yapı, özellik ve olaylarında görülen karşılıklı ilgi, bağlılık, korelasyon. Görelik. İki veya daha fazla değişken arasındaki bağıntı.

Tutma : Yanaşma. Bazı takım oyunlarında ayakla veya vücutla karşı takım oyuncusunun hareketine engel olma, markaj. Tutmak işi. Destekleme.

Oran birimi : (Resim, Heykel, Mimarlık) (Lat. modulus, modus = ölçü) Bir sanat yapıtında bütün parçaların saptanmasında temel olan ölçü birimi. Örneğin, eski Yunanda sütunların boyu, aralıkları gibi ölçülerin saptanması için oran birimi olarak sütun çapı alınırdı.

Oran kestirici : (Kuramsal istatistik) İki değişkenin oranını içeren kestirici.

Oran olmak : Derecesini bulmak.

Orancı : Hesap tutucu.

Oranda : Ev halkı, aileden olanlar.

Orandasız : El ve göz ölçüsü olmayan.

Orandışı fonksiyon : (matematik)

Orandışı sayılar : (matematik)

Oranlama kazanç : Oranlanan, ancak o anda gerçekleşmemiş olan kazanç.

Oranlama ölçeri : Belirli koşullar altında belirli konulardan ne kadarının başarılabileceğini kestirmeye yarayan ölçer.

Oran ile ilgili Cümleler

  • Polisin iğrençliği yüzünden kentin suç oranı yüksektir.
  • O büyük oranda içeriğe bağlı.
  • İngiltere'de istihdam oranı rekor düzeyde.
  • Diyet yapan ve vücut ağırlığının yüzde onuna kadar bir oranda kilo vermiş olan her on kişiden sekizi, beş yıl içinde bu kiloları geri almaktadır.
  • Enflasyonun başka dönemini önlemek için bir önlem olarak, bizim hükümet faiz oranlarını yükseltti.
  • 2015'in Eylül ayında Japonya'daki işsizlik oranı yüzde 3,4'tü.
  • Doğum oranı son zamanlarda azalıyor.

Diğer dillerde Oran anlamı nedir?

İngilizce'de Oran ne demek? : [Oran] n. Oran, a port city in northwestern Algeria

v. pray, praise or appeal to God in words or thought; orate, give a lecture, make a speech

n. ratio, proportion, rate, relation, measure, percentage, incidence

Fransızca'da Oran : proportion [la], rapport [le], ratio [le], taux [le]

Almanca'da Oran : n. Proportion, Proportionalität, Satz, Verhältnis

Rusça'da Oran : n. пропорциональность (F), соразмерность (F), соотношение (N), пропорция (F), отношение (N), норма (F)