Oturma nedir, Oturma ne demek

"Oturma" ile ilgili cümleler

  • "Yemeğini yedikten sonra gece Vehbi dedeye oturmaya gitti." - H. E. Adıvar
  • "Bu saat, kendimi bildim bileli sofraya oturma saatimizdir." - Y. Z. Ortaç

Yerel Türkçe anlamı:

Gelin elbisesinin dikileceği gün.

Çarşamba günü kız evinde yapılmış olan tören.

Jeoloji ve yer bilimleri alanındaki anlamı:

Kıyı tortullarının ya da toprakların, tıkızlaşmasıyle bir yerin çökmesi, oturması.

Bilimsel terim anlamı:

mimari, yapıcılık: Yer sarsıntıları, sıkışmaları gibi nedenlerle bir yapının taban ya da herhangi bir bölümünün aşağı doğru devinimi.

İngilizce'de Oturma ne demek? Oturma ingilizcesi nedir?:

sinking, subsidence, settling, tassement

Fransızca'da Oturma ne demek?:

tassement

Oturma anlamı, tanımı:

Oturma belgesi : Bazı ülkelerde çalışan veya ticaret yapan kimselere verilen oturma izni belgesi.

Oturma duvarı : Oturmalık.

Oturma grevi : Bir isteği gerçekleştirmek amacıyla, işçilerin iş yerlerinden ayrılmaksızın görev yapmaktan kaçınmaları.

Oturma grubu : Koltuk, kanepe, sandalye, kolçaklı sandalye, sallanan koltuk vb. mobilyalardan oluşan takım.

Oturma izni : Yabancı bir ülkede çalışan veya ticaret yapan kimselere o ülkenin resmî makamlarınca belli bir bölgede oturmak üzere verilen izin. Resmî makamlarca belli bir bölgede oturmak üzere verilen izin.

 

Oturma mobilyası : Boyutları ve şekli insan vücudunun ölçülerine uygun olan ve rahat oturmayı sağlayan, oturma yüzeyi elastik veya elastik olmayan malzemeden yapılmış olan mobilya.

Oturma odası : Ev halkının oturması için ayrılmış oda.

Oturmak : Belli bir yörüngede dönmeye başlamak. Bir yerde sürekli olarak kalmak, ikamet etmek. Vücudun belden yukarısı dik duracak biçimde ağırlığı kaba etlere vererek bir yere yerleşmek. Uygun gelmek, ölçüleri tam olmak. Bir işi yapmakta olmak, bir işe başlamak üzere olmak. Biriyle beraber yaşamak. Bu biçimde yerleştiği yerde kalmak. Benimsenmek, yerleşmek, kökleşmek. Yer almak, geçmek. Toprak veya yapı çökmek, aşağı inmek. Herhangi bir durumda belli bir süre kalmak. Hiçbir iş yapmadan boş vakit geçirmek, boş durmak. Sıvı tortuları dibe çökmek, dipte toplanmak.

Oturmalık : Sağlam bir taban oluşturmak için temel ile birlikte belli bir yüksekliğe ulaşmış yapının oturduğu bölüm, oturma duvarı, subasman.

Ağır oturmak : Ağırbaşlı olmak.

Bey oturmak : Aşık, çukur yüzü yere yumru yüzü üste gelerek durmak.

Bir köşeye oturmak : Gelin olmak, evlenmek.

Bir yemem diyenden kork bir oturmam diyenden : "oturmayacağını belirten konuk yatıya kalır, yemeyeceğini söyleyen de bir türlü doyurulamaz" anlamında kullanılan bir söz.

Boş oturmak : Hiçbir işi olmamak.

Büzülüp oturmak : Bir kenarda çekingen bir tavırla oturmak.

Ciğerine oturmak : Masraf çok ağır gelmek.

Diken üstünde oturmak : Bir yerde tedirginlik duymak.

Doğru oturmak : Uslu oturmak.

 

Eğreti oturmak : Bir yerde çok kısa süre kalacakmış gibi oturmak.

El el üstünde oturmak : Herhangi bir iş yapmadan boş oturmak.

Gemi karaya oturmak : Gemi, sığ bir yere saplanıp kalmak.

Gemisi şapa oturmak : İş, düzelemeyecek kadar bozulmak.

Hokka gibi oturmak : Giysi, vücuda iyice uymak.

İçine oturmak : Çok etkilenmek, çok üzülmek.

İğne üstünde oturmak : Diken üstünde oturmak.

Kalıp gibi oturmak : Giysi, vücuda tam uymak.

Kalkıp kalkıp oturmak : Öfke, heyecan vb. duygular sebebiyle yerinde duramaz olmak, hop oturup hop kalkmak.

Kan oturmak : Bir damarın çatlamasıyla sızan kan, dokular arasına akıp kalmak.

Karaya oturmak : Gemi denizin sığ bölümüne saplanıp kalmak.

Kıçüstü oturmak : Kıçı yere gelir duruma düşmek. herhangi bir konuda yenilmek, umduğuna ulaşamamak.

Kirada oturmak : Kira ile tutulmuş bir yerde yaşamak.

Kucağına oturmak : Birinin amaçlarına alet olmak. dizlerinin üstüne oturmak. yaltaklanmak.

Külçe gibi oturmak : Yorgun veya bitkin bir durumda çöküvermek.

Kuluçkaya oturmak : Genellikle dişi kuş yavru çıkarmak için yumurtaların üzerine yatmak.

Masaya oturmak : Bir anlaşmazlığı çözümlemek üzere bir araya gelmek, toplanmak.

Mideye oturmak : Yenilen şey sindirilmeyip mideye rahatsızlık vermek.

Misafir gibi oturmak : Bulunduğu yerden her an ayrılacakmış gibi eğreti, üstünkörü oturmak. hiç iş yapmamak.

Postuna oturmak : Bir başkasının makamına geçmek.

Üstüne oturmak : Hakkı yokken bir şeyi kendisine mal etmek.

Üzerine oturmak : Üstüne oturmak.

Uzun oturmak : Uzanarak oturmak, yarı yatmış durumda oturmak. yatmak.

Yan gelip oturmak : Yan gelmek.

Yerine oturmak : Bir durum, bir düşünce vb. benimsenmek, yaygın duruma gelmek, yerleşmek. iyi yerleşmek.

Yerli yerine oturmak : Uygun düşmek.

Yörüngesine oturmak : Yapma uydu uzayda istenilen yörüngede hareket etmek. bir iş yoluna girmek.

Yüreğine oturmak : Çok üzmek.

Konuk : Konakçının üzerindeki asalak. Bir yere veya birinin evine kısa bir süre kalmak için gelen kimse, misafir, mihman.

Kısa : Kısaca, kısaltarak. Ayrıntısı çok olmayan. Az süren, uzun olmayan. Kısa olan şey. Boyu, uzunluğu az olan, uzun karşıtı.

Süre : Kur'an'ın yüz on dört bölümünden her biri.

İçin : -den dolayı, -den ötürü. Uğruna, yoluna. Özgü, ayrılmış. Süre belirten bir söz. Ant deyimleri yapan bir söz. Oranla, göz önünde tutulursa. Amacıyla, maksadıyla. Hakkında. Neden ve sonuç belirten bir söz. Düşüncesince, kendince, göre. Karşılığında, karşılık olarak.

Gitme : Gitmek işi.

Oturma bildirimi : Bir yerleşim yerine ya da bir mahalleye yeni gelmiş kimselerin, o birimin yönetiminden sorumlu olan örgüt ve orunlara, geldiğini ve kimliğini bildirmek üzere vermek zorunda olduğu belge.

Oturma bölgesi : Bir kentin düzentasarında öncelikle konutların yerleştirilmesine ayrılan, orta ve ağır işleyim kuruluşlarının ve üretimliklerin açılması hiç olurlanmayan ya da belli ölçünlere uymaları koşuluyla çok sınırlı biçimde olurlanan bölge.

Oturma hakkı : süknâ hakkı.

Oturma helataşı : İnsan dışkısının pissu döşemine atıldığı, oturak gibi kullanılan bir araç.

Oturma işbırakımı : İşçilerin, işyerlerinde başka işçi çalıştırılmasını önlemek ve greve katılmak istemeyenlerin çalışmasına engel olmak amacıyla işyerlerini terk etmeden yaptıkları işbırakım.

Oturma oluru : Yapımı bitmiş bir yapıda oturulabilmesi, kent yönetimince yapıya su, elektrik, gaz gibi gereksinmelerle ilgili kolaylıkların sağlanabilmesi için, kent yöneticilerinden alınması gereken ve yapının tüm işlevlerini yerine getirebilecek nitelikleri taşıdığını gösteren belge.

Oturma öbeği : Hep bir nitelikte konutların bir araya gelmesiyle oluşan yerleşme birimi.

Oturma planı : Seyirci salonundaki oturma yerlerini gösteren plan.

Oturma sıraları : Sirkte seyircilerin oturduğu sıralar.

Oturma yeri : Oyun gösterisi arasında seyircilerin dinlenmeleri için ayrılmış yer.

Oturma ile ilgili Cümleler

  • Ali herkese oturmasını söyledi.
  • Oturma iznine ihtiyacım yok, çünkü ben İzlandalıyım.
  • Oturma odasına git.
  • Oturma odasına uymadığı için masayı hediye olarak verdim.
  • Oturma odası, yemek odasına bitişiktir.
  • Ali oturmayan tek kişiydi.
  • Bu havada dışarı çıkmayıp evde oturmak en doğrusu.
  • Bebeği uyandırma korkusuyla oturmaya devam etti.
  • Oturma odamda geniş pencereler var.
  • Alice nehir kıyısında kız kardeşinin yanında oturmaktan sıkılmaya başlamıştı ve yapacak da bir şeyi olmadığından bir iki kez kız kardeşinin okuduğu kitaba çaktırmadan bakıverdi fakat kitapta resim ya da diyalog yoktu, Alice de "resimsiz ve diyalogsuz bir kitap ne işe yarar" diye kendi kendine düşündü.
  • Hiç kimse asla orada oturmaz.
  • Ön sıraya oturmak istiyorum.
  • Oturma odası yemek odasına bitişiktir.
  • Oturma odasına geçelim.

Diğer dillerde Oturma anlamı nedir?

İngilizce'de Oturma ne demek? : adj. sitting

n. sitting, staying, stay, fit, residence, occupation, inhabitation, living, habitation

Fransızca'da Oturma : habitation [la], séjour [le]

Almanca'da Oturma : n. Sitz

Rusça'da Oturma : n. оседание (N), сидение (N), проживание (N)

adj. сидячий