Point blank türkçesi Point blank nedir

  • Açıkça.
  • Doğrudan.
  • Yatay olarak ateşlenen.
  • Yakın menzilli.
  • Yatay olarak.
  • Açık.
  • Kesin.
  • Yakından.
  • Burnunun dibinden.
  • Çok yakından.
  • Çok yakın geçen.
  • Dolaysız.
  • Yakın mesafeden yapılan.
  • Yakın.

Point blank ile ilgili cümleler

English: He fired at point blank range.
Turkish: O, çok kısa mesafeden ateş etti.

Point blank ingilizcede ne demek, Point blank nerede nasıl kullanılır?

Point : Sivriltmek. Ucunu sivriltmek. Sivrilmek. Noktalamak. Doğrultmak. Uç vermek. Puan. Doğrultmak (silah). Çıkmak (çıban vb). Bitirmek.

Blank : Açık yer. Sayıyı önlemek (spor terimi). Sövmek. Silmek. Boş. Çıkarmak. Boşluk. Boş kağıt. Yazısız kağıt.

Point a moral : Ders çıkarmak. Hisse çıkarmak (kıssadan). Kıssadan hisse çıkarmak. Ahlak dersi çıkarmak.

Point at infinity : Sonsuzdaki nokta. Sonsuzdaki çekit.

Point brillance : Bir ışık kaynağının, boyu ayırt edilemeyecek bir uzaklıktan, doğrudan doğruya görsel gözleminde ortaya çıkan ve kaynağın, gözbebeğinde düşünülen, ışınlara dik bir düzlem parçacığı üzerinde doğuracağı aydınlıkla ölçülen büyüklük. Nokta parıltı.

Point charge : Noktasal yük. Bir nesnenin, tüm elektrik yükünün o nesnenin özeğinde toplandığı varsayımına dayanan düşünsel yükü. eksicik, önelcik gibi öğecikaltı parçacıklar nokta-yük sayılırlar. Çekit yük. Bir elektriksel yükün bir noktaya indirgenmiş biçimi. Fizik, nükleer enerji alanlarında kullanılır. Nokta-yük.

 

İngilizce Point blank Türkçe anlamı, Point blank eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Point blank ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Concretely : Fiziksel olarak. Hissedilebilir bir şekilde. Maddi olarak. Somut bir şekilde. Aşikar bir şekilde.

Barest : Bomboş. Çıplak. Tamtakır. Tüysüz. Sade. En çıplak. Azıcık. Yapraksız. Yalın.

Byss : Kadar. Evde. Nezdinde. Geçip. -e bakarak. Eve. Geçişli biçimde. Geçecek biçimde. Aşkına.

Adjacent : Mücavir. Birbirine komşu. Komşu. Sınırdaş. Çok yakın. Yandaki. Bitişik.

Certain : Belirlenmiş. Belli. Şüphesiz. Belirli. Falanca. Kuşkusuz. Kimi. Bazı. Sabit.

Aperture : Kartlar üzerinde açılan ve içerisine mikrofilm parçası geçirilen delik. Alıcı, gösterici, basım aygıtı gibi çeşitli aygıtlarda mercek ardında yer alan ve film üzerine açılan, pencereyi belirleyen dikdörtgen delik. Işık düzengeci açıklığı. Aralık. Boşluk. Pervane yuvası. Gedik. Bir ışık düzengecinin açılma derecesi, ayarlandığı açıklık. Menfez. Pencere.

At close range : Yakın mesafeden.

Zero in : Toplamak. Konsantre etmek. Sıfırlamak.

Clearly : Açık bir biçimde. Kesinlikle. Açıklıkla. Şüphesiz. Açık seçik. Anlaşılır biçimde. Açık açık. Apaçık. Düpedüz.

Forthrightly : Açık sözlü bir şekilde. Derhal. Direkt olarak. Dobra dobra. İçtenlikle. Samimi bir şekilde. Doğrudan doğruya. Doğruca noktaya.

Point blank synonyms : affirmatives, above ground, allegedly, directcc, close to, nearly, clean cut, approx, head on, clear, avowed, aboveboard, apparent, directs, akin, above board, analogous, definitely, closer, candide, first hand, directly, absolute, evenly, bleakish, squarely, axiomatical, close, bluntly, akin to, aboveground, linearly, avowedly.