Prognosticates türkçesi Prognosticates nedir

  • Kehanette bulunmak.
  • Önceden haber vermek.
  • Tahminde bulunmak.
  • Tahmininde bulunmak (gelecekte bir şey olacağı).
  • Belirtisi olmak.
  • İşaret etmek (gelecek hakkında bir şeye).
  • Prognostikat.

Prognosticates ingilizcede ne demek, Prognosticates nerede nasıl kullanılır?

Prognosticate : Belirtisi olmak. Kehanette bulunmak. Tahmininde bulunmak (gelecekte bir şey olacağı). Önceden haber vermek. Tahminde bulunmak. İşaret etmek (gelecek hakkında bir şeye). Prognostikat.

Prognosticated : Önceden haber vermek. Tahmininde bulunmak (gelecekte bir şey olacağı). Prognostikat. Tahminde bulunmak. Kehanette bulunmak. İşaret etmek (gelecek hakkında bir şeye). Belirtisi olmak.

Prognosticating : İşaret etmek (gelecek hakkında bir şeye). Tahminde bulunmak. Tahmininde bulunmak (gelecekte bir şey olacağı). Önceden haber vermek. Prognostikat. Kehanette bulunmak. Belirtisi olmak.

Prognostication : Alamet. İşaret. Önceden haber verme. İşaret (gelecek hakkında). Tahmininde bulunma (gelecekte bir şey olacağı). Tahmin. Belirti. Kehanet.

Prognostications : Alamet. Tahmin. İşaret. Kehanet. Tahmininde bulunma (gelecekte bir şey olacağı). Belirti. İşaret (gelecek hakkında).

Prognostic : Prognoz ile ilgili. Sonucu önceden bildiren. Kehanet. İşaret. Hastalığın seyri. Alamet. Prognostik. Sonucu önceden haber veren. Belirti.

 

Prognosticator : Kehanet eden kimse.

Prognosticators : Kehanet eden kimse.

Prognostic study : Bireylerin belli koşullarda gösterecekleri yetenek, beceri ya da başarıyı önceden kestirmeyi amaçlayan inceleme. Kestirimci inceleme.

İngilizce Prognosticates Türkçe anlamı, Prognosticates eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Prognosticates ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Predictor : Uçaksavar atış noktasını belirleyen alet. Yordayıcı. Öngörücü. Prediktör. Kahin. Kestirici. Öngördürücü. Öngösterge. Tahmin unsuru.

Augurs : Önceden bildirmek. Alamet olmak. İşareti olmak.

Foreshadowing : Önseme. Önceden göstermek. Önceden ima etme.

Point : Ucunu sivriltmek. Doğrultmak. Uç vermek. İşaret etmek. Doğrultmak (silah). Noktalamak. Ferma yapmak (av köpeği). Tevcih etmek. Puan. Uç.

Forecast : Kestirme. Önceden tahmin etmek. Önceden planlamak. Öngörüde bulunmak. Tahmin yürütme. Bir olay, durum ya da sonucu henüz gerçekleşmeden, sağduyusal ya da sezgisel ipuçlarına dayanarak önceden kestirme yeteneği. Tahmin etmek. Öngörü. Kestirmek.

Threaten : Korkutmak. Tehditte bulunmak. Tehdit etmek. Tehlike belirtisi olmak. Gözdağı vermek. Gözünü korkutmak. Habercisi olmak. -e işaret etmek.

Prophesy : Vahiyle haber vermek. Önceden tahmin etmek. Gaipten haber vermek. Önceden haber verme. Kestirimde bulunmak. Gelecekten haber vermek. Önceden haber vermek (bir olayın gerçekleşeceğini).

Forebode : İçine doğmak. Önceden hissetmek (özellikle uğursuz bir şeyi). Uğursuz saymak. Önsezi. Önceden sezmek.

Augurate : Tahmin etmek.

Prognosticates synonyms : prognosticated, fortune teller, auspicate, guess, predict, foreshadow, foretelling, astrologist, foretells, indicate, betokens, foreboded, forewarn, denounced, betokening, denouncing, foreshow, divines, foreran, foreshown, bode, foretold, foreshadows, fortuneteller, visionary, portend, auguring, denounces, foreruns, guessed, seer, forebodes, prophesies.