Provincialism türkçesi Provincialism nedir

  • Taşra ağzı.
  • Ölçünlü türkçenin ve yazı dilinin dayandığı konuşma ölçüleri dışında kalan, ağızlara bağlı konuşma türü; geleceğiz kelimesinin gelcez, gelecãh, geleceğik biçimlerinde söylenmesi gibi. bk. ağız.
  • Gramer alanında kullanılır.
  • Taşralılık.

Provincialism ingilizcede ne demek, Provincialism nerede nasıl kullanılır?

Provinciality : Geri kafalılık. Taşralılık. Köylülük.

Provincialize : Kırsallaştırmak.

Deprovincialize : Bir bölgenin kırsal özelliklerini yoketmek.

Provincial council of primary education : Başkanlığını vali, ikinci başkanlığını milli eğitim müdürünün yaptığı; belediye başkanı, defterdar ve ilgili daire müdürleri ile okul-aile birlikleri, öğretmen dernekleri, türlü okul yönetici ve öğretmenleri, ilköğretim denetmenleri temsilcilerinden oluşan ve ilköğretim sorunlarını il düzeyinde topluca inceleyen kurul. İl ilköğretim kurulu.

Cape provincial division : Cape taşra bölümü. Güney afrika yüksek mahkemesi'nin bir bölümü.

Comprovincial : Aynı vilayete ait veya ilgili olan.

Provincially : Geri kafalı bir biçimde.

Provincial : Köylü. Dar görüşlü. Kaba. Eyalete ait. Taşra. İl. Taşralı. Darkafalı. Görgüsüz. Dini idarenin yöneticisi.

İngilizce Provincialism Türkçe anlamı, Provincialism eş anlamlısı

 

Sözcükler, direkt olarak Provincialism ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Actif : Öznesi belli olan, öznesiyle kesin ilişkisi bulunan ve herhangi bir çatı eki almamış olan fiil: o hızlı yürüdü, ben kaçtım. (p. safa. şimşek, s. 23). büyük babam esrarlı şeyleri çok severdi (p. safa, göst. y.). asırlarca birbirlerinin kanlarını emen, gözlerini oyan insanlar, kol kola oynadılar. doğan hürriyet güneşini alkışladılar (ö. seyfettin. harem, eshab-ı kehfimiz, s. 12). tanyeri nerdeyse ağaracaktı. dağlar kül rengi bir aydınlığın içinde kapkara yükseliyordu. (t. buğra, dönemeçte, s. 5). durmak zamanı geçti, çalışmak zamanıdır. (t. fikret) vb. karşıtı edilgen fiil’dir. bk. etken çatı. Etken fiil.

Accent of group : Grup vurgusu. Kelime vurgusunun yerine iki veya daha çok kelimeden oluşan bir kelime grubunda, yoğunluğu kelime vurgusundan daha güçlü bir vurgunun yer alması: ‘pencere perdesi; ço’cuk arabası; ‘mor menekşe; ‘yarın geleceğim; ‘nasıl bir iş vb.

Adams apple : Gırtlağın arka kıkırdak üzerine oturmuş bulunan ve iki kanadı ön tarafta birbiriyle birleşerek katlanmış kalkanı andırır bir çıkıntı meydana getiren kısmı. kalkan kıkırdağın erkeklerde, özellikle zayıf erkeklerde dıştan da belli olan bu çıkıntılı kısmına adem elması denir. Kalkan kıkırdak.

Sectionalism : Bölgecilik.

Accentuation : Ahenk vurgusu. Vurgu işaretleri koyma. Ahenk durağı ile birbirinden ayrılmış kelime öbeklerinde, çok kez vurgulu hece üzerine düşen ve anlamı güçlendirmek üzere onun şiddetini artıran vurgu: ey türk gençliği/ birinci vazifen/ türk istiklalini/ türk cumhuriyetini/ ilelebet muhafaza/ ve müdafaa etmektir./ mevcudiyetinin/ ve istikbalinin/ yegane temeli/ budur./ bu temel/ senin/ en kıymetli hazinendir. (m.k. atatürk, nutuk, s. 607). || dur yolcu/ bilmeden gelip bastığın || bu toprak/ bir devrin/ battığı yerdir. || eğil de kulak ver/ bu sessiz yığın || bir vatan kalbinin/ attığı yerdir. (n.h. onan, çakıl taşları, ant., s. 921) vb. Önemle belirtme. Belirtme. Vurgu. Oyun düzeninde tasarımın bir öğesi. bir uygulamada çeşitli yöntemlerle kişiler, yığınlar, eşyalar ve simgeler vurgulanır. yönetmenin önemli işlerinden biri seyircinin en çok gözüne çarpması gereken şeyi seçmesidir. vurgu, gövde görünüşleri, değişik alanlar, ilişkiler, karşıtlıklar, yükseltiler vb. ile sağlanır. sahne konuşmasında bir tümceyi, belli bir durum içindeki anlamını doğru vererek söylemek için uygun sözcükleri yoğunlaştırmakta kullanılan ses vurgusu. Harekeleme. Vurgulama.

 

Accusative : Geçişli fiil taşıyan bir cümlede fiilin doğrudan doğruya etkilediği yani fiildeki işlevin etki bakımından üzerine yüklendiği adın içinde bulunduğu durum. türkçede bu durum ya eksiz yahut da yalın veya iyelik ekleriyle genişletilmiş adlardan sonra gelen +(y)ı/+(y)u eki ile karşılanır: iş bulmak, görüş bildirmek, yol sormak, ağaçlar+ı budamak, yaka+yı kurtarmak, okul+u bitirmek, istedik+im+i getirdi; yazdıklarınız+ı okudum, görünüş+ü koruyunuz gibi. ancak, bu ek üçüncü şahıs teklik ve çokluk iyelik eklerinden sonra araya bir zamir n’si alarak +nı/+nu biçimine girer; arkadaşımın yeni ev+i+ni gezdim. artık yuva+sı+nı kurmaya çalışıyor; bildik+leri+ni anlattı, yorulduğ+u+nu görmedim vb. İsmin -i halindeki sözcük grubu. İsmin -i halindeki. İsmin -i hali. Akuzatif. İsmin i hali. İsmin -i halindeki sözcük. Yükleme durumu. İsmin -i haline ait.

Narrow mindedness : Bağnazlık. Dar fikirlilik (fig.).

Ablaut : Eklerle genişletilen bir kelimedeki ünlülerin, ünlü uyumu kurallarına bağlı olarak kendilerini ilk hecedeki ünlüye göre ayarlayıp ince sıradan kalın, kalın sıradan ince sıraya yahut da düz ünlüden yuvarlak, yuvarlak ünlüden düz ünlüye geçmeleri olayı: karşılaştırılmalıydı, okutturacağımızdan, gelebilecek miydiniz?, önümüzdekilerden, korkusuzluğundan vb. ayrıca bk. ünlü uyumu. Ses değişimi. Ünlü atlaması. Ünlü almaşması.

Provinciality : Geri kafalılık. Köylülük.

Adjectival construction : Sıfat tamlaması. Somut, soyut adları ve kavramları çeşitli yönleriyle nitelemek veya belirtmek maksadıyla ve ona bağlı sıfatın tamlama dizilişinde oluşturduğu söz grubu. bu dizilişte sıfat tamlayan, sıfat tarafından nitelenen veya belirtilen ad tamlanan görevindedir: evet, pekala biliyorum ki, bir gün ben her şeyi bırakıp bu küçük yola dalarsam onun bittiği yerde bütün saadet ve hasretlerimi, eski yaşanmış rüyalarımı bulacağım, temiz, yepyeni, mesut bir adam olacağım (a. h. tanpınar, abdullah efendinin rüyaları: bir yol, s.123). bu kötü günlerinde gülsüm’e bir ana gibi bakıyordu (r.n. güntekin, kızılcık dalları, s.29). tahir ağa, bugüne kadar üç nesil yetiştirmişti (r. n. güntekin, göst.e., s.29). sonra kızgın, dumanlı bir grup oldu; ezan sesleri arasında kısık, uyuşuk lambalar birer birer yanıp kasabayı kasvetli bir gece sardı (r.h.karay, memleket hikayeleri: şeftali bahçeleri, s.33). ben bu rüyayı on yedi yaşımda iken görmüş ve onu senelerce şehir şehir, sokak sokak aramış, daha ilk karşılaşmamızda, göğsüm daralarak: “işte bu odur!” demiştim (t. buğra, yarın diye bir şey yoktur, s. 35) vb.

Provincialism synonyms : abstract noun, ablative, partiality, action noun, narrowness, active voice, action verb, active verb, localism, adjektive, partisanship, accent intensive, accidence.

Provincialism zıt anlamlı kelimeler, Provincialism kelime anlamı

Impartiality : Yansızlık. Tarafsızlık.

Broad mindedness : Geniş fikirlilik. Ürkütücü veya karşıt görüş ve davranışları tolore etme ve tahammül gösterme eğilimi.

Provincialism ingilizce tanımı, definition of Provincialism

Provincialism kelimesinin İngilizce - İngilizce çevirisi (English to English) : A provincial characteristic. A word, or a manner of speaking, peculiar to a province or a district remote from the mother country or from the metropolis. Hence, narrowness. Illiberality.