Rahat nedir, Rahat ne demek
Rahat; kökeni arapça dilinden gelmektedir.
- İnsanda üzüntü, sıkıntı, tedirginlik olmama durumu, huzur.
- Aldırmaz, gamsız
- Kolay bir biçimde, kolaylıkla.
- "Hazır ol" durumunda bulunanlara, oldukları yerde serbest bir durum almaları için verilen komut.
- Sıkıntı ya da yorgunluk, tedirginlik vermeyen.
- Üzüntü, sıkıntı ve tedirginliği olmayan.
"Rahat" ile ilgili cümleler
- "Ben sana güzel ve rahat bir oda hazırlattım." - P. Safa
- "İstersen beraber gidelim. Haydi al torbanı. Bir saatte rahat varırız." - M. Ş. Esendal
- "Rahat adam."
- "Ben o kadar rahatım, öyle okşayıcı, huzur ve mutluluk verici tatlı rüzgâr karşısındayım ki..." - R. H. Karay
Yerel Türkçe anlamı:
Rahat// rahat oturmak: meşakkatten uzak olmak
Rahat tanımı, anlamı:
Rahat batmak : İyi bir durumdayken bu durumu olmayacak sebepler yüzünden bırakanlar için sitem yollu söylenen bir söz.
Rahat bırakmak : İşine karışmamak.
Rahat bırakmamak : Tedirgin etmek.
Rahat durmak : Yaramazlık etmemek veya kımıldamamak.
Rahat etmek : Sıkıntısız durumda olmak, ferahlanmak, dinlenmek.
Rahat kıçına batmak : Bulunduğu rahat durumun değerini bilmemek.
Rahat olmak : Üzüntülü, sıkıntılı veya tedirgin durumda olmamak.
Rahat yüzü görmemek : Hiç rahat etmemek.
Rahata ermek : Rahatlamak.
Rahata kavuşmak : Rahatlamak.
Rahatı kaçmak : Rahatsız, tedirgin olmak, üzülmek.
Rahatına bakmak : Hiçbir şeye aldırış etmeyerek rahatını sağlamaya çalışmak.
Rahat döşeği : Ölüyü kaldırıncaya değin içinde yatırdıkları döşek.
Rahat duruş : Alıştırmalar arasında dinlenmek için eller arkaya dik olarak birleştirilmiş, bacaklar önde veya yana yarım adım duruşunda vücudun aldığı gevşek durum. "Rahat" komutuyla geçilen duruş biçimi.
Rahat rahat : Kolaylıkla.
Rahatça : (raha'tça) Rahat bir biçimde. Rahat.
Rahatlama : Rahatlamak işi, relaks.
Rahatlamak : Üzüntü, sıkıntı, tedirginlik veren bir durum ortadan kalkmak veya azalmak, rahata kavuşmak. Sakinleşmek.
Rahatlatma : Rahatlatmak işi.
Rahatlatmak : Rahatlamasını sağlamak, ferahlatmak.
Rahatlık : Üzüntüsü, sıkıntısı, tedirginliği olmama durumu, rahat. Yorgunluk veya sıkıntı vermeme durumu.
Rahatsız : Rahatı olmayan, tedirgin, huzursuz. Hasta, keyifsiz. Rahat kullanılmayan, sıkıntı, tedirginlik veren.
Rahatsız etmek : Kısa süreli meşgul etmek. rahatını bozmak, rahatını, keyfini kaçırmak.
Rahatsız olmak : Rahatı bozulmak, keyfi kaçmak, sağlığı bozulmak.
Rahatsızlanma : Rahatsızlanmak işi.
Rahatsızlanmak : Sağlığı bozulmak, hastalanmak, rahatsız olmak.
Rahatsızlık : Hastalık. Rahatsız olma durumu, tedirginlik.
Rahatsızlık duymak : Tedirgin olmak, huzurunun ve rahatının kaçtığını hissetmek.
Rahatsızlık vermek : Rahatını bozmak, rahatını, keyfini kaçırmak.
Gönül rahatlığı : İç rahatlığı, iç huzuru, baş dinçliği, huzur.
İçi rahat etmek : Kaygı duyulacak bir konu bulunmadığını öğrenerek ferahlamak.
Yüreği rahatlamak : Üzüntü ve kaygısı azalmak, kalmamak.
İnsan : Âdemoğlu, âdem evladı. Toplum hâlinde bir kültür çevresinde yaşayan, düşünme ve konuşma yeteneği olan, evreni bütün olarak kavrayabilen, bulguları sonucunda değiştirebilen ve biçimlendirebilen canlı. Huy ve ahlak yönünden üstün nitelikli (kimse).
Üzüntü : Olması istenilmeyen olaylardan doğan ruh tedirginliği, teessür.
Sıkıntı : İşsizlik, tekdüzelik, bezginlik vb. sebeplerden doğan ruhsal yorgunluk, cefa, eziyet. Sorun, mesele, sendrom, problem. Bulunmama durumu. Bir bozukluğun, karışıklığın sebep olduğu etkili ve sürekli yorgunluk, mihnet. Yokluk ve parasızlığın yol açtığı geçim darlığı.
Tedirginlik : Gök cisimlerinin, genel çekim yasasına uygun olarak birbirini çekmesi sebebiyle herhangi bir gezegenin hareketinde görülen karışıklık, sarsım. Tedirgin olma durumu.
Durum : Duruş biçimi, konum, tavır. Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların hepsi, vaziyet, hâl, keyfiyet, mevki, pozisyon. Bireyin toplum içindeki ilişkileriyle belirlenen yeri. Ad soyundan kelimelerin birbirleriyle edatlarla ve fiillerle ilişkilerini belirleyen biçim, hâl.
Huzur : Dirlik, baş dinçliği, gönül rahatlığı, rahatlık, erinç. Bir yerde bulunma. Ön, yan, kat, makam, yamaç. Padişah katı.
Tedirgin : Rahatı, huzuru kaçmış, bizar.
Ve : İki kelime veya iki cümle arasına girerek aralarında bir bağ olduğunu anlatan söz. Türk alfabesinin yirmi yedinci harfinin adı, okunuşu.
Veya : Olacağı sanılan, seçime bırakılan şeyler ikiden çok olduğunda kullanılan bir söz. Ayrı olmakla birlikte aynı değerde tutulan iki şeyi anlatan kelimelerden ikincisinin önüne getirilen söz, yahut.
Yorgunluk : Çalışma vb. sebeplerle bireyin ruh ve beden etkinlikleri açısından verimlilik düzeyinin azalması, bitaplık.
Aldırmaz : İlgisiz. Bir şeye önem vermeyen.
Gamsız : Olayları kendine dert etmeden geçiştiren, aldırış etmeyen, tasasız, vurdumduymaz. Kaygısı, tasası, sıkıntısı, üzüntüsü olmayan.
Kolay : Kolayca, sıkıntısız bir biçimde, basitçe. Sıkıntı çekmeden, yorulmadan yapılabilen, emeksiz, zahmetsiz, güç ve zor karşıtı. Kolaylık.
Bir : Bir kez. Bu sayı kadar olan. Eş, aynı, bir boyda. Ancak, yalnız. Ortaklaşa olan, birleşik, müşterek. Sadece. Tek. Sayıların ilki. Değer, önem bakımlarından birbirinden farksız, birbirine eşit, birbirine benzer. Beraber. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı). Aynı, benzer. Bu sayıyı gösteren 1 ve I rakamlarının adı.
Kolaylıkla : Sıkıntı çekmeden, güçlüklere uğramadan, kolayca.
Rahat bırakmamak : tedirgin etmek. İlgili cümle: "Beni son nefesimde rahat bırakmayan herif, bana o vakitler akla gelmez cefalar çektirmişti." Ö. Seyfettin.
Rahat : Vücudun, alıştırmalar arasında dinlendirilmesi için, arkada tutulu ellerle bacaklar önde ya da yana yarım adım duruşunda aldığı gevşek durum. Alıştırmalar arasında dinlenmek için eller arkaya dik olarak birleştirilmiş, bacaklar önde veya yana yarım adım duruşunda vücudun aldığı gevşek durum. ask. Rahat komutuyla geçilen duruş biçimi.
Rahatlatabilme : Rahatlatabilmek işi.
Rahatlatabilmek : Rahatlatma imkânı veya olasılığı bulunmak.
Rahatlayabilme : Rahatlayabilmek işi.
Rahatlayabilmek : Rahatlama imkânı veya olasılığı bulunmak.
Rahatlayıverme : Rahatlayıvermek işi.
Rahatlayıvermek : Çabucak veya kısa sürede rahatlamak.
Rahatlemek : rahatlamak
Rahatlıkla : Rahat bir biçimde, kolaylıkla. İlgili cümle: "Birkaç yabancı dili rahatlıkla konuşurken ana dilini bilmeyen ve bigâne düşmüş dudaklar susmalıdır." S. Ayverdi.
Rahat ile ilgili Cümleler
- Rahat bıraksana.
- Rahat!
- Bu sabah uyandığımda, kendimi biraz rahatsız hissettim.
- Seni tekrar rahatsız etmek zorunda olduğum için üzgünüm.
- Rahat bir evim var.
- Gürültülü olduğu için kent beni rahatsız ediyor.
- İşin varken fazla rahatsız etmek istemiyorum.
- İlk başta gergindim ama yavaş yavaş daha rahatladım.
- Rahat bir pozisyonda uzandı.
- Burak sürekli aramalarla Tuğba'yı rahatsız etti.
- Rahat bir insan hiçbir zaman olamadım.
- Gürültü rahatsız edicidir.
- Rahat değil miydin?
- Rahat bir sandalyede otururken çalışmak daha kolaydır.
Diğer dillerde Rahat anlamı nedir?
İngilizce'de Rahat ne demek? : [Rahat] adj. comfortable, comfy, easy, luxurious, cavalier, complacent, cosy, cushioned, cushy, facile, leisure, at rest, restful, serene, snug, sweet, unconstrained, unconventional, undisturbed, unembarrassed, untroubled
adv. At Ease!
n. rest, comfort, ease, peace, composure
Fransızca'da Rahat : tranquille, confortable, aisé/e, calme, commode, dégagé/e, libre, reposé/e
Almanca'da Rahat : n. Frieden, Gemütlichkeit, Stille
adj. allerliebst, angenehm, behaglich, bequem, gemächlich, gemütlich, geruhig, geruhsam, heimlich, hochgemut, intim, komfortabel, leger, leicht, mollig, traulich, traut, unförmlich, wohlig, wohnlich
Rusça'da Rahat : n. покой (M), удобство (N), отрада (F)
adj. спокойный, облегченный, тихий, покойный, удобный, уютный, комфортабельный
adv. спокойно, удобно, вольготно
Bu kısımda Rahat nedir? Rahat ne demek? gibi ya da benzeri soruları üye olmadan pratik bir biçimde hemen sorabilir, daha sonra kısaca Rahat tanımı, açılımı, kelime anlamı hakkında ansiklopedik bilgi verebilir veya dilerseniz Rahat hakkında sözler yazılar ile ingilizce veya almanca sözlük anlamı paylaşabilir, diğer web sitelerinden de birçok kaynaklar sunabilirsiniz. Spam veya çok kısa yazılan mesajlar yayınlanmayacaktır.