Söz nedir, Söz ne demek

  • Bir düşünceyi eksiksiz olarak anlatan kelime dizisi, lakırtı, kelam, laf, kavil
  • Bir işi yapacağını kesin olarak vadetme.
  • Bir konuyu yazılı veya sözlü olarak açıklamaya yarayan kelime dizisi.
  • Kesinlik kazanmayan haber, söylenti.
  • Müzik parçalarının yazılı metni, güfte.
  • Bir veya birkaç heceden oluşan ve anlamı olan ses birliği, kelime, sözcük.

"Söz" ile ilgili cümleler

  • "Ortalıkta bir söz dolaşıyor."
  • "Şarkının sözleri çok anlamlı."
  • "O, sözünde duran bir adamdır."
  • "Yer yer birçok türküde rastladığımız beylik sözler de vardı içinde." - B. R. Eyuboğlu

Dil bilgisi olarak anlamı:

Sözcük veya sözcük dizisi.

Gramer anlamı:

Bir maksadı anlatmak üzere söylenen kelime veya kelimelerden oluşan dizi; toplumsal bir kurum olan dilin kişi tarafından özel olarak kullanılması.

Sinema ve Televizyon dünyasındaki anlamı:

Söyleşmelerde ya da söyleşmeler dışında kullanılan her çeşit sözcükten oluşan ses.

Bilimsel terim anlamı:

Azerbaycan Türkçesi: söz ~ nitğ; Türkmen Türkçesi: sözleyiş; Gagauz Türkçesi: söz; Özbek Türkçesi: nutq; Uygur Türkçesi: nutuq; Tatar Türkçesi: söyläm ~ söyläü; Başkurt Türkçesi: telmär; Kmk: söylew; Krç.-Malk.: sözsöleşiw; Nogay Türkçesi: söylew; Kazak Türkçesi: söz; Kırgız Türkçesi: süylöö ~ reç; Alt:: kuuçın-ermek;Hakas Türkçesi: çooh; Tuva Türkçesi: çugaa; Şor Türkçesi: çook; Rusça: reç'

 

kunt söz: [es. t. kelâm-ı metin] Anlamı iyice kavramış, tam yerine oturmuş sözcüklerden kurulmuş söz.

yalın söz: [es. t. kelâm-ı basit]: Gelişigüzel söylenilen, yazılan söz.

tatlı söz: [es. t. kelâm-t latif] İnce süzcüklerle gönül açan anlatım.

ılımlı söz: [es. t. kelâm-t makbul] Orta değerde anlatım.

Eksiksiz ve kesin anlamlı tümce: "Çiçek açmıştır" tümcesinde birinci sözcük özne, ikinci sözcük yüklemdir. Sözün birçok çeşitleri vardır:.

yüksek söz: [es. t. kelâm-ı âli] Yüce bir konunun soylu düşünce, engin imge, derin duyguların sağlam ve içtenlikle anlatımı.

İngilizce'de Söz ne demek? Söz ingilizcesi nedir?:

speech

Fransızca'da Söz ne demek?:

parole

Osmanlıca Söz ne demek? Söz Osmanlıca'da ne anlama gelir?:

kelâm

Söz kısaca anlamı, tanımı:

Söz açmak : Bir konu üzerine konuşmaya başlamak.

Söz almak : Erkek tarafı oğullarıyla evlendirmek üzere kızın ailesinden olumlu cevap almak. birinin bir işi yapacağını kesin olarak bildirmesini sağlamak. konuşmak için toplantı başkanından izin almak, konuşmaya başlamak.

Söz anlamaz : Laf anlamaz.

Söz anlatmak : Laf anlatmak.

Söz anlayan beri gelsin : "hiçbiriniz laf anlamıyorsunuz" anlamında kullanılan bir söz.

Söz altında kalmamak : Kendisini inciten, itham eden veya rahatsız bir duruma düşüren söze gereken karşılığı verip durumu düzeltmek. bir kimsenin kendisine dokunan sözüne gereken cevabı vermek.

Söz aramızda : Laf aramızda.

Söz atmak : Laf atmak.

Söz ayağa düşmek : Bir sorun, karışmaları gerekmeyen veya yetkisiz ve sorumsuz kimselerin görüş bildirdikleri duruma gelmek.

 

Söz çakmak : Laf çakmak.

Söz çıkarmak : Laf çıkarmak.

Söz çıkmak : Ortalıkta bir söylenti dolaşmak.

Söz dinlemek : Söylenen bir sözü, verilen bir öğüdü benimsemek, davranışlarını bunlara uydurmak.

Söz düşmemek : Başkaları dururken kendisinin söz söylemesine gereklik bulunmamak. birinin söz hakkı olmamak. başkalarının konuşmasından kendisine sıra gelmemek.

Söz düşürmek : Konuşmayı belli bir konuya getirmek.

Söz etmek : Bir şeyin dedikodusunu yapmak. bir şey üzerine konuşmak.

Söz geçirmek : Söylediğini, istediğini yaptırmak.

Söz gelmek : Bir davranışından dolayı eleştiriye konu olmak, yerilmek.

Söz getirmek : Birinin eleştirilmesine sebep olmak. bir kimseye söz gelmesine yol açmak.

Söz götürmek : Tahammül etmek, katlanmak. dedikodu yapmak. doğruluğu ve gerçekliği tartışılabilir olmak.

Söz götürmez : Doğruluğu ve gerçekliği tartışılamayacak kadar açık olan, tersi savunulamayan.

Söz gümüşse sükut altındır : "susmak bazen konuşmaktan daha iyi sonuç verir" anlamında kullanılan bir söz.

Söz işitmek : Laf işitmek.

Söz kaldıramamak : Onuruna dokunan söze dayanamayıp karşılık verir yaradılışta olmak.

Söz kesmek : Genellikle evlenmek için anlaşıp kesin karar vermek.

Söz olmak : Dedikodu yapılmak veya bir iş hoş karşılanmamak.

Söz sözü açmak : Bir konudan konuşurken hemen arkasından türlü konulara geçmek.

Söz taşımak : Laf taşımak.

Söz tutmak : Söz dinlemek.

Söz vermek : Bir işi yapacağını kesinlikle bildirmek.

Söz yetiştirmek : Laf yetiştirmek.

Söz yok : "mükemmel, çok güzel, kusursuz, eleştirilecek bir tarafı yok" anlamında kullanılan bir söz.

Sözde kalmak : Sadece söylenmek ama yapılmamak. yapılacağı bildirilmiş bir iş konuşulup gerçekleşmemek.

Sözden anlamak : Laftan anlamak.

Söze atılmak : Bir konu konuşulurken birden araya girip konuşmaya başlamak.

Söze başlamak : Konuşmaya başlamak, bir konuya girmek.

Söze boğmak : Lafa boğmak.

Söze dalmak : Lafa dalmak.

Söze karışmak : Lafa karışmak.

Söze son vermek : Konuşmayı bitirmek.

Söze yatmak : Söz dinlemek.

Sözü açılmak : Bir şey veya bir konu üzerinde konuşulmaya başlanmak.

Sözü ağzına tıkamak : Lafı ağzına tıkamak.

Sözü ağzında bırakmak : Lafı ağzında bırakmak.

Sözü ağzında gevelemek : Lafı ağzında gevelemek.

Sözü ağzında kalmak : Konuşmasını bitirememek.

Sözü ağzından almak : Lafı ağzından almak.

Sözü bağlamak : Lafı bağlamak.

Sözü çevirmek : Lafı çevirmek.

Sözü dağıtmak : Konuşurken birçok konuya değinerek anlatmak isteği konudan uzaklaşmak.

Sözü dolandırmak : Lafı dolandırmak.

Sözü döndürüp dolaştırmak : Lafı döndürüp dolaştırmak.

Sözü edilmek : Önemli sayılmak. adı anılmak, bahsedilmek.

Sözü geçmek : Adı anılmak, bahsedilmek. kendisini kabul ettirmiş olmak, hatırı sayılmak.

Sözü kesmek : Başkasının konuşmasını önlemek. konuşmasını bitirmeden susmak.

Sözü kısa kesmek : Lafı kısa kesmek.

Sözü mü olur : Lafı mı olur?.

Sözü sohbeti yerinde : Güzel, oyalayıcı, kırmadan konuşan.

Sözü tartmak : Ölçülü konuşmak.

Sözü uzatmak : Lafı uzatmak.

Sözüm meclisten dışarı : Konuşma arasında çirkin veya uygunsuz bir söz kullanmak gerektiğinde o sözden orada bulunanların alınmamasını belirtmek için söylenen bir söz.

Sözüm yabana : Sözüm meclisten dışarı.

Sözün ardı boşa çıkmak : Söz olumlu sonuca ulaşmamak.

Sözünde durmak : Verdiği sözü yerine getirmek, verdiği sözden dönmemek, verdiği sözü tutmak.

Sözünden çıkmamak : Birinin isteklerine, öğütlerine, sözlerine uyarak davranmak.

Sözünden dönmek : Verdiği sözü yerine getirmemek veya tutmamak.

Sözüne gelmek : Birinin söylediğini sonunda kabul etmek.

Sözüne sadık kalmak : Verdiği söze bağlı olmak.

Sözünü bağlamak : Konuşmasını bitirmek için son sözlerini söylemek.

Sözünü balla kestim : Karşısındakinin konuşmasını kesip arada herhangi bir şey hatırlatmak istenildiğinde izin dilemek için söylenen bir söz.

Sözünü bilmek : Lafını bilmek.

Sözünü bilmemek : Bir sözü, nereye varacağını düşünmeden söyleyemek.

Sözünü esirgememek : Düşündüğünü, karşısındakini kıracak bir söz olsa bile söylemekten çekinmemek.

Sözünü etmek : Birinden veya bir konudan söz etmek, onunla ilgili olarak konuşmak.

Sözünü geri almak : Söylemiş olduğu bir sözde haksız olduğunu kabul ederek onun söylenmemiş sayılmasını istemek. üstüne aldığı bir işten vazgeçtiğini söylemek.

Sözünü kesmek : Biri konuşurken söze karışıp onun konuşmasına fırsat vermemek.

Sözünü tutmak : Öğüdüne uymak.

Sözünü yabana atmamak : Lafını yabana atmamak.

Sözünü yedirmek : Lafını yedirmek.

Sözünü yemek : Lafını yemek.

Sözünün eri : Verdiği sözü ne olursa olsun yerine getiren kimse.

Söz başı : Ön söz.

Söz birliği : Ağız birliği.

Söz bölüğü : Anlatımın herhangi bir parçası.

Söz bölükleri : Kelimelerin ad, sıfat, fiil, zamir, edat, bağlaç, zarf, ünlem diye adlandırılan türleri.

Söz cambazı : Söz söylemesini iyi bilen, ağzı laf yapan kimse.

Söz dağarcığı : Söz varlığı.

Söz dalaşı : Karşılıklı söz söyleme, sözle saldırma, polemik. Siyaset, bilim, edebiyat vb. alanlarda yapılmış olan karşılıklı sözlü tartışma, polemik.

Söz dizimi : Bir cümleyi oluşturan kelime türlerinin arasındaki ilişkileri inceleyen ve sınıflamalar yapan dil bilgisi kolu, cümle bilgisi, tümce bilgisi, nahiv, sentaks.

Söz düellosu : İki kişi arasında sözle yapılmış olan tartışma, söz yarışı.

Söz ebesi : Laf ebesi.

Söz ehli : Konuşması istekle, zevkle dinlenen (kimse).

Söz gelimi : Söz gelişi.

Söz gelişi : Bir düşünceyi açıklamak için örnek gösterileceğinde o örneğe giriş olarak söylenen bir söz, söz gelimi, söz misali, temsil, söz temsili, örneğin, mesela, bilfarz.

Söz gösterisi : Toplumun ilgisini çeken, çeşitli konuların ele alındığı, karşılıklı şaka ve takılmalarla süslenen program, tolkşov.

Sözgötürmez : Sugötürmez.

Söz hazinesi : Söz varlığı.

Söz karışıklığı : Bir kelimenin yerine bir başkasını kullanma biçiminde görülen konuşma bozukluğu, kelime karışıklığı, parafazi.

Söz kesimi : Gençlerin evlenmeleri için ön anlaşma yapılması, sözlenme.

Söz konusu : Sözü edilen, üzerinde konuşulan, bahis konusu, bahis mevzusu, mevzubahis.

Söz meydanı : Serbestçe konuşulacak yer.

Söz misali : Söz gelişi.

Söz rüşveti : Bir çıkar sağlamak için bir kimseyi övme.

Söz sahibi : Bir konuda bilgisi veya yetkisi olan (kimse).

Söz sırası : Bir toplulukta konuşma yapma zamanı.

Söz temsili : Söz gelişi.

Söz ustası : Söz söylemesini bilen veya ağzına söz yakışan kimse.

Söz varlığı : Bir dildeki sözlerin bütünü, söz hazinesi, söz dağarcığı, sözcük hazinesi, kelime hazinesi, kelime kadrosu, vokabüler.

Söz yarışı : Söz düellosu.

Söz yazarı : Müzik parçalarının metnini yazan kimse, güfteci.

Söz yitimi : Konuşma güçlüğü. Beyinde meydana gelen bir hasar sonucunda kişinin anlama, konuşma, dinleme yeteneklerinde değişik oranlarda ortaya çıkan kaybolma nedeniyle ses çıkarma yeteneği kaybolmadığı hâlde istenilen sözü bulup söyleyememe hastalığı, afazi.

Söz zinciri : Dil birimlerinin birbirini izlemesinden doğan ve ardışıklığa dayanan düzen.

Sözüm ona : Sanki, güya.

Sözün kısası : Kısacası.

Sözüne sahip : Söylediğini yerine getiren, sözünü tutan.

Acı söz : Kişinin onuruna dokunan, gönlünü inciten söz.

Ağır söz : Kişinin onuruna dokunan, dayanılması güç söz.

Ara söz : Doğrudan doğruya konuşulan veya yazılan konuyu ilgilendirmeyen dolaylı söz, istitrat.

Beylik söz : Herkesin kullandığı, etkisi kalmamış söz.

Eğri söz : Kötü söz.

İğneli söz : Dokunaklı, kırıcı söz.

Katı söz : Sert ve kırıcı söz.

Kuru söz : Kuru laf.

Lastikli söz : Değişik anlamlara gelebilen, farklı değerlendirilebilen konuşma, lastikli lakırtı.

Ön söz : Kitapların giriş kısmına konulan, o eserin konusunu, amacını, işleniş biçimini anlatan yazı, sunuş, söz başı, ön deyi, mukaddime.

Pis söz : Ayıp sayılan veya hakaret olarak kabul edilen, yakışık almayan söz, pis lakırtı.

Sav söz : Bir savı klişe biçimine getiren deyiş.

Son söz : Bazı edebî eserlerde yer alan son söz niteliğindeki bölüm, son deyiş, hatime, epilog.

Tatlı söz : Tatlı dil.

Atasözü : Uzun deneme ve gözlemlere dayanılarak söylenmiş ve halka mal olmuş, öğüt verici nitelikte söz, deme, mesel, sav, darbımesel.

Namus sözü : Namus ve onur üzerine verilen söz, şeref sözü.

Şeref sözü : Namus sözü.

Kesinlik : Kesin olma durumu, katiyet. Bir bilginin, bir kanaatin şüpheye düşmeden onaylanması durumu.

Haber : Bir olay, bir olgu üzerine edinilen bilgi, salık. Bilgi. Yüklem. İletişim veya yayın organlarıyla verilen bilgi.

Söylenti : Ağızdan ağıza dolaşan, kesinlik kazanmayan haber, rivayet.

Bir : Tek. Bu sayı kadar olan. Beraber. Ancak, yalnız. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı). Ortaklaşa olan, birleşik, müşterek. Değer, önem bakımlarından birbirinden farksız, birbirine eşit, birbirine benzer. Aynı, benzer. Sayıların ilki. Sadece. Eş, aynı, bir boyda. Bir kez. Bu sayıyı gösteren 1 ve I rakamlarının adı.

Kesin : Şüphe ve duraksamaya yer bırakmayan veya geri dönülmeyen, değişmez, mutlak, kati, maktu. Kesinlikle.

Vadetme : Vadetmek işi.

Müzik : Birtakım duygu ve düşünceleri belli kurallar çerçevesinde uyumlu seslerle anlatma sanatı, musiki. Bu biçimde düzenlenmiş seslerden oluşan eserlerin okunması veya çalınması.

Yazılı : Yazılmış olan, muharrer, sözlü karşıtı. Yazılı sınav. Geçerli olan, nominal. Üzerinde yazı bulunan, yazısı olan.

Güfte : Müzik eserlerinin yazılı metni, söz.

Söz açılmak : Anlatılmak istenen konu üstünde konuşulmaya başlamak.

Söz akımı : Belirli bir zaman içinde söylenen sözcüklerin niceliği.

Söz altında galmamak : Aşağılayıcı söze karşılık vermek, kendini savunmak.

Söz avırtlamak : Konunun dışına çıkmak, söz karıştırmak : Söz avırtlama, haydi doğrusunu söyle.

Söz azmak : Söz, hezeyan halini almak.

Söz bir, allah bir : verilen sözden dönülmeyeceğini anlatan bir söz. İlgili cümle: "“Söz bir, Allah bir, seni ele vermem.”" Y. K. Karaosmanoğlu.

Söz birliği etmek : ağız birliği etmek. İlgili cümle: "“Çocuklar sanki söz birliği etmişçesine ortadan yok olmuşlar.”" H. Taner.

Söz bölümleri : Kelimelerin, cümle içinde veya dışında tam bir söylem değerinde olup olmamaları ( ünlem ve ötekiler ), olmıyanların anlamca bağımlı veya bağımsız olmaları ( edat ve ötekiler ), bağımsız olanların bir arada iş, zaman ve kişi fikri verip vermemeleri ( fiil ve ötekiler ), vermiyenlerin varlık veya nitelik anlatmaları ( isim, sıfat, zarf ) gibi farklara göre ayrıldıkları sınıflar.

Söz çatmak : Söz tertibetmek.

Söz çözümleme : Konuşmanın sesli tutanaklarının çözümlenerek sözcüklerin tanınması ya da konuşanın kimliğinin tanınması için gerekli donanımı, çözümleme yöntemlerini içeren ve bunu bilgisayara sesle giriş olanakları geliştirmek üzere kullanmayı uman araştırma alanı. Konuşma çözümleme deyimi de kullanılabilir.

Söz ile ilgili Cümleler

  • Onu yalnız bırakmaya söz veriyorum.
  • Söz açılmışken, iyi bir cümle
  • Sana bir daha yalan söylemeyeceğime söz veriyorum.
  • Bu sıkıcı bir söz.
  • Dikkat edeceğim. Söz.
  • O bir söz.
  • Ali telafi etmek için söz verdi.
  • Sana söylersem bana kızmayacağına dair söz ver.
  • Söz açılmışken, bugün 8 haziran- karımın doğum günü
  • söz açılmışken, ödevini tamamladın mı?

Diğer dillerde Söz anlamı nedir?

İngilizce'de Söz ne demek? : [Soz] adj. wordy

n. word, say, saying, expression, talk, term, verbalism, promise, faith, commitment, committal, statement, assurance, engagement, pledge, plight, sentence, spiel, vocable, voice

interj. upon my word

Fransızca'da Söz : mot [le], parole [la], propos [le], discours [le], parlé [le], verbe [le]

Almanca'da Söz : n. Anrede, Ausspruch, Bemerkung, Bezeichnung, Figur, Logos, Phrase, Rede, Wort, Zusicherung

Rusça'da Söz : n. слово (N), речь (F), разговор (M), изречение (N), обещание (N), наущение (N), молва (F)

adj. словесный