Sınır nedir, Sınır ne demek
Sınır; kökeni rumca dilinden gelmektedir.
- İki komşu devletin topraklarını birbirinden ayıran çizgi, hudut
- Değişken bir büyüklüğün istenildiği kadar yaklaşabildiği durağan büyüklük, limit.
- Komşu il, ilçe, köy veya kişilerin topraklarını birbirinden ayıran çizgi.
- Bir şeyin yayılabileceği veya genişleyebileceği son çizgi, uç.
- Uç, son.
- Bir şeyin nicelik bakımından inebileceği veya çıkabileceği en alt ve en üst yer, limit.
"Sınır" ile ilgili cümleler
- "Bataklığın sınırı. Ormanın sınırı."
- "Hele bir de birkaç sünger bulabilse artık mutluluğunun sınırı olmayacaktı." - Halikarnas Balıkçısı
Yerel Türkçe anlamı:
Diz arkası.
Kaydırak oyunu.
Duvar.
Coğrafya'daki terim anlamı:
İki komşu devleti birbirinden ayıran, uluslararası bir antlaşma ile saptanmış çizgi ya da dar, uzun yerey parçası, bk. doğal sınır, yapma sınır.
Felsefi anlamı:
Uzayda iki bölgeyi ayıracak biçimde belirtilen nokta, çizgi ya da yüzey.
Varlık ya da etki alanının dış çevresi.
Eyleme olanağının kalmadığı nokta (gücün sınırı, bilimin sınırı, usun sınırı).
Bitim, bitme, sona erme; bir şeyin sona erdiği nokta.
İki zaman dönemini ayırmaya yarayan nokta.
Bilimsel terim anlamı:
(İng. boundary) Evreleri birbirinden ayıran yüzey.
Olaylar ve süreçlerde kimi niteliklerin ulaşacağı düşünülen son nicellik değeri.
İki ayrı taneyi birbirinden ayıran yapısal çizgi.
İngilizce'de Sınır ne demek? Sınır ingilizcesi nedir?:
boundary, limit, frontier
Osmanlıca Sınır ne demek? Sınır Osmanlıca'da ne anlama gelir?:
hudûd
Sınır tanımı, anlamı:
Hudut : Uç, son. Sınır.
Sınır çekmek : Son vermek. sınırını belirtmek.
Sınırlarını zorlamak : En son noktaya kadar çaba göstermek. bütün gücünü en son noktaya kadar kullanmak.
Sınır açı : Bir ortamdan gelip daha kırıcı başka bir ortama geçerken kırılan ışının oluşturabileceği en büyük açı.
Sınıraşan : Bir ülke sınırları içinde doğup başka bir ülke topraklarına geçen (ırmak).
Sınır boyu : Ülke sınırları, hudut boyu.
Sınır dışı : Ülke sınırlarının ötesi, hudut dışı.
Sınır kapısı : Gümrük kapısı.
Sınır karakolu : Sınır bölgesinde görev yapan kolluk gücü.
Sınır taşı : Sınırı belirlemek için koyulan taş vb. madde.
Açlık sınırı : Bir ülkede insanların sağlıklı bir biçimde yaşayabilmeleri için sahip olmaları gereken en düşük gelir düzeyi.
Akma sınırı : Malzemenin belirli bir gerilme uygulanmasıyla sınırlı ve kalıcı deformasyona uğraması veya belirlenen toplam uzamaya maruz kalması durumundaki mukavemeti.
Takat sınırı : Dayanma gücü.
Yaş sınırı : Yaş haddi.
Yoksulluk sınırı : Bir ülkede insanların yoksul tanımı içerisine girmesine yol açan gelir düzeyi.
Sınır dışı etmek : Bir kimseyi bulunduğu ülkede yaptığı yasa dışı eyleminden dolayı ülkenin sınırları ötesine çıkarmak.
Sınırdaş : Ortak sınırları olanlardan her biri, hemhudut.
Sınırdaşlık : Sınırdaş olma durumu.
Sınırlama : Sınırlamak işi.
Sınırlamak : Belli bir sınır içinde bırakmak, belirlemek. Sınırını çizmek, sınırını belirtmek veya belirlemek.
Sınırlandırma : Sınırlandırmak işi.
Sınırlandırmak : Sınırlamak, hudutlandırmak.
Sınırlanış : Sınırlanma işi.
Sınırlanma : Sınırlanmak işi.
Sınırlanmak : Sınır çekilmek. Belli bir sınır içinde bırakılmak, belirlenmek.
Sınırlayış : Sınırlamak işi.
Sınırlı : Sınırı olan, bir sınırla ayrılmış olan, hudutlu. Az sayıda. Sınırlanmış, belirlenmiş, belirli, limitet.
Sınırlı doğru : Başı ve sonu belli olan doğru.
Sınırlı ortaklık : Belirli bir sermaye ile kurulan ortaklık.
Sınırlı sayı : Sonsuz değerli olmayan sayı.
Sınırlı sorumluluk : Borçlunun borcunu ödememesi durumunda, bütün mal varlığıyla değil de mal varlığının bir bölümüyle sorumlu olması durumu.
Sınırsız : Sınırı olmayan, bir sınırla ayrılmamış olan, hudutsuz. Çok sayıda. Pek çok, sonsuz.
Sınırsız doğru : Başı ve sonu olmayan doğru.
Sınırsız sayı : Sonsuz değerli sayı.
Sınırsız sorumluluk : Borçlunun borcunu ödememesi durumunda alacaklıya karşı bütün mal varlığıyla sorumlu olması durumu.
Sınırsız yetki : Alabildiğine genişletilmiş yetki.
Sınırsızlık : Sınırsız olma durumu, hudutsuzluk.
Komşu : Konutları yakın olan kimselerin birbirine göre aldıkları ad. Sınır ortaklığı bulunan, mücavir.
Devlet : Büyüklük, mevki. Toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlık. Mutluluk. Talih. Bu tüzel varlığın yönetim organları.
Toprak : Memleketli. Kara. Yer kabuğunun, toz durumuna gelmiş türlü kütle kırıntılarıyla, çürümüş organik cisimlerden oluşan ve canlılara yaşama ortamı sağlayan yüzey bölümü. Yer kabuğunun bu bölümünden yapılmış. Ülke. Arazi, tarla.
Çizgi : Çizilerek veya çeşitli yollarla oluşmuş iz, çizi, hat, tahril. Yüz ve vücut hatlarının her biri. Bir durumdan başka bir duruma atlanan, geçilen yer, sınır. Bir noktanın yürütülmesiyle oluşan biçim. Temel.
İlçe : Yönetim bakımından yurt bölümlemesinde ilden sonra gelen bölüm, kaymakamlık, kaza.
Kişi : Kadın veya erkeğe verilen genel ad, şahıs, zat, nefer. Erkek. Eş, koca. Çekimli fiillerde ve zamirlerde konuşan, dinleyen, sözü edilen varlık, şahıs. Oyun, roman, hikâye vb.nde yer alan kimse.
Geniş : Kapsamı büyük, dar sınırlar içinde kalmayan, yaygın, makro. Bol (elbise). Alanı büyük olan, makro, dar karşıtı. Eni çok olan, enli, vâsi. Çok. Kolay kolay tasalanmayan, hoşgörülü, rahat.
Uç : Bir şeyin kenarı. Bir şeyin başı, tepesi. Türk devletlerinde genellikle sınır boylarındaki eyalet ve sancak. Bir şeye gereğinden çok fazla bağlanan, önem veren, ekstrem. Genellikle uzun bir nesnenin incelerek biten son ve sivri noktası. Bir şeyin baş veya son noktası. Bir uzaklığın son noktası. Kurşun kalemlerde yazmayı sağlayan kömürden yapılmış olan madde. Dış kenar, periferi.
Son : Artık ondan ötesi veya başkası olmayan. Olanca. Ölüm. Uç, sınır. Bir şeyin en arkadan gelen bölümü, bitimi, nihayet, akıbet. Döl eşi. Şimdiki zamana en yakın zamandan beri olan veya bu zamanda yapılmış, olmuş olan, ilk karşıtı. En arkada bulunan.
Sınır akımı : [sınır akımı, is] Doğrusal taramalı polarografide difüzyon akımı ile eş anlamlı bir terim.
Sınır akımı yoğunluğu : Uygulanan gerilimin değiştirilmesiyle değişmeyen ya da az değişen akım yoğunluğu.
Sınır çekmek : sınırını belirtmek. İlgili cümle: "1920 baharı muhteşem bir mart sabahında Sultan Dağları'nın sınır çizdiği Batı Anadolu'ya kan ve barut kokularıyla geliverdi." T. Buğra. son vermek.
Sınır çizgileri : Oyun alanını sınırlayan 26 metre uzunluğundaki karşılıklı çizgiler. Oyun bu sınırların içinde oynanır. Sınır çizgileri, dip çizgileriyle oyun alanını dört yandan kuşatır.
Sınır çizgisi : Yarışlıklarda, ölçü çizgisinin 70 cm. dışına, yarışlık dolanımınca çizilen ve öndeki koşucuya ayrılan yeri gösteren çizgi. Buna "dış çizgi" de denir.
Sınır değer problemi : Verilen bölgede tanımlanmış herhangi bir fonksiyonlar sınıfında, bölgenin sınırında verilen koşulları sağlayan fonksiyonun bulunması problemi.
Sınır değer sorunu : Bir türetik denklemin, verilen bölgenin sınırlarında, önceden belirtilmiş koşulları sağlayan çözümünü bulma sorunu.
Sınır eşdeğer iletkenlik : Seyreltmeyle değişmeyen en büyük iletkenlik değeri.
Sınır fiyat : Tekel ve azel piyasalarında etkinlik gösteren firmaların, aynı maliyet yapısına sahip diğer firmaların piyasaya olası girişlerini önleyecek biçimde, genellikle ortalama maliyetin altında belirledikleri fiyat. Borsa oyuncusunun aracı kuruma alım yapması için en yüksek ve satım yapması için en düşük olarak, diğer bir deyişle belirli sınırlar içerisinde verdiği fiyat.
Sınır fiyatlandırma : Sınır fiyata dayanan fiyatlandırma yöntemi.
Sınır ile ilgili Cümleler
- Sınırda pasaportumu göstermem istendi.
- O İspanyolca sınırına doğru güneye kaçtı.
- Ali daha sonra sınır dışı edildi.
- Biletler hızla satılıyor ve yer sınırlı.
- Sınırdan ne kadar uzaktayız?
- Sınır kapalıdır.
- Sınır geçişi insanlarla doluydu, onların çoğu mültecilerdi.
- Sınır kavgaları yaygındı.
- Almanya, Hollanda ile aynı sınırı paylaşır.
- Sınıf mevcutları sınırlıdır.
- Tom'un seçenekleri sınırlıdır.
- Sınır dışı etme ve soykırım iki farklı şeydir.
- Sınır yok.
- Dalgıç ekipmanının sınırlarını test etmek istedi.
Diğer dillerde Sınır anlamı nedir?
İngilizce'de Sınır ne demek? : adj. frontier
n. border, frontier, borderline, boundary, limit, borderland, bound, bourn, bourne, butting, circumscription, compass, confine, deadline, line of demarcation, extreme, extremity, limitation, March, pale, purlieu, skirting, stint, verge, watershed
Fransızca'da Sınır : frontière [la], démarcation [la], barrière [la], circonscription [la], clôture [la], confins, limitation [la], limite [la], lisière [la]
Almanca'da Sınır : n. Gemarkung, Grenze, Limit, Mark, Rand, Schranke
Rusça'da Sınır : n. граница (F), грань (F), черта (F), рубеж (M), предел (M)
Bu kısımda Sınır nedir? Sınır ne demek? gibi ya da benzeri soruları üye olmadan pratik bir biçimde hemen sorabilir, daha sonra kısaca Sınır tanımı, açılımı, kelime anlamı hakkında ansiklopedik bilgi verebilir veya dilerseniz Sınır hakkında sözler yazılar ile ingilizce veya almanca sözlük anlamı paylaşabilir, diğer web sitelerinden de birçok kaynaklar sunabilirsiniz. Spam veya çok kısa yazılan mesajlar yayınlanmayacaktır.