Sağlamak nedir, Sağlamak ne demek

  • Bir işin olması için gerekli durumu, şartları hazırlamak, temin etmek.
  • Bir işlemin doğruluğunu ortaya koymak.
  • Öndeki aracın sağından ilerleyerek önüne geçmek
  • Elde etmek, sahip olmak.

"Sağlamak" ile ilgili cümle örnekleri

  • "O, sevimli yavru hâliyle sağladığı sempatinin büyük bir kısmını yitirmişti." - Y. N. Nayır
  • "Süngerciler altı aylık kumanyalarını sağlamak için boğazlarına dek borçlandılar." - Halikarnas Balıkçısı

Yerel Türkçe anlamı:

Makara ya da yumaktaki iplik ve iplerin bir ucundan tutarak bunların bir bülümünü ya da hepsini boşaltmak, çözmek

Kaçmak : Parayı alınca sağladı.

Bitirmek, sona erdirmek, başarılı olmak.

Yumak, makara ve benzeri çözülmek, boşanmak

Birinin yiyecek ya da içecek parasını ödemek, ısmarlamak.

Duraklamak, dinmek: Yağmur biraz sağladı.

Hukuki terim anlamı:

tekeffül etmek.

Diğer sözlük anlamları:

Sağlamlaştırmak, sağlama bağlamak.

Osmanlıca Sağlamak ne demek? Sağlamak Osmanlıca'da ne anlama gelir?:

isbât etmek

Sağlamak anlamı, tanımı:

Sağlama : Bir problemin çözümü veya bir hesabın doğruluğunu denetlemek için yapılmış olan kontrol işlemi, mizan. Sağlamak işi.

Ahenk sağlamak : Düzene sokmak, birliği sağlamak.

Dengeyi sağlamak : İki kişi, durum veya olay arasında orta yolu bulmak, uyum sağlamak.

 

Görüş birliği sağlamak : Aynı görüş ve düşüncede birleşmek.

Mutabakat sağlamak : Anlaşmak, uzlaşmak.

Nafaka sağlamak : Geçinecek kadar para temin etmek.

Olanak sağlamak : Bir işin olmasına elverişli ortamı hazırlamak.

Otorite sağlamak : Yetki kurmak veya yetki sahibi olmak.

Gerek : İcap. Gerçekleşmesi zorunlu olarak beklenen, lazım.

Durum : Bireyin toplum içindeki ilişkileriyle belirlenen yeri. Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların hepsi, vaziyet, hâl, keyfiyet, mevki, pozisyon. Ad soyundan kelimelerin birbirleriyle edatlarla ve fiillerle ilişkilerini belirleyen biçim, hâl. Duruş biçimi, konum, tavır.

Şart : Temel kural belgesi. Olması başka durumların gerçekleşmesini gerektiren şey, koşul.

Hazırlamak : Bir şeyi kullanılacak, yararlanılacak duruma getirmek. Birini herhangi bir şeyi yapabilecek veya bir şeyi yüklenebilecek duruma getirmek. Bir şeyi ortaya koymak, gerçekleştirmek. Alıştırmak. Sebep olmak, yol açmak. Önceden düzenlemek. Önlem almak, sağlamak. Bir maddeyi elde etmek.

Temin : Gerçekleştirme. Korkusunu giderme, inanç verme. Sağlama, elde etme.

Sahip : Herhangi bir niteliği olan kimse, ehil. Koruyan, arka çıkan, gözeten kimse. Bir iş yapmış, üstlenmiş veya bir eser ortaya koymuş kimse. Herhangi bir şey üstünde mülkiyeti olan, onu yasaya uygun bir biçimde dilediği gibi kullanabilen kimse, iye, malik.

İşlem : Bir işi sonuçlandırmak için yapılmış olan iş veya uygulamaların hepsi, muamele, muamelat. Sayıları karşı karşıya getirip belirli birtakım kurallara uygun olarak birbiri üzerine etkilendirme yöntemi. Bir amaca ulaşmak için tutulan yol, prosedür. Nakit veya menkul değerleri kullanarak alım satım, takas, borçlanma vb. piyasa hareketi. Ham veya ara malları ve maddeleri fiziksel, kimyasal değişikliklerle daha uygun, kullanılır duruma getirme, muamele. Madde üzerinde her türlü değişim yapma işi, muamele.

 

Elde : Çarpma ve toplama işlemlerinde bir sonraki sıranın rakamlarına katılacak olan sayı.

Etmek : Kötülükte bulunmak. "İyi, kötü" zarflarıyla birlikte davranmak. Birini bir şeyden yoksun bırakmak. Eşit değer kazanmak. Herhangi bir değerde olmak. Demek, söylemek. Bulmak, erişmek. Küçük veya büyük abdestini yapmak. Bir işi yapmak.

Olmak : Yetişmek, olgunlaşmak. Bir olayla karşılaşmak, başına kötü bir şey gelmek. Hazırlanmak, hazır duruma gelmek. Bir ad veya sıfatın belirttiği durumu almak. Sarhoş olmak. Sürdürmek, yürütmek. Bulunmak. Uygun düşmek, yerinde görülmek. Hastalığa yakalanmak, tutulmak. Bir kuruluşla, örgütle ilgili bulunmak, mensup olmak. Bir şeyi elde etmek, edinmek. Yitirmek, elinden kaçırmak. Herhangi bir durumda bulunmak. Geçmek, tamamlanmak. Yaklaşmak, gelip çatmak. Sıfat-fiil eki almış kelimelerle birlikte başlama, bitirme vb. bildiren fiilleri oluşturur. Bir yerde doğmuş, yaşamış olmak. Bir şey, birinin mülkiyetine geçmek. Bir görev, makam, san veya nitelik kazanmak. Ek fiilin geniş zamanı olan -dır (-dir) anlamında kullanılan bir söz. Gerçekleşmek veya yapılmak. Bir durumdan başka bir duruma geçmek. Meydana gelmek, varlık kazanmak, vuku bulmak. Yol açmak. Uymak, tam gelmek.

Bir : Eş, aynı, bir boyda. Değer, önem bakımlarından birbirinden farksız, birbirine eşit, birbirine benzer. Ortaklaşa olan, birleşik, müşterek. Sadece. Bu sayıyı gösteren 1 ve I rakamlarının adı. Aynı, benzer. Tek. Bir kez. Bu sayı kadar olan. Sayıların ilki. Beraber. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı). Ancak, yalnız.

Koymak : Bırakmak, terk etmek. Katmak, eklemek. Bırakmak. İmza, tarih, adres yazmak. Bir kimseyi işe yerleştirmek, birine iş sağlamak. Bir şeyi bir yere bırakmak, belli bir yere yerleştirmek. Etkilemek, dokunmak. Bir şey veya kimse için kullanmayı belirlemek, ayırmak. Uyulması gereken kuralları belirlemek, ortaya çıkarmak.

Sağlamak ile ilgili Cümleler

  • Beni sevmesini sağlamak için çok çabaladım.
  • O pazarlıkta iyidir, düşük maliyet sağlamak için.
  • Bir sıradağda asker sağlamak zordur.
  • Devletin en önemli görevi, devletin ana kurucu unsuru olan insanların can güvenliğini sağlamak değil midir?
  • Ali kendi geçimini sağlamak zorunda kalmadı hiç.
  • Onlar teröristlere silah sağlamakla suçlandılar.
  • Bir aptala öğretmeye çalışmak ölü bir adam için tıbbi tedavi sağlamak gibidir.

Diğer dillerde Sağlamak anlamı nedir?

İngilizce'de Sağlamak ne demek? : v. provide, ensure, supply, find, accommodate, accommodate smb. with, maintain, make, arm, assure, carry, cater, cater for, come in, derive, extract, fend for, fix, fix up, furnish, get out of, implement, keep, lay in, lay on, obtain, procure

Fransızca'da Sağlamak : assurer, fournir, nantir, obtenir, pourvoir, procurer, satisfaire à, valoir

Almanca'da Sağlamak : v. anschaffen, aufbringen, auswirken, beschaffen, besorgen, decken, schöpfen, verschaffen, versehen, versorgen, zuführen, zuschanzen, zusichern

Rusça'da Sağlamak : v. обеспечивать, снабжать, поставлять, предоставлять, доставлять, давать, создавать, доказывать, проверять, обеспечить, поставить, предоставить, доставить, дать, создать, доказать, проверить