Son nedir, Son ne demek

Son; Dil bilgisi yönünden Türkçe'de sıfat olarak kullanılır.

  • Şimdiki zamana en yakın zamandan beri olan veya bu zamanda yapılmış, olmuş olan, ilk karşıtı.
  • Döl eşi.
  • En arkada bulunan.
  • Bir şeyin en arkadan gelen bölümü, bitimi, nihayet, akıbet.
  • Artık ondan ötesi veya başkası olmayan.
  • , sınır
  • Olanca.
  • Ölüm.

"Son" ile ilgili cümle örnekleri

  • "Gündüzün son ışıklarıyla beraber sanki odadan eşya da çekiliyordu." - P. Safa
  • "Son atlıkarıncayı Kadırga meydanında birkaç yıl evvel görmüştüm." - H. A. Yücel
  • "Son vagon."
  • "Kışın sonu. Bu yolun sonu."
  • "Son kuvvetiyle: Ya Ali! diye bağırdı." - M. Ş. Esendal

Yerel Türkçe anlamı:

Encam, son, bk. sonğ// baştan sona : bk. başdan ayaği

Halıdan artmış yün ve bu yünden dokunan kilim.

1.Dövülmüş, samanı buğdayından ayrılmamış yığın. 2.Dövülmüş, içinin çıtırı açılmamış kendir lifi yığını.

Orta Öğretim alanındaki anlamı:

[Bakınız: ]

Veterinerlik alanındaki anlamları:

Etene.

Bilimsel terim anlamı:

Karşılaşmanın sonucunu belirtecek son yarışma.

İngilizce'de Son ne demek? Son ingilizcesi nedir?:

final, end, placenta

Fransızca'da Son ne demek?:

arrière-faix, délivre, secondine, placenta

Osmanlıca Son ne demek? Son Osmanlıca'da ne anlama gelir?:

meşîme

Son hakkında bilgiler

 

Türkçede aşağıdaki anlamları olan bir sözcük.

Son tanımı, anlamı:

Son bulmak : Bitmek, tükenmek.

Sona ermek : Son bulmak.

Son kozunu oynamak : Elinde bulunan son imkânı kullanmak.

Son noktayı koymak : Bir işte en son sözü söylemek.

Son pişmanlık fayda vermez : "iş işten geçtikten sonra pişman olmanın yararı yoktur" anlamında kullanılan bir söz.

Son vermek : Bitirmek, sona erdirmek.

Sona kalan dona kalır : "bir işte geç kalan istediği şeyi elde edemez" anlamında kullanılan bir söz.

Sonunu almak : Bir işin bittiğini görmek. bir işi bitirmek.

Sonu gelmek : Yok olmak, ölmek.

Sonu gelmemek : Bitmemek, tükenmemek.

Sonunu getirememek : İyi başladığı bir işi başarıyla bitirememek. başladığı bir işi bitirememek.

Son adam : Futbolda savunmanın gerisinde görev yapan, önündeki savunma oyuncularını kontrol eden, yöneten, yardımcı ve serbest hareket edebilen savunma oyuncusu, libero.

Sonbahar : Kuzey yarım kürede eylül, ekim ve kasım aylarını içine alan süre, güz, hazan, bağ bozumu. Yaşlılık dönemi.

Son birim : En sonda yer alan birim, marjinal.

Son çeyrek : Basketbolda onar dakikalık bölümlerden dördüncüsü.

Son dakika : Kitle iletişim araçlarına son anda ulaşan, toplumu yakından ilgilendiren, önemli (haber).

Son derece : Pek çok, çok fazla, son kerte.

Son deyiş : Son söz.

Son ek : Kelimelerin kök veya gövdesinin sonuna gelen ek.

Son görev : Bir akraba veya dostun ölümünde gerekli olan saygıyı gösterme, töreleri yerine getirme, son vazife.

Son gürlüğü : Bir kimsenin yaşlılığında kavuştuğu rahat, bolluk ve huzur.

Son hızla : Olanca hız kullanılanarak.

Son kanun : Ocak, kânunusani.

 

Son kerte : Son derece.

Son nefes : Hayatın sonu.

Sonnot : Metin içinde geçen herhangi bir bilgi ile ilgili olarak çalışmanın sonuna konulan açıklama veya kaynak bilgisi.

Son ses : Bir kelime veya hecenin sonundaki ses.

Son söz : Bazı edebî eserlerde yer alan son söz niteliğindeki bölüm, son deyiş, hatime, epilog.

Son teşrin : Kasım, teşrinisani.

Son turfanda : Bir meyve veya sebzenin mevsiminin sonunda alınan en son ürünü.

Son ütücü : Tekstil ürününe son biçimini veren kimse.

Son vazife : Son görev.

Son yolculuk : Ölüm.

Çeyrek son : Koşularda yarı final yarışına katılacak dört kişiyi seçmek üzere sekiz kişi veya dört takımı ayırmak için sekiz takım arasında düzenlenen seçme yarışı.

Yarı son : Yarı final.

Baştan sona : Tamamen, tamamıyla. Daima, her zaman.

Hafta sonu : Haftanın son günleri, genellikle cumartesi ve pazar.

Harman sonu : Harmandan sonra kalan, toprakla karışmış tahıl. Büyük bir varlık veya işten sonra kalan bölüm.

Satır sonu : Her satırın son kısmı.

Süre sonu : Bir işin bitirilmesi veya borcun ödenmesi için öngörülen sürenin sona ermesi, vade bitimi, vade sonu.

Vade sonu : Süre sonu.

Önünde sonunda : Nihayetinde, en sonunda. Mutlaka.

En : Bir yüzeyde boy sayılan iki kenar arasındaki uzaklık, genişlik, boy, uzunluk karşıtı. Hayvanlara veya eşyaya vurulan damga, işaret. Başına geldiği sıfatların üstün derecede olduğunu gösteren kelime.

: Bir uzaklığın son noktası. Kurşun kalemlerde yazmayı sağlayan kömürden yapılmış olan madde. Bir şeyin baş veya son noktası. Genellikle uzun bir nesnenin incelerek biten son ve sivri noktası. Bir şeyin başı, tepesi. Bir şeyin kenarı. Dış kenar, periferi. Bir şeye gereğinden çok fazla bağlanan, önem veren, ekstrem. Türk devletlerinde genellikle sınır boylarındaki eyalet ve sancak.

Sınır : Bir şeyin nicelik bakımından inebileceği veya çıkabileceği en alt ve en üst yer, limit. Değişken bir büyüklüğün istenildiği kadar yaklaşabildiği durağan büyüklük, limit. Uç, son. Bir şeyin yayılabileceği veya genişleyebileceği son çizgi, uç. İki komşu devletin topraklarını birbirinden ayıran çizgi, hudut. Komşu il, ilçe, köy veya kişilerin topraklarını birbirinden ayıran çizgi.

Olanca : Bütün, elde bulunanın hepsi.

Ölüm : İdam cezası. Ölme biçimi. Bir insan, bir hayvan veya bitkide hayatın tam ve kesin olarak sona ermesi, ahiret yolculuğu, ebedî uyku, emrihak, irtihal, memat, mevt, vefat. Ölmesi istenen canlı için kullanılan bir söz. Sona erme, yok olma, ortadan kalkma.

Döl eşi : Memelilerde ana ile dölüt arasında kan alıp verme işini sağlayan organ, son, eş, meşime, etene, plasenta.

Döl : Canlıların üremesi sonucu ortaya çıkan yeni birey veya bireylerin bütünü, zürriyet, nesil. Yavru, çocuk.

Son ağırlık : Bir amaç için geçirilen bir dönemin sonunda, arkası arkasına iki gün aç karnına yapılan tartımların ortalaması alınarak belirlenen ağırlık, bitiş ağırlığı.

Son anda kurtarış : Sinema anlatımında koşut gelişim, almaşık kurguyla ortaya konan durum. (Aynı zamanda iki ya da daha çok durum birbirine bağlı olarak gösterilir. Bu durum, büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kalan bir kimseyle onu bu tehlikeden kurtarmak için uğraşan kimselerin görüntüleriyle ortaya konur. Gittikçe kısalan çekimlerle sonuca doğru hızla ilerlerken izleyicide "kurtulacak mı, kurtulamayacak mı?" kaygısı yaratılır; geciktirim ile izleyici heyecana sürüklenir, son anda her şey olumlu bir yolda sonuçlanır).

Son antik komedya : Antik Yunan komedyasının İskender zamanına raslayan incelmiş dönemi.

Son bağırsak : Kalın bağırsağın anüsle sonlanan düz kısmı, rektum. (karşılık: proktodeum,) (Yun. proktos = anüs, Yun.hodos = yol) Embriyonda anüsün içeri çökmesiyle meydana gelen, sindirim kanalının ard parçası ; bazı omurgasız hayvanlarda dış-deri (ektoderm) ile astarlanmış olan aynı bölge.

Son beş dakika : Oyunun son beş dakikası. Bu süre içinde yapılan sapkılar, ayrıksız olarak çift serbest atış ile cezalandırılacağından, oyunda özel bir önem taşır.

Son beyin : (Yun. myelos: ilik ; engkephalos: beyin) Dördüncü beyin karıncığının alt kısmı ile medulla oblangata'yı içine alan beyin bölgesi. Miyelen sefalon.

Son büyüme yaşı : Boy ölçülerinde son gelişim basamağına erişilen yaş.

Son cemaat yeri : (Mimarlık) Namaza geç kalanlar için camilerin giriş kapısı önündeki avludan yüksek, revaklı, üstü kubbe ile örtülü bölüm.

Son çalışma : Genel çalışma (prova). İlk temsilden bir gün önce dekor, giysi, efektler, ışık gibi bütün öğelerin katıldığı prova.

Son çekme dayancı : İlk birim kesit alana düşen en yüksek gerilim.

Son ile ilgili Cümleler

  • Bu onlar için son derece zordur.
  • Bu bizim için son derece zordur.
  • Son altı yıldır okulda İngilizce öğrenmeme rağmen, hâlâ onu konuşmada iyi değilim.
  • Bu onun için son derece zordur.
  • Yalnız gitmeni istemiyorum; bu son.
  • Son analizlerde, metotlar çocukları eğitmezler; insanlar eğitir.
  • Son 100 yılın bilim ve teknoloji ve topluluğun diğer alanlarındaki gelişmeler hayat kalitesine hem avantajlar hem de dezavantajlar getirdi.
  • Bu beni son derece mutlu etti.
  • Sanırım bu son.
  • Cuma son.

Diğer dillerde Son anlamı nedir?

İngilizce'de Son ne demek? : n. male child, male offspring

pron. his, her, its

n. sound, noise; tone, ring

Fransızca'da Son : onun

Almanca'da Son : n. Schluss, Abschluss, Ende, Omega, Ausgang, Beschluss, Grab, Finis

adj. definitiv, entscheidend, letzte

Rusça'da Son : n. конец (M), финал (M), исход (M), концовка (F), закрытие (N), закат (M), послед (M), предел (M)

adj. последний, конечный, заключительный, крайний, окончательный, предельный, дефинитивный, итоговый, концевой, свежий