Tanımak nedir, Tanımak ne demek

  • Daha önce görülen, bilinen bir kimse veya şeyle karşılaşıldığında bunun kim veya ne olduğunu hatırlamak.
  • Boyun eğmek, yargısına uymak, saymak.
  • Bir şeyin yapılması, bitirilmesi için belli bir süre vermek.
  • Daha önce görmüş olmak, ilişkisi bulunmak, bilmek.
  • Bir kimse veya şeyle ilgili, doğru ve tam bilgisi bulunmak.
  • Varlığını kabul etmek.
  • Sorumlu bilmek
  • Bilip ayırmak, seçmek, ayırt etmek.

"Tanımak" ile ilgili cümle örnekleri

  • "Ben arkadaşını tanımam, alacağımı senden isterim."
  • "Onu bir de eski polisler tanır." - S. F. Abasıyanık
  • "Zarfın üstündeki yazıyı hemen tanıdı." - H. E. Adıvar
  • "Ona borcunu ödemesi için üç günlük bir süre tanıdım."
  • "Sincapları yakından tanırım." - A. Haşim
  • "Oğlan süngerlerin çeşidini zehir gibi tanıyordu." - Halikarnas Balıkçısı

Yerel Türkçe anlamı:

Denemek, sınamak.

1.Dikkat etmek : Çocuğu tanı, kuyuya kaçmasın. 2.Denemek : Şu adamın çalışmasını tanıyalım.

Dikkatle bakmak, dikkat etmek.

Tanımak tanımı, anlamı:

Haktanır : Herkesin hakkını gözeten (kimse), hakşinas.

Tanıma : Tanımak işi.

Tanım : Bir kavramın niteliklerini eksiksiz olarak belirtme veya açıklama, tarif.

Ayrıcalık tanımak : Birini kayırmak. birine özel hak vermek.

Hakkı tanımak : İzin vermek.

 

İçli dışlı tanımak : Yakından, bütün özellikleriyle bilmek.

Muafiyet tanımak : Kendisinden beklenilen veya istenilenlerin bütününü istememek.

Şans tanımak : İmkân vermek, fırsat vermek.

Zaman tanımak : Bir iş için yeterli zaman vermek. bitmeyen bir iş için süreyi uzatmak.

Bilinen : Değeri belli olan (nicelik), bilindik, malum.

Kimse : Herhangi bir kişi, kim olduğu bilinmeyen kişi.

Hatırlamak : Anımsamak.

İlişki : Bağlantı, temas. İki şey arasında karşılıklı ilgi, bağ, münasebet, temas.

Bulunmak : Bulma işine konu olmak. Bir yerde olmak. Herhangi bir durumda olmak.

Bilmek : Bir iş yapmaya alışmış olmak, elinden gelmek. İnanmak. Tanımak, hatırlamak. Bir şeyi anlamış veya öğrenmiş bulunmak. Saymak. Bir bilim veya sanat dalında yeterli olmak. Sorumlu tutmak. Sanmak, varsaymak, farz etmek. -a / -e ekli fiillerle yeterlik bildiren birleşik fiiller oluşturur. İşine gelmek, uygun bulmak.

Bilgi : Kurallardan yararlanarak kişinin veriye yönelttiği anlam. İnsan zekâsının çalışması sonucu ortaya çıkan düşünce ürünü, malumat, vukuf. Öğrenme, araştırma veya gözlem yolu ile elde edilen gerçek, malumat, vukuf. Bilim. İnsan aklının erebileceği olgu, gerçek ve ilkelerin bütünü, bili, malumat. Genel olarak ve ilk sezi durumunda zihnin kavradığı temel düşünceler.

Ayırmak : Bir şey veya yeri, bir şey veya kimse için kullanmayı belirlemek, tahsis etmek. Nitelik değişikliğini anlamak, fark etmek. Seçmek. İki veya daha çok kimse arasındaki anlaşmayı, uzlaşmayı bozmak. Bir bütünden bir parçayı herhangi bir amaçla bir tarafa koymak, saklamak. Birbirinden uzaklaştırmak. Bir yeri bir engelle bölmek. Bölmek. Farklı davranmak, fark gözetmek.

 

Seçmek : Birine oy vererek bir göreve getirmek. Benzerleri arasında hoşa gideni seçip almak veya yararlanmak için ayırmak. Ne olduğunu anlamak, fark etmek. Üstün, iyi, uygun bularak yeğlemek. Tercihini bir yönde kullanmak. Farklı görmek, üstün görmek. Titiz davranmak, kolay kolay beğenmemek.

Etmek : Herhangi bir değerde olmak. Bir işi yapmak. "İyi, kötü" zarflarıyla birlikte davranmak. Kötülükte bulunmak. Demek, söylemek. Eşit değer kazanmak. Bulmak, erişmek. Küçük veya büyük abdestini yapmak. Birini bir şeyden yoksun bırakmak.

Kabul : Bir şeye isteyerek veya istemeyerek razı olma. Konukları veya işi olanları yanına, katına alma. Bir öneriyi uygun bulma, onaylama. Akseptans. Bir yere alınma. Sunulan bir şeyi, armağanı alma.

Boyun : Dağ sırtlarında geçmeye elverişli alçak yer. Testi, şişe, güğüm gibi kaplarda dar olan üst kısım. Gövdenin başla omuz arasında kalan bölgesi.

Eğmek : Sert bir cismi bükmek. Düz olan bir şeyi eğik duruma getirmek.

Uymak : Uygun düşmek, münasip olmak. Renk, biçim vb. yönünden birbirini tutmak, uygun düşmek. Bağlı kalmak, tabi olmak. Bir inanca, bir anlayışa, bir duruma veya egemen bir güce uygun davranışta bulunmak, riayet etmek. Ölçüleri birbirini tutmak. Zevke, anlayışa uygun düşmek.

Saymak : Arka arkaya söylemek, sıralamak. Hesaba katmak, dikkate almak. Sayıları arka arkaya söylemek. Değeri, üstünlüğü, yaşlılığı, yararlılığı dolayısıyla bir kimseye değer vermek, hürmet etmek. Geçer tutmak. Varsaymak, tutmak, farz etmek. Önemsemek. Ödemek, peşin vermek. Herhangi bir şey, yerine koymak veya herhangi bir şey gözüyle bakmak, addetmek. Herhangi bir sıraya koymak, herhangi bir sırada yer aldığını kabul etmek. Bir şeyin kaç tane olduğunu anlamak için bunları birer birer elden veya gözden geçirmek, sayısını bulmak. Gibi görmek, kabul etmek.

Sorumlu : Üstüne aldığı veya yaptığı işlerden dolayı hesap vermek zorunda olan, sorumluluk taşıyan (kimse), mesul.

Tanımak ile ilgili Cümleler

  • Kayınpederimi daha iyi tanımak istiyorum.
  • Ben gerçekten Tom'u daha iyi tanımak istiyorum.
  • Tom'u daha iyi tanımak istiyorum.
  • Birini iyi tanımak her zaman zaman alır.
  • Tom'u tanımak istiyorum.
  • Bu birbirimizi daha iyi tanımak için bir fırsat?
  • Ben de onları tanımak istiyorum.

Diğer dillerde Tanımak anlamı nedir?

İngilizce'de Tanımak ne demek? : v. know, recognize, identify, get to know, be recognizant of, own, legitimize, legitimatize, acknowledge, be acquainted with, affiliate, ken, spot

Fransızca'da Tanımak : connaître, admettre, reconnaître

Almanca'da Tanımak : v. anerkennen, einräumen, erkennen, kennen, lesen, sanktionieren, zuerkennen

Rusça'da Tanımak : v. знать, узнавать, распознавать, изведывать, признавать, узаконивать, предоставлять, узнать, распознать, изведать, признать, узаконить, предоставить