The former türkçesi The former nedir

The former ile ilgili cümleler

English: I shook hands with the former student.
Turkish: Eski öğrenciyle tokalaştım.

English: Joan and Jane are sisters. The former is a pianist.
Turkish: Joan ve Jane kız kardeş. Birincisi bir piyanisttir.

English: Kyoto is the former capital of Japan.
Turkish: Kyoto Japonya'nın eski başkentidir.

English: According to the "Levada Center" organization, approximately 70% of Russians have never been outside of the former USSR.
Turkish: "Levada Center" örgütüne göre, Rusların yaklaşık %70'i eski SSCB dışına hiç çıkmamıştır.

English: Health is above wealth, for the former is more important than the latter.
Turkish: Sağlık zenginliğin üstündedir, zira birincisi ikincisinden daha önemlidir.

The former ingilizcede ne demek, The former nerede nasıl kullanılır?

The : Belli bir objeyi veya kişiyi veya yeri nitelemek için kullanılır. Belgili tanımlık. Belirli veya spesifik bir kimse veya şeyi ifade etmek veya tanımlamak için kullanılan betimleyici (gramer). Belirli durumlarda isimden önce kullanılır.

Former : Eski. İlk. Evvelsi. Biçimlendirici. Evvelki. İlk söylenen. Sabık. Geçmiş. Gövde uçak. Geçen.

 

The former and the latter : Öncesi ve sonrası. Önce ve sonra. Bir önceki ve bir sonraki.

Restore to the former rank : Önceki durumuna getirmek.

The 1967 borders : Bağımsızlık savaşı sonrasında ateşkes anlaşmalarında oluşturulan sınırlar (israil tarihi). Yeşil hat. 1967 sınırları.

The 2004 tsunami : 2004 tsumanisi. 26 aralık 2004'teki büyük tsunami. Bir depremin tetiklediği ve iki kıtada 8 ülkede (tayland, hindistan, endonezya, malezya, maldivler, seylan, somali ve sri lanka) yaklaşık 225. 000 insanın ölümüne yol açan 26 aralık 2004'te meydana gelen yıkıcı tsunami.

The a team : A takımı. Televizyonda macera dizisi ismi.

İngilizce The former Türkçe anlamı, The former eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak The former ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Preceding : Önde bulunan. Önce gelen. Mukaddem. -den önceki. Önce gelme.

Passing : Gitme. Ölme. İntikal. Geçirme. Geçiş. Ölüm. Kısa süren. İlerleyen. Geçme.

Primitive : İlkel. Basit. Primitif. Gelişecek olan bir şeyin ilk biçimi, embriyoda herhangi bir organ veya oluşumun başlangıçtaki taslak biçimi. gelişmemiş, ilkel, basit. ham, kaba, işlenmemiş. İlk insan. Kaba.

Dominators : Başat karakter. Hakim olan kimse. Kontrolü elinde bulunduran kimse. Baskın olan kimse. Otorite sahibi kimse. Selef. Kontrol eden kimse.

Permeate : Süzüntü. Sinmek. Geçmek. Sızmak. Yayılmak. İçine işlemek. Nüfuz etmek. Süzmek.

First : Birinci. Birincilik. Başlangıç. Mükemmel. İlk olarak. Önde gelen. En büyük. Öncelikle. Önce.

Molder : Çürümek. Dökülmek. Şekillendirici. Kalıplayıcı. Ufalanmak. Çürütmek. Dökmeci.

 

Swager : Tokaç. Biçimleme aracı. Tokatlaç. Madeni kalıpla işleyen kimse.

Onetime : Eski. Önceden. Eskiden.

Former : Geçmiş. Eski.

The former synonyms : prelusive, during the previous, predecessors, prior, pristine, diemakers, formant, elementary, transitional, predecessor, pattern maker, antecessor, mouldering, firsts, permeates, early, ex, elapsed, the foregoing, initial, precursor, moldering, exceeders, before time, anterior, mouldered, preliminary, transitive, diesinker, diemaker, formative, old, the other.