The only türkçesi The only nedir

The only ile ilgili cümleler

English: Ability is the only factor considered in promoting employees.
Turkish: Yetenek çalışanları teşvik etmede düşünülen tek faktördür.

English: Ali and I seem to be the only people here.
Turkish: Ali ve ben buradaki tek insanlar gibi görünüyoruz.

English: Ali and Mary are the only survivors.
Turkish: Ali ve Mary tek hayatta kalanlar.

English: A sharp tongue is the only edged tool that grows keener with constant use.
Turkish: Keskin bir dil sürekli kullanımla keskinleşen tek kenarlı bir araçtır.

English: Ali and Mary were the only ones that were left.
Turkish: Ali ve Mary terk edilen tek kişilerdi.

The only ingilizcede ne demek, The only nerede nasıl kullanılır?

The : Belgili tanımlık. Belli bir objeyi veya kişiyi veya yeri nitelemek için kullanılır. Belirli veya spesifik bir kimse veya şeyi ifade etmek veya tanımlamak için kullanılan betimleyici (gramer). Belirli durumlarda isimden önce kullanılır.

Only : Yalnızca. Biricik. Yegane. Ancak. Ne var ki. Sırf. Mücerret. Bir. Eşsiz. Tek.

The only child : Dikme.

The only one : Tek olan.

The only way : Tek çözüm yöntemi. Tek yol. Tek çıkar yol. Tek çözüm yolu.

The 2004 tsunami : Bir depremin tetiklediği ve iki kıtada 8 ülkede (tayland, hindistan, endonezya, malezya, maldivler, seylan, somali ve sri lanka) yaklaşık 225. 2004 tsumanisi. 26 aralık 2004'teki büyük tsunami. 000 insanın ölümüne yol açan 26 aralık 2004'te meydana gelen yıkıcı tsunami.

 

The 1967 borders : 1967 sınırları. Bağımsızlık savaşı sonrasında ateşkes anlaşmalarında oluşturulan sınırlar (israil tarihi). Yeşil hat.

İngilizce The only Türkçe anlamı, The only eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak The only ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Nothing but : Bir tek. -den başka bir şey. Yalnız. Hariç hiçbir şey.

Hardly more than : -den daha fazla değil. Bütünüyle. - den güç bela daha fazla. Her şey hesaba katılırsa.

Only god knows : Sorunun veya gizemin cevabını sadece allah biliyor. Hiç kimse bilmiyor. Bu bir muamma. Allah bilir.

Demurest : Uslu. Ölçülü. Vakur. Çekingen. Ciddi. Sözde mahcup. Mütevazı.

But : Gel gör ki. Meğerse. Oysa. İtiraz. Hiç olmazsa. Hariç. Da. Ancak. Ama.

Matchless : Eşi ve benzeri olmayan. Alternatifsiz. Emsali kalmamış. Rakipsiz. Eşi benzeri olmayan. Emsalsiz. Benzersiz.

One : Birisi. Bir (sayı olarak). Bir tane. İnsan. Kimse. Bir sayısı. Aynı. Biri.

Another : Bambaşka. Öbür. Başka birisi. Farklı. Bir başkası. Sair. Ayrı. İkinci bir. Başka. Öbürü.

Sole : Ayakkabıya taban koymak. Özgün. Pençe vurmak. Ayakların yere değen alt yüzü. Pençe. Ayakkabıya pençe vurmak. Taban. Bekar. Dilbalığı.

Academic : Bilimsel. Üniversite öğretim görevlisi. Resmi. Soyut. Kitabi. Akademik. Öğretim görevlisi. Kuramsal. Teorik.

The only synonyms : exclusively, demure, only, purest, individual, individuated, calmer, dignified, none but, decorous, single, justing, dearie, alone, deary, lone, sheerer, identical, a1, mateless, calmest, any, odder, nothing more or less than, inimitable, fellows, earnest, simply, just, clannishly, grander, one and only, odd.