Uç nedir, Uç ne demek

  • Genellikle uzun bir nesnenin incelerek biten son ve sivri noktası.
  • Dış kenar, periferi.
  • Bir şeyin kenarı
  • Kurşun kalemlerde yazmayı sağlayan kömürden yapılmış olan madde.
  • Bir şeye gereğinden çok fazla bağlanan, önem veren, ekstrem.
  • Bir şeyin başı, tepesi.
  • Türk devletlerinde genellikle sınır boylarındaki eyalet ve sancak.
  • Bir uzaklığın son noktası.
  • Bir şeyin baş veya son noktası.

"Uç" ile ilgili cümle örnekleri

  • "Bu resmin iki gözü bir makasın ucu ile oyulmuştu." - A. Gündüz
  • "İstikbal, bu yolun ucundan bir güneş gibi doğuyor." - F. R. Atay
  • "Kırk kişilik bir masanın bir ucunda, üç kişiyiz." - R. H. Karay

Yerel Türkçe anlamı:

Üç

Sonuç: Ucunda ölüm yok ya!

Amaç

Avuç.

Sınır.

Issız, uzak yer.

Kıyı.

Bilişim alanındaki terim anlamı:

Bir veri iletişim ortamında veri giriş-çıkışını sağlayan donanım birimi ya da donanım birimleri topluluğu.

Orta Öğretim alanındaki anlamı:

son (matematik)

Sinema ve Televizyon dünyasındaki anlamı:

Önde bir cismin ya da bir kişinin yalnız bir parçasının göründüğü çekim.

[Bakınız: uzak çekim]

Açı - karşı açı yapılırken kişilerden birinin ya da her birinin omzundan sırayla öbürünün görünmesi.

Akımın bir aygıta giriş ve çıkış noktası.

Bir elektrik bağlantısının yapıldığı nokta.

 

Tarih'teki anlamı:

Türk devletlerinde genel olarak sınır ya da sınır boylarındaki eyalet ve sancaklara verilen ad.

Zanaat Ticaret alanındaki sözlük anlamı:

Budaklarından temizlenmiş kesik ağaç (Yenikent *Aksaray -Isparta)

Diğer sözlük anlamları:

Hudut, serhat, sınır.

Sebep, vesile.

Son, nihayet, netice.

Kenar.

Uç isminin anlamı, Uç ne demek:

Erkek ismi olarak; Son, nihayet. Kıyı, kenar. Sınır, hudut. Neden, sebep.

İngilizce'de Uç ne demek? Uç ingilizcesi nedir?:

terminal, reverse shot, over-the-shoulder, march

Fransızca'da Uç ne demek?:

extrémité, pointe, sommité, acmé, apex

Osmanlıca Uç ne demek? Uç Osmanlıca'da ne anlama gelir?:

müntehâ, kutup

Uç hakkında bilgiler

[Bakınız: uç beyliği]

Uç tanımı, anlamı:

Uç vermek : Çıban baş vermek. gelişme, büyüme başlangıcı göstermek. bitki bitmek, sürmek. ortaya çıkmak.

Ucu bucağı yok : Başı sonu olmayan, sınırsız, sonsuz.

Ucu bucağı olmamak : Başı sonu olmamak.

Ucu dokunmak : Birine olumsuz etkisi veya zararı gelmek.

Ucu ortası belli olmamak : İş neresinden başlanacağı kestirilemez durumda olmak.

Ucunda bulunmak : Kötü bir şeye sebep olmak.

Ucundan tutmak : Bir şeyle meşgul olmak, katkı sağlamak, yardımcı olmak. bir işi yeterince ilgilenmeden, önemsemeden yapmak.

Ucunu bulmak : Sona erdirmek, kolayını bulmak.

Ucunu kaçırmak : İş kötüye girmek, çıkmaza girmek.

Uç beyi : Uçların sivil ve askerî yönetiminden sorumlu olan görevli.

Uçkurutan : Turunçgillerden, özellikle limonlarda gelişerek dal uçlarının kurumasına yol açan ve birkaç yıl içinde ağacın ölmesine sebep olan bir tür mantar.

Uç uca : Bir şeyin son noktasıyla, ikinci bir şeyin baş noktasını birbirine ekleyerek.

 

Uçtan uca : Bir baştan bir başa.

Ucu açık : Sonucu belli olmayan.

Ucu kapalı : Sonucu belli olan, seçenekleri bulunmayan.

Ucu ucuna : Ancak, en son kertede.

Artı uç : Elektrikli çözümlemede, sıvıya batırılıp akımın geçmesini sağlayan iletken uçlardan artı yüklü olanı, anot.

Aşırı uç : Politika alanında sağ veya sol görüşlerin en ateşli ve yıkıcı kanadı.

Eksi uç : Elektrikle yapılmış olan ayrıştırmada sıvıya batırılıp akımın geçmesini sağlayan metal uçlardan eksi yüklü olanı, katot. Elektrikle yapılmış olan temizleme, parlatma vb. işlemlerde yer alan eksi yüklü elektrot.

İleri uç : Futbolda ileri hat, forvet.

Orta uç : Orta bölgenin en ilerisi.

Ayakucu : Yeryüzünde bir noktada çekülün gösterdiği doğrultunun Dünya merkezine doğru olan yönü.

Ayak ucu : Ayak parmak uçlarının oluşturduğu dar dayanak yüzeyi. Yatılan bir yerin ayak uzatılan yeri.

Baş ucu : Yatılan bir yerin baş konulan yönü veya yakını.

Cirit ucu : Cirit sopasının ucundaki demir, temren.

İpucu : İnsanı aradığı gerçeğe ulaştırabilecek iz, emare.

Bir : Beraber. Aynı, benzer. Bu sayı kadar olan. Sadece. Ancak, yalnız. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı). Eş, aynı, bir boyda. Sayıların ilki. Ortaklaşa olan, birleşik, müşterek. Tek. Bu sayıyı gösteren 1 ve I rakamlarının adı. Değer, önem bakımlarından birbirinden farksız, birbirine eşit, birbirine benzer. Bir kez.

Dış : Somut kavramlarda iki veya ikiden çok şeyde merkeze daha uzak olan. Bir kimsenin görünüşü, durum ve davranışları. Bir konunun kapsamına girmeyen şey. Görülen, içte bulunmayan yüzey. Herhangi bir cisim veya alanın sınırları içinde bulunmayan yer, hariç, iç karşıtı. Bazı top oyunlarında karşı takım oyuncularının vuruşuyla topun kalenin bulunduğu taraftan dışarı çıkması, aut. Açık havada geçen sahneleri içine alan çekim. Bireyin ötesinde bir varlığı olan. Yabancı ülkelerle ilgili.

Kenar : Pervaz, çizgi, antika, baskı vb. çevre süsleri. Merkezden uzak olan, kuytu, ıssız, sapa, tenha yer. Yan. Bir şeyi çevreleyen çizgi. Bir biçimi sınırlayan çizgilerden her biri. Bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı veya yakını, kıyı, yaka.

Son : Uç, sınır. Şimdiki zamana en yakın zamandan beri olan veya bu zamanda yapılmış, olmuş olan, ilk karşıtı. Döl eşi. Olanca. Ölüm. Artık ondan ötesi veya başkası olmayan. Bir şeyin en arkadan gelen bölümü, bitimi, nihayet, akıbet. En arkada bulunan.

Başı : Resim klişesi, dökme harf, taş kalıp kullanarak makine yardımı ile kâğıt, bez vb.ne yazı, resim, çıkarma işi, tab, edisyon.

Uç beği : Hudut kumandanı.

Uç değer dağılımı : (Kuramsal istatistik) Aynı dağılımı gösteren bağımsız olasılıksal değişkenlerin oluşturduğu dizilerde en küçük ve en büyük değerlerin dağılımı.

Uç değerler : Bir değerler kümesindeki en büyük ve en küçük değerler. Bir örnekteki ölçümler arasındaki bir gözlemin göze çarpan bir biçimde diğer gözlemlerden sapması.

Uç değiştirme : Bir alıcı ya da film yayın aygıtından gelen televizyon iminin olağan elektriksel ucunun değiştirilerek, almaç görüntülüğünde negatif bir görüntü sağlayan elektronik televizyon hilesi. (Ayrıca, bundan yararlanarak, negatif bir film, film yayın aygıtında uç değiştirmeyle oynatılırsa, pozitif eşleme gerek kalmaksızın, pozitif görüntü verir).

Uç doldurma : Yapışkan uçlu bir DNA'nın tek ipliğinin enzim aracılığı ile sentezlenerek küt uçlu bir DNA hâline çevrilmesi.

Uç düzeltmeler : Uç değerlerde yapılan düzeltmeler.

Uç işaretleme : Radyoaktif ya da radyoaktif olmayan bir kimyasal grubun bir polimerin ucuna bağlanması. Özellikle DNA ipliğinin 5' ya da 3' ucuna radyoaktif olarak işaretlenmiş bir maddenin bağlanması.

Uç kaplama : Bir döner fıçıdaki özel çözelti, çelik ya da cam katıyuvarlar içinde, bir toz metali, bir metal yüzey üzerine kaplama işlemi.

Uç kemer : Plantar veya palmar damarların, parmağın uç kısmında ve phalanx distalis'in bir kanalında birleşmesi sonucu oluşan kemer, arkus terminalis.

Uç kıvrım : Yerteknesinde, ön bölgeye yakın olarak oluşmuş kıvrımlar.

Diğer dillerde Uç anlamı nedir?

İngilizce'de Uç ne demek? : [UC] adj. peak, terminal

n. tip, point, extremity, end, the extreme, apex, bit, cusp, pole, tab, tail, terminal, toe, top

v. fly, wing, evaporate, fade, barrel, flush, freak out, sail, soar

Almanca'da Uç : n. Ende, Kuppe

Rusça'da Uç : n. острие (N), наконечник (M), конец (M), кончик (M), носок (M), край (M), граница (F), краешек (M), язычок (M), грань (F), шлейф (M), дозор (M), головка (F)