Vergi nedir, Vergi ne demek
- Kamu hizmetlerine harcanmak için hükûmetin, yerel yönetimlerin yasalara göre doğrudan doğruya veya bazı malların fiyatlarının üstüne koyarak dolaylı yoldan herkesten topladığı para.
- Bir kimsenin doğuştan sahip olduğu iyi nitelik
"Vergi" ile ilgili cümleler
- "Önce vergiyi kolay tahsil etmenin vesilesini hazırlasınlar." - B. Felek
İktisat alanındaki kelime anlamı:
Kamu giderlerini karşılamak amacıyla devletin veya devletin yetkilendirdiği diğer kamu tüzel kişilerinin, hukuki zorunluluk altında, yasayla belirtilen kurallara göre ve karşılıksız olarak gerçek ve tüzel kişilerin gelir ve malları üzerinden nakdi ya da aynî olarak aldıkları pay.
Sinema ve Televizyon dünyasındaki anlamı:
Çeşitli ülkelerde, almaç iyelerinden belirli sürelerde vergi biçiminde alınan para. (Türkiye'de, almacın bulunduğu yerin nüfusuna ve almacın kullanılma amacına göre "Televizyon yıllık ruhsat ücreti" adı altında, değişen bir para alınır).
Diğer sözlük anlamları:
[Bakınız: virgü]
Vergi isminin anlamı, Vergi ne demek:
Erkek ismi olarak; Bir kimsenin doğuştan sahip olduğu iyi nitelik.
Bilimsel terim anlamı:
Devlete ilişkin genel giderleri karşılama amacı ile yükümlülerinden çeşitli adlarla alınan para.
İngilizce'de Vergi ne demek? Vergi ingilizcesi nedir?:
tax, taxation, television licence fee
Vergi hakkında bilgiler
Vergi, ekonomik birimlerden siyasi cebir altında ve karşılıksız devlete kaynak (para) olarak aktarılmasıdır. Kamu hizmeti yapmak durumunda olan devlet, bunu yaparken mal ve hizmet üretiminde bulunur. Gerekli üretim faktörlerini sağlarken kamu fonlarını kullanır. Bu fonlar içerisinde vergi gelirlerinin oranı yüksektir. Sanayileşmiş toplumlarda %100'e ulaşmaktadır. Devlet, belirtilen temel amaç dışında kamu faaliyetlerine paralel diğer bazı fonksiyonları da vergilere yükleyebilir. Bu arada gelir dağılımının kontrolü, piyasada fiyat istikrarının sağlanması gibi fonksiyonlar da kısmen vergiye yüklenebilir.
Tanımdan da anlaşılacağı üzere, verginin niteliğinden ayrılamayan aynı zamanda, onu devletin diğer gelir türlerinden ayıran iki unsur vardır. Bunlardan birincisi verginin cebri (zorunlu) bir ödeme olması, diğeri karşılıksız bulunmasıdır.
Vergi siyasi cebir altında tahsil edilmekte, yani kanunla konulmakta ve kanuna uyulması müeyyidelere (yaptırımlara) bağlanmış bulunmaktadır. Gerçekten devlet, bu kanunlara dayanarak vergi yükümlülüğünü tek taraflı olarak koymaktadır. Ekonomik birimin mükellef olarak vergileme faaliyetine katılması, devlete yardım, devletin işini kolaylaştırma anlamındadır; yoksa vergileme faaliyetinde "yetki paylaşma" anlamında değildir. Zaten bu faaliyete katılmanın şeklini de maliyetini de kanun düzenlemiş ve onu mükellef için yapılması zorunlu bir görev şekline sokmuştur. Verginin siyasi cebir altında alınması, mükellef bakımından ödenmesinin hukuken zorunlu olması nedeniyle, ödenmemesi halinde devlet zorla tahsil ya da cezalandırma yoluna gidebilir. Bu yüzden mükellefler vergiyi kendiliklerinden ödemekle zor yoluyla tahsilden ve ceza kovuşturmasından kendilerini korumuş olurlar.
Verginin zora dayalı olarak alındığına bir örnek verecek olursak. Venediklilerde peruk takma döneminde bireyler peruk taktıklarında kendilerini soylular sınıfında sayarlardı. Bu nedenle peruk giymek isteyen bireyler o dönem için devlete Peruk Vergisi adı altında ödeme yapmak zorundalardı.
Vergi ile ilgili Cümleler
- Vergi ajanı indirime izin verdi.
- Bu, vergi mükelleflerinin para kaybıdır.
- Ali bir vergi danışmanı.
- Ben vergilerimi ödedim.
- Yeni vergi hakkında herkes şikayet ediyor.
- Ali bir vergi müfettişidir.
- Vergi artışları hayatlarımızı önemli ölçüde etkiledi.
- Vergi hariç geceliği 1,000 dolara mal olur.
- Vergi kaçakçılığı suçundan tutuklandı.
- Biletler vergiden düşülür.
- Vergi dairesinde bir arkadaşım var.
- Vergi fiyata dahildir.
- Vergi beyannamesinin ne zamana kadar vergi dairesinde olması lazım?
- İthal otomobillere özel bir vergi koyuldu.
Vergi tanımı, anlamı:
Kamu : Hep, bütün. Halk hizmeti gören devlet organlarının tümü. Bir ülkedeki halkın bütünü, halk, amme.
Hizmet : Görev, iş. Bakım, özen, ihtimam. Birinin işini görme veya birine yarayan bir işi yapma.
Fiyat : Bir değer ile para birimi arasındaki ilişki. Alım veya satımda bir şeyin para karşılığındaki değeri, eder, paha. Bir mal veya iş gücü için uygun görülen para karşılığı.
Vergi kaçırmak : Bildirimde bulunmamak veya eksik bildirim sonucu ödemesi gereken vergiyi ödememek.
Vergiye bağlamak : Bir kimse veya şeyden vergi almak. bir yerden, bir kimseden yasal olmayan yollardan para almak, haraç almak.
Vergi beyannamesi : Vergi mükellefinin bir vergi döneminde sağladığı kazancı bildirir belge.
Vergi dairesi : Vergi mükelleflerini tespit eden, beyannameleri denetleyen ve vergiyi toplayan resmî daire.
Vergi dilimi : Vergisi alınacak kazançların oranlarını belirlemek üzere hangi gelir toplamının hangi oranda vergilendirileceğini gösteren dilimlerden her biri.
Vergi iadesi : Memurların, işçilerin ve emeklilerin belirli süreler sonunda kurumlarına sundukları fiş ve makbuzlar üzerinden kendilerine geri verilen bir miktar para. Mükellefin yaptığı ihracattan geri alınan vergi indirimi.
Vergi kaçağı : Bildirimde bulunmama veya eksik bildirim sonucu ortaya çıkan vergi geliri kaybı.
Vergi kaçakçısı : Vergi kaçıran kimse.
Vergi matrahı : Bir vergi döneminde verginin alınacağı meblağ.
Vergi muafiyeti : Vergi verme dışında bırakılma.
Vergi mükellefi : Vergi yükümlüsü.
Vergi oranı : Alınacak verginin yüzde olarak niceliğini gösteren sayı.
Vergi rekortmeni : Bir yılın sonunda en çok vergi veren kimse.
Vergi yükümlüsü : Vergi vermek zorunda olan gerçek veya tüzel kişi, vergi mükellefi.
Dolaylı vergi : Yükümlüsü önceden bilinmeyen, malı satın alanı yükümlendiren, tüketiciden alınan vergi.
Dolaysız vergi : Yükümlüsü önceden bilinenden doğrudan doğruya alınan vergi.
Müterakki vergi : Matrah arttıkça oranı yükselen vergi.
Nakdi vergi : Mal veya hizmet yerine para olarak ödenen vergi.
Vasıtalı vergi : Vergi yükü, vergiyi verenden başka biri aracılığıyla oluşan vergi.
Vasıtasız vergi : Vergi mükellefi önceden bilinen vergi.
Allah vergisi : Tanrı vergisi.
Çevre temizlik vergisi : Belediyenin mücavir alan sınırları içinde bulunan ve katı atık toplama hizmetinden yararlanan konut ve iş yeri sahiplerinden alınan vergi, çöp vergisi.
Çöp vergisi : Çevre temizlik vergisi.
Damga vergisi : Kişiler veya kuruluşlar arası hukuki işlemlerin geçerliliğini belgeleyen kâğıtlardan alınan vergi.
Emlak vergisi : Her yıl belediyelere ödenen ev, dükkân, arsa vb. mülklerin vergisi.
Gelir vergisi : Kişilerin gelirlerinden, bir oran ölçüsünde devlete ödedikleri dolaysız vergi.
Katma değer vergisi : Satın alınan mal ve yiyecekten alınan peşin vergi.
Sayım vergisi : Her yıl tespit edilen hayvan sayısı üzerinden alınan vergi, ağnam.
Tanrı vergisi : Sonradan elde edilmeyip yaratılıştan var olan nitelik, yetenek veya özellik, Allah vergisi.
Veraset ve intikal vergisi : Ölenin vârislerine kalan mal ve paradan alınan vergi.
Vergi kaçakçılığı : Vergi kaçırma işi.
Vergici : Tahsildar.
Vergicilik : Tahsildarlık.
Vergileme : Vergilemek işi.
Vergilemek : Vergi koymak.
Vergilendirilme : Vergilendirilmek işi.
Vergilendirilmek : Vergilendirme işi yapılmak.
Vergilendirme : Vergilendirmek işi.
Vergilendirmek : Bir kimseyi veya bir şeyi vergiye bağlamak.
Vergili : Vergisi olan, vergi ödenen. Hayırsever. Verimli.
Vergisiz : Vergisi olmayan, vergi ödenmeyen.
Baba vergisi görümlük koca vergisi doyumluk : "bir babanın kızı için harcadığı para, hazırladığı çeyiz göstermelik olmaktan ileri gidemez, kızın yaşam boyu süren giderlerini kocası üzerine almıştır" anlamında kullanılan bir söz.
El vergisi gönül sevgisi : "bize bir şey verene, armağan edene karşı gönlümüzde sevgi uyanır" anlamında kullanılan bir söz.
Harcanmak : Harcama işi yapılmak, harcama işine konu olmak.
Yerel : Sınırlı bir yerle ilgili olan, lokal. Gözlem yerine veya gözlemcinin bulunduğu yere göre tanımlanan. Yöresel.
Yönetim : Dümen. Yönetme işi, çekip çevirme, idare.
Yasal : Yasanın, dinin ve kamu vicdanının doğru bulduğu, yasalara uygun, kanuni, meşru, legal.
Üstün : Arap harfli metinlerde bir ünsüzün a, e seslerinden biriyle okunacağını gösteren işaret, fetha. Birine veya bir şeye göre nitelik bakımından daha yüksek, daha elverişli olan, faik. Benzerlerine göre daha yüksek bir düzeyde olan, onları geride bırakan.
Dolaylı : Doğrudan doğruya olmayan, dolayısıyla olan, vasıtalı, bilvasıta, endirekt.
Herkes : İnsanların bütünü, cümle âlem.
Ekonomik : En az çabayla en çok verim alınan, kazançlı. Ekonomi ile ilgili olan, iktisadi. Az masraflı, hesaplı, iktisadi. Kolay kullanılabilen.
Vergi adaleti : Vergi yükünün mükellefler arasında dengeli ya da haklı sayılan bir biçimde dağıtılması ilkesi.
Vergi ahlakı : Mükelleflerin vergilerini yasaya uygun ölçü ve zamanda ödemeleri konusundaki olumlu tutum, davranış, inanç ve değer yargıları.
Vergi algı : Vergi
Vergi artırımı : Gümrük vergisi oranının, yürürlüktekinden daha yukarı bir düzeye çıkarılması.
Vergi aşaması : Ölçü bildirmeliklerinde, malların bağımlı bulunduğu gümrük vergisinin düzeyi.
Vergi bağışıklığı : Vergiye tabi olan bir iktisadi etkinlik ya da gelirin kısmen veya tamamen vergi dışı bırakılması.
Vergi baskısı : Her bir üretim faktörünün toplam vergi gelirleri içindeki payının faktörün milli gelir içindeki payına bölünmesiyle bulunan oran. Bu oran bire eşit olduğunda söz konusu faktör için verginin adil olduğunu, birden büyük olduğunda söz konusu faktör sahiplerinin aleyhine, birden küçük olduğunda ise lehine olduğunu göstermektedir.
Vergi benzeri gelirler : Vergi benzeri yükümlülükler dolayısıyla kamu niteliğindeki meslek kuruluşları ile sosyal güvenlik kuruluşları tarafından elde edilen, ancak devlet bütçesine gelir olarak kaydedilmeyen kamu gelirleri.
Vergi benzeri yükümlülükler : Gerçek ve tüzel kişilerin yasal olarak kamu niteliğindeki meslek kuruluşları ile sosyal güvenlik kuruluşlarına yapmak zorunda oldukları mesleki, iktisadi ve sosyal olmak üzere üç biçimde sınıflandırılan vergi benzeri ödemeler.
Vergi bildirim belgesi : Vergilemenin beyan yöntemiyle yapılması durumunda, mükellefler tarafından doldurulup vergi idaresine verilen ve mükellefe ilişkin bilgiler ile birlikte verginin hesaplanmasında kullanılan verginin konusu, matrahı ve miktarı gibi bilgilerin yer aldığı belge.
Diğer dillerde Vergi anlamı nedir?
İngilizce'de Vergi ne demek? : n. assessment, duty, excise, gabelle, imposition, impost, Scot, tax, dues
Fransızca'da Vergi : impôt [le], contribution [la], taxe [la], droit [le], imposition [la], tribut [le]
Almanca'da Vergi : n. Abgabe, Auflage, Impost, Steuer, Umlage
Rusça'da Vergi : n. налог (M), сбор (M), пошлина (F), оклад (M), способность (F), пожертвование (N)
adj. налоговый
Bu kısımda Vergi nedir? Vergi ne demek? gibi ya da benzeri soruları üye olmadan pratik bir biçimde hemen sorabilir, daha sonra kısaca Vergi tanımı, açılımı, kelime anlamı hakkında ansiklopedik bilgi verebilir veya dilerseniz Vergi hakkında sözler yazılar ile ingilizce veya almanca sözlük anlamı paylaşabilir, diğer web sitelerinden de birçok kaynaklar sunabilirsiniz. Spam veya çok kısa yazılan mesajlar yayınlanmayacaktır.