Veri nedir, Veri ne demek

  • Bir araştırmanın, bir tartışmanın, bir muhakemenin temeli olan ana öge, muta, done.
  • Bilgi, data.
  • Olgu, kavram veya komutların, iletişim, yorum ve işlem için elverişli biçimli gösterimi.
  • Bir problemde bilinen, belirtilmiş anlatımlardan bilinmeyeni bulmaya yarayan şey.
  • Gözlem ve deneye dayalı araştırmanın sonuçları.
  • Bir sanat eserine veya bir edebî esere temel olan ana ilkeler

"Veri" ile ilgili cümle örnekleri

  • "Bir romanın verileri."
  • "Eldeki tüm veriler, sızmadan önce gene dayanamayıp onu aradığımı gösteriyor." - E. Şafak
  • "İstatistik veriler."

Yerel Türkçe anlamı:

Durmaksızın

Bilişim alanındaki terim anlamı:

Olgu, kavram ya da komutların, iletişim, yorum ve işlem için elverişli biçimsel ve uzlaşımsal bir gösterimi. Elverişlilik, kişiler ya da özdevimli makinelerle iletişim, yorum ya da işleme uygunluk biçiminde düşünülür, bk. bilgi.

Eğitim alanındaki sözlük anlamı:

Sonuç çıkarmak, çıkarsama yapmak, ya da bir incelemeyi sürdürmek için gerekli olaylara, ilişkilere ve sayısal ham bilgilere verilen ad.

Bir araştırmada sorunun çözümünü sağlamak amacıyla derlenen bilgiler.

Fiziksel Kimya alanındaki anlamı:

Deneysel ölçme sonucu bulunan nicelik ya da sayı.

Bir fizik terimi olarak tanımı:

Deneysel ölçümler ya da sayımlar sonucu elde edilen sayılar kümesi.

 

Kimya'daki anlamı:

Deneyle bulunmuş veya bilinen bilgiler.

Matematik terimi olarak kelime anlamı:

Bilgisayar için işlenebilir duruma getirilmiş sayısal ya da sayısal olmayan bilgi.

Çözüme ulaşmak için işlenebilir duruma getirilmiş bilgi.

Veterinerlik alanındaki anlamları:

Bilimsel sonuçlara varabilmek için gerekli olan deneyler veya gözlemlerden elde edilen nicel veya nitel değerler.

Bilimsel terim anlamı:

Deneyler ya da gözlemler sonunda elde edilen nicel ya da nitel değerler,

Nesne, olay ve süreçlerin bilimsel araştırılmasında nicel sonuçlara, yasalara ulaşabilmek için sağlanması gereken ön bilgi ve ölçüm.

bilişim: Olgu, kavram ya da komutların, iletişim, yorum ve işlem için elverişli, biçimsel ve uzlaşımsal gösterimi.

Bir gözlem yordamı ya da ölçme aracıyla elde edilmiş ve çeşitli düzeylerde işlenerek çözümlenmiş bilgi gereci.

İngilizce'de Veri ne demek? Veri ingilizcesi nedir?:

data, datum

Veri kısaca anlamı, tanımı:

Data : Aslında kendileri ekonomik olmayan ancak ekonomi dünyasını dışarıdan kuşatan veya çerçeveleyen, nüfus, teknik bilgi, hukuk düzeni ve yönetim biçimi ögelerinden her biri. Veri.

Veri bankası : Belli bir konudaki verilerin derlenip biriktirilmesini ve ilgililer tarafından kolay bir biçimde erişilmesini sağlayan bilgi ortamı.

Veri dosyası : Verilerin sistemli bir biçimde toplandığı belgeler bütünü.

Veri işlem : Bilgi işlem.

Veri ortamı : Verilerin bir araya getirildiği yer veya durum.

Veri tabanı : Bilgisayar kullanımında çözüme erişmek için işlenebilir duruma getirilmiş bilgi ortamı.

 

Veri toplama : Verileri bir araya getirme.

Özveri : Bir amaç uğruna veya gerçekleştirilmesi istenen herhangi bir şey için kendi çıkarlarından vazgeçme, fedakârlık.

Verici : Çıkar gözetmeksizin her türlü yardımı yapan, esirgemeyen kimse. Elektromanyetik dalgalar yardımıyla işaret, ses ve görüntü iletmeye yarayan cihazların genel adı. Başkasına aktarılmak üzere kan, doku veya organ veren kimse, donör. Veren, verme yanlısı olan kimse.

Vericilik : Verici olma durumu.

Verile emri : Devlet dairelerinde, ödemenin yapılabilmesi için yetkilinin verdiği izin yazısı, ita emri.

Veriliş : Verilme işi.

Verilme : Verilmek işi.

Verilmek : Verme işine konu olmak.

Verilmiş sadakası olmak : Büyük bir tehlike veya kaza atlatıldığında söylenen bir söz.

Verim : Ortaya çıkan, istenilen, beklenilen sonuç, semere. Çalıştırılan, işletilen, bakılan bir şeyin verdiği sonuç veya bu sonucun niceliği, mahsul, randıman. Elde edilen ürün, hizmet vb.yle onu elde etmek için harcanan iş arasındaki oran.

Verim düşürmek : Verimli olmaya engel olmak.

Verimli : Çok yazan, velut. Verimi iyi ve bol olan, bitek, randımanlı, mahsuldar, mümbit, müsmir, verimkâr. Kendisinden beklenen sonucu veren, semereli.

Verimlilik : Verimli olma durumu, verimkârlık, mümbitlik. Yatırılmış sermayenin, bir kuruluşun veya bir yatırımın gelir sağlayabilme olanağı, rantabilite.

Verimsiz : Verimi olmayan veya az olan, yetersiz.

Verimsizleşme : Verimsizleşmek durumu.

Verimsizleşmek : Verimsiz duruma gelmek.

Verimsizlik : Verimsiz olma durumu.

Verip veriştirmek : Ağzına geleni söylemek.

Veriş : Verme işi.

Veriştirme : Veriştirmek işi.

Veriştirmek : İyice çıkışmak, ağzına geleni söylemek. Çok fazla söylemek.

Verit : Toplardamar.

Ağzına bir zeytin verir altına tulum tutar : "yaptığı küçük iyiliklere karşılık büyük çıkar bekler" anlamında kullanılan bir söz.

Ağzına verilmesini beklemek : Çalışmayıp işlerinin başkaları tarafından yapılmasını beklemek.

Arpa verilmeyen at kamçı zoruyla yürümez : "bir kişinin verimli olarak iş görmesi, onun geçiminin sağlanmasına bağlıdır" anlamında kullanılan bir söz.

Buğday başak verince orak pahaya çıkar : "gereksinim duyulan şey değer kazanır" anlamında kullanılan bir söz.

Derdi veren devasını da verir : "her sıkıntının, üzüntünün bir çaresi vardır" anlamında kullanılan bir söz.

Ecel aman verirse : "ömür yeterse, ölmezsem" anlamında kullanılan bir söz.

Hile ile iş gören mihnet ile can verir : "işlerine hile karıştırıp başkalarını aldatan kişi son nefesini azap içinde verir" anlamında kullanılan bir söz.

İyi nasihat verilir iyi ad verilmez : "bir kimse başkalarına iyi öğüt verebilir ama ün veremez, kişi ünü ancak kendisi kazanabilir" anlamında kullanılan bir söz.

Kadı anlatışa göre fetva verir : "haksız kişi, olayı kendisini haklı gibi göstererek anlatırsa dinleyen ona hak verir" anlamında kullanılan bir söz.

Kavgada kılıç ödünç verilmez : "kişi, savunma silahını başkasına verip kendisini savunamayacak ve yenilgiye uğrayacak duruma düşmemelidir" anlamında kullanılan bir söz.

Ser verip sır vermemek : Ağzı sıkı olmak.

Televizyon verici istasyonu : Televizyon yayını yapmak üzere donatılmış her türlü hareketli veya sabit tesis.

Yem verimi : Belirli genişlikteki bir alanın, belirli bir süre içerisinde ürettiği yeşil ot, doğal veya yapay biçimde kurutulmuş kuru ot veya kuru madde miktarı.

Yüz verince astar istemek : Kendisine gösterilen küçük bir ilgiden şımararak geniş yetki elde etmeye, daha çok yarar sağlamaya çalışmak.

Araştırman : Araştırmacı.

Tartışma : Bir sorun üzerine sözle veya yazılı olarak karşılıklı, bazen de sertçe savunma. Birbirine karşıt düşünceleri karşılıklı savunma. Karşılıklı ağır sözler söyleyerek yapılmış olan çekişme, atışma, ağız dalaşı, dil dalaşı, dil kavgası, ağız kavgası, münakaşa.

Muhakeme : Bir sorunu çözmek için çıkar yol arama. Usa vurma. Yargılama.

Temel : Bu bölümleri yapmak için kazılan çukur. En önemli, belli başlı, ana, taban, esas, asıl, baz. Bir yapının toprak altında kalan ve yapıya dayanak olan duvar, taban vb. bölümlerinin tümü. Bir şeyin gelişimi için gereken ilk ögeler.

Sanat : Bir duygu, tasarı, güzellik vb.nin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılık. Bir şey yapmada gösterilen ustalık. Belli bir uygarlığın veya topluluğun anlayış ve zevk ölçülerine uygun olarak yaratılmış anlatım. Zanaat. Bir meslekte uyulması gereken kuralların tümü.

Eser : Emek sonucu ortaya konan ürün, yapıt. Yayın, kitap, yapıt. İz, işaret, im. Soyut kavramlarda belirti.

İlkel : Sanatta yalın bir nitelik gösteren, yapmacıksız olan, primitif. Zaman bakımından en eski olan, iptidai, primitif. Eğitimsiz, kültürsüz, görgüsüz. Basit, karmaşık olmayan. Özellikle XIV-XV. yüzyıllarda İtalyan ressamlarına, Orta Çağ sonlarında Avrupa ressamlarına verilen ad. İlk durumunda kalmış olan, gelişmesinin başında bulunan, iptidai, primitif.

Bilgi : Bilim. Öğrenme, araştırma veya gözlem yolu ile elde edilen gerçek, malumat, vukuf. Kurallardan yararlanarak kişinin veriye yönelttiği anlam. İnsan zekâsının çalışması sonucu ortaya çıkan düşünce ürünü, malumat, vukuf. İnsan aklının erebileceği olgu, gerçek ve ilkelerin bütünü, bili, malumat. Genel olarak ve ilk sezi durumunda zihnin kavradığı temel düşünceler.

Veri adı : Bir kaynak izlencede bir veri öğesini adlandırmak üzere kullanılan ve genellikle bir sözcükten oluşan gösterge.

Veri akış çizeneği : Bir sorun'un çözümünde verinin izlediği yolu gösteren ve işlemin başlıca evreleriyle birlikte, kullanılan değişik veri ortamlarını da tanımlayan bir akış çizeneği.

Veri çevirici : Verileri değiştirmeye yarayan aygıt.

Veri derleme : Belli bir ilgi alanında gözlem yordamlarıyla bilgi toplama işlemi.

Veri düğümü : Veriyi gösteren imlerin, uyarınca oluşturulduğu, gönderildiği, alındığı ve işlendiği kurallar ve uzlaşımlar kümesi.

Veri düzenleme : Veriyi, amaçlanan kullanım için elverişli biçimde, uygun veri saklama ortamları üzerinde örgütleme.

Veri gecikmesi : İktisat politikası oluşturanların ekonominin durumu hakkındaki verileri eşanlı olarak değil, belli bir zaman sonra elde etmeleri nedeniyle ortaya çıkan iç gecikme türü. krş. algılama gecikmesi, yasama gecikmesi, yürütme gecikmesi

Veri güvenliği : Bir veri tabanında ya da veri bankasında biriktirilen verilerin yanlış bilgiler içermesine karşı, veri girişini ve veri günleme olanaklarını denetim altında tutan önlemler bütünü.

Veri hazırlama işletmeni : Bir bilgi işlem merkezinde çevrimdışı veri giriş donanımını kullanarak veri giriş ve sağlama görevlerini yapan kişi. Bu görevi uğraş edinmiş kişi. Delgi işletmeni deyimi de kullanılmaktadır.

Veri iletişim : Bir bilgisayarla, uzakta, bir uç başındaki kullanıcı ya da başka bir bilgisayar arasındaki sayısal veri aliş-verişi.

Veri ile ilgili Cümleler

  • Veri doğruydu.
  • Veri tamamen işe yaramaz.
  • Veri yanlıştır.
  • Onlar için bir akşam yemeği veriyoruz.
  • Onun için bir akşam yemeği veriyoruz.
  • Ali onun teklifini düşünmek için bize zaman veriyor.
  • Onun onu bana ödünç verip vermeyeceği umurumda değil.
  • Ona bir akşam yemeği veriyoruz.
  • Dan'ı ne için mahkemeye veriyorsun?
  • Verilecek kararlarımız var.
  • Veri açığının üstesinden gelmek için, basit bir yöntem geliştirdim.
  • Ocak 2011 itibariyle, Jüpiter'in 50 tane adlandırılmış uydusu vardır. 13 tane daha keşfedildi ama resmi statü veya isim verilmemiştir.
  • Veri bir dersin ideal uzunluğunun 60 dakika yerine 30 olabileceğini öneriyor.
  • Veri henüz derlenmiş değil.

Diğer dillerde Veri anlamı nedir?

İngilizce'de Veri ne demek? : [vero] adj. true, real, truthful, veracious, veritable, actual

n. data, datum, throughput

Fransızca'da Veri : donnée [la]

Almanca'da Veri : Angabe; Daten

Rusça'da Veri : n. данные (PL)