Yük nedir, Yük ne demek

  • Araba, hayvan vb.nin taşıdığı şeylerin hepsi.
  • Birinin üzerine almak zorunda kaldığı ağır görev
  • Bir cismin yüzeyinde biriken elektrik miktarı.
  • Yüklük.
  • Yüz bin kuruşluk mal veya tutar.
  • Araba, hayvan vb.nin taşıyabildiği miktar.
  • Eşya.
  • Bir şeyin ağırlığı.
  • Doğacak bebek.
  • Tedirginlik veren şey, engel.

"Yük" ile ilgili cümle örnekleri

  • "Ben bu yükün altına giremem. Bu yüke herkes katlanamaz."
  • "Mademki öyledir, bir yük getirip satan herkes iki akçe versin." - T. Buğra
  • "Çölde yük götüren vasıta develer, insan taşıyan vasıta hecinlerdir." - F. R. Atay
  • "Bütün yükü bu bavul."
  • "Haydi şu yüke giriver!.." - S. F. Abasıyanık
  • "Bir araba yükü odun."

Yerel Türkçe anlamı:

Para ölçüsü olarak bin lira.

Yatak.

Beş kilelik ya da aşağı yukarı yüz kiloluk ürün.

Hayvan üstündeki iki küfe ağırlık.

Fiziksel Kimya alanındaki anlamı:

Çevresinde kıvıl alan yaratan, artı ya da eksi alabilen temel tanecik özelliği, niceliği.

Bir fizik terimi olarak tanımı:

Bir özdeğin ya da bir ortamın eksicik önelcik dengesinin bozulması ile oluşan elektriklik hali. 2— Bir elektrik çevriminin ya da bir işlergenin güç çıktısı.

Hukuki terim anlamı:

külfet.

İktisat alanındaki kelime anlamı:

Herhangi bir taşıma aracıyla taşınacak, taşınmakta olan veya taşınması bitmiş mal.

 

Kimya'daki anlamı:

1.Maddedeki elektrik miktarı, elektron eksikliği ya da fazlalığı. 2.Elektriğin maddeden ya da ortamdan geçen miktarı.

Nükleer Enerji alanındaki anlamı:

Reaktör kalbine konulan yeni yakıt unsurlarının tamamı.

Orta Öğretim alanındaki anlamı:

doldurma (fizik)

Tarih'teki anlamı:

Osmanlılarda 100.000 akçe tutarında para.

İpek için kullanılan bir ağırlık ölçeği.

Diğer sözlük anlamları:

Rahimdeki çocuk, cenin.

Bilimsel terim anlamı:

Deniz mal taşımalarında sözleşmesi gereğince ödenen taşıma ücreti.

Gemiye taşınmak üzere yüklenilen her çeşit mal.

Bir nesnenin üzerine binen ağırlık.

İşlem için fırın ya da yunağa bir kerede konan metalin ağırlığı.

Bir yoğunlaç ya da akımsaklar üzerinde toplanmış erke.

Ruhsal sağaltımla ya da toplumsal yardımla uğraşan uzmanların belirli bir zamanda üzerinde çalıştıkları kişilerin sayısı.

elektrik: Bir nesnenin yüzeyinde biriken elektrik niceliği.

fizik: Çevresinde elektrik alanı yaratan, artı ya da eksi alabilen temel tanecik özelliği, niceliği.

İngilizce'de Yük ne demek? Yük ingilizcesi nedir?:

load, charge, cargo, freight, charge; load

Fransızca'da Yük ne demek?:

faix

Osmanlıca Yük ne demek? Yük Osmanlıca'da ne anlama gelir?:

hamûle, hamule

Yük hakkında bilgiler

Yük, herhangi bir araç veya yük hayvanı ile, genellikle kazanç elde etmek amacıyla taşınan mal. Motorlu araçlar ile taşınan yükler için kargo kavramı da kullanılır. Gemiyle taşınan yüke ve bu yük karşılığında talep edilen ücrete navlun denir.

Yük ile ilgili Cümleler

  • Artık ebeveynlerime yük olmak istemiyorum.
  • Bir yük olmayı ne zaman durduracağım?
  • Bir yük olduğumu biliyorum; bunu tekrarlamak zorunda değilsin.
  • Yük bir sürücünün tek başına taşıyamayacağı kadar çok ağırdı.
  • Ben herkes için bir yük gibi hissediyorum.
  • Yük olduğumu biliyorum. Her zaman bunun hakkında konuşmaya gerek yok.
  • Yük olmak istemiyorum.
 

Yük tanımı, anlamı:

Yük altına girmek : Ağır bir görevi üzerine almak.

Yük olmak : Zahmet, sıkıntı vermek. kendisi için başkasına para harcatmak, masraf yaptırmak.

Yük vurmak : Hayvana yük yüklemek.

Yükte hafif pahada ağır : Taşınması kolay olan değerli (eşya).

Yükünü almak : Yeterli sayıda bulundurmak, dolmak. yükünü tutmak. taşıyabileceği en ağır yükü yüklenmiş olmak.

Yükünü çekmek : Bütün ağırlığını taşımak, her türlü eziyete katlanmak.

Yükünü tutmak : Çok zengin olmak, zenginleşmek.

Yük arabası : Yük taşıyan araba.

Yük asansörü : Yüksek katlara yük çıkarmak için yapılan, geniş asansör.

Yükçeker : Yükleri bir noktadan başka bir noktaya götürmekte kullanılan araç.

Yük gemisi : Yük taşımak için yapılmış olan özel gemi, şilep.

Yük hayvanı : Yük taşımada kullanılan at, eşek vb. hayvanlar.

Yük katarı : Yük treni.

Yük odası : Yüklük.

Yük treni : Yük taşımada kullanılan tren, yük katarı, marşandiz.

Yük vagonu : Yük taşımada kullanılan vagon.

Aşırı yük : Elektrikli araçların olağan çalışma şartlarında karşılaştıkları aşırı akım durumu.

Baz yük : Bir zaman dönemi boyunca en düşük yük.

Dökme yük : Bir çuval, sandık, kap veya ambalaj içinde bulunmayan mal, dökme.

Kuru yük : Kara ve deniz taşıtlarıyla nakledilen katı madde, ticari eşya.

Serbest yük : Belli sınırlamalara bağlı kalmayan yük.

Deve yükü : Bir devenin taşıyabileceği yük miktarı. Aşırı ölçüde, çok fazla.

Kar yükü : Yağan kar miktarının binalarda yaptığı baskı gücü.

Rüzgar yükü : Bir bölgede görülen rüzgârın binalarda oluşturduğu sarsma gücü.

Bir : Sayıların ilki. Beraber. Bir kez. Tek. Değer, önem bakımlarından birbirinden farksız, birbirine eşit, birbirine benzer. Bu sayı kadar olan. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı). Eş, aynı, bir boyda. Aynı, benzer. Ortaklaşa olan, birleşik, müşterek. Sadece. Ancak, yalnız. Bu sayıyı gösteren 1 ve I rakamlarının adı.

Araba : Tekerlekli, motorlu veya motorsuz her türlü kara taşıtı. Bu taşıtın aldığı miktarda olan.

Hayvan : Akılsız, duygusuz, kaba, hoyrat (kimse). Kızılan bir kimseye söylenen bir söz. Duygu ve hareket yeteneği olan, içgüdüleriyle hareket eden canlı yaratık. At, eşek, katır gibi türlü hizmetlerde kullanılan yaratık.

Miktar : Ölçü. Bir şeyin ölçülebilen, sayılabilen veya azalıp çoğalabilen durumu, nicelik.

Eşya : Türlü amaçlarla kullanılan, insan yapısı, taşınabilir cansız nesneler.

Tedirginlik : Tedirgin olma durumu. Gök cisimlerinin, genel çekim yasasına uygun olarak birbirini çekmesi sebebiyle herhangi bir gezegenin hareketinde görülen karışıklık, sarsım.

Şey : Madde, eşya, söz, olay, iş, durum vb.nin yerine kullanılan, belirsiz anlamda bir söz. Nesne, madde.

Engel : Bir şeyin gerçekleşmesini önleyen sebep, mâni, mahzur, müşkül, pürüz, mânia, handikap. Hemzemin geçitlerde kara yolu güvenliğini sağlamak için kullanılan açılır kapanır düzenek, bariyer. Engelli koşularda, her yarışçının üzerinden atlaması gereken tahta düzenek, bariyer. Herhangi bir yolu kapamak için konulan nesne, bariyer. Kara yollarının kenarlarına yapılmış olan korkuluk, bariyer.

Bebek : Sevgi bildiren bir seslenme sözü. Meme veya kucak çocuğu. Plastik, tahta, bez vb.nden yapılmış olan insan biçiminde oyuncak. Göz bebeği.

Yüklük : Evlerde yatak, yorgan gibi şeyleri koymaya yarayan yer veya büyük dolap, yük, yük odası.

Yük aktarımı : Bir iyonun nötral bir ortamdan veya bir elektrokimyasal hücrenin elektrodundan bir elektron alması işlemi sonucunda yük geçişi.

Yük atı : At arabasını çekmede kullanılan at.

Yük bağlamak : Yükü taşınabilecek şekilde hazırlamak. Yükünü tutmak.

Yük belgesi : Deniz yoluyla yapılan dış ticarette gemi kaptanı veya acentesi tarafından düzenlenmesi zorunlu olan ve yük bildirimi, gönderim belgesi ve diğer hususlar hakkındaki bilgileri içeren belge. Satıcı ile alıcı ya da alıcı ile aracının karşılıklı imzalarını kapsayan ve gönderilen malın niceliği ile değerini belirten yük belgesi.

Yük bildirgesi : Yabancı ülkelerden gelen, oralara giden taşıtlarda bulunan malların, bu taşıtların iyeleri, kaptan ya da acenteleri eliyle, gümrük yasalarında belli edilen koşullara göre gümrüğe bildirilmesinde kullanılan belge. a. bk. gerçek yük bildirgesi.

Yük bildirimi : Deniz yoluyla yapılan dış ticarette yük manifestosunun bir alt bölümü olup, geminin ve yükleme ile boşaltmanın yapılacağı limanların adını, malın cinsini, niteliğini ve miktarını gösteren bildirim.

Yük çıkarma : Yükü, fırın ya da yunaktan çıkarma işlemi.

Yük çiftekerleri yarışı : Yük taşıyan çlfteker ve benzerleri arasında düzenlenen eğlenceli yarış.

Yük dağılımı : Öğecik ya da özdecikteki eksiciklerin konum olasılıklarını veren işlev.

Yük etmek : Muhtaç etmek, birine zahmet verdirmek, sıkıntı olmak

Diğer dillerde Yük anlamı nedir?

İngilizce'de Yük ne demek? : [United States Military Academy] adj. sumpter

n. bulk, burden, cargo, charge, encumbrance, fardel, freight, goods, haul, impedimenta, imposition, impost, incident, lading, load, loading, onus, plummet, shipment, stowage, strain, tax, weight, shipload, pile

Fransızca'da Yük : charge [la], fardeau [le], chargement [le], sujetion [la]

Almanca'da Yük : n. Beladung, Beschwerde, Beschwernis, Bürde, Erschwernis, Fracht, Frachtgut, Last, Tracht, Traglast, Lastigkeit

Rusça'da Yük : n. груз (M), ноша (F), вьюк (M), тяжесть (F), тягость (F), нагрузка (F), балласт (M), кладь (F), поклажа (F), обуза (F), гнет (M), бремя (N), заряд (M)

adj. грузовой