Yaban nedir, Yaban ne demek

Yaban; kökeni farsça dilinden gelmektedir.

"Yaban" ile ilgili cümleler

  • "Yaban sarımsağı."
  • "Az değildir varmadan senin gibi yurduna / Post verenler yabanın hayduduna, kurduna" - F. N. Çamlıbel
  • "Yalnız, yaban ormanda yaşayan yerliler bu zehrin ilacını bilirler." - F. R. Atay
  • "Yerliler bize yaban derler ve aramıza katılmazlardı." - F. R. Atay
  • "Yaban keçisi. Yaban kedisi."

Yerel Türkçe anlamı:

Tarla, kır.

Evine bağlı olmayan adam.

Yabancı

Kaba, yabanıl.

Kır, yazı yaban

Dışarı, uzak yer, gurbet.

Dışarı, uzak yer.

Yabancı.

Uzak, dışarı, taşra

Yabancı// yazı yaban: kır, bayır, mera

Yabani; kırlarda bulunan. || yaban tezegi: hayvanların otlatılırken kırlara bıraktıkları tersleri

Bayır, kır, mera orman// meskûn mahallin dışı.

Tarım alanında kullanılan kelime anlamı:

[Bakınız: av hayvanları]

Zooloji alanındaki anlamı:

İnsanla ya da insanın yaşadığı yerlere yakın yaşamıyan.

Diğer sözlük anlamları:

Issız kır, ova, insandan hâlî yer.

Dışarı, başka memleket.

Yabancı, yadırga.

Yaban isminin anlamı, Yaban ne demek:

Erkek ismi olarak; Yabancı. Issız kır,ova. Dışarı, başka ülke, gurbet. Ekin tarlası.

 

İngilizce'de Yaban ne demek? Yaban ingilizcesi nedir?:

wild

Osmanlıca Yaban ne demek? Yaban Osmanlıca'da ne anlama gelir?:

vahşî

Gezilecek görülecek bir yer, şehir olarak tanımı:

Şanlıurfa ilinde, Viranşehir ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir yerleşim bölgesi.

Yaban kısaca anlamı, tanımı:

Yabana atmak : Önem vermemek, önemsiz görmek.

Yabana gitmek : Tanınmayan, bilinmeyen biriyle, bir yabancıyla evlendirilmek. bulunduğu yerden başka bir yere yaşamak için gitmek. boşa gitmek, boşa harcanmak.

Yabana söylemek : Saçma sözler söylemek, boşa konuşmak.

Yaban arısı : Zar kanatlıların yaban arısıgiller familyasından, arıya benzeyen, iğneli bir böcek, sarıca (Vespa vulgaris).

Yaban armudu : Ahlat.

Yaban asması : Akasma.

Yaban baklası : Termiye.

Yaban çileği : Dağ çileği.

Yaban defnesi : İki çeneklilerden, çiçekleri beyaz, sarı veya pembe renkli, orman ve çayırlarda yetişen bir süs bitkisi (Daphne pontica).

Yaban domuzu : Domuzgillerden, domuzdan iri, bağ ve bahçelere zarar veren saldırgan, yabani bir hayvan (Sus scrofa).

Yaban enginarı : Bir tür deve dikeni.

Yaban eriği : Çakal eriği.

Yaban eşeği : Atgillerden, Hazar Denizi dolaylarında yaşayan, eşeğe çok benzeyen yaban hayvanı (Equus onager).

Yaban fesleğeni : Yer fesleğeni.

Yaban gülü : Gülgillerden, çiçekleri soluk pembe, beyaz, yemişi parlak kırmızı renkte bir bitki, yabani gül (Rosa canina).

Yaban havucu : Maydanozgillerden, kökleri yenebilen, hayvan yemi olarak da kullanılan, yıllık veya çok yıllık otsu bir bitki, karakavza (Pastinaca sativa).

Yaban inciri : Dutgillerden, Mısır'da yetişen ve kerestesi eski Mısırlılarca mumyalara sanduka yapmakta kullanılmış olan bir ağaç, yabani incir. Bu ağacın meyvesi.

 

Yaban kazı : Ördekler familyasından, sazlık alanlarda yaşayan ve yalnız bitki ile beslenen büyük ve göçücü bir kuş, sakar meke (Anser anser).

Yaban keçisi : Anadolu'nun dağlık bölgelerinde yaşayan, uzun ve kıvrık boynuzlu bir tür keçi.

Yaban kedisi : Kedigillerden, kırçıl renkli, 60 santimetre uzunluğunda bir tür memeli (Felis silvestris).

Yaban keteni : Su keteni.

Yaban koyunu : Boynuzlugillerden, Kuzeydoğu Asya, Avrupa ve Anadolu'da yaşayan, büyük boynuzları olan bir tür koyun, argali, muflon (Ovis ammon).

Yaban maydanozu : Baldıranın maydanoza benzeyen bazı türlerine verilen ad.

Yaban mersini : Fundagillerden, çiçekleri beyaz veya pembe, yaprakları taneli bir bitki, keçi yemişi, çobanüzümü (Vaccinium myrtillus).

Yaban nanesi : Yabani bir tür nane.

Yaban ördeği : Ördekgillerden, evcil ördeğe benzeyen, yeşil boyunlu bir tür ördek (Anas boschas).

Yaban pancarı : Pazı.

Yaban pazısı : Iştır.

Yaban sümbülü : Kedi nanesi.

Yaban tavşanı : Ada tavşanı.

Yaban teresi : Horozcuk otu.

Yaban turpu : Turpgillerden, kökü ve yaprakları baharlı, beyaz çiçek açan bir bitki, acırga, yabani turp (Raphanus raphanistrum).

Yaban yasemini : Patlıcangillerden, sulak yerlerde ve çit kenarlarında yetişen, mor çiçekli, çok yıllık bir bitki (Solanum dulcamara).

Yazı yaban : Dağ, taş, kır. Her yer.

Yaban arısıgiller : Toplu olarak yaşayan iğneli yaban arıları familyası.

Yabancı : Başka bir milletle ilgili olan. Belli bir yere veya kimseye özgü olmayan. Başka bir milletten olan, başka devlet uyruğunda olan (kimse), bigâne, ecnebi. Tanınmayan, bilinmeyen, yad. Aileden, çevreden olmayan (kimse veya şey), özge. Bir konuda bilgisi, deneyimi olmayan. Aynı türden, aynı çeşitten olmayan.

Yabancı çıta : Kirişli birleştirmelerde iki tarafa açılan yuvaya uygun ölçü ve biçimde hazırlanmış ince, dar parça.

Yabancı dil : Ana dilin dışında olan dillerden her biri. Ana dilin dışında öğrenilen uzmanlık dili.

Yabancı gelmek : Tanımamak.

Yabancı gibi durmak : Bir işe karışmamak, ilgi göstermemek, çekinmek.

Yabancı saha : Dış saha.

Yabancı saymak : Yabancı gibi görmek, yabancı olarak benimsemek.

Yabancıl : Uzak, yabancı ülkelerle ilgili, bu ülkelerden getirilmiş, egzotik.

Yabancılama : Yabancılamak işi.

Yabancılamak : Yabancı gibi görmek, kendinden saymamak, yadırgamak.

Yabancılaşma : Belli tarihsel şartlarda insan ve toplum etkinlikleri ürünlerinin, bu etkinliklerden bağımsız ve bunlara egemen olan ögelerin değişik biçimde kavranması. Yabancılaşmak işi.

Yabancılaşmak : Alışamamak, yadırgamak, yabancılık çekmek. Tanımaz, bilmez duruma gelmek, yabancı olmak, bigâne düşmek.

Yabancılaştırma : Yabancılaştırmak işi.

Yabancılaştırmak : Yabancı duruma getirmek.

Yabancılık : Yabancı olma durumu, bigânelik.

Yabancılık çekmek : Bir iş veya çevrede yabancı olmaktan doğan güçlüklere uğramak.

Yabancılık duymak : Bir kimseye, bir şeye alışamamak.

Yabancıllık : Bir eserde uzak, yabancı ülkelerle ilgili olayları, kişileri, yöresel görüşleri yansıtma, egzotizm, egzotiklik.

Yabancısı olmamak : Tanıdık, bildik olmak.

Yabani : Doğada yaşayan, evcil olmayan (hayvan), evcil karşıtı. Doğada kendiliğinden yetişen (bitki). Görgüsü olmayan, kaba ve hoyrat (kimse).

Yabani akdiken : Hünnapgillerden, yaprakları almaşık, kırmızı renkli yemişi olan bir bitki (Rhamnus frangula).

Yabani enginar : Kenger.

Yabani gül : Yaban gülü.

Yabani hayvan : Ehlîleşmemiş, vahşi ve yırtıcı hayvanların genel adı.

Yabani incir : İncir ağacının yabani türü. Yaban inciri.

Yabani ıspanak : Pazı.

Yabani kimyon : Ayrı taç yapraklı iki çeneklilerden, Doğu Anadolu'da yetişen, beyaz veya turuncu çiçekli, çok yıllık, otsu bir bitki (Zygophyllum fabago).

Yabani kimyongiller : Ayrı taç yapraklı iki çeneklilerden, yabani kimyon, peygamber ağacı vb. bitkileri içine alan bir familya.

Yabani kiraz : Ana vatanı Türkiye olan bir tür kiraz (Cerasus microcarpa).

Yabani lahana : Turpgillerden, kumlu yerlerde yetişen ve sebze gibi yenen bir bitki.

Yabani marul : Sarı çiçekli, beyaz sütlü, 50-150 santimetre yüksekliğinde, iki yıllık otsu bir bitki, eşek marulu, yağ marulu (Lactuca serriola).

Yabani menekşe : Menekşe çiçeğinin yabani bir türü.

Yabani mercanköşk : Mercanköşk çiçeğinin yabani bir türü, farekulağı (Origanum vulgare).

Yabani sarımsak : Zambakgillerden, kırlarda yetişen, koyu yeşil yaprakları bahar olarak kullanılan çok yıllık bir tür bitki, köpek sarımsağı, köpek soğanı.

Yabani turp : Yaban turpu.

Yabanice : Yabani bir biçimde.

Yabanıl : Evcil olmayan (hayvan), vahşi. İnsan bakımı ile yetişmemiş (bitki). İlkel yaşayan (kimse), yabani, vahşi.

Yabanileşme : Yabanileşmek işi, yabanıllaşma.

Yabanileşmek : Yabani duruma gelmek, yabanıllaşmak, vahşileşmek.

Yabanilik : Yabanice davranış. Yabani olma durumu, yabanıllık.

Yabanıllaşma : Yabanileşme.

Yabanıllaşmak : Yabanileşmek.

Yabanıllık : Yabanıl olma durumu, vahşilik, vahşet.

Yabanlık : Bayram gibi önemli günlerde veya konukların yanına çıkarken giyilen yeni giysi, kişilik, adamlık. Ekilmemiş, işlenmemiş toprak.

Yabansı : Abartılı, görülmemiş, duyulmamış. Acayip.

Yabansılık : Yabansı olma durumu, tuhaflık.

Yabansıma : Yabansımak işi.

Yabansımak : Yabansı bulmak, garip ve tuhaf bulmak.

Yabantırak : Sulak yerlerde yetişen bir tür dereotu (Anethum graveolens).

Atalar sözünü tutmayanı yabana atarlar : "büyüklerinin sözünü tutmayıp onların gösterdikleri yoldan gitmeyenler toplum içinde ziyan olup giderler" anlamında kullanılan bir söz.

Lafını yabana atmamak : Söylenen söze değer vermek.

Sözüm yabana : Sözüm meclisten dışarı.

Sözünü yabana atmamak : Lafını yabana atmamak.

İnsan : Huy ve ahlak yönünden üstün nitelikli (kimse). Toplum hâlinde bir kültür çevresinde yaşayan, düşünme ve konuşma yeteneği olan, evreni bütün olarak kavrayabilen, bulguları sonucunda değiştirebilen ve biçimlendirebilen canlı. Âdemoğlu, âdem evladı.

Yaşam : Doğumla ölüm arasında yaşanan süre, ömür, hayat.

Issız : Kimse bulunmayan veya az kimse bulunan, tenha, yaban. Yalnız, kimsesi olmayan. Tenha bir durumda.

Vahşi : Yırtıcı (hayvan). Kaba, saygısız, uyum sağlayamayan (kimse). Yabani.

Evcil : Eve ve insana alışmış, kendisinden yararlanılabilen (hayvan), ehlî, yabani karşıtı. Yerli.

Canlı : Güçlü, etkili. Hareketli, hayat dolu, dinamik. Yaşayıp yer değiştirebilen yaratık, hayvan. Hareketli, hayat dolu, dinamik bir biçimde. Dikkat çekici, göz alıcı, parlak (renk), ateş parçası. Canı olan, diri, yaşayan. Canlı yayın.

Bitki : Bulunduğu yere kök vb. organlarıyla tutunan, çoğunlukla fotosentez sonucu yaşam için gerekli bileşenleri oluşturan, birçoğu spor veya tohum aracılığıyla döl vererek çoğalan bir veya çok yıllık, otsu, odunsu canlıların genel adı, nebat.

Yer : Önem. Ekime elverişli toprak parçası, arazi. Bir olayın geçtiği veya geçeceği bölüm, alan, mahal. Görev, makam. İz. Durum, konum. Bulunulan, yaşanılan, oturulan bölge. Yerküre. Gezinilen, ayakla basılan taban. Durum, konum, vaziyet. Bir şeyin, bir kimsenin kapladığı veya kaplayabileceği boşluk, mahal, mekân. Otel, motel vb.nde kalınacak oda. Üzerine yapı kurulmaya elverişli arazi, arsa. Ülke.

Kendi : Kişinin özel olarak vurgulandığını anlatan bir söz. Yaptığı, giriştiği bir işte başkalarının herhangi bir etkisi bulunmadığını belirten bir söz. "Kendisi, kendileri" biçiminde bazen saygı duygusuyla veya söz konusu olanları amaçlayarak "o" ve "onlar" yerine kullanılan bir söz. İyelik ekleri alarak kişilerin öz varlığını anlatmaya yarayan dönüşlülük zamiri, zat.

Aile : Aynı gaye üzerinde anlaşan ve birlikte çalışan kimselerin bütünü. Evlilik ve kan bağına dayanan, karı, koca, çocuklar, kardeşler arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplum içindeki en küçük birlik. Aynı soydan gelen veya aralarında akrabalık ilişkileri bulunan kimselerin tümü. Eş, karı. Birlikte oturan hısım ve yakınların tümü. Temel niteliği bir olan dil, hayvan veya bitki topluluğu, familya.

Uzak : Ayrı, birbiriyle yakın ilgisi olmayan. Arada çok zaman bulunan. Eli, gücü veya hükmü yetişmez. İhtimali az olan. Yakın olmayan yer. Gidilmesi çok süren, çok ötelerde bulunan, ırak, yakın karşıtı.

Yaban ademisi : Gulyabani.

Yaban ağası : Beceriksiz, hantal.

Yaban armağanı : Yabancıya verilebilecek, çıkarılabilecek, iyi, güzel şey.

Yaban atı : Yabanî at.

Yaban dutmak : Kırlara düşmek.

Yaban eri : Şehir haricinde büyümüş, yetişmiş kimse.

Yaban kobayı : Kemiriciler (Rodentia) takımının, kobaygiller (Caviidae) familyasından, çok renkli, kuyruksuz, Peru'da yaşayan ve kobayın atası olan bir tür. (Cavia cutleri), Kemiriciler (Rodentia) takımının kobaygiller (Caviidae) familyasından bir memeli türü. Çok renklidir. Kuyruğu yoktur. Kobayın atasıdır. Peruda yaşar.

Yaban oğlanı : Gelişigüzel yetişmiş, eğitilmemiş genç.

Yaban sıçanı : Avrupa ve Asyaya özgü, toplu olarak birkaç yılda bir göç eden, esmer sarı renkli bir çeşit iri kır faresi, lemming.

Yaban sığır çiçeği : Sığırlarda ortopoxvirus tarafından oluşturulan ve aşılanmış hayvanlarla temas sonucu oluşan, meme başı, meme, arka bacakların iç yüzü ve dudaklarda oluşan çiçek lezyonlarıyla belirgin hastalık.

Yaban ile ilgili Cümleler

  • Yaban mersinlerinin masada buzları çözülüyor.
  • Yaban tavşanlarının uzun kulakları vardır.
  • "Bugün annem öldü." Albert Camus tarafından yazılan "Yabancı" adlı kitap işte bu şekilde başlar.
  • Jale iki yabancı dil konuşuyor.
  • Yaban mersini sezonu ne zamandır?
  • İngilizce'den başka yabancı diller öğrenmenin anlamı nedir?
  • Biz kilisenin etrafındaki bütün çimenleri ve yabani otları kestik.
  • O, korkuya yabancıdır.
  • Şu anda, bizim yaban mersini, böğürtlen, kiraz, çilek, şeftali ve nektarinimiz var.
  • Yabancı aksan sendromu henüz açıklanamayan, hastanın anadilini daha fazla düzgün şekilde telaffuz edemeyip yabancı bir aksanla konuşmaya başlamasıyla vuku bulan tıbbi bir durumdur.
  • Yaban kuşlarını izlemek çok eğlenceli.
  • Ali yabancıya kim olduğunu sordu.
  • Yabanarıları öfkeli.
  • Yabancı bana doğru geldi.

Diğer dillerde Yaban anlamı nedir?

İngilizce'de Yaban ne demek? : [Yaban] n. fan, fork, hayfork, prong, winnow, wooden fork, wooden winnowing fork

n. savage

Fransızca'da Yaban : sauvage, inculte; étranger/ère, désert

Almanca'da Yaban : die Wildnis, die Öde, wild, fremd, der Fremde, der Fremding

Rusça'da Yaban : n. пустыня (F), дикарь (M), чужак (M)

adj. дикорастущий, дикий