Yana nedir, Yana ne demek
Yerel Türkçe'deki anlamı:
Yağ ile.
Teknik terim anlamı:
Taraf, taraf, tarafta, taraftan, tarafına.
Yana ile ilgili Cümleler
- Ali yanan uçaktan atladı.
- İnsanlar yanan geminin içinde çığlık atıyordu ve onları kurtarabilmemizin hiç bir yolu yoktu.
- Yeşil düğmeye bas. Öyle yaparsan ışık yanacak.
- Mercan Usta bir yana dünya bir yana.
- Yanan evden caddeye kıvılcımlar yağdı.
- Yanakları kıpkırmızıydı.
- Yanan bir şey var.
- Ali ve Mary yan yana yürüdü.
- Bir babam olduğunu, nasıl yana yana istediğini size anlatamam.
- Sağımızdaki, yanağından kan damlayan iri Çerkez'i gösterdim.
- Yanaklarından sıcak terler akıyordu.
- Mucize eseri olarak, tüm yolcular üç dakikadan daha az süre içinde yanan uçaktan ayrılmayı başardı.
- Yana kaysana.
- Yanardağ külleri şehri kapladı.
- Tom'un yanağından bir gözyaşı süzüldü.
- Onun beni terk etmesinden bu yana iki yıl geçti.
Yana ile ilgili Atasözü veya Deyim
bir o yana, bir bu yana : rastgele, birçok yere, çeşitli yönlere.
(biri veya bir şey) bir yana dünya bir yana : bir varlığa çok değer verildiğini anlatmak için kullanılan bir söz.
canı yanan eşek attan yüğrük olur : zarara veya kötülüğe uğrayan kimse acısını çıkarmak için aşırı çaba harcar anlamında kullanılan bir söz.
ibre birinden yana dönmek : herhangi bir konuda birisi avantajlı duruma geçmek.
kayık yanaştırmak : bir konuya veya soruna yavaş yavaş girmek.
kurunun yanında yaş da yanar : beğenilmeyen tutumlarından dolayı cezalandırılan kişiler yanında suçsuzlar da suçlular gibi hırpalanırlar anlamında kullanılan bir söz.
sütten ağzı yanan yoğurdu (veya ayranı) üfleyerek yer (veya içer) : bir olaydan gerekli dersi alan, sonra uyanık davranır anlamında kullanılan bir söz.
yalancının mumu yatsıya kadar yanar : söylenen söz yalansa durum çok geçmeden anlaşılır anlamında kullanılan bir söz.
yana yana istemek : ısrarla, içtenlikle dilemek.
yanağına kan gelmek : yüzü daha canlı ve renkli olmak, iyi beslenmekten dolayı gürbüz görünmek.
yanağından kan damlamak : çok sağlıklı olduğu benzinden anlaşılmak.
Yana tanımı, anlamı
Ak yanaklı kaz : Kuşlar (Aves) sınıfının, kazlar (Anseriformes) takımından, esas kışlama yeri Kuzey Denizi olan ve Türkiye'de de görülen, nehir ve deniz kıyılarında yaşayan, bitkisel besinlerle beslenen bir tür. Beyaz yüzlü kaz
Al yanaklı maymun : Maymunlar (Primates) takımının, Eski Dünya maymunugiller (Cercopithecidae) familyasından, 60 cm kadar uzunlukta, 25 cm kadar kuyruğu olan, kızınca yanakları kızaran, Hindistan'da yaşayan bir tür. Rhesus maymunu. (karşılık: Rhesus maymunu, Macaca mulatto), Maymunlar (Primates) takımının uzun-kuyruklu maymungiller (Cercopithecidae) familyasından bir memeli türü. Uzunluğu 60, kuyruğu 25 cm. Açık kahverengidir. Kızınca yanakları kızarır. Laboratuvarlarda kullanılır. Hindistanda yaşar.
Atılımda gövdeyi yana bükme : Öne atılım duruşunda, gövdeyi önden arkaya eksende iki yana (sağa - sola) eğme.
Atların yanak bölgesi yaz deri yangısı : Yaz aylarında atların yanak bölgesinde görülen derideki gastrofilus larvalarının etkisiyle oluşan deri yangısı.
Boyuna yanay : Bir akarsu yatağının kaynakla ağız arasındaki eğim gidişini ve o akarsuyun gelişme düzeyini belirleyen yan görünüş.
Bu yanadan : Beri yandan, diğer taraftan.
Canından yanasıca : İlenç olarak kullanılır.
Dal yanar : Günün en sıcak zamanı, öğle vakti.
Denizdibi yanardağ : Ağzı denizaltında kalan yanardağ.
Düşünce yanaçları : Düşünceyi daha iyi ortaya koymak için başvurulan, anlatım dışı yöntemler. Ör. sav, karşı sav.
Ene yana olmah : Şaşırmak, şaşıp kalmak.
Enine yanay : Bir koyağın, akarsuyun elerine ve yana doğru aşındırmaları arasındaki ilişkiye bağlı olarak biçimlenen yan görüşü, bk. boyuna yanay.
Etkin yanardağ : Ağzından belli aralıklarla sıvı, katı ve gaz durumunda özdekler ya da bunlardan birini çıkaran yanardağ. Tarihsel zamanlarda, aralıklı olarak sık sık püskürmüş yanardağ.
Fikir yanaçları : (Söz sanatı terimi) Yapı yanaçları ve mecazlar dışında olmak üzere, fikirleri alışılmış olan tarzda değil, değişik yollarla anlatma tarzları. (bk. Anıştırma, Beklenmezlik, Benzetme, Bırakım, Bocalama, Canlılaştırma, Dilekleme, Dileme, Dolaylama, Haykırı, İlişmezlik, Karşıtlama, Kesiş, Kerteleme, Kümeleme, Obartma, Onarma, Ortaksama, Önceleme, Sağ sözlü bitim, Sayıp dökme, Soru, Sorulu önceleme, Söyleştirme, Tersineleme, Tumturak, Yeğinseme, Yönenme).
Gövdeyi yana bükmek : Gövdeyi, yan yüzeyde derinliğine ekseni üzerinde, sağa - sola doğru değişik açılarla belden eğmek.
İmam yanaştırması : Erkeğin imam nikahıyla aldığı kadın.
İnez yanaz : Şöyle böyle (sağlık için).
Kalkan biçimli yanardağ : Çıkardığı lavların çok akıcı olması nedeniyle, belirli bir koni yerine yassı, yatık ve az çok kalkana benzer yığıntı oluşturan yanardağ türü.
Kaynak yanayı : Kaynak arakesitinin belirlediği yanay.
Kelime yanaçları : (Söz sanatı terimi) Mecazları ve yapı yanaçlarını içine alan yanaç türleri.
Lastik yanağı : Dışlastiğin omuzla ökçe arasında kalan yan yüzü.
Makara yanağı : Bir film makarasının göbeğini iki yandan örten, filmin göbeğe düzgün olarak sarılmasını, sarılmış filmin göbekten çıkmamasını sağlayan ve filmi koruyan teker biçimindeki yüzeyler.
Özge yana : Başka taraf.
Prizmanın yanal alanı : Prizmanın yanal alanı, onun dik kesitinin çevresiyle yüksekliğinin çarpımına eşittir. Dik prizmanın yanal alanı onun tabanının çevresiyle yüksekliğinin çarpımına eşittir.
Sağa yanaştırmak : Bir sayfa üzerinde damgaların basım konumlarını, basımın sağ kıyısı düzenli olacak biçimde tasarlamak. Bir tutanak ya da veri alanı içindeki veriyi, belirli bir konumdaki damga sağ uca yerleşecek biçimde kaydırmak.
Sayfa yanaştırmak : Bir sayfa üzerinde damgaların basım konumlarını, basımın sol ve sağ kıyıları düzenli olacak biçimde denetlemek, bk. sağa yanaştırmak, sola yanaştırmak.
Sola yanaştırmak : Bir sayfa üzerinde damgaların basım konumlarını, basımın sol kıyısı düzenli olacak biçimde tasarlamak. Bir tutanak ya da veri alanı içindeki veriyi, belirli bir konumdaki damga sol uca yerleşecek biçimde kaydırmak.
Sönmüş yanardağ : Yüzyıllardan beri hiçbir etkinlik göstermeyen yanardağ. Uzun zamanlardan beri etkinlik göstermeyen ve artık püskürmesi beklenmeyen, yerkabuğundaki magma haznesi katılaşmış ve gazları tükenmiş yanardağ.
Ticaretten yana büyüme : H.G. Johnsonın büyüme ve dış ticaret ilişkisini tam uzmanlaşma varsayımı altında incelediği yaklaşımda, dışalım malları istemiyle dışsatım malları sunumunun üretim artış oranından oransal olarak daha büyük oranda arttığı, diğer bir deyişle dış ticaret hadlerinin iktisadi büyüme sonrasında ülke aleyhine döndüğü durum. karşılığı ticarete karşı büyüme.
Ticaretten yana üretim etkisi : Dışalım ikamesi mal üretimi büyüme oranından daha düşük oranda artış gösterirken, dışsatım malı üretiminin büyüme oranından daha büyük oranda arttığı, diğer bir deyişle dış ticaret hadlerinin iktisadi büyüme sonrasında ülke aleyhine döndüğü durum.
Türek yanacı : (Söz sanatı terimi) Aralarında türek birliği bulunan iki kelimeyi bir arada kullanma. Yazı yazmak, Yemek yemek gibi. Türek birliği yerine anlam birliği olursa ANLAM YANACI denir, İcra etmek, laf söylemek gibi.
Yalancı türek yanacı : (Söz sanatı terimi) Aralarında gerçekten türek birliği olmadığı halde var görünen iki kelimeyi bir arada kullanma, Taş taşımak gibi.
Yan yana koyma : Aralarında kimyasal bir kaynaşma olmaksızın, bilinen öğelerin yanyana konulması (Bu durumda belge verilmez, çünkü bir bulgu söz konusu değildir).
Yan yana sağım tesisi : Paralel sağım tesisi.
Yana aşındırma : Akarsuların içinde yer aldığı koyağı, yamaçlardaki selinti sularının da yardımıyla aşındırıp yatıklaştırarak geriletmesi olayı.
Yana atılım : Vücudun, yana genişçe bir adım alıp ağırlığı yandaki bacak üzerinde tutarak ayakta bulunduğu durum.
Yana dayanmalı aşma çemberleme : Ayakta açık duruştan kolların ve gövdenin ters yana savrulmasından alınan hızla, el ve ayakların sıralı yere gelmesiyle vücudun derinliğine ekseninde yana doğru tam çarklar yapma.
Yana doğru bağlantı : Bir kesimin etkinliğinin yeni girişimlere ve tasarrufların oluşumuna yol açması.
Yana dönme : Dansçının yönünü değiştirmek için ekseni etrafında bir ayağının topuğuyla dönüp öteki ayağının tabanını geriye koyması.
Yana terazi duruşu : Vücudun, tek ayak (bacak) üstünde yanı yere dönük yatay ve gergin olarak dengede bulunduğu durum.
Yanabidildamak : Beyaz ısırgan otu, Lamium Amplexicule Labiate.
Yanabilme : Yanabilmek işi.
Yanabilmek : Yanma imkânı veya olasılığı bulunmak.
Yanacah : Yakacak. Çakmak.
Yanaç : Karşı. Yan, yakın. [Bakınız: yamaç]. Küçük su kurdu. Yön, taraf.
Yanaçlar : (Söz sanatı terimi) Bir fikri daha canlı ve renkli anlatmak için alışılmış yollardan saparak kelimelerin diziminde veya anlamında yapılan değişiklikler. (bk. Yapı yanaçları ve kelime yanaçları).
Yanaçlı : (Söz sanatı terimi) İçinde kelime veya fikir yanaçları bulunan (ifade).
Yanağaçı : Culfa adlı tezgahın yan ağaçları.
Yanağı keseli sincap : Kemiriciler (Rodentia) takımının, sincapgiller (Sciuridade) familyasından, 15 cm kadar uzunlukta, 10 cm kadar kuyruğu olan, postu beğenilen, Asya'da yaşayan bir tür. (Eutamias asiaticus), Kemiriciler (Rodentia) takımının sincapgiller (Sciuridade) familyasından bir memeli türü. Uzunluğu 15, kuyruğu 10 cm. Postu beğenilir. Kuzey Asyada yaşar.
Yanah : Yanak.
Yanak allığı : Yanağa sürülen çeşitli kırmızı renklerde boya.
Yanak bezleri : Yanak kasları arasında veya yanak kaslarıyla yanak mukozası arasında bulunan bezler, glandula bukkales.
Yanak siniri : N. mandibularisten ayrılan ve yanağı uyaran sinir, nervus bukkalis.
Yanak toplardamarı : Plexus pterygoideus ile v. facialis arasında uzanan toplardamar, vena bukkalis.
Yanak vuruşu : Tel başlığın sağ ya da sol yanak bölümüne kesici kılıçla yapılan vuruş.
Yanaklanmak : Pembeleşmek, kızarmak: Almalar yanaklanmaya başladı.
Yanaklık : Allık. Çamaşır yıkanan yer. Gelinlerin yanaklarına yapıştırılan süs. (Erenköy, İnönü Eskişehir).
Yanal ayrıt : Bir biçme ya da çatma için, tabanın parçası olmayan ayrıtlardan biri.
Yanal çizgi : Balıkların vücudunun iki yanında uzanan ve sudaki ses dalgaları ve hareketleri alan duygu hücrelerinin bulunduğu yer, lateral çizgi, yan çizgi.
Yanal çizinti : Genellikle filmin çok sıkı sarılması sonucu, duyarkatın sürtünmesinden dolayı yanlarda ortaya çıkan çizintiler.
Yanal uzanma : Bir katmanın yanlardan yayılması.
Yanal yüz : Bir biçme ya da çatma için, tabanın parçası olmayan yüzlerden biri.
Yanalak : Meyve kurutmaya ayrılmış yer. Bir yanı çökük kavun, karpuz. Sinop ili, Durağan belediyesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi. Sivas şehri, Bedirli bucağına bağlı bir yerleşim birimi.
Yanalanmak : Yön değiştirmek.
Yanalerik : Adana ili, Kozan ilçesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim bölgesi.
Yanallamak : İşi azaltmış olmak.
Yanalmak : Aldanmak. Yanılmak.
Yanaloba : Şanlıurfa ilinde, Suruç ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir bölge.
Yanaltı : Sedir, sedir şiltesi. Giysi yakasındaki saç kiri.
Yanalyol : Ağrı kenti, Taşlıçay ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir yerleşim bölgesi.
Yanan : (Senin) yanağın.
Yanangar : Kıyıdan giden (insan için).
Yanar : Aralık ayı. Ocak ayı. Kibrit. Kibrit. (Tepecik Tavşanlı Kütahya). Ilıca, kaplıca. Parlayan, parıldayan. Kaplıca. Aralık ve ocak ayı.
Yanar boş film : Nitrat tabanlı kullanılmamış film.
Yanar döner tekircik : Doğal olarak Hindistan, Burma ve Sumatrada akarsularda yaşayan, boyları 6 cm olabilen, vücut rengi şeffaf cam yeşili olan akvaryum balığı.
Yanar dönerlik : Kimi minerallerde, belli kristal düzeyleri boyunca küçücük kapamaların bulunması yüzünden oluşan özel bir yansıma olayı.
Yanar film : Nitrat tabanlı olduğu için kolay alevlenen film çeşidi. Yanmaz film karşıtı. (Nitrat tabanlı film yaklaşık 130° C'de alev alır ve çabucak yanar (20 ton film 3 dakikada yanabilir). Film yaşlandıkça yanma daha düşük derecede ve daha çabuk olur. Bundan başka bu film 41° C'de kendi kendine alev alabilir. Bu çeşit filmler 1950'den sonra hemen her ülkede yasaklanmıştır).
Yanar söner ışıtaç : 35 mm'lik göstericilerde kullanılan, içi yüksek basınçlı gazla dolu olan, göstericinin aralı devinimiyle eşlemeli olarak film durduğunda ışık verip, film devinime geçtiğinde sönen bir gösterici ışıtacı.
Yanara : Kalp ağrısı (Çayağzı).
Yanarak : Daha öteye, öbür yana.
Yanarayı : Temmuz.
Yanarçırağı : Sevgili, değerli.
Yanardağ ağzı gölü : Kimi sönmüş yanardağların ağızları içinde oluşan çember biçimli göl. Lav çıkarmaksızın yalnız gaz ve komşu kayaçların parçalarını çıkaran patlamalarla oluşmuş, yanardağ ağzına benzer, çoğunlukla çevresinde fırlatılmış maddeler bulunan sığ bir göl biçiminde çukurluk.
Yanardağ bacası : Yerkabuğunun derinliklerinde, gaz ve magmadan oluşan kızgın özdeklerin yığıldığı yeri yanardağın ağzına bağlayan baca. Yanardağlarda gazların çıkması ve patlamasıyle oluşmuş, magma haznesini yanardağın ağzına bağlayan kanal.
Yanardağ depremi : Yanardağların püskürmeleri sırasında duyulan, etki alanı öteki depremlere göre daha sınırlı bir deprem türü. Yanardağ püskürmeleriyle ilgili olan deprem.
Yanardağ dizisi : Yanardağların az çok çizgisel olarak sıralanması.
Yanardağ etkinliği : Magmanın yükselerek sokulması ya da lav olarak akması, katı ve gaz durumunda magma maddelerinin dışarı fırlatılmasıyle ilgili bütün olaylar.
Yanardağ etmeni : Etkin durumda bulunan, lav fışkırtan yanardağ etmeni.
Yanardağ kırıntısı : Yanardağdan irili ufaklı ve türlü biçimlerde fırlatılmış eski ve yeni maddeler.
Yanardağ konisi : Yanardağ bacasından yeryüzüne taşan lav ve öteki kızgın özdeklerin soğuyup yığılmalarıyla oluşan ve biçimi, çıkardığı lavın akıcılığına bağlı olarak değişen yükseklik.
Yanardağ külü : Yanardağların "kızgın bulut" püskürmeleri sırasında göğe fırlatılan, sonra yavaş yavaş yere çökerek az çok kalın yığınlar durumunda biriken külrengi ya da kırmızımtrak özdekler.
Yanardağbilim : Magmanın yeryüzüne ya da yeryüzü yakınına püskürmesi olaylarıyle ve bunlara ilişkin yapı, taşoluş, deprem ve yerbilim alanlarında araştırmalar yapan bilim dalı.
Yanargün : Temmuzun son üç günü.
Yanarsu : Siirt iline bağlı bir yerleşim birimi.
Yanaru : Yana, yan tarafa.
Yanası : Yanı.
Yanasın : Yanını, tarafını.
Yanaş : Ağırbaşlı, sessiz, soğukkanlı. Aksi, huysuz kişi.
Yanaşabilme : Yanaşabilmek işi.
Yanaşabilmek : Yanaşma imkânı veya olasılığı bulunmak.
Yanaşak : Huysuz hayvan nallanırken, burnuna vurulan iki ağaç parçası.
Yanaşdırma : Tâbi, mühmel lafız.
Yanaşdırmak : Yanaştırmak.
Yanaşdumah : Yaklaştırmak.
Yanaşı : Üçgen biçiminde kesilen hamurla yapılan bir yemek. Bitişik, yanaşık.
Yanaşı oturmak : Bitişik oturmak.
Yanaşıh : Ortak. Yardımlaşa iş yapan. Arkadaş. İş arkadaşı. Komşu. Eş, karı. Nikâhsız karı. Az ayrımlı. Yarış.
Yanaşık bağlanım : Elektrik aygıtlarının, gereçlerinin hepsine aynı gerilim uygulanacak ve akımı kollara ayıracak biçimde yan yana bağlanımı, anlamdaş koşut bağlama.
Yanaşık çevrimler : İletkenlerin, akımın kollar arasında bölüşülmesini sağlayacak biçimde koşut olarak bağlandığı çevrimler, anlamdaş yankol çevrimi.
Yanaşım : [Bakınız: kaplam].
Yanaşım noktası : [Bakınız: kaplama noktası].
Yanaşlamak : Öykünmek.
Yanaşmah : Yaklaşmak.
Yanat : Arkadaş.
Yanatlı : Ardahan şehri, Çayırbaşı bucağına bağlı bir yerleşim bölgesi.
Yanatmak : Buzağıya anasını emdirmek.
Yanavkuru : Dikine değil, yanlamasına, dağ eteğini izleyerek (yürüyüş için).
Yanay çizelgesi : Bireyin türlü ölçeklerden elde ettiği sonuçları, sayılamasal yönden karşılaştınlabilir duruma getirerek bir çizelge üzerinde göstermek.
Yanay doğru : Yanay düzleme koşut olan eğik doğru.
Yanay konaç ekseni : İki boyutlu dikey konaç dizgesinde yatay eksene verilen ad.
Yanaz : Ters, huysuz, inatçı. Şımarık. Geveze. Cılız, hastalıklı. Ters: Lafı yanazına çekme aslanım. Bir at cinsi. İnatçı, aksi, huysuz, kavgacı. Bartın şehrinde, merkez ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir yerleşim yeri.
Yanaza : Geveze.
Yanazlamak : Sözü yineleyerek alay etmek, eğlenmek.
Yanazlanmak : Tersleşmek, olumsuz davranmak.
Yanazlık : Terslik, inatçılık. Terslik, huysuzluk. İnatçılık, aksilik, yaramazlık, hırçınlık.
Yapı yanaçları : (Söz sanatı terimi) Cümle üyelerinin yerini değiştirmek, bazılarını kaldırmak veya tekrar etmek, bağlaç kullanmamak gibi gramere değgin yapı değişiklikleri (bk. Anlamdaşlık. Artımlama, Aşırı evirtim, Bağlaçsızlık, Benzeşleme, Cinas, Çaprazlama, Çok bağlaçlılık, Değişikleme, Eksilti, Evirtim, Kapsama, Koşku, Koşuntu, Kovuşturmazlık, Yineleme).
Bir yana : -den başka, sayılmazsa, hariç tutulursa.
Elma yanaklı : Yanağı kırmızı, parlak, canlı olan (kimse). Sağlıklı.
Yan yana : Birbirinin yanında olan. Biri ötekinin yanında olarak.
Yana yakıla : Sızlanarak, sıkıntısını belli ederek, şikâyet ederek.
Yana yana : Döne döne, tekrar tekrar. Yanarak.
Yanak : Yüzün göz, kulak ve burun arasındaki bölümü. Lastik tekerlekli taşıtlarda lastiğin jant ile yere temas eden bölümü arasında kalan yan yüzeyi.
Yanak yanağa : Yanakları birbirine değecek kadar yakın olarak.
Yanaklı : Yanağı olan. Yan yüzeyinde şişkinlik olan (lastik).
Yanal : Yanda olan, yana düşen. Alaca, iki renkli.
Yanal yüzey : Bir cisimde tabanların yüzeyleri dışında, yan kenarların yüzeyi.
Yanarca : Meşale.
Yanardağ : Magmanın yer içinden yüzeye çıktığı veya geçmişte çıkmış olduğu, genel olarak koni biçiminde, tepesinde bir püskürme ağzı bulunan dağ, volkan.
Yanardağ ağzı : Yanardağın tepesinde, yamacında veya eteğinde arka arkaya patlamalar ve püskürtmelerle oluşmuş koni biçiminde delik, krater.
Yanardağ bilimci : Yanardağ bilimi ile uğraşan bilim adamı.
Yanardağ bilimi : Yanardağları ve yanardağ hareketlerini inceleyen bilim dalı.
Yanardağ bölgesi : Yanardağların yoğun olduğu coğrafi kesim.
Yanardağ patlaması : Yanardağın püskürmeye başlaması.
Yanardağ püskürmesi : Yanardağın lav çıkarmaya başlaması.
Yanardöner : Kıpırdadıkça çeşitli renklerde parlayan (kumaş, deri vb.), janjan. Çabuk fikir ve yön değiştiren (kimse). Daldan dala atlanan, konudan konuya geçilen.
Yanaşık : Yanaşmış durumda olan. Yanaşmış bir biçimde.
Yanaşık düzen : Kişi veya araçların birbirinin yanında ve aynı hizada düzenli duruşu, yanaşık nizam.
Yanaşık nizam : Yanaşık düzen.
Yanaşıklık : Yanaşık olma durumu.
Yanaşılma : Yanaşılmak işi.
Yanaşılmak : Yanaşma işi yapılmak.
Yanaşlık : Deniz veya ırmakta iskele.
Yanaşma : Yanaşmak işi. Genellikle bir çiftçi yanında çalışan işçi, tutma.
Yanaşmak : Bir şeyin, bir kimsenin yanına gelmek. İlişki kurmak. Vapur, kayık vb. kıyıya varmak. Karışmak, ilgilenmek, istek göstermek.
Yanaştırma : Yanaştırmak işi.
Yanaştırmak : Yanaşmasını sağlamak.
Yanay : Bir cismin düşey kesiti, profil. Katmanları gösteren kesit.
Yanay doğrusu : Yer eksenine dik olan doğru.
Yanay düzlemi : Yer düzlemi yer eksenine dik olan düzlem.
Diğer dillerde Yan oylum anlamı nedir?
İngilizce'de Yan oylum ne demek ? : covolume
Bu kısımda Yana nedir? Yana ne demek? gibi ya da benzeri soruları üye olmadan pratik bir biçimde hemen sorabilir, daha sonra kısaca Yana tanımı, açılımı, kelime anlamı hakkında ansiklopedik bilgi verebilir veya dilerseniz Yana hakkında sözler yazılar ile ingilizce veya almanca sözlük anlamı paylaşabilir, diğer web sitelerinden de birçok kaynaklar sunabilirsiniz. Spam veya çok kısa yazılan mesajlar yayınlanmayacaktır.