Yarı nedir, Yarı ne demek
Yarı; Dil bilgisi yönünden Türkçe'de sıfat olarak kullanılır.
- Bir bütünü oluşturan iki eşit parçadan her biri, nısıf.
- Gereğinden az, tam olmayarak.
- Bir şeyin yarısı kadar olan, yarım olan
- Devre arası.
"Yarı" ile ilgili cümle örnekleri
- "Birinci yarıda dört gol attık."
- "Arkasından yarı şaka, yarı sitem ilave ediyor." - A. İlhan
Yerel Türkçe anlamı:
Yarım
Yağ çömleğinin ağzına gerilen deri.
Yarı, yarım
Ortak.
Alan.
Kimya'daki anlamı:
Tam olmayışı ifade eden bir ön ek.
Diğer sözlük anlamları:
Yardım.
İngilizce'de Yarı ne demek? Yarı ingilizcesi nedir?:
hemi- half
Yarı anlamı, kısaca tanımı:
Yarı yolda bırakmak : Yapılan yardımı sonuna kadar sürdürmemek.
Yarıda kalmak : Bitmemek.
Yarı açık cezaevi : Cezalarının bir kısmını tamamlamış, iyi hâlleri görülen tutukluların geri kalan sürelerini çiftçilik, el sanatları vb. işlerle geçirebilecekleri, dıştan korunmasız olmasına karşın, kaçmaya karşı engelleri olan cezaevi.
Yarı ağır sıklet : Boksta 75 kilogramdan 81 kilograma kadar olan ağırlık.
Yarı alan : Yarışma veya müsabaka alanını ortadan ikiye bölen orta çizginin iki yanında kalan ve her birinde bir takımın yer aldığı alan, yarı saha.
Yarı asalak : Yarım asalak.
Yarı başkalaşma : Böceklerde kurtçuk evresi görülmeyen başkalaşma türü.
Yarı başkanlık : Başkanlık rejimi ile parlamenter sistemi birleştirmeyi hedefleyen siyasi rejim.
Yarı bel : Bel hizası.
Yarı belgesel : Bütünüyle belgesel nitelikli olmayan.
Yarı buçuk : Baştan savma, üstünkörü.
Yarıçap : Çemberin herhangi bir noktasıyla merkezini birleştiren doğru parçası, çapın yarısı, nısıf kutur.
Yarı final : Bir yarışmada çeyrek finale kalan sekiz takımdan dördünün elenmesiyle oluşan grup veya aşama, yarı son, dömifinal.
Yarı finalist : Yarı finale yükselen sporcu veya takım.
Yarı gece : Gecenin ortası.
Yarı geçirgen : Aynı eritici içindeki iki eriyiği birbirinden ayıran ve eriticiyi geçirdiği hâlde erimiş cisimleri geçirmeyen (çeper).
Yarı göçebe : Hem yerleşik hem de göçebe hayatını birlikte yaşayan topluluk.
Yarı gölge : Bir ışık kaynağı önüne konulan saydam olmayan bir cismin, gerisindeki ekran üzerine vuran gölgesinin çevresinde görülen, çok koyu karanlık olmayan bölümü.
Yarı hücre : Elektrot ile onun temas ettiği elektolitten oluşan sistem.
Yarı iletken : Elektrik akımını tam iletmeyen (metal dışı madde).
Yarı karanlık : Alaca karanlık.
Yarı kurak : Yeterince su alamayan coğrafi bölge.
Yarı kübik : Parabol.
Yarı küre : Yer veya gök kürenin Ekvator'la bölünmüş iki yarısından her biri, yarım küre.
Yarı mamul : Tam işlenmemiş.
Yarı orta sıklet : Boksta sporcuların 71 kilogramdan 75 kilograma kadar olan ağırlıkları.
Yarı otomatik : Tam otomatik olmayan (araç, otomobil vb.).
Yarı resmi : Tam resmî olmayan.
Yarı saha : Yarı alan.
Yarı sanayileşme : Sanayileşme sistemini tam oturtamamış veya kuramamış olma durumu.
Yarı saydam : Işığı geçiren fakat arkasındaki nesnelerin sınırlarını ve biçimini belirgin olarak göstermeyen.
Yarı son : Yarı final.
Yarı yarıya : Yarısı kadar. Yarısı birine, yarısı öbürüne olarak.
Yarıyıl : Bir öğretim yılının ayrıldığı iki dönemden her biri, dönem, sömestir.
İkinci yarı : Karşılaşmalarda iki devreden sonuncusu.
İlk yarı : Karşılaşmalarda iki devreden ilki, ilk devre.
İri yarı : İri yapılı.
Ana yarısı : Teyze.
Baba yarısı : Amca.
Gece yarısı : Güneşin batması ile doğması arasındaki sürenin ortası. Gecenin ilerlemiş saatleri.
Yarı geçirgenlik : Yarı geçirgen olma durumu.
Yarı göçebelik : Yarı göçebe olma durumu.
Yarı saydamlık : Işığı geçirmekle birlikte arkasındaki nesneyi belirgin olarak göstermeyen nesnelerin özelliği.
Yarıcı : Ortakçı.
Yarıcılık : Ortakçılık.
Yarık : Dişinin cinsel organı. Yarılarak açılmış veya yarılarak oluşmuş. Çatlak. İnce bir çizgi durumunda açılmış yara. Yarılarak açılmış yer, geniş çatlak. Küçük bir ışık demeti elde etmek için ışık kaynağının önüne konulan, saydam olmayan bir düzlem üzerine açılmış, dikdörtgen biçiminde küçük delik. Anlaşmazlık.
Yarık dudak : Tavşan dudak.
Yarıklık : Yarık olma durumu.
Yarılamak : Yarısını bitirmek. Ortasına varmak.
Yarılanma : Yarılanmak işi.
Yarılanmak : Yarısına varılmak.
Yarılmak : Üzerinde yarık açılmak. Yarma işi yapılmak.
Yarım : Bütün bir şeyin ayrıldığı iki eşit parçadan her biri. Hastalıklı, sakat, sağlıksız. Saatte on iki otuz. Bir bütünün yarısı olan miktar. Tam ve istenildiği gibi olmayan, eksik, noksan.
Yarım adam : Güçsüz, sakat, zayıf adam.
Yarım ağız : Yarım ağızla.
Yarım akıllı : Aklı az, aptal.
Yarım altın : Ata liranın yarısı, yarımlık.
Yarım asalak : Üzerinde yaşadığı konakçı bitkiden bazen hazır besin maddesi alan, gerektiğinde kendibeslek yaşayabilen, klorofilli bitkilerde görülen, tam olmayan asalak, yarı asalak.
Yarım ay : Dördün.
Yarım ayak : Üzerinde yukarıdan aşağı yivler bulunan, duvara yarısı gömük gibi duran, hiçbir taşıyıcı görevi olmayan süs ögesi, gömme ayak. Çocuk oyunlarındaki takım seçiminde ayak atışması sırasında ayağın yere enlemesine konma durumu.
Yarım baş ağrısı : Kusma, mide bulantısı ile görülen, sempatik sinir sistemi dengesinin bozulmasından ileri gelen baş ağrısı, yarımca, migren.
Yarım boy : At yarışlarında bir atın bedeninin yarısı kadar olan mesafe. Resimde belden yukarısı.
Yarım daire : Bir dairenin bir yarım çember ve bir çapla sınırlanan yarısı.
Yarım daire kanalları : İç kulakta bulunan halka biçimindeki üç kanalın ortak adı.
Yarım doğru : Başlangıç denilen bir noktadan çıkıp yalnız bir yönde sonsuza doğru uzayıp giden doğru.
Yarım elma gönül alma : "armağan küçük de olsa gönül almaya yeter" anlamında kullanılan bir söz.
Yarım elmanın yarısı o yarısı bu : Birbirine çok benzeyenler için söylenen bir söz.
Yarım gün : Belirli veya alışılmış çalışma saatlerinin yarısı olan süre.
Yarım kalmak : Tamamlanmamak, sonuçlanmamak.
Yarım kanatlılar : Böcekler sınıfından, ön kanatları dipten başlayarak yarıdan çoğu sertleşmiş, son bölümleri ve art kanatları zar durumda olan tahtakurusu, bit, su biti, su akrebi, fidan biti, cırcır böceği, kırmız böceği gibi böcekleri içine alan bir alt takım.
Yarım kubbe : Mimaride tam kubbe özelliği taşımayan bölüm.
Yarım kulak dinlemek : Umursamadan, önem vermeden dinlemek.
Yarım küre : Yarı küre. İki eşit parçaya bölünmüş bir kürenin her parçası.
Yarım mesai : Tam gün çalışılmayan, günün belli saatlerinde yapılmış olan iş.
Yarım pabuçlu : İşsiz, yoksul (kimse). Pabuçlarının arkasına basmış olan.
Yarım pansiyon : Konaklama tesislerinde oda ve kahvaltı hizmetleri yanında öğle veya akşam yemeğinden birisinin verilmesine dayanan sistem.
Yarım sağ etmek : Sağ yana biraz yönelmek.
Yarım seren : Üzerine yan yelkeni açmak için direklerin gerisine eğik olarak konulan seren.
Yarım sol etmek : Sol yana biraz yönelmek.
Yarım uyak : Çıkış yerleri birbirine yakın sesteşlerle oluşturulan uyak, yarım kafiye.
Yarım yamalak : Baştan savma bir biçimde, üstünkörü. Kusurlu, eksik.
Yarım yırtık : Önemsiz.
Yarımada : Yalnız bir yanından ana karaya bağlı, öbür yanları suyla çevrili kara parçası.
Yarımca : Yarım baş ağrısı. Vücudun yarısına gelen inme.
Yarımlama : Yarımlamak işi.
Yarımlamak : Bir işin yarısını yapmak, yarılamak.
Yarımlık : Şiniğin yarısı. Yarım altın. Fıtık. Kasık fıtığı. Sakat ve sağlıksız olma durumu.
Yarımşar : Yarım yarım, yarım olarak.
Yarın : Bugünden sonra gelecek ilk gün. Gelecek, ilerideki zaman. (ya'rın) Bugünden sonra gelecek ilk gün içinde.
Yarın öbür gün : İleride, yakın bir zamanda.
Yarından tezi yok : Gecikmeksizin, hemen.
Yarınki : Yarın yapılacak olan, yarın ile ilgili.
Yarıntı : Selin veya yüzeyi kaplarcasına akan selintilerin oluşturduğu, eğim aşağı uzanan ince, az derin, oluk biçimli çukurlar.
Yarış : Yarışma. Yarışma, rekabet.
Yarış arabası : Yarışa katılan, motoru özel olarak güçlendirilmiş araba, yarış otomobili.
Yarış atı : At yarışları için yetiştirilen at.
Yarış etmek : Geçmek için uğraşmak.
Yarış kayığı : Kayık yarışları için özel olarak yapılmış olan kayık.
Yarış otomobili : Yarış arabası.
Yarış tabancası : Yarışı başlatmak, yanlış çıkışları yarışmacılara bildirmek ve yarışı durdurmak için kullanılan ateşli silah.
Yarışa girmek : Yarışmak.
Yarışa kalkmak : Yarışmaya niyetlenmek. yarışmaya başlamak.
Yarışçı : Bir spor dalında birbirini geçmeye çalışanlardan her biri, müsabık.
Yarışçılık : Yarışçı olma durumu.
Yarışım : Yarışma.
Yarışımcı : Yarışmacı.
Yarışlık : Pist.
Yarışma : Ticarette üstünlük kazanma çabası, rekabet. Başkalarından üstün olmaya çalışma. Yarışmak işi, müsabaka. Bilgi, yetenek, güzellik vb.nde üstünlüğünü göstermek için yarışmak işi, yarış, yarışım.
Yarışmacı : Bir yarışmaya katılan kimse, yarışımcı, müsabık.
Yarışmacılık : Yarışmacı olma durumu.
Yarışmak : Üstünlük kazanmak amacıyla bir yarışmaya katılmak. Başkalarından üstün olmaya çalışmak, rekabet etmek. Bir yarışmada başkalarından üstün olmak için çaba göstermek.
Yarıştan kopmamak : Her türlü engele karşın yapılmış olan işten vazgeçmemek. rahatsızlanmak, rakibi tarafından geçilmek, yenileceği anlaşılmak gibi her türlü olumsuz duruma karşın yarışı bırakmamak.
Yarıştırma : Yarıştırmak işi.
Yarıştırmak : Yarışmasını sağlamak.
Açlık ile tokluğun arası yarım yufka : "yoksul olan buna üzülmemelidir, küçücük bir şey bile en büyük ihtiyacı gidermeye yeter" anlamında kullanılan bir söz.
Ağustosun yarısı yaz yarısı kıştır : "ağustos ayının ortalarında yaz sıcakları azalır, serinlik başlar" anlamında kullanılan bir söz.
Arazi yarışı : Her türlü arazi koşulunda özel motorlu araçlarla yapılmış olan yarış.
Arkası yarın : Tamamı daha sonra konuşulmak üzere yarım bırakılan.
Ayranım budur yarısı sudur : Bir iş yarım yamalak yapıldığında özür dilemek için söylenen bir söz.
Bayrağı yarıya indirmek : Millî yas ilan etmek için bayrağı direğin yarısına kadar indirmek.
Bayrak yarışı : Atletizmde dört sporcudan oluşan ekibin aralarında paylaştıkları mesafelere başlarken sopayı veya bayrağı düşürmeden elden ele geçirerek yaptıkları koşu.
Binin yarısı beş yüz : Çok düşünceli görünen birine "aldırma!" anlamında kullanılan bir söz.
Bir elmanın yarısı o yarısı bu : Birbirlerine çok benzeyen kimseler için kullanılan bir söz.
Bugün bana ise yarın sana : "bugün birinin başına gelen kötü bir durum, daha sonra başka birinin de başına gelebilir" anlamında kullanılan bir söz.
Bugün git yarın gel : Bir iş yapılmak istenmediğinde baştan savmak için kullanılan bir söz.
Bugün yarın : Çok yakında, nerede ise.
Bugünden yarına : Bugün ve gelecekte. Bugün yaşayanlardan gelecek kuşaklara.
Bugünkü işi yarına bırakma : "bugün yapılması gereken bir işin ertesi güne bırakılması iyi değildir" anlamında kullanılan bir söz.
Bugünkü tavuk yarınki kazdan iyidir : "sağlanmış bir kazanç beklenen, umulan daha büyük bir kazanca feda edilemez" anlamında kullanılan bir söz.
Bugünlük yarınlık : Kısa bir süre içinde. Çok kısa bir sürede yapılmış olan veya yapılabilecek olan.
Çene yarışı : Sürekli karşılıklı konuşma.
Çene yarışına girmek : Birbirinin sözünü keserek susmamacasına konuşmak.
Çene yarıştırma : Karşılıklı gevezelik etme, karşılıklı çene çalma.
Çene yarıştırmak : Karşılıklı gevezelik etmek, çok konuşmak.
Dış yarıçap : Düzgün bir çokgenin köşelerinden geçen dairelerin yarı çapı.
Dudak yarığı : Tavşan dudağı.
Fare düşse başı yarılır : Bir yerin boş ve yoksulluk içinde bulunduğunu anlatan bir söz.
Gülleri yarılmak : Çok keyiflenmek.
Güzellik yarışması : Yalnız yüz ve vücut güzelliğinin ölçü olarak kabul edildiği yarışma.
İç yarıçap : Düzgün bir çokgenin içine çizilen dairenin yarıçapı.
Kalkış yarışı : Kura ile eşleşen iki otomobilin aynı anda başlayarak 402 metrelik düz ve asfalt bir zemini en kısa zamanda bitirmesine dayalı bir yarış, otodrag.
Sal yarışı : Özel botlarla debisi yüksek ırmaklarda yapılmış olan bir spor türü.
Sıçan düşse başı yarılır : "hiçbir şey yok" anlamında kullanılan bir söz.
Sidik yarışı : Önemsiz ve değersiz konularda inatlaşarak birbirinden üstün gelmeye çalışma.
Sonuç yarışması : Sonucu almak için yapılmış olan yarış, sonuç karşılaşması.
Söz yarışı : Söz düellosu.
Tabanı yarık : Korkak, güven vermeyen (kimse).
Yelken yarışı : Yelkenli tekneler arasında yapılmış olan yarışma.
Yer yarılıp içine girmek : Çok utanmak. yitirilip bir türlü bulamamak.
Yüreği yarılmak : Çok korkmak.
Zaman ile yarışmak : Hızlı hareket etmek.
Eşit : Aynı haklardan yararlanan, aynı düzeyde olan (kimse). Yapı, değer, boyut, nicelik ve nitelik bakımından birbirinden ne artık ne eksik olmayan (iki veya daha çok şey), müsavi.
Parça : Bir bütünden kopma, kırılma, yırtılma vb. yoluyla ayrılmış bölüm, lime. Nesne. Pasaj. Güzel, alımlı kız veya kadın. Müzik eseri. Birkaçı bir araya geldiğinde bir bütünü oluşturan şeylerin her biri, modül. Küçümseme ve değersiz sayma bildiren bir söz. Tane. Bir bütünden ayrılan, ayrı sayılan veya artakalan şey.
Nısıf : Yarı.
Devre arası : Ligin birinci döneminin bitiminde verilen dinlenme süresi. Futbol, basketbol vb.nde karşılaşma sırasında dinlenme süresi.
Devre : Çevrim. Belirlenmiş zaman dilimi. Ters, yanlış bir biçimde.
Az : Alışılmış olandan, umulandan veya gerekenden eksik olarak. Azot elementinin simgesi. Nicelik, nitelik, güç, süre, sayı bakımından eksik, çok karşıtı.
Tam : Amerikan doları. O sırada, o anda. En elverişli, en uygun. Ehliyetli, yetkin. Bütün, tüm. Eksiksiz, kesintisiz. Tıpkı. Gerçek, kusursuz.
Yarı açık anestezi yöntemi : Anestezik gaz karışımının hayvana verildikten sonra solunum havasının dış ortama verildiği yöntem.
Yarı açınık : Abanık gibi kullanılan i, u açımkları ki y ve v seslerine yaklaşırlar.
Yarı akıl hastalığı : Yargılıkta, kendini savunamayacak kertede us bozukluğunda bulunma durumu.
Yarı anlamlı sözcük : Başka bir sözcüğün yardımı olmadan yaşayamayan sözcük: Tefek (ufak tefek) , fıkı (sıkı fıkı) , mandalye (sandalye mandalye) , mırın (mırın kırın etmek) vb.
Yarı asalaklık : Besinin bir kısmını konaktan bir kısmını da fotosentez yaparak sağlayan parazitlik biçimi, yarı parazitlik.
Yarı asılak : (botanik)
Yarı bağdaşık çökelim : İçdüzey ile çökelti fazının kristal düzlem ve yönleri arasındaki bağdaşımı tam olmayan çökelim.
Yarı bağdaşık çökelti : Yarıbağdaşık çökelim sonucu oluşmuş çökelti.
Yarı bağdaşım : İçdüzey ile çökelti fazının kristal düzlem ve yönleri arasındaki tam uyuşma göstermeyen bağdaşım özelliği.
Yarı balon : Yol lastiklerinin bir türü.
Yarı ile ilgili Cümleler
- Ali bir yarışmacıydı.
- Tekneye Yarım Ay ismini verdik.
- Yarı yarıya haklısın.
- Yarı haklıyız.
- Ali ailesinin yarısını kaybetti.
- Yarı uykuluydum.
- Yarı yıkılmış duvarlar orada dururdu.
- Yarı haklısın.
- Giriş ücreti saat 2.30'dan sonra yarı fiyatına.
- Yarı yolda asla taktik değiştirme.
- O yarın geri gelmeyecek.
- Biz aslında yarın plaja gitmeye niyetliydik ama yağmur bekleniyor.
- Yarı sabah Shinjuku'ya gidelim.
- Ah, evet! Yarın yapılacak bir şeyim olacak.
Diğer dillerde Yarı anlamı nedir?
İngilizce'de Yarı ne demek? : [Yari] n. cliff, love, precipice, scarp
adj. half
adv. half, quasi
Fransızca'da Yarı : moitié [la]
Almanca'da Yarı : n. Halbzeit, Hälfte
Rusça'da Yarı : n. половина (F)
adj. половинный
pref. пол-, полу-
Bu kısımda Yarı nedir? Yarı ne demek? gibi ya da benzeri soruları üye olmadan pratik bir biçimde hemen sorabilir, daha sonra kısaca Yarı tanımı, açılımı, kelime anlamı hakkında ansiklopedik bilgi verebilir veya dilerseniz Yarı hakkında sözler yazılar ile ingilizce veya almanca sözlük anlamı paylaşabilir, diğer web sitelerinden de birçok kaynaklar sunabilirsiniz. Spam veya çok kısa yazılan mesajlar yayınlanmayacaktır.