Yargı nedir, Yargı ne demek

"Yargı" ile ilgili cümleler

  • "İlk yargısını ezbere mi verdiğini hâlâ bilmiyorum." - A. Ağaoğlu
  • "Yargı yetkisi, Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır." - Anayasa

Yerel Türkçe anlamı:

Kanal açma.

Nodul ve benzeri yapmak için ayrılan düzgün odun.

Dava, didişme.

Patates, fasulye ve benzeri dikmek için sabanla açılan yarık.

Dil bilgisi olarak anlamı:

Yüklemle bildirilen karar veya düşünce: Geleceksin, gideceğiz, yapsın ve benzeri

Felsefi anlamı:

Bir şeyin ya da iki şey arasındaki bağıntının gerçekliğini evetleyen ya da değilleyen düşünsel edim; dille anlatımı -> önermedir. Temel formülü: S P dir. Yargının yapısı: Yargıda (önermede) a. kendisi için bir şey söylenen = konu (subjectum), b. bu konu üzerine söylenen = yüklem (praedikatum), bu konu ile yüklemi birbirine bağlayan = koşaç (copula) vardır. Yargı biçimleri (Aristoteles'ten gelen gelenekle, Ortaçağda ve sonra yeniden Kant'ta) dört öbekte toplanır: a. Niceliğine göre: Tümel, tikel, tekil yargılar, b. Niteliğine göre: Evetleyici ya da olumlu yargılar, değilleyici ya da olumsuz yargılar, sınırlayıcı yargılar, c. Bağıntılarına göre: Koşulsuz (kategorik), koşullu (hipotetik), ayrıklı (disjunktif) yargılar; d. Kipliğine göre: Belkili (problematik) yargılar, gerçeklik yargıları ya da yalın yargılar (assertorik), zorunlu (apodiktik) yargılar. Kant yargıları bir de çözümleyici ve bireşimsel olarak ayırmıştır.a. Çözümleyici (analitik) ya da açıklayıcı yargılar: yüklemi konuda zaten verilmiş olan yargılar, (ör. "Bütün cisimler yer kaplar.") b. Bireşimli (sentetik) ya da genişletici yargılar: konuya konuda düşünülmemiş olan başka bir yüklem veren, konunun dışına çıkıp onu başka kavramlarla birleştiren, aralarında bağ kuran yargılar. (Ör. "Cisimler ağırdır.")

 

Gramer anlamı:

Yüklemin bir duyguyu, bir düşünceyi, bir isteği veya bir durumu, bir oluş ve kılışı karar olarak bildirmesi: gelecek, okuyacağız, alsın, çalış, durakladı, kavradın, yorulacaksın, sakıncasızdır ve benzeri

Hukuki terim anlamı:

1) hüküm. 2) kazâ.

Sosyoloji'deki anlamı:

Yargılama yetkesi; yargılama işlemi sonunda yargıcın verdiği karar.

İnsanın kesin bilgi edinme olanağı bulunmayan bir durumda davranışını üzerine dayandırdığı bir kanı.

Doğru ya da yanlış olabilen bir önesürüm.

Yargı isminin anlamı, Yargı ne demek:

Erkek ismi olarak; Hüküm, muhakeme. Adalet.

Bilimsel terim anlamı:

Geleneksel mantıkta: önermenin dile getirdiği düşünce ya da başka bir deyişle sav. Krş.. koşulsuz yargı.

Kişi, durum ya da nesnelerin eleştirici bir tutumla değerlendirilmesi. (Bununla ilişkili olarak kavrama, karşılaştırma ve değerlendirme gibi süreçlere baş vurulur.)

 

Öznenin konu ya da nesneler üzerinde yüklemci bir işlemde bulunarak vardığı bilgi.

İngilizce'de Yargı ne demek? Yargı ingilizcesi nedir?:

judgement, judgment

Fransızca'da Yargı ne demek?:

inciseur, jugemet, opération

Yargı hakkında bilgiler

Yargı (yargı erki olarak da bilinir); egemenlik veya devlet adına hukuku yorumlayan ve ona başvuran mahkemeler düzenidir. Yargı ayrıca uyuşmazlıkların çözümü için bir işleyiş de sağlar. Kuvvetler ayrılığı öğretisi altında, yargı genellikle yasa çıkarmaz (bu, bütün üyelerin hazır bulunduğu bir yüksek tabakada, yasamanın sorumluluğundadır) ya da yasaları uygulamaz (bu da yürütmenin sorumluluğundadır), daha çok yasaları yorumlar ve onları her hukuksal olayın gerçeklerine uygular. Bu devlet erki sık sık "Yasalar önünde herkes eşittir." ilkesini sağlama almakla görevlendirilir. Genellikle bir son-başvuru mahkemesinden (yüce divan ya da anayasa mahkemesi denir) ve daha düşük mahkemelerden oluşur.

Pek çok yargıda yargı erkinin yargısal denetim yoluyla yasaları değiştirme gücü vardır. Yargısal denetim gücü olan mahkemeler devletin yasalarını ve kurallarını bir anayasanın hükümleriyle çelişkili bulursa bozabilir. Yargıçlar bir anayasanın yorumlanması ve uygulanması için bir eleştirmen güç atarlar, böylece ortak hukuk ülkelerinde genelgeçer bir anayasal hüküm topluluğu yaratılmış olur. Son onyıllarda yargı anayasaca kurulmuş ekonomik haklara ilişkin ekonomik konularda etkinleşmiştir; çünkü ekonomi bilimi doğru yasal yorumlama ile ilgili soruların içyüzünü anlama koşulunu koyar. Çoktan beri devletin ekonomik siyasetinden bağımsız kuramsal bir yasal belge olarak anayasasını işlemeyi sürdüren ve siyasal ve ekonomik düzende geçişler yaşayan bir ülkede, yürütme ve yasama erklerinin ekonomik işlerinin yargısal denetiminin uygulaması büyümüştür.

1980lerde, neredeyse on yıldır Hindistan Yüce Divanı, Hint Anayasası'nın birkaç metninin çok geniş bir yorumlamasını kullanarak yoksul ve ezilen adına kamu yararı davasına özendirmekteydi.

Geçiş yaşayan ve gelişen ülkelerin pek çoğunda yargının bütçesi neredeyse bütünüyle yürütmenin denetimindedir. Bu durum, yargıya eleştirel mali bir bağımlılık yarattığından güçler ayrılığının temelini çürütür. Yargı için harcama yapan hükümet de içinde olmak üzere doğru ulusal servet dağılımı anayasal ülke ekonomisinin konusudur. Yargıda yozlaşmanın iki yöntemini ayırt etmek önemlidir. Bu iki yöntem; özel kişi ve [bütçe tasarlaması ve çeşitli ayrıcalıklar yoluyla] devlettir.

Yargı ile ilgili Cümleler

  • Yargıç iki saat ara verdi.
  • Yargıç onu ölüme mahkûm etti.
  • Yargıç jüriye davayı görüşmemesini söyledi.
  • Bizim burada yargılamamız var.
  • Ali silahlı soygun için yargılandı.
  • Yabancı ülkelerden gelen fikirlere ön yargılı gibi görünüyorsun.
  • Baba ve oğul cinayet için yargılanacak.
  • Yargıç onu beş dolar para cezasına çarptırdı.
  • Yargıç onu 1 yıl hapse mahkûm etti.
  • Yargı kararını duyunca çok üzüldüm.
  • Ali ve Mary ayrı ayrı yargılandılar.
  • Yargıç onu affetti.
  • Bazı dindar insanlar çok yargılayıcı olabilir.
  • Anlamadan yargıda bulunuyorsun.

Yargı anlamı, kısaca tanımı:

Başvuru : Bilgi sahibi olmak için bir kaynağı kullanma, bilgiye ulaşma, referans. Başvurma işi, müracaat.

Kişi : Erkek. Kadın veya erkeğe verilen genel ad, şahıs, zat, nefer. Eş, koca. Çekimli fiillerde ve zamirlerde konuşan, dinleyen, sözü edilen varlık, şahıs. Oyun, roman, hikâye vb.nde yer alan kimse.

Durum : Duruş biçimi, konum, tavır. Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların hepsi, vaziyet, hâl, keyfiyet, mevki, pozisyon. Bireyin toplum içindeki ilişkileriyle belirlenen yeri. Ad soyundan kelimelerin birbirleriyle edatlarla ve fiillerle ilişkilerini belirleyen biçim, hâl.

Hüküm : Karar. Egemenlik, hâkimiyet. Yargı. Değer, aynı veya benzer nitelik. Önem, geçerlilik.

Yasal : Yasanın, dinin ve kamu vicdanının doğru bulduğu, yasalara uygun, kanuni, meşru, legal.

Mahkeme : Yargılama. Bir yargıçtan veya bazen savcı ve yargıçlardan oluşan bir kurulun, yargı görevini yerine getirdikleri yer, yargı yeri, yargıevi, mahkeme kapısı.

Olay : Ortaya çıkan, oluşan durum, ilgi çeken veya çekebilecek nitelikte olan her türlü iş, hadise, vaka. Önemli tarihsel olgu, fenomen.

Yargıya başvurmak : Dava açmak.

Yargıya gitmek : Bir anlaşmazlığı gidermek amacıyla mahkemeye başvurmak.

Yargıya varmak : Karşılaştırma ve değerlendirme yaparak bir sonuca ulaşmak, anlam vermek.

Yargı alanı : Yargı çevresi.

Yargı çevresi : Bir mahkemenin yargılama yetkisinin sınırlarını belirleyen coğrafi, resmî alan, yargı alanı, kaza dairesi.

Yargı denetimi : Yargı düzeninin sağlanması amacıyla yargı kurulları veya organları tarafından gerçekleştirilen denetim.

Yargı erki : Yargı gücü.

Yargıevi : Mahkeme.

Yargı gücü : Yargı işini yerine getirebilme gücü, yargı erki.

Yargı organları : Yargılama işiyle ilgili kuruluşlar.

Yargı usulü : Yargılama usulü.

Yargı yeri : Mahkeme.

Yargı yetkisi : Yargılama gücünü veren yetki.

Yargı yolu : Mahkemeye başvurma hakkı, muhakeme usulü.

Ön yargı : Bir kimse veya bir şeyle ilgili olarak belirli şart, olay ve görüntülere dayanarak önceden edinilmiş olumlu veya olumsuz yargı, peşin yargı, peşin hüküm, peşin fikir.

Peşin yargı : Ön yargı.

Değer yargısı : Bir değerlendirme getiren yargı.

Yargıç : Millet adına, yargı yetkisini kullanarak yasaya aykırı davranışlarda veya uyuşulmayan işlerde yasayı yerine getirmekle, adaleti gerçekleştirmekle görevli kimse, hâkim.

Yargıcı : Hakem.

Yargıcılar kurulu : Hakem heyeti.

Yargıcılık : Hakemin görevi.

Yargıçlık : Yargıcın görevi, hâkimlik.

Yargılama : Birbirine karşı olan iki tarafı dinleyerek bir yargıya varma, muhakeme. Anlık.

Yargılama gideri : Dava gideri.

Yargılama usulü : Yargılama işi veya yöntemi, yargı usulü.

Yargılamak : Yargıç, bir karara varmak için davalı ile davacıyı dinleyerek sonuca varmak. Herhangi bir kimse, şey, konu vb.yle ilgili olumlu veya olumsuz görüş belirtmek.

Yargılanış : Yargılanma işi.

Yargılanma : Yargılanmak işi.

Yargılanmak : Yargılama işi yapılmak.

Yargısal : Yargı ile ilgili.

Ön yargılı : Ön yargıları olan, ön yargı ile karar veren.

Sorgu yargıcı : Sanıkları sorguya çeken yargıç, sorgu hâkimi, müstantik.

Sorgu yargıçlığı : Sorgu yargıcı olma durumu.

Yan yargıcı : Yardımcı hakem.

Yardımcı yargıcı : Başyargıcının yardımcısı.

Yardımcı yargıcılık : Yardımcı yargıcı olma durumu.

Yetkili yargıç : Bir davayı görmekle ve yürütmekle sorumlu ve ehliyetli hâkim.

Yetkili yargıçlık : Yetkili yargıç olma durumu. Yetkili yargıcın yaptığı iş.

Kavrama : Otomobilde motor ile vites kutusunu birbirine bağlayıp ayırma, motordan gelen hareketi sarsıntısız olarak öteki aktarma ögelerine iletme. İki dikme arasındaki sağlamlığı ve dayanıklılığı artırmak için kullanılan yatay ahşap parça. Küçük orak. Kavramak işi, anlama, anlamaklık, algılama.

Karşılaştırma : Kişi ve nesnelerin benzer veya aynı yanlarını incelemek için kıyaslama, mukayese.

Değerlendirme : İletişim organlarında izlenme oranı. Değerlendirmek işi, kıymetlendirme.

Nesnel : Bireyin kişisel görüşünden bağımsız olan, objektif. Nesne ile ilgili, nesneye ilişkin, öznel karşıtı. Gerçeğe varmak amacıyla, taraf tutmadan inceleme yapan, hüküm veren, objektif.

Eleştirici : Yerli yersiz her şeyi eleştiren kimse. Bir işi bütün incelikleriyle değerlendiren.

Biçim : Biçme işi. Yakışık alan şekil, uygun şekil. Disket vb.nin bilgisayarda kullanılabilir durumu. Sanat ve edebiyat eserlerinde dış görünüş, form. Şiirlerin kuruluş ve uyak düzenlerine göre olan dış görünüşü, şekil. Tarz. Bir nesnenin dış çizgileri bakımından niteliği, dıştan görünüşü, şekil, eşkâl. Herhangi bir şeyin benzeri. Yazı ve simgelerin bilgisayarda kullanılmaya elverişli çerçevesi, düzeni, format.

Değer : Bir ulusun sahip olduğu sosyal, kültürel, ekonomik ve bilimsel değerlerini kapsayan maddi ve manevi ögelerin bütünü. Üstün, yararlı nitelikleri olan kimse. Bir şeyin para ile ölçülebilen karşılığı, bedel, kıymet, paha, valör. Bir değişkenin veya bilinmeyenin sayı ile anlatımı. Üstün nitelik, meziyet, kıymet. Kişinin isteyen, gereksinim duyan bir varlık olarak nesne ile bağlantısında beliren şey. Bir şeyin önemini belirlemeye yarayan soyut ölçü, bir şeyin değdiği karşılık, kıymet.

Egemenlik : Egemen olma durumu. Milletin ve onun tüzel kişiliği olan devletin yetkilerinin hepsi, hükümranlık, hâkimiyet.

Yargı belgesi : Yargılıkça verilen en son kararın her iki yana verilen onaylı benzeri, örneği.

Yargı çektiriminin ertelenmesi : Yasada gösterilen nedenlere göre, bir ceza yargısının yerine getirilmesinin geçici olarak sonraki bir zamana bırakılması.

Yargı çıkmak : Kavgada arka çıkmak.

Yargı hakkı : Ulus adına, yasalara göre, bağımsız yargılıklarca yargı gücünün kullanılması yetkisi.

Yargı işlemi : Uyuşmazlık durumunda bulunan iki yanın ileri sürdükleri konuları, yasaların buyruğuna, çizdiği yollara göre yargıcın ya da bir yargı organının çözümlemesi ve bu iş için yaptığı bütün işlemler.

Yargı nedenleri : Yargıcı karara ileten nedenler, yargının dayandığı kanıtların gerekçeleri.

Yargı özeti : Ceza yargılama yöntemine göre duruşma sonunda sanığın yargılılığına, kurtulmasına, duruşmanın durdurulması ya da düşmesine ilişkin yargının bu temel noktaları belirten bölümü.

Yargıcı dökümlemesi : Nitel ve dizgesiz yanıtları bir süreklilik üzerinde konumlamak ya da uygun yanıt kümeleri içinde dizgelemek üzere başvurulan yargılayıcılar kümesinin dökümleyici değerlendirmeleri.

Yargıcı kanısı : Bir gözlem aracının mantıksal geçerliğini sınamak üzere başvurulan ve ilgili alanda ölçü sayılan kişilerin kanısı.

Yargıcı kararı : İki yan arasındaki çekişme ve anlaşmazlığın çözümlenebilmesi amacıyla düzenlenerek yanlara sunulan yargıcı buyurusu.

Diğer dillerde Yargı anlamı nedir?

İngilizce'de Yargı ne demek? : adj. juridical

n. bar, deliverance, judgement [Brit.], judgment, jurisdiction, justice, provision, ruling, sentence, verdict

Fransızca'da Yargı : jugement [le], arrêt [le], précepte [le], sentence [la], verdict [le]

Almanca'da Yargı : n. Entscheid, Entscheidung, Erkenntnis, Gericht, Gerichtsbarkeit, Rechtspflege, Spruch, Verdikt

Rusça'da Yargı : n. умозаключение (N), вывод (M), решение (N), суд (M)

adj. судебный