Yayabaşı nedir, Yayabaşı ne demek

Yayabaşı; Tarih, Yerleşim Merkezi alanlarında kullanılan bir sözcüktür.

Tarih terimi olarak anlamı:

Yeniçeri ocağının yaya ortaları komutanlarına verilen san.

Gezilecek Görülecek bir yer olarak anlamı:

Bursa ili, Harmancık ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir yer.

Tekirdağ kenti, Barbaros bucağına bağlı bir bölge.

Yayabaşı kısaca anlamı, tanımı

Yaya : Yürüyerek giden kimse. Osmanlılarda Yeniçeri Ocağından önceki dönemlerde Türklerden kurulan asker teşkilatı ve askeri. Yayan. Benzerlerine ayak uydurup ilerleyememiş, gelişememiş kimse

Baş : İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız ve benzerleri organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser. Bir topluluğu yöneten kimse. Başlangıç. Temel, esas. Arazide en yüksek nokta. Bir şeyin genellikle toparlakça ucu. Bir şeyin uçlarından biri. Kasaplık hayvanlarda ve bazı yiyeceklerde adet. Para değiştirirken verilen veya alınan üstelik, sarrafiye. 1. Bir şeyin yakını veya çevresi. “Önem veya yönetim bakımından ileride olan, en önemli, en üstün” anlamlarında birleşik kelimeler yapan bir söz. Güreşte pehlivanların ayrıldıkları beş derecenin en yükseği. Çıban. Reis. Tane. Dilim: Bi baş pendir ver. İyi, güzel: Benim toklularım hep baştır. Pazartesi. [Bakınız: baş başı]. Ölçüde, tartıda tahminin üstünde çıkan kısım. Çıban, yara. Derilere tatbik edilen bir işlem (tabaklıkta). Köselecilikte bir derinin baş tarafı. Bulgur, buğday ve benzerleri kalburlandığı zaman kalburun üstünde kalan in kısım. Baş, başlangıç. Baş, reis. Baş. Üzeri, kendi. Tepe, zirve. Uç. sınır. Nezt, baş ucu. Ön taraf, ön yol. Bağış, hediye. İnsan vücudunun ağız, duygu organları ve beyni içine alan en ön bölgesi. Herhangi bir hayvanın bu bölgeye karşılık olan yapısı. Sefal, kafa. 3.Bakteriyofajlarda ikozahedral şekilli, DNA içeren kısmı. 4.Miyozinin bir parçası. Fosfolipitlerin yağ asitleri içermeyen kısmı. Spermlerde haploit çekirdeğin bulunduğu kısmı. Beyni ve duyu organlarını taşıyan vücut parçası. Yağlı güreşte ve karakucakta en büyük boy. reis (bk. başkan.). Dövme ya da darçıkım işleminde, dövme ya da itme işini gören kolun ucu. İlkel topluluklarda görülen, çok az kurumlaşmış olan ve gücü kimi kez aşırı bir başına -buyruk- yönetimin gücü biçimini alan önder tipi. İnsan vücudunun üst, hayvan vücudunun ön ucu, sefalika. Deyiş'in konu ve uyağının ne olduğunu belirten, "doğuş" un halk edebiyatındaki adı. İnsan vücudunun ağız, duygu organları ve beyni içine alan üst bölgesi; herhangi bir hayvanın bu kesime karşıt oları bölgesi. Başkan, topluluğu yöneten, komutan. (İnsan ve hayvan sayımında) Tane. Başak. Yara.

 

Yeniçeri ocağı : Osmanlılarda, 1362-63'te kurulup 1826'da kaldırılan, 196 ortadan oluşmuş askeri örgüt. Yeniçeri askerinin küçükten yetiştirildiği askeri kuruluş.

Yaya ortaları : Yeniçeri ocağının üç bölümünden biri olan 1-10. ortalar, bk. sekban bölükleri, ağa bölükleri.

 

Harmancık : Bursa iline bağlı ilçelerden biri.

Barbaros : “Büyük Türk denizcisi, Barbaros Hayrettin Paşa'ya. (1467-1546) Avrupalılar tarafından verilen ve “Kızıl sakal” anlamına gelen bir isim”. İzmir ilinde, Uzunkuyu bucağına bağlı bir yerleşim bölgesi. Tekirdağ şehrinde, Barbaros bucağına bağlı bir yerleşim bölgesi.

Yeniçeri : Kapı kulu teşkilatının piyade sınıfı. Bu asker sınıfından olan er.

Tekirdağ : Türkiye'nin Marmara Bölgesi'nde yer alan illerinden biri.

Harmancı : Harman işi ile uğraşan (kimse).

Komutan : Bir asker topluluğunun başı, kumandan, bey.

Ortalar : Kars şehrinde, Susuz ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim bölgesi.

Merkez : Bir bölgenin veya kuruluşun yönetim yeri. Biçim, tarz. Bir işin öğretildiği yer. Bir kapalı eğrinin veya bazı çokgenlerde köşegenlerin kesişme noktası. Bir dairenin veya bir küre yüzeyinin her noktasından aynı uzaklıkta bulunan iç nokta, özek. Belirli bir yerin ortası. Polis karakolu. Bir işin yoğun olarak yapıldığı yer.

Komuta : Askerî birliği ve onunla ilgili işleri yönetme görevi, kumanda.

Harman : Biçildikten sonra tahıl demetlerinin üzerinden düven geçirilerek tanelerin başaklarından ayrılması işi. Bu işin yapıldığı yer ya da mevsim. Birçok çeşitten birer parça alıp yeni birleşim oluşturma işi. Herhangi bir şeyin çok bulunduğu yer. Selüloz açılması aşamasından başlayıp kâğıt veya karton sayfasının meydana gelmesine kadar kullanılan bir veya birkaç kâğıt hamuru ile diğer malzemelerin meydana getirdiği sulu süspansiyon. Herhangi bir şeyin toplu hâlde bulunduğu, işlendiği veya satıldığı yer.

Barbar : Uygarlaşmamış (kavim, topluluk). Kaba saba, ilkel. Kaba ve kırıcı. Birlikte. Gürültücü, patırtıcı kişi. Palavracı. Sert, haşin kişi. Atak: Barbar bir çocuk. Yabancı. Bir kimsenin aleyhinde bulunan, kötülük yapan. Gelişigüzel, saygısızca konuşan. Greklerle Romalıların, kendi kültür çevreleri dışında kalan budunlar için kullandıkları terim.

Ortala : Alıcı yönetmenine, konuyu çerçevenin ortasına getirmesi için verilen komut.

Bağlı : Bir bağ ile tutturulmuş olan. Gerçekleşmesi bir şartı gerektiren, vabeste. Kapatılmış olan, kapalı. Halk inanışına göre, büyü etkisiyle cinsel güçten yoksun edilmiş (erkek). Bir kimseye, bir düşünceye, bir hatıraya saygı, aşk vb. duygularla bağlanan, sadık, tutkun. Bir kuruluşun yetkisi altında bulunan. Sınırlanmış, sınırlı.

Harma : Eski yapılarda kırılmak üzere olan çatı ağaçlarının altına vurulacak direğe başlık olarak konulan parça, destek.

Tekir : Barbunyaya (I) benzeyen bir balık (Mugil surmulletus). Postu siyah çubuklarla ve beneklerle süslü, kül renginde veya boz olan (kedi).

Barba : İhtiyar Rum meyhanecisi.

Diğer dillerde Yaya dolaşımı anlamı nedir?

İngilizce'de Yaya dolaşımı ne demek ? : pedestrian traffic