Yazmak nedir, Yazmak ne demek

"Yazmak" ile ilgili cümleler

  • "Adresini bilmiyorum ki yazayım."
  • "O delikanlıyı polis yazmışlar."
  • "Yazan böyle yazmış."
  • "Hamur yazmak."
  • "Mağlubiyet Almanya'yı karıştırmış, gazeteler yazıyor." - A. İlhan
  • "Düşeyazmak, öleyazmak."
  • "Büyük bir heyecan, bir haz içinde şu satırları yazıyorum." - Ö. Seyfettin
  • "Kalem alıp kaşın gözün yazmalı." - Halk türküsü
  • "Çocuğu okula yazdılar."

Yerel Türkçe anlamı:

Yaymak, sermek

Gelin yüzü süslemek.

Sofra hazırlamak, kurmak.

Ayırmak.

Yaymak (bu mana eti gözleme yapmak üzere bıçakla yufka dilimler hâline getirmek için kullanılır)

Sermek, yaymak.

Şorah üzerini muntazam aralıklarla keserek yağlarını sarkıtmak

Yazmak.

Hamur açmak.

Yaymak

Yaymak, açmak; hamur açmak: Hamurun yarısını bir sacın üstüne yazarlar

Büyü yapmak.

 

Hamur açmak.

Sermek, açmak, yaymak (halı, örtü, yatak ve benzeri için).

Saç taramak.

Yaklaşma belirtir yardımcı eylemdir: Çamurdan ayağım zıyıptı düşe yazdım.

Ezip incelterek genişletmek (et için).

Yarmak, çizmek (et ve balık için).

Geçmek.

Bitki gövdelerini bıçak ile yarmak.

Bilgisayar Terimi olarak kelime anlamı:

[Bakınız: kaydetmek]

Zanaat Ticaret alanındaki sözlük anlamı:

Saç taramak. (İnönü -Eskişehir)

Diğer sözlük anlamları:

Yaymak, dağıtmak, açmak.

Hedefe sabet ettirmekte yanılmak.

Nakşetmek, resmetmek, süsleyip bezemek.

Şaşırıp yanılmak, hata etmek.

İngilizce'de Yazmak ne demek? Yazmak ingilizcesi nedir?:

print, type, write

Yazmak anlamı, kısaca tanımı:

Yazıp çizmek : Yazmak.

Yazboz : İskambil, okey vb. oyunlarda sonuçların yazıldığı kâğıt.

Yazma : Bu bezden yapılmış. Basım tekniğinin gelişmediği dönemlerde elle yazılmış kitap, yazma nüsha. Bohça, yemeni, başörtü, yorgan vb. şeyler yapmakta kullanılan, üstüne boya ve fırça ile veya tahta kalıplarla desen yapılmış bez. Yazmak işi, tahrir. Kabakulak.

Aklının bir köşesine yazmak : İleride hatırlamak üzere belleğine almak.

Buz üstüne yazı yazmak : Süresi, etkisi çok az olacak bir iş yapmak. bir kimseye etki yapmayan sözler söylemek.

Ceza yazmak : Ceza kesmek.

Destan yazmak : Olağanüstü kahramanlık, yararlık veya başarı göstermek.

Gelin yazmak : Gelinin yüzünü değişik süs gereçleriyle bezemek.

İlaç yazmak : Reçete yazmak.

Yüz yazmak : Köy seyirlik oyunlarında taklit edilen kişinin özelliklerini belirtecek biçimde yüz boyamak, maske yapmak. makyaj yapmak.

Yüzüne yazmak : Gelinin yüzünü süslemek.

Düşünce : İlke, yönetici sav. Dış dünyanın insan zihnine yansıması. Niyet, tasarı. Tasa, kaygı, sıkıntı. Uzay ve zamanın ötesinde, öznenin dışında, kendiliğinden var olan, duyularla değil, yalnızca ruhen algılanabilen asıl gerçeklik, mütalaa, fikir, ide, idea.

 

İşaret : El, yüz hareketleriyle gösterme. Belirti, gösterge, alamet. Anlam yükletilen şey, anlamlı iz, im.

Harf : Dildeki bir sesi gösteren ve alfabeyi oluşturan işaretlerden her biri, kod.

Anlatmak : Bilgi vermek, izah etmek. Nakletmek. Bir konu üzerinde açıklama yapmak, açıklamada bulunmak.

Dökmek : Çok söylemek. Bir şeyi yok etmek için atmak. Kullanmak, harcamak, sarf etmek. Saçmak, serpmek. Yakmak, tutuşturmak. Akıtmak, düşürmek. Bol bol vermek, ödemek, sarf etmek. Sulu hamuru kızgın yağ veya tepsinin içine akıtarak pişirmek. Çok sayıda öğrenciyi sınavda veya bir üst sınıfa geçirmede başarısız saymak. Belli bir yere boşaltmak. Teninde kızamık, kızıl, suçiçeği hastalıklarında olduğu gibi kırmızı lekeler çıkmak. Bir işte veya bir konuyu ele alış biçiminde değişiklik yapmak. Açığa vurmak, söylemek, ortaya koymak. Üstünde bulunan bir şeyi düşürmek. Bir yere çokça bir şey yığmak, taşımak. Sıvı veya tane durumunda olan şeyleri bulundukları kaptan başka bir yere boşaltmak. Salmak, bırakmak. Maden, mum eriyiği veya çimento, alçı vb.ni kalıba akıtarak biçim vermek, döküm yapmak.

Yazar : Yazma özelliği olan. Özellikle gazete ve dergilerde herhangi bir konuda yazı yazan kimse, kalem erbabı, muharrir. Bilim, edebiyat, sanat alanlarında kitap yazan veya kitap hazırlayan, bir eseri ortaya koyan ve eserin sahibi olan kimse, kalem erbabı, müellif.

Görev : Bir kimseye veya bir kurula verilen özel amaçlı iş, misyon. İşlev. Bir değerin başka değerlerle olan ilişkisi. Bir nesne veya bir kimsenin yaptığı iş. Resmî iş, vazife. Bir organ veya hücrenin yaptığı iş. Bir cümlede bir dil biriminin öbür birimlerle ilişkisi aracılığıyla yerine getirdiği iş.

Yazı : Harfleri yazma biçimi. Anlam, sanat veya biçim bakımından yazılan şey, makale. Düşüncenin belli işaretlerle tespit edilmesi, yazma işi. Yazgı. Herhangi bir konuda yazılmış bilim, düşünce ve sanat ürünü. Alfabe. Metal paraların üzerinde değeri yazılan yüzü. Düz yer, ova, kır.

İle : Cümle içinde aynı görevde bulunan iki ögeyi birbirine bağlamaya yarayan bir söz. Bazı soyut adlara getirildiğinde "... olarak, ... bir biçimde" anlamında durum zarfları oluşturan bir söz. Kelimenin sonuna geldiğinde birliktelik, beraberlik, araç, neden veya durum anlatan cümleler yapmaya yarayan bir söz.

Yapmak : Bir düşünceyi, bir davranışı, bir isteği işe dönüştürmek, gerçekleştirmek. Gerçekleştirmek. Bir dileği, bir isteği yerine getirmek, uygulamak, ifa etmek. Bir durum yaratmak. Bir şeyi başka bir şey durumuna getirmek. Dışkı çıkarmak. Onarmak, tamir etmek. Edinmek, sahip olmak. Evlendirmek. Ortaya koymak, gerçekleştirmek, oluşturmak, meydana getirmek. Tehdit yoluyla birini herhangi bir duruma düşürmek. Bir harekete, işe başlamak veya bir hareketle, işle uğraşmak. Üretmek. Olmasına yol açmak. Davranmak, hareket etmek. Olmak. Salgılamak, çıkarmak. Düzenli bir duruma getirmek. Yol almak. Bir kimseye bir meslek kazandırmak, yetiştirmek.

Bildirmek : Herhangi bir şeyi haber vermek. Herhangi bir konuda bilgi vermek. Anlatmak, ifade etmek.

Haber : Bilgi. Yüklem. Bir olay, bir olgu üzerine edinilen bilgi, salık. İletişim veya yayın organlarıyla verilen bilgi.

Vermek : Dayamak. Sahip olmasını sağlamak. Döndürmek, çevirmek, yöneltmek. Kazandırmak, katmak. Ondan bilmek, atfetmek. Herhangi bir duruma yol açmak. Ayırmak, harcamak. Kök veya gövdeleri sonuna -ı (-i, -u, -ü) zarf-fiil eki almış fiillere gelerek tezlik bildiren birleşik fiiller oluşturur. Herhangi bir şey ortaya çıkarmak, oluşturmak. Kızı, kadını biriyle evlendirmek. Bir şey üzerinde etki yapmak, biçimini değiştirmek. Bitki ve ağaç, ürün üretmek. Satmak. Bırakmak veya bağışlamak. Cinsel yönden kendisini kullandırmak. Ödemek. Tespit etmek. Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek. Doğurmak. Yaymak. Hepsini herhangi bir duruma sokmak. Düşünce veya bilgi anlatan şeyleri başkalarına iletmek, bildirmek.

Sayaç : Hava gazı, elektrik, su vb.nin kullanılan miktarını veya mekanik etkilenmeleri ölçen alet, saat.

Belirtmek : Açıklamak, tebarüz ettirmek.

Kaydetmek : Sıcaklık, basınç gibi bir niceliğin değişkenliğini tespit etmek. Yazmak, bazı önemli noktaları tespit etmek. Olumlu sonuç almak. Sesi veya resmi manyetik bant üzerine geçirmek. Herhangi bir şeyi bir yere mal etmek, bir şeyin tarih, numara veya adını bir deftere geçirmek. Hatırlamak için yazmak, not etmek. Elektronik veya sayısal araçlarda bilgiyi korumaya almak. Belirtmek, söylemek.

Bir : Aynı, benzer. Eş, aynı, bir boyda. Sayıların ilki. Sadece. Bu sayıyı gösteren 1 ve I rakamlarının adı. Beraber. Bu sayı kadar olan. Tek. Değer, önem bakımlarından birbirinden farksız, birbirine eşit, birbirine benzer. Ancak, yalnız. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı). Bir kez. Ortaklaşa olan, birleşik, müşterek.

Almak : Görevden, işten çekmek. Bürümek, sarmak, kaplamak. Kısaltmak, eksiltmek. Ele geçirmek, fethetmek. Kendine ulaştırılmak, iletilmek. Bir şeyi veya kimseyi bulunduğu yerden ayırmak. Kazanmak, elde etmek. Yol gitmek, mesafe katetmek. İçecek veya sigara içmek. Tat veya koku duymak. Kazanç sağlamak. Satın almak. İçeri girmesini sağlamak. Gidermek, yok etmek. Çalmak. Motor çalışması için gerekli olan elektrik veya yakıttan yararlanır duruma gelmek. Soldurmak. Başlamak. Kabul etmek. Birlikte götürmek. Yolmak, koparmak. Sürükleyip götürmek. Göreve, işe başlatmak. Temizlemek. İçeri sızmak, içine çekmek. Erkek, kadınla evlenmek. İçine sığmak. Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak. Yutmak, kullanmak. Zararlı, tehlikeli bir şeye uğramak. Örtmek, koymak. Yer değiştirmek. Vücuttaki hasta bir organı ameliyatla çıkarmak.

Belirlemek : Belirli duruma getirmek, belirli kılmak, tayin etmek. Yeni bir kavramı, özünü oluşturan ögeleri açıklayarak tanımlamak, sınırlamak. Bir kavramı, ayırıcı bir öge ekleyerek sınırlamak, kapsam bakımından daraltmak, genellemek karşıtı.

Süslemek : Söz oyunlarıyla güzelleştirmek. Birtakım katkılarla bir şeyin daha güzel, daha göz alıcı olmasını, daha hoş görünmesini sağlamak, bezemek, bezeklemek, donatmak, tezyin etmek. Birinin kusurlarını uzun uzun yüzüne vurmak.

Yaymak : Işık kaynağı, ışığı kendinden dışarıya doğru çeşitli yönlere göndermek. Koyun, inek vb.ni otlatmak. Bir şeyi açarak, düzelterek bir alanı örtecek biçimde sermek. Çevreye dağılmasına sebep olmak. Dağınık ve düzensiz bir biçimde saçmak, dağıtmak. Birçok kimseye duyurmak. Sınırı genişletmek.

Sermek : Açarak yaymak veya döşemek. Göstermek amacıyla asmak veya yaymak. Düz bir yere yaymak. Boşlamak, savsaklamak. Boylu boyunca yere yatırmak, düşürmek veya hırpalamak. Kurutmak için asmak.

Açmak : Bir şeyi, bir yeri oyarak veya kazarak çukur, delik oluşturmak. Bir toplantıyı, etkinliği başlatmak. Savaşla almak, fethetmek. Düğümü veya dolaşmış bir şeyi bu durumdan kurtarmak. Rengin koyuluğunu azaltmak. Sıkılganlığını, utangaçlığını gidermek. Görünür duruma getirmek. Alışverişi başlatmak. Bir konu ile ilgili konuşmak. Ayırmak, tahsis etmek. Yarmak. Satranç, poker vb. oyunları başlatmak. Ferahlık vermek. Engeli kaldırmak. Yapmak, düzenlemek. Sarılmış, katlanmış, örtülmüş veya iliklenmiş olan şeyleri bu durumdan kurtarmak. Bulutların dağılmasıyla gökyüzü aydınlanmak. Bir kuruluşu, bir iş yerini işler duruma getirmek. Tıkalı bir şeyi bu durumdan kurtarmak. Geçit sağlamak. Birbirinden uzaklaştırmak. Beğenmek. Avunmak veya danışmak üzere söylemek, içini dökmek. Bir şeyi kapalı durumdan açık duruma getirmek. Yakışmak, güzel göstermek. Alanını genişletmek. Bir aygıtı, bir düzeneği çalıştırmak.

Yazmakaya : Erzincan ilinde, Dutluca bucağına bağlı bir yerleşim bölgesi.

Yazmak ile ilgili Cümleler

  • Ali şimdi rapor yazmakla meşgul.
  • Yazmak için bana bir parça kağıt ver.
  • Yazmak için kurşun kalemim yok.
  • Sen kompozisyonunun temiz bir kopyasını yazmak zorunda değilsin.
  • Yazmak ilgimi çekmiyor. Okumak istiyorum, yazmak değil. Okumak istiyorum.
  • Yazmak için hiç kağıt yok.
  • Yazmak için vaktim yok.
  • Babam şimdi bir mektup yazmakla meşgul.
  • Yazmak için sana bir şey alacağım.
  • Yazmak için bir şeye ihtiyacım var.
  • Şarkı yazmak benim bir hobimdir.
  • Yazmak için bir şeyin var mı?
  • İngilizce yazmak istiyorsan, yaz.
  • Onlardan her biri gördüğü hakkında bir rapor yazmak zorunda.

Diğer dillerde Yazmak anlamı nedir?

İngilizce'de Yazmak ne demek? : v. clock up, commit to paper, compose, conceive, write down, draw, draw up, enroll, enter, grind out, indite, inscribe, note, note down, pen, put down, put on paper, record, reduce to writing, register, set, set down, take down, write, write out

Fransızca'da Yazmak : écrire, transcrire, incrire, orthographier, relever, tracer

Almanca'da Yazmak : v. abfassen, abschließen, anschreiben, aufzeichnen, schreiben, verfassen

Rusça'da Yazmak : v. пис`ать, записывать, вписывать, списывать, надписывать, прописывать, сочинять, выписывать, записать, вписать, списать, надписать, прописать, сочинить