Yazı nedir, Yazı ne demek

"Yazı" ile ilgili cümle örnekleri

  • "İlk yazı denemelerim için gazete bulmaya çalışıyorum." - F. R. Atay
  • "İnci gibi bir yazı. Okunaklı yazı."
  • "Türklerde yazının kullanılması eskidir."
  • "İstiklal Harbi'nde millî duyguları aksettiren ümit ile dolu yazılarını hâlâ unutmadık." - O. S. Orhon
  • "Türk yazısı. Arap yazısı. Nota yazısı"

Yerel Türkçe anlamı:

Kır, yayla

Yazı, ova, düzlük

Yer, toprak: Yazıda oturma.

Bağ, bahçe.

Düzlük, ova.

Kır, bayır

Kır ova

Alan.

Düzlük, ova

Alınyazısı.

Alın yazısı, yazgı.

Yazı, yazılmış şey

Ova, açık alan

Ova, kır.

Yabancı yer.

Ova

Marangoz cetveli.

Yabancı yer.

Dil bilgisi olarak anlamı:

Seslerin harflerle, hecelerle veya resimlerle gösterilmesi.

Gramer anlamı:

Duygu ve düşüncelerin yazılı olarak anlatılabilmesi için bir dildeki sesleri harf, hece veya şekillerle göstermeye yarayan işaretler dizisi, alfabe düzeni. Dünya dillerinde hece yazısı, resim yazısı (hiyeroglif) ve alfabe yazısı olmak üzere başlıca üç yazı sistemi vardır bunlara bk.

 

Sinema ve Televizyon dünyasındaki anlamı:

Görüntüde yer alan, fakat görünçlüğün bir parçası olmayan her çeşit yazıyı anlatır terim.

Diğer sözlük anlamları:

Ova, sahra, ıssız kır.

Talih, nasip, kader, alın yazısı.

Bilimsel terim anlamı:

Fikrin ve sözün maddi işaretlerle gösterilmesi. Bu işaretler bir takım resimler ( RESİM YAZI, Ec. pictographique ), yahut ses veya hece gösteren işaretler ( HARF YAZISI ve HECE YAZISI, Ec. alphabétique et Ec. syllabique, ki ikisine birden SESÇİL YAZI, Ec. phonétique ou phonologique denir ) olabilir. Bunlardan başka SES UCU YAZISI ( Ec. acrophonétique ) denilen ve resmedilmiş eşya isimlerinin başındaki sese değer verilen yazı çeşidi de vardır.

İngilizce'de Yazı ne demek? Yazı ingilizcesi nedir?:

writing, script, title, caption

Osmanlıca Yazı ne demek? Yazı Osmanlıca'da ne anlama gelir?:

hat

Gezilecek görülecek bir yer, şehir olarak tanımı:

Sivas şehri, Divriği belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim yeri.

Yazı hakkında bilgiler

Yazı; belirli bir yapısal düzeyde, dile dair görsel işaretlerin kullanıldığı bir tür iletişim aracı. Bu tanım prensipte yazının düşüncelerin değil, "dilin" bir temsili olduğu olgusuna dikkat çeker. Zira konuşma dili çeşitli yapısal seviyelerden (cümle, kelime, hece ve fonem [ses birimi]) meydana gelir ve herhangi bir yazı sistemi bu seviyelerden genellikle "sadece birini" temsil eder. Gerçekten de yazının tarihine bakıldığında insanların bu farklı yapısal düzeyleri deneyerek; çok farklı sosyal fonksiyonları karşılayabilecek, pratik, genel geçer ve ekonomik bir yazma sistemi geliştirmeye çalıştıkları görülür.

 

Yazı, sıklıkla, bir dildeki sözleri temsil eden semboller sistemi olarak tarif edilir. Sözler kalıcı değilken yazı somut bir varlıktır ve sonsuza kadar muhafaza edilebilir. Hem konuşma hem de yazma bir dilin yapısal özelliklerine bağımlıdır. Bunun bir sonucu olarak belirli bir dildeki yazı, o dilin oral (konuşulan) formunun yapısal özelliklerine aşina olmayan bir kimse tarafından okunamaz. Bununla birlikte yazı sadece sözlerin kağıda dökülmesi değildir; bazen dilin edebî veya bilimsel kullanımlarından doğan çeşitli özel formlarının da sembole dönüştürülmesidir ki bunlar her zaman sözlü olarak ifade edilemeyebilirler.

Yazı ile ilgili Cümleler

  • Cevapları nereye yazıyorsun?
  • Yazı özlüyorum!
  • Biz yazın genellikle dışarıda sundurmada yemek yeriz.
  • Yazı dağlarda geçirmek güzel olurdu.
  • Yazı nerede geçirmeyi planlıyorsun?
  • "Bugün annem öldü." Albert Camus tarafından yazılan "Yabancı" adlı kitap işte bu şekilde başlar.
  • Yazı defterinden bir sayfa kopar.
  • Yazı dediğin okunaklı, söz dediğin dokunaklı olacak.
  • Uzun bir mektup yazıyordum.
  • Yalan söylediğin için yazıklar olsun.
  • Ne yazık ki, polis seri katil hakkında daha fazla bilgi bulmaya çalışmak için başka bir mağdur buluncaya kadar beklemek zorunda kaldı.
  • Ben odaya girdiğimde oğlum birkaç saattir yazı yazıyordu.
  • Yazı sever misin?
  • Yazı kışa tercih ederim.

Yazı tanımı, anlamı:

İşaret : Belirti, gösterge, alamet. Anlam yükletilen şey, anlamlı iz, im. El, yüz hareketleriyle gösterme.

Yazma : Basım tekniğinin gelişmediği dönemlerde elle yazılmış kitap, yazma nüsha. Yazmak işi, tahrir. Bohça, yemeni, başörtü, yorgan vb. şeyler yapmakta kullanılan, üstüne boya ve fırça ile veya tahta kalıplarla desen yapılmış bez. Bu bezden yapılmış. Kabakulak.

Yazının cahili olmak : Okuma yazması olmamak, bilgisiz olmak.

Yazıya dökmek : Herhangi bir konuyu yazı ile anlatmak.

Yazıya geçirmek : Yazmak, yazılı duruma getirmek.

Yazıya gelmemek : Yazı ile anlatılamamak.

Yazıyı çıkarmak : Okuyabilmek.

Yazı bilgisi : El yazısından, yazanın karakter ve duygularını anlamayı amaç edinen inceleme yöntemi, grafoloji.

Yazı bilimi : El yazısından hareketle o kişinin karakterini ve kimliğini çıkarmayı amaç edinen bilim dalı, grafoloji.

Yazı çevirimi : Çeviri yazı.

Yazı dili : Dilin yazıda kullanılan biçimi.

Yazıhane : Yazı masası. Yazı ve danışma işlerinin yürütüldüğü iş yeri, büro.

Yazı hayatı : Yazarlık süresi veya günleri.

Yazı işleri : Gazete veya dergilerde haberlerin, yazıların toplandığı bölüm. Bir daire veya kurumda yazışmaların yapıldığı bölüm. Bir gazete veya dergide yayımlanacak yazıları yazma ve düzenleme işi.

Yazı kadrosu : Gazete, dergi vb. bir yayında sürekli yazı yazanların tümü.

Yazı kağıdı : Yazıyı güzel gösteren, mürekkebi dağıtmayan kaliteli bir cins kâğıt.

Yazı karakteri : Bilgisayarda birbiriyle uyumlu büyüklüğe ve biçime sahip, belirli bir özelliği olan harfler dizisi, font. Elle yazılan yazının kendine özgü biçimi.

Yazı kurulu : Gazete, dergi vb. bir yayında basılacak yazıları seçen, yazı işlerini yürüten kimselerin oluşturduğu kurul.

Yazı makinesi : Tuşlara parmakla vurulduğunda harflerin boyalı bir şerit yardımıyla kâğıt üzerine çıkması temeline dayanan, mekanik veya elektrikle çalışan türleri bulunan makine, daktilo, daktilo makinesi.

Yazı masası : Üzerinde yazı yazılan, genellikle çekmeceli masa.

Yazı tahtası : Okullarda üzerine yazı yazılan, genellikle kara tahta.

Yazı takımı : Yazı yazmakta kullanılan bütün araç gereç.

Yazı tura : Havaya atılan bir metal paranın, düştüğünde üstte kalacak tarafını önceden bilmeye dayanan şans oyunu.

Ak yazı : Baht, şans.

Alt yazı : Yabancı dildeki bir filmin konuşmalarını çeviri olarak görüntünün altında veren yazı. Gazete, dergi, televizyon programı vb. yayınlarda çıkan resim ve fotoğrafları açıklayan yazı.

Bacaklı yazı : İri ve okunaklı yazı.

Basmayazı : Türkiye Büyük Millet Meclisinde gerekçeye veya öneriye dayanak olmak üzere kitapçık olarak önceden basılmış olan belgeler.

Başyazı : Gazete ve dergilerde ilk sütuna veya birinci sayfaya konulan önemli yazı, başmakale.

Celi yazı : Uzaktan okunacak bir biçimde istif edilmiş, iri sülüs Arap harfli levha yazısı.

Çeviri yazı : Bir yazıyı bütün ses inceliklerini belirterek başka bir alfabeye çevirme yolu, yazı çevirimi, transkripsiyon. Sözlü metinlerin ses inceliklerinin ayrıntılı bir biçimde özel işaretlerle yazıya aktarılması.

Düzyazı : Şiir olmayan söz ve yazı, nesir, mensur, inşa.

Eğik yazı : Üstten sağa doğru eğik olan basım harfi, yatık yazı, italik.

Eski yazı : Türklerin İslamiyeti kabulünden sonra kullanmaya başladığı ve 1928 yılında Latin alfabesine dayalı yeni Türk harflerinin kabulüne kadar geçen dönemde benimsenmiş olan, Arap alfabesine dayalı yazı sistemi.

Güzel yazı sanatı : Harflere güzel biçimler vererek yazma sanatı, hüsnühat, kaligrafi.

Kara yazı : Kötü yazıldığına inanılan alın yazısı, kara talih, kara baht.

Kavram yazı : Sözleri veya düşünceleri sesleri gösteren harflerle değil çeşitli işaret veya simgelerle ifade eden yazı, ideogram.

Resim yazı : Eski çağlarda, bazı uygar uluslarca kullanılan, nesnelerin yalınlaştırılmış resimlerine dayanan yazı, hiyeroglif.

Runik yazı : Run harflerinin kullanıldığı eski bir Germen yazısı. Göktürk yazıtlarında kullanılan yazı sistemi.

Saklı yazı : Gizlilik taşıyan belge, kripto.

Telyazı : Telgraf.

Yalama yazı : Yontuk düz.

Yatık yazı : Eğik yazı.

Yeni yazı : 1 Kasım 1928'de kabul edilen, Latin alfabesi sistemine dayanan Türk alfabesi.

Alın yazısı : Yazgı.

Çivi yazısı : Eski Farsların, Medlerin ve Asurluların kullandığı yazı.

Duvar yazısı : Duvarlara yazılan, genellikle politik içerikli slogan. Duvarlara özel yazı teknikleri kullanılarak yazılan yazı, grafiti. Duvarlara yazılan her türlü yazı.

El yazısı : Kalemle yazılan yazı. Harflerin bitiştirilerek yazılmasıyla oluşan bir yazı türü.

Fikir yazısı : Düşünce yönü ağır basan yazı veya makale.

Gezi yazısı : Gezilip görülen yerleri, özelliklerini, oralardaki insanların yaşantılarını, geleneklerini anlatan düzyazı.

Güven yazısı : Belirli bir nicelikteki para için, bir bankanın yükümlülüğü altında, üçüncü bir kişi yararına bir başka bankada veya aracısında açtırılan hesap, akreditif.

İthaf yazısı : Bir kitabın veya eserin bir kimseye sunulduğunu belirten yazı, ithafname.

Köşe yazısı : Gazete veya dergilerde gündelik konuları bir görüş ve düşünceye bağlayarak yorumlayan ciddi veya eğlendirici yazı türü, fıkra.

Tanıtma yazısı : Kitap, dergi, film vb. eserlerin özelliklerini genel çizgileriyle anlatan yazı. Bir filmde emeği geçen yapımcı, yönetmen, oyuncu vb.nin adlarını, filmin yapımıyla ilgili bilgileri içine alan, filmin başında veya sonunda bulunan liste, jenerik.

Telyazısı : Telgrafla gönderilen yazı.

Yüz yazısı : Köylerde gelinin yüzüne yapıştırılan telli, pullu süsler.

Yazı yaban : Dağ, taş, kır. Her yer.

Yazı bilimci : Yazı bilimi ile uğraşan kimse.

Yazı getirmek : Yazlık giysiler giymek.

Yazı tura atmak : Bir oyunda ilk başlayacak olanı tespit etmek amacıyla veya girişilen bir iddiada kazananı belirlemek için metal parayı havaya döndürerek atmak ve yere düştüğünde hangi yüzün üste geldiğine bakarak karar vermek.

Yazıcı : İşi yazı yazma olan kimse. Bilgisayarda hazırlanan metnin yazılı sayfa hâlinde dökümünü veren araç. Bir filmin yazılarını hazırlayan, yazıcı cihazı kullanan kimse. Yazar. Orduda yazı işleri ile uğraşan er veya erbaş.

Yazıcı cihazı : Bir filmin yazılarının film üzerine basılmasını sağlayan araç.

Yazıcı kadın : Gelinlerin yüzünü boyayıp süsleyen kadın.

Yazıcılık : Yazıcı olma durumu. Orduda yazıcının görevi. Gelinlerin yüzünü boyayıp süsleme işi.

Yazıhan : Malatya iline bağlı ilçelerden biri.

Yazık : Acınma, üzüntü anlatan bir söz. Kınama anlatan bir söz. Herkesi üzebilecek şey, günah.

Yazık etmek : Boş yere zarar vermek.

Yazık günah : Büyük üzüntü ve kınama anlatan bir söz.

Yazık olmak : Boş yere zarar verilmek.

Yazıklanma : Yazıklanmak işi, esef, teessüf.

Yazıklanmak : Üzülmek, acınmak, esef etmek, teessüf etmek.

Yazıklar olsun : Üzüntü ve kınamanın çokluğunu anlatan bir söz.

Yazıksız : Günahsız.

Yazıla : Devlet dairelerinde yapılmış olan müsveddenin düzeltilmesi yapıldıktan sonra yazılması için verilen "yazılsın" emri.

Yazılı : Üzerinde yazı bulunan, yazısı olan. Geçerli olan, nominal. Yazılı sınav. Yazılmış olan, muharrer, sözlü karşıtı.

Yazılı bildirim : Herhangi resmî bir işlemin, ilgili kişiye yazılı olarak bildirilmesi.

Yazılı emir : Kamu hizmeti ve görevlerinin yerine getirilmesi için üstün asta yazılı olarak verdiği veya daha önce sözlü olarak vermiş olduğu emrin yazıyla tekrarlanmış biçimi.

Yazılı hani : Hanigillerden, uzunluğu 20-30 santimetre olan, Akdeniz'de yaşayan, eti yenen bir balık (Serranus scriba).

Yazılı hukuk : Yasama organı tarafından kabul edilen ve yayımlanan hukuk.

Yazılı imtihan : Yazılı sınav.

Yazılı kağıdı : Yazılı sınavda kullanılan ve cevapların yazıldığı kâğıt.

Yazılı sınav : Öğrencilerin ve değişik kurumlara alınacak kişilerin bilgi ve becerilerini yazılı olarak ölçmeyi amaçlayan sınav, yazılı, yazılı yoklama, yazılı imtihan.

Yazılı soru önergesi : Türkiye Büyük Millet Meclisinde yazılı olarak cevaplandırılması istenen soru.

Yazılı yoklama : Yazılı sınav.

Yazılım : Bir bilgisayarda donanıma hayat veren ve bilgi işlemde kullanılan programlar, yordamlar, programlama dilleri ve belgelemelerin tümü.

Yazılım dizgesi : Yazılım sistemi.

Yazılım paketi : Genel iş uygulamalarına yönelik olarak tasarlanıp hazırlanan yazılım.

Yazılım sistemi : Bir bilgisayar sisteminde denetim işlerini gerçekleştirmek amacıyla geliştirilen yazılım, yazılım dizgesi.

Yazılış : Yazılma işi.

Yazılma : Yazılmak işi.

Yazılmak : Yazma işi yapılmak. Birine tutulmak, sevmek. Kendini bir yere yazdırmak, kaydolmak.

Yazım : Yazma işi. Bir dilin belli kurallarla yazıya geçirilmesi, imla.

Yazım kuralları : Bir dildeki sözcüklerin yazılış biçimlerini belirleyen kurallar.

Yazımcı : Yazı yazma işlerini yapan kimse.

Yazın : Edebiyat. Yaz mevsiminde, yaz aylarında.

Yazın bilimci : Edebiyat bilimi uzmanı.

Yazın bilimi : Edebiyatla uğraşan bilim dalı, edebiyat bilimi.

Yazın dili : Edebî dil.

Yazın eri : Edebiyatçı.

Yazın tarihi : Edebiyat tarihi.

Yazıncı : Yazın ile uğraşan, ilgilenen kimse, edebiyatçı.

Yazıncılık : Edebiyatçılık.

Yazınsal : Edebî.

Yazıp çizmek : Yazmak.

Yazır : Oğuz Türklerinin yirmi dört boyundan biri.

Yazış : Yazma işi.

Yazışma : Bir konuda karşılıklı yazı yazma, haberleşme, muhabere.

Yazışmak : Yazılı olarak haberleşmek, birbirine yazmak.

Yazıt : Çevresi kabartma silmeli, içinde yazı olan taş. Bir kimse veya bir olayın anısını yaşatmak için bir şey üzerine kazılan yazı, kitabe.

Yazıt bilimci : Yazıt bilimi ile uğraşan kimse.

Yazıt bilimi : Konusu, yazıtları incelemek olan tarihe yardımcı bilim, epigrafi.

Ak yazılı : Bahtlı, şanslı.

Alın yazısı değişmez : "kişi ne yaparsa yapsın kaderini değiştiremez" anlamında kullanılan bir söz.

Alna yazılan başa gelir : "kişi, kaderi ne ise onu görür" anlamında kullanılan bir söz.

Alnında yazılmış olmak : Bir olayın, kişinin başına gelmesini Allah yazmış olmak.

Alnının kara yazısı : Kötü kaderi, kötü talihi.

Alt yazıcı : Televizyon programlarında bir görüntünün altına kısa metin yazmakla görevli kimse.

Alt yazılı : Gösterime girdiği ülkenin diline çevrilmiş alt yazısı bulunan (film, görüntü).

Buz üstüne yazı yazmak : Süresi, etkisi çok az olacak bir iş yapmak. bir kimseye etki yapmayan sözler söylemek.

Çocuk yazını : Çocuk edebiyatı.

Gökçe yazın : Edebiyat.

Gönlün yazı var kışı var : "insan kimi zaman sevinçli, kimi zaman da üzüntülü olabilir" anlamında kullanılan bir söz.

Kötücül yazılım : Bilgisayar sisteminde veya ağ üzerinde zarara yol açmak, çalışmaları aksatmak amacıyla hazırlanmış yazılım.

Leyleği kuştan mı sayarsın yazın gelir kışın gider : "sürekli olarak bir iş üzerinde durmayan, maymun iştahlı olan kişiye kimse güvenmez" anlamında kullanılan bir söz.

Ne yazık ki : Üzülerek belirtelim ki.

Pastırma yazı : Güzün sonundaki sıcak günler.

Romanı yazılmak : Romanlaşmak.

Sesçil yazım : Kelimelerin seslendirilişteki değerlerini olduğu gibi yansıtan yazı.

Yüzü yazılı kalmak : Kullanılmak, yenilmek için hazırlanmışken herhangi bir sebeple olduğu gibi dokunulmadan kalmak.

Düşünce : Niyet, tasarı. Dış dünyanın insan zihnine yansıması. Tasa, kaygı, sıkıntı. Uzay ve zamanın ötesinde, öznenin dışında, kendiliğinden var olan, duyularla değil, yalnızca ruhen algılanabilen asıl gerçeklik, mütalaa, fikir, ide, idea. İlke, yönetici sav.

Tespit : Bir durumu kuşkuya düşürmeyecek biçimde gösterme. Belirleme. Bir şeyi sağlam bir biçimde yerleştirme, yerinden oynamaz duruma getirme, saptama. Sabitleme.

Edilme : Edilmek işi.

Alfabe : Bir işin başlangıcı. Bir dilin seslerini gösteren, belirli bir sıraya göre dizilmiş belli sayıda harfin bütünü, abece, yazı. Bir dilin harflerini tanıtarak okuma öğrenmeyi sağlayan kitap.

Harf : Dildeki bir sesi gösteren ve alfabeyi oluşturan işaretlerden her biri, kod.

Biçim : Herhangi bir şeyin benzeri. Şiirlerin kuruluş ve uyak düzenlerine göre olan dış görünüşü, şekil. Sanat ve edebiyat eserlerinde dış görünüş, form. Bir nesnenin dış çizgileri bakımından niteliği, dıştan görünüşü, şekil, eşkâl. Biçme işi. Disket vb.nin bilgisayarda kullanılabilir durumu. Yazı ve simgelerin bilgisayarda kullanılmaya elverişli çerçevesi, düzeni, format. Tarz. Yakışık alan şekil, uygun şekil.

Bilim : Belli bir konuyu bilme isteğinden yola çıkan, belli bir amaca yönelen bir bilgi edinme ve yöntemli araştırma süreci. Evrenin veya olayların bir bölümünü konu olarak seçen, deneye dayanan yöntemler ve gerçeklikten yararlanarak sonuç çıkarmaya çalışan düzenli bilgi, ilim. Genel geçerlik ve kesinlik nitelikleri gösteren yöntemli ve dizgesel bilgi.

Yapısal : Yapı ile, yapılış ile, kuruluş ile ilgili, strüktürel, konstrüktif.

Yazgı : Tanrı'nın uygun görmesi, Tanrı'nın isteği, kader, ezelî takdir, yazı, alın yazısı, hayat, mukadderat, takdiriilahi.

Düz : Engebesiz olan yer, düzlük, ova. Düz rakı. Çizgisiz, desensiz ve tek renkli. Yüzeyinde girinti çıkıntı olmayan, müstevi. Kısa ökçeli, ökçesiz (ayakkabı). Yayvan, altı derin olmayan. Kıvırcık veya dalgalı olmayan (saç). Yatay durumda olan, eğik ve dik olmayan. Kıvrımlı olmayan, doğru, stabil. Yalın, sade, süssüz.

Yer : Üzerine yapı kurulmaya elverişli arazi, arsa. Ekime elverişli toprak parçası, arazi. Bulunulan, yaşanılan, oturulan bölge. Durum, konum, vaziyet. Bir şeyin, bir kimsenin kapladığı veya kaplayabileceği boşluk, mahal, mekân. İz. Görev, makam. Gezinilen, ayakla basılan taban. Yerküre. Önem. Durum, konum. Otel, motel vb.nde kalınacak oda. Bir olayın geçtiği veya geçeceği bölüm, alan, mahal. Ülke.

Ova : Çevrelerine göre çukurda kalmış, çoğunlukla alüvyonla örtülü, eğimi az, akarsuların derine gömülmediği, geniş veya dar düzlük, yazı.

Kır : Şehir ve kasabaların dışında kalan, çoğu boş ve geniş yer, dağ bayır. Beyazla az miktarda siyah karışmasından oluşan renk. Bu renkte olan.

Yazı bireyselliği : Kişinin el yazısının, başkalarınınkine benzemeyen eşsiz özellikleri. (Böylece bir el yazısı örneğinin kimin tarafından yazıldığı kestirilir.)

Yazı çoğaltacı : Genelge, duyuru ve benzeri, çoğunlukla kullanılacak ya da birçok yere gönderilecek belgelerle, yazıları çoğaltıcı makine.

Yazı delisi : Kimi ruh hastalıklarında belirti olarak gelişen aşırı yazma tutkusu. (Bu amaç için duvarlar, yatak çarşafı, doktor gömleği gibi şeyler bile kullanılır.)

Yazı : Öğrencilere okunaklı, işlek ve güzel yazı yazma gücünü ve alışkanlığını kazandırmak amacıyla ilkokullar ile kimi orta dereceli okullarda okutulan ders.

Yazı desteği : Yazının düzgünce saptanması için alıcı önüne konan ve üzerine yazı yerleştirilen destek.

Yazı görüntüleme : Yazılı bilgileri istenildiği anda televizyonda izlemeyi sağlayan yöntemlerin genel adı. (İzleyicinin almaca bağlı ve üzerinde düğmeler bulunan bir aygıtın düğmelerine basarak hava durumu, son haberler, borsa haberleri, spor karşılaşmaları ya da at yarışlarının sonuçları, uçak, vapur, tren tarifeleri, vb. bilgileri görüntülükte izleyebilmesini sağlayan bu yöntemler, değişik ülkelerde "Ceefax", "Oracle", "Prestel", "Viewdata", "Titan", "Captains", vb. gibi tecim adlarıyla da tanınmaktadır).

Yazı işaretleri : Yazıda kullanılan ve tek ses, hece veya fikir anlatan harf, resim gibi ibaretler.

Yazı kartonu : Üzerine yazı yazılan karton. (Televizyonda ölçün yazı kartonu 25,5 x 30,5 cm boyutundadır).

Yazı likeni : (botanik)

Yazı pepeliği : Yazılı metinlerde harf, hece ve sözlerin yerini değiştirmek ya da ters okumak.

Diğer dillerde Yazı anlamı nedir?

İngilizce'de Yazı ne demek? : adj. clerical, scriptural, writing

n. article, contribution, inscription, lettering, Scripture, writing

Fransızca'da Yazı : écriture [la], écrit [le], article [le], rédaction [la], (paramadalya) revers [le], pile [la]

Almanca'da Yazı : n. Aufsatz, Aufschrift, Beitrag, Brief, Papier, Schreibe, Schreiben, Schreibung, Schrieb, Schrift, Zuschrift

Rusça'da Yazı : n. письмо (N), писание (N), надпись (F), шрифт (M), письменность (F), алфавит (M), почерк (M), каллиграфия (F), заметка (F), статья (F), текст (M), подпись (F), субтитр (M), равнина (F), долина (F)

adj. письменный