Yeni nedir, Yeni ne demek
Yeni; Dil bilgisi yönünden Türkçe'de sıfat olarak kullanılır.
- Kullanılmamış veya az kullanılmış olan, eski karşıtı.
- Tanınmayan, bilinmeyen.
- O güne kadar söylenmemiş, görülmemiş, gösterilmemiş, düşünülmemiş olan.
- Biraz önce, çok zaman geçmeden.
- Daha öncekilerden farklı olan.
- Eskisinin yerine gelen.
- En son edinilen
- İşe henüz başlamış.
- Oluş veya çıkışından beri çok zaman geçmemiş olan.
"Yeni" ile ilgili cümle örnekleri
- "Yeni imzalara rastlıyoruz."
- "Yeni ihtiyaçlarımız var."
- "Yeni giysi. Yeni ayakkabı."
- "Yeni bir buluş. Yeni bir düşünce."
- "Yeni tanıştığım orman uzmanları çok nazik ve kibar insanlardı." - Ç. Altan
- "Yeni haber. Yeni moda."
- "Yeni vali çok çalışkanmış."
- "Yeni eve taşındık."
- "Yeni öğrenci. Yeni asker."
Yerel Türkçe anlamı:
Hafif.
Yeni, şimdi
Hafif.
Ürün alma dönemi.
Ürün.
Yani
Hafif.
Gelecek yıl.
[Bakınız: yeğni-3]
[Bakınız: yeğni]
Yeni
Bilimsel terim anlamı:
Çağına göre öncü çığır: Yeni şiir, ikinci Yeni. (Edebiyat-ı Cedide de bu anlama göre adlandırılmıştı.)
Osmanlıca Yeni ne demek? Yeni Osmanlıca'da ne anlama gelir?:
cedit
Yeni kısaca anlamı, tanımı:
Yeni ay : Hilal.
Yenibahar : Mersingillerden, Amerika'nın sıcak bölgelerinde yetişen bir bitki (Pimenta officinalis). Bu bitkinin olgunlaştıktan sonra kurutulup bahar olarak kullanılan meyvesi.
Yeni baştan : Baştan başlayarak, yeniden.
Yeni çağ : Orta Çağın bitiminden (1453 veya 1492'den) Fransız İhtilali'ne (1789) kadar süren çağ.
Yeniçeri : Kapı kulu teşkilatının piyade sınıfı. Bu asker sınıfından olan er.
Yeni dalga : Olaylarla sonuçları birbirine bağlarken daha özgür bir anlatım biçimini tercih eden sinema akımı.
Yenidoğan : 0-28 günlük bebek.
Yenidünya : Orta oyununda ev dekoru olarak kullanılan kafes biçiminde paravan. Bu ağacın erik büyüklüğünde, iri çekirdekli, sarı renkli, sulu ve mayhoş meyvesi, Malta eriği. Renkli veya sırlı sırçadan yapılan, süs olarak asılan top. Gülgillerden, Akdeniz çevresinde yetişen, büyük, pürüzsüz ve sert yapraklı bir ağaç (Eriobotrya Japonica).
Yeni dünya : Amerika ana karası.
Yeni eflatuncu : Yeni Platoncu.
Yeni eleştirici : Yeni eleştiricilik yanlısı olan.
Yeni gerçekçi : Yeni gerçekçilik yanlısı olan.
Yeni gümüş : Alman gümüşü.
Yeni izlenimci : Yeni izlenimcilik yanlısı olan.
Yeni türk harfleri : Türkiye Cumhuriyeti'nde 1928'den sonra Arap harfleri yerine kullanılmaya başlanan harfler.
Yeni yazı : 1 Kasım 1928'de kabul edilen, Latin alfabesi sistemine dayanan Türk alfabesi.
Yeni yeni : Yeni olarak, bugünlerde, çok yakınlarda.
Yeni yetme : Ergen. Toy, acemi.
Yeni yıl : Yaşanılan yıldan bir sonraki yıl, yeni sene.
Yeni dünya aslanı : Puma.
Yeni eflatunculuk : Yeni Platonculuk.
Yeni eleştiricilik : Kant sistemine göre eleştiriyi yeni boyutta değerlendiren akım.
Yeni gerçekçilik : Eşyanın gerçeğini ışık ve gölgeden yoksun keskin çizgilerle vermeyi amaç edinen resim anlayışı.
Yeni izlenimcilik : İzlenimcilerin içgüdüye dayanarak yaptıkları, güneş ışığının parçalanmasını bilimsel yöntemli biçimde uygulayan, izlenimcilerin bozdukları yapısal kuruluşa yeniden önem veren, saf renkleri nokta nokta sürüp renk karışımını seyircinin gözünde oluşturmayı amaçlayan resim akımı.
Yeni yetmelik : Yeni yetme olma durumu.
Yeniçağa : Bolu iline bağlı ilçelerden biri.
Yenice : Oldukça yeni. Karabük iline bağlı ilçelerden biri. Çanakkale iline bağlı ilçelerden biri. (yeni'ce) Yakın günlerde.
Yeniçeri ağası : Yeniçeri Ocağının en yüksek subayı ve komutanı.
Yeniçerilik : Yeniçeri olma durumu, yeniçeri askerliği. Yeniçeri asker kuruluşunun olduğu devir. Yeniçeri askerî kuruluşu.
Yenici : Yenilik yanlısı, yeniliği tutan. Yenen, üstün gelen, mağlup eden.
Yenicilik : Yenici olma durumu.
Yeniden : Gene, yine, bir daha, tekrar.
Yeniden düzenleme : Yeniden düzen verme, reorganizasyon.
Yeniden kurma : Bir sözün ilk biçiminin nasıl olabileceğini dil kurallarına göre kurgulama, rekonstrüksiyon. Yeniden tasarlayarak biçimlendirme, rekonstrüksiyon. Sit alanlarında yıkılmış binaların aslına uygun olarak yeniden yapılması, rekonstrüksiyon.
Yeniden tasarımlama : Bir tasarımı yeniden gözden geçirme, restitüsyon.
Yeniden yapılanma : Bir kurum, kuruluş veya işletme personel ve çalışma düzeni bakımından yeni bir yapıya kavuşma.
Yeniden yeniye : Çok yakın bir süreden beri, çok yakın geçmişte.
Yenifakılı : Yozgat iline bağlı ilçelerden biri.
Yenik : Savaş veya yarışmada yenilmiş, mağlup. Bir hayvanın veya böceğin bir şeyi yiyerek o şeyde bıraktığı iz. Yenmiş, aşınmış.
Yenik düşmek : Yenilmek, mağlup olmak.
Yenik saymak : Yenilmiş olarak kabul etmek.
Yenileme : Eski bir yapıda yıkılmış, bozulmuş olan bölümleri aslına uygun bir biçimde onarma, restorasyon. Yenilemek işi.
Yenilemek : Bir kimse veya bir şeyin yerine yenisini koymak. Hastalık, tekrarlamak.
Yenilenebilir enerji : Güneş, rüzgâr vb. kaynaklardan elde edilen enerji.
Yenilenme : Yenilenmek durumu.
Yenilenmek : Bir iş bir kez daha yapılmak, tekrarlanmak. Canlanmak. Bir şeyin yerine yenisi konulmak.
Yenilerde : Yakın geçmişte.
Yenileşme : Yenileşmek işi.
Yenileşmek : Yeni bir durum almak, yenilik kazanmak, yeniliğe uymak.
Yenileştirme : Yenileştirmek işi.
Yenileştirmek : Yenileşmesini sağlamak.
Yeniletme : Yeniletmek işi.
Yeniletmek : Yenileme işini yaptırmak.
Yenilgi : Bir yarışmada kaybetme, yenilme, mağlubiyet, hezimet. Bir işte, bir uğraşta başarısızlığa uğrama, kaybetme. Yenilen bir ordunun, düzen bağını yitirerek asker onurunun gerektirdiği bütün bağları bozması, bozgun, hezimet.
Yenilgiye uğramak : Yenilmek, mağlup olmak.
Yenilik : Yeni olan bir şeyin özelliği. Eskimiş, zararlı veya yetersiz sayılan şeyleri yeni, yararlı ve yeterli olanlarıyla değiştirme, teceddüt. Yenileşim. Yeni olma durumu.
Yenilik korkusu : Her değişiklikten, her yenilikten ürkme hastalığı.
Yenilik yapmak : Değişiklik yapmak, değişiklik getirmek.
Yenilikçi : Yenilikten yana olan.
Yenilikçilik : Yenilikçi olma durumu.
Yenilir yutulur değil : Çok ağır (söz). kendisiyle başa çıkılamayacak durumda olan. hoşa gitmeyen, beğenilmeyen nitelikte olan. yenmeyecek nitelikte olan (yiyecek).
Yeniliş : Yenilme işi.
Yenilme : Yenilmek işi.
Yenilmek : Bir işte, bir uğraşta başarısızlığa uğramak, kaybetmek. Savaş veya yarışmada karşısındakinden aşağı durumda kalmak, kaybetmek, mağlup olmak. Yeme işi yapılmak veya yeme işine konu olmak.
Yenilmezlik : Yenik duruma düşmeme durumu.
Yenimahalle : Ankara iline bağlı ilçelerden biri.
Yenimsi : Yeniyi andıran, yeniye benzeyen, yeni gibi.
Yenipazar : Bilecik iline bağlı ilçelerden biri. Aydın iline bağlı ilçelerden biri.
Yenirce : Gittikçe genişleyen yara. Frengi. Kemik ve diş dokusunun harap olması durumu.
Yenişarbademli : Isparta iline bağlı ilçelerden biri.
Yenişehir : Mersin iline bağlı ilçelerden biri. Bursa iline bağlı ilçelerden biri. Diyarbakır iline bağlı ilçelerden biri.
Yenişmek : Birbirini yenmeye çalışmak. Çekişmek.
Bal ile kaymak yenir ama her keseye göre değil : "güzel yemeyi, güzel giymeyi, güzel eşya kullanmayı herkes ister ama bunları ancak parası bol olanlar yapabilir" anlamında kullanılan bir söz.
Bit yeniği : Bitin ağaç, bitki vb.nin üzerinde oluşturduğu delik veya iz.
Eski ağza yeni taam : Turfanda bir şey yenilirken söylenen söz.
Eski dost düşman olmaz yenisinden vefa gelmez : "aralarında ufak tefek dargınlıklar olsa bile eski dostlar birbirlerine düşman olmazlar, yeni kazanılan dostlarla arada henüz sıkı bir bağ oluşmadığı için bu durum söz konusu değildir" anlamında kullanılan bir söz.
Eski köye yeni adet getirmek : Alışılmamış, yadırganan bir yeniliği yapmaya kalkışmak.
Eskisi olmayanın yenisi olmaz : "yeni bir şey edinildiğinde eskisi hemen elden çıkarılmamalıdır" anlamında kullanılan bir söz.
Ezilmeden yenilmek : Başa baş bir karşılaşma çıkararak az farkla yenilmek.
Güve yeniği : Yünlü dokumada güvenin oluşturduğu delik.
Her şeyin yenisi dostun eskisi : "dostluk eskidikçe güç ve değer kazanır" anlamında kullanılan bir söz.
Kurt yeniği : Ağaçta kurt tarafından kemirilerek oluşturulan oyuk.
Kuş vardır eti yenir kuş vardır et yedirilir : "öyle kişiler vardır ki acımadan en ağır işte kullanılır, öyle kişiler de vardır ki iş gördürmek şöyle dursun onlara hizmet edilir".
Motor yenileme : Motorun aşınmış silindir, piston, krank mili vb. parçalarının çeşitli işlemler uygulanarak veya değiştirilerek tekrar ilk günkü gibi çalışır hâle getirilmesi, rektifiye.
Kullanılma : Kullanılmak işi.
Kullanılmış : Az veya çok bir zaman için başkasının malı olmuş, yeni olmayan, müstamel.
Karşıt : Nitelik ve durumları birbirine büsbütün aykırı olan, zıt, kontrast.
Çıkış : Güreşte cazgırın alana çıkardığı pehlivanların izleyicilere doğru yürüyerek çalım yapmaya başlaması. Kuşatılmış bir bölgedeki birliklerin yaptığı saldırı. Yokuş. Uçağın bir havaalanından başka bir havaalanına gitme süreci, sorti. Çıktı. Verilen bir işaretle yarışa başlama, depar. Beklenilmeyen bir sırada yapılmış olan sert konuşma. Çıkış belgesi. Mezuniyet, okul bitirme. Çıkma işi. Bir yerden çıkmak için kullanılan nokta.
Beri : -den bu yana. Bu uzaklıkta bulunan. Konuşanın önündeki iki uzaklıktan kendisine daha yakın olanı.
Zaman : Bu sürenin belirli bir parçası, vakit. Çağ, mevsim. Dönem, devir. Bir işe ayrılmış veya bir iş için alışılmış saatler, vakit. Fiillerin belirttikleri geçmiş zaman, şimdiki zaman, gelecek zaman, geniş zaman kavramı. Yer kabuğunun geçirdiği gelişimde belirlenen ve fosillere göre dörde ayrılan geniş evrelerden her biri. Olayların oluş ve akış sırasını belirleyen, düzenli ve dönemli gök olaylarını birim olarak kullanan sanal bir kavram. Belirlenmiş olan an. Bir işin, bir oluşun içinde geçtiği, geçeceği veya geçmekte olduğu süre, vakit.
Geçme : Birbirinin içine geçirilerek tutturulan iki şeyden birinde bulunan çıkıntılı parça. Geçmek işi, mürur. Çakılmış, yapıştırılmış veya lehimlenmiş olmayıp gereğinde sökülebilecek biçimde parçaları birbirine takılıp kenetlenmiş olan.
En : Hayvanlara veya eşyaya vurulan damga, işaret. Bir yüzeyde boy sayılan iki kenar arasındaki uzaklık, genişlik, boy, uzunluk karşıtı. Başına geldiği sıfatların üstün derecede olduğunu gösteren kelime.
Son : Şimdiki zamana en yakın zamandan beri olan veya bu zamanda yapılmış, olmuş olan, ilk karşıtı. En arkada bulunan. Bir şeyin en arkadan gelen bölümü, bitimi, nihayet, akıbet. Döl eşi. Olanca. Ölüm. Artık ondan ötesi veya başkası olmayan. Uç, sınır.
Henüz : Az önce, daha şimdi, yeni. Daha, hâlâ.
Bilinmeyen : Değeri belli olmayan, bilinmedik (nicelik), bilinmez, meçhul.
Daha : Henüz. Var olana, elde bulunana ek olarak. Bunun dışında. Kendisinden sonra üçüncü kişi iyelik eki alan bir sıfatla birlikte sözü edilen konuda en önemli durumu belirtmek için kullanılan bir söz.
Farklı : Farkı olan, aralarında fark bulunan, değişik, ayrımlı.
Yerine : Başkasının adına. Alegori. Bir şeyin veya bir kimsenin yerini almak üzere.
Gelen : Gelme işini yapan (kimse veya nesne). Bir ışık kaynağından çıkıp bir aynanın yüzüne veya saydam bir cismin yüzeyine düşen (ışın).
Biraz : (bi'raz) Az miktarda. Bir parça, azıcık. (bi'raz) Kısa bir süre için.
Önce : İlk olarak, başlangıçta, sonra karşıtı.
Çok : Sayı, nicelik, değer, güç, derece vb. bakımından büyük ve aşırı olan, az karşıtı. Aşırı bir biçimde.
Yeni ad : Taksonomide, daha önce yayınlanmış bir adın yerine geçecek yeni bir ad konması.
Yeni altın : II. Sultan Mustafa zamanında basılan altın paralardan biri.
Yeni amerikan sinema topluluğu : Yeni Amerikan Sineması akımını oluşturan topluluk. Geleneksel Amerikan sinemasına, özellikle Hollywood ürünlerine karşı bir tepki olarak doğdu; bu sinemanın yapım ve yönetim yöntemlerine taban tabana karşıt bağımsız, dar bütçeli, deneysel yanı ağır basan çalışmalara yöneldi. Yeraltı Sineması bu akımın bir koludur.
Yeni amerikan sineması : 1960'larda ABD'de bir bölük bağımsız sinemacının kurduğu Yeni Amerikan Sinema Topluluğu'nun oluşturduğu sinema akımı.
Yeni antik komedya : Antik Yunan komedyasının aşağı yukarı İÖ 330 tarihlerinde ortaya çıkan incelmiş biçimi. Bu komedyada eski komedyanın karikatür tipleri ve mitologya kişileri yok oldu, bunların yerini, o dönemde yaşayan insanlar, onların sorunları ve giysileri aldı. Yeni komedya yazarlarının içinde en önemlisi Efesli Menandros'tur.
Yeni basım : Daha önce yayınlanmış bir yapıtın yeniden basılması işi.
Yeni biçimleyicilik : Sade kelimeler ve somut fikirlerle basit bir çatı içinde sanat yapmak çığırı ki yirminci yüzyılın başlarında Holandada ana renklerle ve basit çizgilerle yapılan ve de Stijl (de stayl okunur) adını taşıyan resim çığırının edebiyata uygulanmasından ibarettir. Halk edebiyatı kelimelerinden.
Yeni bir yönergeye değin : Yeni bir buyruğa değin işlemi durdurma.
Yeni çekim : Başarılı olmayan ya da başarılı olmadığı sanılan bir çekimin yeniden çevrilmesi. Bu yolda çevrilen çekim.
Yeni çevirim : Daha önce çevrilmiş bir çevirim oyunluğunun herhangi bir değişiklik yapılmaksızın ya da ufak tefek değişikliklerle yeniden çevrilmesi. Bu yolda gerçekleştirilmiş film.
Yeni ile ilgili Cümleler
- Ben Yeni Delhi'de yaşıyorum.
- Yeni Alfa Romeo arabam açık kırmızıdır.
- O, yeni arabasını sokağa park etmek istemedi.
- Yeni adamın adı ne?
- Gelincikler, Yeni Zelanda'da kuşların en kötü düşmanıdır.
- Bu okulun yeni bir müdüre ihtiyacı var.
- Yeni adamla ilgili ne düşünüyorsun?
- O, başlangıçta yeni evine alışmakta sorun yaşadı.
- O yeni bir teknik öğrendi.
- Yeni adamı sevmiyorum.
- Yeni albüm daha yüksek bir önceliğe sahip.
- Yeni adresinizi bana bildirin.
- "Yeni adamı sevmiyorum." "Tom'u mu demek istiyorsun? Sanırım o seni seviyor."
- Bilakis, benim yeni işim eski işimden daha zor.
Diğer dillerde Yeni anlamı nedir?
İngilizce'de Yeni ne demek? : adj. fresh, green, hot, incoming, ingoing, maiden, neoteric, new, novel, recent, renewed, smart, young
adv. freshly, only just, recently, newly
n. novice
Fransızca'da Yeni : nouveau, nouvelle, neuf, neuve
Almanca'da Yeni : adj. erneut, jung, modern, neu, originell
adv. weiter
Rusça'da Yeni : adj. новый, свежий
adv. вновь, только что, недавно
Bu kısımda Yeni nedir? Yeni ne demek? gibi ya da benzeri soruları üye olmadan pratik bir biçimde hemen sorabilir, daha sonra kısaca Yeni tanımı, açılımı, kelime anlamı hakkında ansiklopedik bilgi verebilir veya dilerseniz Yeni hakkında sözler yazılar ile ingilizce veya almanca sözlük anlamı paylaşabilir, diğer web sitelerinden de birçok kaynaklar sunabilirsiniz. Spam veya çok kısa yazılan mesajlar yayınlanmayacaktır.