Yumru nedir, Yumru ne demek

"Yumru" ile ilgili cümle

  • "Yumru yanaklı bir çocuk."
  • "Alnında bir yumru var."
  • "Patates nişastalı bir yumrudur."

Yerel Türkçe anlamı:

Yuvarlak

Domates.

Kuşlarda bir organ.

Toparlak.

Set, tümsek.

Jeoloji ve yer bilimleri alanındaki anlamı:

İçinde oluştukları kayacın maddesinden başka bir madde ile yapılı, düzensiz yumrucuk biçiminde cisim.

Diğer sözlük anlamları:

Eğri, çarpık.

Ur, vücuttaki şiş, bez, gudde, kabarcık, tümsek, müdevver.

Bilimsel terim anlamı:

(II) Yumru biçiminde olan.

(I) Yuvarlak görünüşlü olan bir kütle parçacığı.

İngilizce'de Yumru ne demek? Yumru ingilizcesi nedir?:

nodule, nodullar

Fransızca'da Yumru ne demek?:

condyle, trochanter, concrétion

Osmanlıca Yumru ne demek? Yumru Osmanlıca'da ne anlama gelir?:

yumru, deren

Yumru tanımı, anlamı:

Yumru köfte : Yağsız kıyma, köftelik bulgur, soğan, maydanoz ve baharat kullanılarak hazırlanan bir tür sulu yemek.

Yumru kök : Patates, pancar, yer elması gibi yumru biçiminde olan kök.

Yumru top : Yuvarlak top.

Yamru yumru : Yumru.

 

Yumrucuk : Küçük yumru, ufak şişkinlik.

Yumruğuna güvenmek : İsteklerini yaptırmak için yalnızca bedensel gücüne güvenmek.

Yumruk : Baskı. Elin bu biçimiyle yapılmış olan vuruş. Parmakların kapanmasıyla elin aldığı biçim.

Yumruk atmak : Yumrukla vurmak.

Yumruk gibi : Yumruk büyüklüğünde.

Yumruk göstermek : Korkutmak, gözdağı vermek.

Yumruk hakkı : Zorbalıkla elde edilen şey.

Yumruk kadar : Çok iri, büyük. küçücük.

Yumruk oyuncusu : Boksör.

Yumruk oyunu : Boks.

Yumruk topu : Boksörlerin düzgün ve çabuk yumruk vurabilmeleri için çalıştıkları, uzunluğu boksörün boyuna göre ayarlanabilen, bir askıya asılı lastik top.

Yumruk yumruğa gelmek : Yumruklaşmak.

Yumruklama : Yumruklamak işi.

Yumruklamak : Yumrukla vurmak.

Yumruklanma : Yumruklanmak işi.

Yumruklanmak : Yumrukla vurulmak.

Yumruklaşma : Yumruklaşmak işi.

Yumruklaşmak : Karşılıklı yumruk atmak, yumruk vurarak dövüşmek.

Yumrulanma : Yumrulanmak işi.

Yumrulanmak : Yumru durumuna gelmek, yumru gibi olmak.

Yumruluk : Yumru olma durumu.

Boğazına bir yumruk tıkanmak : Konuşamaz olmak, sesi çıkmamak.

Demir yumruk : Güçlü kuvvetli (kimse).

Dördüz yumrucuklar : Beyinle beyincik arasında bulunan dört kabartının adı.

El yumruğu yemeyen kendi yumruğunu değirmen taşı sanır : "deneyimsiz kişi kendisinin herkesten üstün olduğunu, her işi yapabileceğini sanır" anlamında kullanılan bir söz.

Kavgada yumruk sayılmaz : "kavga sırasında hem dayak yenilir hem de atılır" anlamında kullanılan bir söz.

Yuvarlak : Top veya küre biçiminde toparlak şey. Kesin ve açık olmayan (söz, laf vb.). Homoseksüel erkek. Top veya küre biçiminde olan, müdevver.

 

Şişkin : Şişmiş, şişirilmiş.

Yedek : Gereğinde kullanılmak için fazladan bulundurulan, ayrılmış olan. Hayvanı yedeğe alan ip, yular. Gereğinde kullanılmak için elde bulundurulan, asıl karşıtı. Redif. Yularından çekilerek götürülen boş binek hayvanı.

Besin : Yaşamak, varlığını sürdürmek için gerekli şey. Yenilebilir, beslenmeye elverişli her tür madde, azık, gıda.

Madde : Duyularla algılanabilen nesne. Para, mal vb. ile ilgili şey. Boşlukta yer kaplayan, bir kütlesi olan her türlü varlık, özdek. Molekül. Sözlük ve ansiklopedilerde tanımlanan, anlatılan kelime, ad veya konulardan her biri. Bir cismi oluşturan öge, öz. Kendi içinde bütünlüğü olan anlatım. Yasa, sözleşme, antlaşma vb. metinlerde, her biri başlı başına bir yargı getiren ve çoğu kez rakamla belirtilen bölüm.

Genel : Bir şeye veya bir kimseye özgü olmayıp onun bütün benzerlerini içine alan, umumi. Ayrıntıları göz önüne alınmayarak bütünü bakımından ele alınan. Herkesin yararlanabileceği (yer, nesne). Yetkisi ve sorumluluğu çok olan. Bir genelleme sonucunda elde edilen.

Derin : Kendi türünde çok gelişmiş, en ileri durumda olan. Uzun süren. Yoğun. Dibi yüzeyinden veya ağzından uzak olan. Dip. Ayrıntılı. Yüzeyden içeri inen. İçten gelen.

Şey : Madde, eşya, söz, olay, iş, durum vb.nin yerine kullanılan, belirsiz anlamda bir söz. Nesne, madde.

Kabarık : Kabarmış olan. Çıkıntısı olan, tümsekli.

Biçimli : Düzgün. Biçimi güzel olan, mevzun. Herhangi bir biçimde olan. Uygun olarak, yakışacak bir biçimde.

Eğri : Yanlış bir biçimde. Yatay veya düşey olmayan, bütünüyle bir yana eğilmiş bulunan, eğik, mail. Yay gibi kavislenmiş, eğmeçli, mukavves. Doğru veya düz olmayan çizgi, yüzey. Doğru veya düz olmayan, bir noktasında yön değiştiren, çarpık, münhani, doğru karşıtı. Bir olayın şiddetindeki azalış ve çoğalışları gösteren çizgi.

Çarpık : Kötü. Düzgünlüğünü yitirerek eğrilmiş, doğru karşıtı. Gerektiği gibi olmayan, düzgün olmayan. Aksi, ters, huysuz bir biçimde.

Yumru : Eğri büğrü, çarpık, yamru yumru. Genellikle derinin içine gömülü, yuvarlak ve sert oluşum, nod. Yuvarlak, şişkin şey. Sap, kök veya dallarda bulunan, yedek besin taşıyan şişkin madde. Şişkin, kabarık, yuvarlak biçimli.

Yumru akarları : Bitkilerde asalak yaşayan ve onlarda çeşitli ur oluşumuna yol açan iki çift ayaklı akarlar familyası.

Yumru aşındırıcı : Püskürtmeli temizleme işlemlerinde kullanılan, yumru ve küçük metal parçadan oluşan aşındırıcı.

Yumru aşındırıcılı püskürtme : Basınç altında yumru aşındırıcı püskürterek yapılan, bir metal yüzey temizleme işlemi.

Yumru gövde : (botanik)

Yumru grafit : Yumru grafitli dökme demirin yapısında bulunan, yumru biçimli grafit tanesi. yumru karbon da denir.

Yumru grafitli dökme demir : Erimiş dökme demire, seryum ve mağnezyum alaşımları ekleyerek elde edilen, yumru grafitli bir yapısı olan dökme demir.

Yumru karbon : [Bakınız: yumru grafit]

Yumru örü : İnce, yuvarlak iplerin örülmesinden oluşan uzun, kalın bir ip.

Yumru yamrı : Eğri büğrü.

Yumru yemler : Toprak altındaki dallarında besin maddelerini depo eden, patates, tatlı patates, yer elması ve tapiyoka gibi yumrular veya rizomları.

Yumru ile ilgili Cümleler

  • Yumruğunla duvara vurdun, değil mi?
  • Ali bir yumruk yaptı.
  • O, yumruğu ile duvara vurdu.
  • Yumruğunu sıktıysan bana vurabilecek misin merak ediyorum?
  • Yumruğu ile masaya vurdu.
  • Yumruğunu kullan.
  • Ali ve John'un Meryem'le ilgili tartışması yumruklaşmayla neticelendi.
  • Neden Tom'a yumruk attın?
  • Ali tekrar tekrar Mary'ye yumruk attı.
  • Doktor onun göğsünde bir yumru keşfetti.
  • Yumruğunu masaya vurdu.
  • Yumruk figürü ne anlama gelir?
  • Yumruğu masayı gümletti.
  • İlk yumruğu kimin attığını bilmek istiyorum.

Diğer dillerde Yumru anlamı nedir?

İngilizce'de Yumru ne demek? : adj. tuberose, tuberous

n. bump, concretion, cupola, excrescence, gallnut, knob, knot, knurl, lump, node, nodule, nub, protuberance, swelling, torus, tuber, tuberosity, wart, nubble

Fransızca'da Yumru : bosse [la], enflure [la], tumeur [la], tubercule [le]

Almanca'da Yumru : n. Brausche, Gewächs, Granulom, Protuberanz

Rusça'da Yumru : n. бугорок (M), шишка (F), клубень (M)

adj. бугристый