Yırtmak nedir, Yırtmak ne demek

  • Kâğıt, kumaş gibi bükülüp katlanan şeyleri parçalamak.
  • Sağrısını mahmuzla yaralayarak binek hayvanını alıştırmak
  • Zorlamak.
  • Bir işi yapmaktan kurtulmak.
  • Vücudu kanatacak kadar derin çizmek.
  • Yok etmek, bastırmak.
  • Köşeyi dönmek.

"Yırtmak" ile ilgili cümleler

  • "Kedi çocuğun elini yırttı."
  • "Gırtlağımı yırtarcasına haykırırken odaya efendim pürtelaş girdi." - R. H. Karay
  • "Artık küstahlığın perdelerini yırtmasam da camlarını çatlatabilirim." - A. N. Asya

Diğer sözlük anlamları:

Parçalamak.

Yırtmak anlamı, tanımı:

Yırtma : Yırtmak işi.

Boğazını yırtmak : Olanca gücüyle bağırmak.

Göğsünü yırtmak : Coşkunluğunu ortaya koymak, coşmak, cıvıldamak.

Kefeni yırtmak : Ağır bir hastalıkta ölüm tehlikesini atlatmak.

Kıçını yırtmak : Bütün gücünü kullanarak uğraşmak. bağırıp çağırmak.

Kumaş : Pamuk, yün, ipek vb.nden makinede dokunmuş her türlü dokuma. Varlığı ve kişiliği oluşturan nitelik veya malzeme.

Bükülü : Bükülmüş olan.

Parçalamak : Birliği bozmak amacıyla bölmek. Parçalara ayırmak, bütünlüğünü bozmak, parça parça etmek.

Kanat : Angıç. Meclis, parti vb. topluluklarda düşünce yönünden özellik gösteren taraflardan her biri. Kapı, pencere, dolap gibi dikine açılıp kapanan şeylerin kapağı. Savaş düzenindeki ordunun iki yanından her biri, cenah. Futbol, hentbol vb. takım oyunlarında hücum hattının sağ ve sol bölümü. Balıklarda yüzgeç. Fırıldak biçiminde olan şeylerde kol. Bir uçağın havada durmasını sağlayan taşıyıcı aerodinamik güçlerin etkilediği yatay yüzey. Kuşlarda ve böceklerde uçmayı sağlayan organ. Yan, taraf.

 

Derin : Yoğun. Dibi yüzeyinden veya ağzından uzak olan. Dip. Ayrıntılı. İçten gelen. Uzun süren. Kendi türünde çok gelişmiş, en ileri durumda olan. Yüzeyden içeri inen.

Çizmek : Çizgi çekmek. Çizgiler hâlinde belirtmek, desenini yapmak. Çizgi biçiminde yaralamak. Geçersiz kılmak için üzerine çizgi çekmek. Kişiyle ilgiyi kesmek, bağı koparmak. Resmini yapmak, resmetmek.

Bastırmak : Basma işini yaptırmak. Ansızın birinin yanına gitmek. Hemen söylemek. Gidermek. Üstünlüğünü göstermek. Kümes hayvanlarını kuluçkaya yatırmak. Birdenbire gerçekleşmek ve pek çok etki göstermek. Baskı yapmak, üzerine iyice düşmek. Zararlı bir olayı önlemek. Durdurmak. Bir kumaşın kenarını kıvırıp dikmek.

Kadar : Gibi. Süre belirten bir söz. Bir sayıdan sonra geldiğinde kesinlikle belli olmayan bir niceliği belirten söz. Denli. Büyüklüğünde, genişliğinde. Dek. Ölçüsünde, derecesinde. Miktarda, derecede.

Yok : Birinin söylediği sözlerden genel olarak kuşkulanıldığında veya sözler hafifsendiğinde kullanılan bir söz. Birbirine karşıt iki cümleden, ikincisinin başına getirilen bir söz. Yasak. "Hayır" anlamında kullanılan bir söz. Savunulan bir düşünceyi doğrulayan sözün başına getirilir. Olmayan, bulunmayan şey. Bulunmayan, mevcut olmayan (nesne, kimse vb.), var karşıtı.

 

Etmek : Kötülükte bulunmak. Demek, söylemek. Birini bir şeyden yoksun bırakmak. Herhangi bir değerde olmak. Bir işi yapmak. "İyi, kötü" zarflarıyla birlikte davranmak. Bulmak, erişmek. Eşit değer kazanmak. Küçük veya büyük abdestini yapmak.

Zorlamak : Üstelemek, ısrar etmek. Birine bir şey yaptırmak amacıyla güç kullanmak, boyun eğdirmeye çalışmak, zor kullanmak, mecbur etmek. Açılması, kırılması, sökülmesi gereken şeyler için güç kullanmak.

Bir : Değer, önem bakımlarından birbirinden farksız, birbirine eşit, birbirine benzer. Sadece. Bu sayıyı gösteren 1 ve I rakamlarının adı. Bu sayı kadar olan. Ortaklaşa olan, birleşik, müşterek. Bir kez. Eş, aynı, bir boyda. Beraber. Ancak, yalnız. Tek. Sayıların ilki. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı). Aynı, benzer.

Kurtulmak : Bir şey bulunduğu veya bağlı olduğu yerden ayrılmak. Bağını koparıp kaçmak. Tehlikeli veya kötü bir durumu atlatmak. Doğurmak. İstenmeyen, sıkıntı veren, hoşlanılmayan bir kimseden, bir yerden, bir durumdan uzaklaşmak.

Dönmek : Hileyle, gizlice yapılmak. İnanç, din veya düşüncesini değiştirmek. Kendini bir yandan bir yana çevirmek. Sınıfta kalmak. Söz konusu etmek, hatırlamak. Durumdan duruma geçmek, değişmek, olduğundan daha değişik bir durum almak, benzemek. Belirli bir yerde dolaşmak. Kendi ekseni üzerinde veya başka bir şeyin dolayında hareket etmek. Yönelmek. Bir şeyi andıracak duruma girmek, benzemek. Geri gelmek, geri gitmek. Sapmak. Yönetilmek, düzene konulmak, çekip çevrilmek. Bırakılan bir konu veya işe başlamak.

Diğer dillerde Yırtmak anlamı nedir?

İngilizce'de Yırtmak ne demek? : v. claw, lacerate, rend, rip, rip up, rive, slash, slit, tear, tear to pieces

Fransızca'da Yırtmak : accrocher, déchirer, lacérer

Almanca'da Yırtmak : v. schlitzen, zerfleischen, zerkratzen, zerreißen

Rusça'da Yırtmak : v. разрывать, раздирать, рвать, драть, надрывать, прорывать, царапать, объезжать, нарвать, порвать, выдрать, надорвать, прорыть, прорвать, царапнуть, нацарапать, поцарапать, оцарапать, объездить, объехать