Zaman makinesi nedir, Zaman makinesi ne demek

Zaman makinesi; Tiyatro alanında kullanılan bir terimdir.

Tiyatro'daki anlamı:

H. G. WelIs'in ortaya çıkardığı bir deyim. Gerçek zaman sırasını bozmak, geçmişi gelecekle, geleceği şimdiki zamanla karşıtlamak. Priestley'in oyunları bu düzeni gösterir. Örn. Conway'ler ve Zaman.

Zaman makinesi ile ilgili Cümleler

  • Sanırım o zamanda hiçbirimiz zaman makinesine oldukça inanmıyordu.
  • Eğer bir zaman makinesi yoksa, birinin annesinden daha yaşlı olması imkansızdır.

Zaman makinesi kısaca anlamı, tanımı

Zama : Üzengi kayışı. Çarkta bükülürken iki kazık arasında birbirine eklenerek katlanan kıl ipi katlarından her birinin boy ölçüsü. Enişte. Güvey

Maki : Akdeniz dolaylarında yaygın olan, bodur ağaç ve çalılardan oluşan bitki örtüsü. Makigillerden, Madagaskar Adası'nda sık rastlanan, uzun kuyruklu, yumuşak tüylü bir memeli primat (Lemur).

Makine : Herhangi bir enerji türünü başka bir enerjiye dönüştürmek, belli bir güçten yararlanarak bir işi yapmak veya etki oluşturmak için çarklar, dişliler ve çeşitli parçalardan oluşan düzenekler bütünü. Araba, otomobil. Bir alet veya taşıtın hareket etmesini sağlayan mekanizması.

Zaman : Bir işin, bir oluşun içinde geçtiği, geçeceği veya geçmekte olduğu süre, vakit. Bir işe ayrılmış veya bir iş için alışılmış saatler, vakit. Çağ, mevsim. Dönem, devir. Bu sürenin belirli bir parçası, vakit. Yer kabuğunun geçirdiği gelişimde belirlenen ve fosillere göre dörde ayrılan geniş evrelerden her biri. Olayların oluş ve akış sırasını belirleyen, düzenli ve dönemli gök olaylarını birim olarak kullanan sanal bir kavram. Belirlenmiş olan an. Fiillerin belirttikleri geçmiş zaman, şimdiki zaman, gelecek zaman, geniş zaman kavramı.

 

Şimdiki zaman : Fiilin gösterdiği oluş ve kılışın içinde bulunulan zamanda yapıldığını ve süregelmekte olduğunu gösteren zaman. bk. şimdiki zaman kipi.

Karşıtlamak : Bir iddiaya zıt olarak başka bir iddia ileri sürmek.

Karşıtlama : Karşıtlamak işi.

Karşıtlam : Sanat yapıtında, yerleşmiş kanılara karşıt düşen, kimi zaman da şaşırtmaca amacı günden duygu ve düşünce. Karşıt düşünceleri bir arada kullanma sanatı, ör. "Kederimin artması için sevinmek isterim; bunu kimseye anlatmam." (A.Hamit Tarhan).

Gelecek : Daha gelmemiş, yaşanacak zaman, istikbal, ati. Zaman bakımından ileride olması, gerçekleşmesi beklenen, müstakbel.

Şimdiki : İçinde bulunulan anda olan veya yapılan, bu andaki, bu zamandaki.

Zamanla : Aradan süre geçtikçe, giderek.

Gösteri : İlgi, dikkat çekmek için bir topluluk önünde gösterilen beceri veya oyun. Bir şeyi tanıtmak amacıyla yapılmış olan sunum, demonstrasyon, demo. Birinin, bir topluluğun kendi duygusunu gösteren sözü veya davranışı, tezahürat. Sinema veya tiyatroda film, oyun gösterme işi. Genellikle şarkı, dans vb. eğlence türlerin yer aldığı eğlence, şov. Bir istek veya karşı görüşün, halkın ilgisini çekecek biçimde topluca ve açıkça yapılması, nümayiş.

 

Göster : Gösteriş eyleminin yapılması için kılıçoyunu öğretmenince verilen komut.

Gelece : Süt, yağ, turşu ve benzerleri şeyler konulan tahta kap, fıçı.

Bozmak : Bir şeyi kendisinden beklenilen işi yapamayacak duruma getirmek. Büyük parayı küçük birimlere ayırmak. Dokunmak, zarar vermek. Bir yerin, bir şeyin düzenini karıştırmak. Bağ veya bostanın son ürününü toplamak. Geçersiz bir duruma getirmek. Bırakmak, dağıtmak. Biçimini ve kullanılışını değiştirmek. Altını paraya çevirmek, bozdurmak. Bir kimseyi beklemediği bir davranış karşısında bırakarak veya sözünü yalana çıkararak küçük düşürmek. Yabancı ülke parasını Türk parasına çevirmek. Kızlığına zarar vermek. Kötü duruma getirmek. Aklını yitirecek derecede bir şeye düşkün olmak. Bozguna uğratmak, yenmek, mağlup etmek.

Düzeni : İki tepe arasındaki düz yerler, vadi.

Karşıt : Nitelik ve durumları birbirine büsbütün aykırı olan, zıt, kontrast.

Şimdik : Şimdi. Şimdi, karşılığı şinci, şindi,şimdim.

Gerçek : Yalan olmayan, doğru olan şey, hakikat. Aslına uygun nitelikler taşıyan, sahici. Yalan olmayan. Doğruluk. Doğadaki gibi olan, doğayı olduğu gibi yansıtan. Düşünülen, tasarımlanan, imgelenen şeylere karşıt olarak var olan. Bir durum, bir nesne veya bir nitelik olarak var olan, varlığı inkâr edilemeyen, olgu durumunda olan, özbeöz, hakiki, reel. Yapay olmayan. Temel, başlıca, asıl. Gerçeklik.

Geçmiş : Geçme işini yapmış. Çürümeye yüz tutmuş. Zaman bakımından geride kalmış, esbak. Birinin ölmüş ana, baba ve yakınları. Arkada kalan hayat. Bugüne göre geride kalmış olan zaman, mazi.

Diğer dillerde Zaman makinesi anlamı nedir?

Almanca'da Zaman makinesi ne demek ? : zeitmaschine