Zarf nedir, Zarf ne demek

Zarf; kökeni arapça dilinden gelmektedir.

  • Kap, kılıf, sarma.
  • İçine fincan veya bardak oturtulan metal kap.
  • Bir fiilin, bir sıfatın veya bir zarfın anlamını zaman, yer, ölçü, nitelik, soru kavramları bakımından etkileyen kelime, belirteç.
  • İçine mektup veya başka kâğıtlar konulan kâğıttan kese

"Zarf" ile ilgili cümle

  • "Kenarları ezik, bir çift altın kahve fincanı zarfını elinde evirir çevirirdi." - R. Enis
  • "Bir sabah kahvaltımı yaparken bana gösterişli bir zarf getirdiler." - A. Haşim
  • "Dil bilgisinden zarfları anlatırken öğretmen birden bağırmaya başladı." - M. İzgü

Yerel Türkçe anlamı:

Kılıf, örtü.

Gramer anlamı:

Fiillerin, sıfatların, sıfat-fiillerin ve görev bakımından zarf niteliğindeki kelimelerin anlamlarını zaman, ölçü, niteleme, yer, yön vasıta, miktar, şart gibi çeşitli bakımlardan etkileyerek daha belirgin duruma getiren veya sınırlayan kelime türü: dün, bugün, yarın, sonra, şimdi ve benzeri (zaman bakımından); ileri, geri, beri, alt (yer, yön bakımından); az, çok, biraz, kısmen, daha, pek ve benzeri (ölçü bakımından); tatlı sert, açık mavi, koyu yeşil, uzun uzun konuştuğu konu, sımsıkı kapatmak, iyi anlamak ve benzeri (niteleme, tarz bakımından): Silkindi. Yataktan hızla kalktı. Başı birdenbire dönmüştü. Karyolanın topuzunu zor yakaladı (S. Faik, Bütün Eserleri

 

Medarı Maişet Motoru; Berber Dükkanının Açılma Merasimi, s. 147). Ateş ilk tereddüdten sonra birdenbire parladı (A. H. Tanpınar, Sahnenin Dışındakiler, s. 323). Olduğu yere kayarcasına çöktü (Yaşar Kemal, Ortadirek, s. 314). Gittiniz mi, gerçekten mezarlığa elinizde çiçeklerle? (Kemal Tahir, Yol Ayrımı, s. 463). Kapkara bir yalnızlık içinde, kendi vücudundan bile habersiz düşünmeyi pek severdi (A. F. Abasıyanık, Bütün Eserleri 3, s. 19) ve benzeri

Matematik terimi olarak kelime anlamı:

Bir eğri (yüzey) ailesinin herbir elemanına teğet olan bir eğri (yüzey), bürüm.

Sinema ve Televizyon dünyasındaki anlamı:

Değiştirime uğramış bir dalganın en uç bölümlerini yani genliğin üst bölümlerini gösteren eğri.

Veterinerlik alanındaki anlamları:

Virüs tarafında kodlanan proteinlerle tomurcuklanma sırasında hücreden alınan lipoprotein tabakadan oluşan ve bazı virüs ailelerinde kapsit yapının üzerinde bulunan yapı ögesi.

Bilimsel terim anlamı:

Fiilin, sıfatın, başka bir zarfın veya bir ifadenin anlamını sınırlandıran veya niteliyen kelime: Erken gelmek, Güzel söylemek, Çok dar, Pek çabuk geldi, Hakikaten can çıkmayınca huy çıkmaz gibi. Bu zarflar dolaysız olup doğrudan doğruya ilgili göründükleri kelimeleri nitelerler. Bir de Dolaylı zarflar var, ki fiille ilgili göründükleri halde öznenin veya nesnenin bir halini belirtirler: " "Çocuk eve yorgun geldi" ve "Çocuğu yorgun buldum" örneklerinde "yorgun" zarfı birincisinde cümlenin öznesini, ikincide de nesnesini vasıflandırarak onların halini bildirir.

 

Azerbaycan Türkçesi: zärf; Türkmen Türkçesi: haal; Gagauz Türkçesi: işhallık; Özbek Türkçesi: raviş; Uygur Türkçesi: räviş;Tatar Türkçesi: räveş ~ hal; Başkurt Türkçesi: rävveş;Kmk: hallık;Krç.-Malk.: sözlew;Nogay Türkçesi: nareçiye;Kazak Türkçesi: üstew;Kırgız Türkçesi: taktooç;Alt:: kubulbas;Hakas Türkçesi: nareçiye;Tuva Türkçesi: nareçiye; Rusça: nareçiye

İngilizce'de Zarf ne demek? Zarf ingilizcesi nedir?:

envelope, adverb

Fransızca'da Zarf ne demek?:

adverbe

Zarf hakkında bilgiler

Zarf; bir malzemeyi alıcısına ulaşması esnasında korumak ve gizlemek amacıyla veya estetik amaçlı olarak kullanılan, kâğıt veya plastikten üretilen paket.

Kırtasiye malzemesi olarak kullanılan zarflar daha çok posta sistemlerinde kullanılmaktadır. Daha çok mektupların içine yerleştirilerek korunduğu ve gizlendiği kâğıt parçası olan zarflar aynı zamanda para, kart ve her türlü basılı evrakın taşınabildiği malzemelerdir.

PTT

Zarf ile ilgili Cümleler

  • O bana mühürlü bir zarf verdi.
  • Ali zarfı Mary'ye verdi.
  • Ali bu zarfı sana vermemi istedi.
  • Zarfa bir pul yapıştırmayı unuttum.
  • Zarfı açacak mısın?
  • Onun adresini zarfın arkasına yazdım.
  • Zarfı açmak için yırttı.
  • Zarfa pul yapıştırdın mı?
  • Zarfda ne vardı?
  • Ali mektubu katladı ve onu zarfa koydu.
  • Ali Mary'nin masasına bir zarf koydu.
  • Zarfı dikkatle aç, yani yırtma.
  • Ona mühürlü bir zarf uzattı.
  • Zarfa adresi yanlış yazdım.

Zarf kısaca anlamı, tanımı:

Mektup : Bir şey haber vermek, sormak, istemek veya duyguları bildirmek için birine çoğunlukla posta yoluyla gönderilen, zarfa konulmuş yazılı kâğıt, name.

Zaman : Bu sürenin belirli bir parçası, vakit. Bir işin, bir oluşun içinde geçtiği, geçeceği veya geçmekte olduğu süre, vakit. Bir işe ayrılmış veya bir iş için alışılmış saatler, vakit. Olayların oluş ve akış sırasını belirleyen, düzenli ve dönemli gök olaylarını birim olarak kullanan sanal bir kavram. Yer kabuğunun geçirdiği gelişimde belirlenen ve fosillere göre dörde ayrılan geniş evrelerden her biri. Belirlenmiş olan an. Dönem, devir. Çağ, mevsim. Fiillerin belirttikleri geçmiş zaman, şimdiki zaman, gelecek zaman, geniş zaman kavramı.

Zarf atmak : Dolandırıcı zarf vb. kullanarak bir tür para sızdırmak veya çarpmak. karşısındakinin gerçek duygu ve düşüncelerini öğrenmek için kasıtlı olarak uygun sözler söylemek veya bazı davranışlarda bulunmak.

Zarf fiil : Zarf olarak kullanılan fiil soyundan kelime, ulaç, durum ulacı, bağ-fiil, sıla sıygası.

Zarf fiil grubu : Birden fazla kelimeden oluşan zarf-fiil.

Zarf tümleci : Yüklemi anlam açısından belirten, niteleyen kelime grubu.

Astarlı zarf : İç yüzüne ince bir kâğıt geçirilmiş zarf.

Pekiştirmeli zarf : Pekiştirmeli kelime biçiminde kurulmuş zarf.

Türemiş zarf : Yapım ekiyle türetilmiş zarf: ilk-in, akşam-leyin, gelmek-sizin, sürünür-cesine gibi.

Yalın zarf : Birleşik olmayan ve yapım eki almayan zarf: En, pek, çok, az gibi.

Gösterme zarfı : Bir fiilin, bir adın veya bir zarfın anlamını gösterme yoluyla sınırlayan zarf: Ta uzaklara gitti gibi.

Soru zarfı : Fiillerin yer, yön, zaman, neden, nitelik ve derecelerini soru yoluyla açıklayan ve soru zamirlerinden yararlanılarak kurulan zarf.

Yer zarfı : Bir fiilin anlamını yer göstererek belirleyen, sınırlayan zarf, yer belirteci, mekân zarfı: İçeri giriniz. Yukarı çıkınız.

Yön zarfı : Yön bildiren zarf.

Zaman zarfı : Bir fiilin anlamını zaman kavramı ile sınırlandıran zarf, zaman belirteci.

Bağlama zarf fiili : Bağlaç olan ve görevinde kullanılarak kendinden sonraki çekimli fiile veya fiilimsiye zaman ve kişi bakımlarından uyan -ıp ekini almış fiil: Gelip gitti (Geldi ve gitti) Gülüp geçti (Güldü ve geçti) gibi.

Zarfında : Belli bir sürede, belli bir süre içinde.

Kılıf : Yolsuz bir işe bulunan sudan gerekçe. Bir şeyi korumak için kendi biçimine göre, çoğunlukla yumuşak bir nesneden yapılmış özel kap.

Sarma : Çevirme. Sarılarak yapılan. Lahana, pazı ve üzüm yaprağının hazırlanan içle sarılmasıyla yapılmış olan etli veya zeytinyağlı yemek. Bir ayakta alınan, paralel veya dik olarak dikmelerin üzerine yerleştirilen direk. Sarmak işi. Saran, içine alan şey, zarf.

Fincan : Çay, kahve vb. sıcak şeyler içmekte kullanılan, genellikle kulplu, porselen veya camdan yapılmış küçük kap. Elektrik tellerinin eklem noktalarına konulan porselenden yapılmış yalıtkan araç.

Bardak : Su vb. şeyleri içmek için kullanılan, genellikle camdan yapılmış olan kap. Toprak testi. Boduç, çamçak. Bu kabın alacağı miktarda olan.

Metal : Dizgi makinelerinde satırları oluşturmak için eritilen antimon ve kurşun alaşımı. Bu maddeden yapılmış. Çok yüksek elektrik ve ısı iletkenliği, kendine özgü parlaklığı olan, oksijenli birleşimiyle çoğunlukla bazik oksitler veren madde.

Fiil : İş, davranış. Olumlu veya olumsuz olarak çekimli durumda zaman kavramı taşıyan veya zaman kavramı ile birlikte kişi kavramı veren kelime, eylem.

Sıfat : Yüz, kılık ve dış görünüş. Bir kimsenin görev, ödev, toplumsal veya hukuki bakımdan yeri ve özelliği. Bir adı, nitelik, nicelik, yer, sıra vb. bakımından niteleyen, belirten kelime, ön ad.

Malzeme : Bir eserin hazırlanmasında yararlanılan bilgi ve kaynakların tamamı. Gereç.

Kap : İçi gaz, sıvı veya katı herhangi bir maddeyi alabilen oyuk nesne. Gövdeyi omuzların üstünden çepeçevre saracak biçimde yapılmış olan bir tür üst giysisi. Kadınların giydiği kolsuz üstlük. Kap kacak. Türlü şeylerin taşınması veya saklanması için kullanılan torba, kılıf, çanta, sepet, sandık vb. Kapak, cilt.

Zarf cümlesi veya tümcesi : Zarf görevinde olan cümle: İlkbaharda çiçekler açarken gibi.

Zarf deyimi : Zarf görevinde olan deyim; Başa baş gibi,

Zarf fiil, gerundium : Azerbaycan Türkçesi: fe'li bağlama; Türkmen Türkçesi: haal iişlik; Gagauz Türkçesi:haliştennik; Özbek Türkçesi: ravişdóş; Uygur Türkçesi: (B.Uyg.) hal peil ~ (D.Uyg.) rävişdaş;Tatar Türkçesi: räveş fiğıl' ~ xäl fiğıl'; Başkurt Türkçesi: räweş qılım ~ xäl qılım; Kmk: halişlik;Krç.-Malk.: etimça ~ etim sözlew; Nogay Türkçesi: äl glagol; Kazak Türkçesi: kösemşe; Kırgız Türkçesi: çakçıl; Alt:: ılganaaçı; Hakas Türkçesi: deyepriçastiye; Tuva Türkçesi: deyepriçastiye; Rusça: deyepriçastiye

Zarf-fiil : Zarf olarak kullanılan fiil soyundan kelime, ulaç, durum ulacı, bağ-fiil, sıla sıygası. İlgili cümle: "Koşarak geldi. Düşünmeden söyledi" Cümlede yüklemin anlamını çeşitli yönlerden etkileyen ve fiilden -(y)A, -(y)I, -(y)ArAk, -DIktA, -ken, -mA, - dAn, -mAksIzIn,-(y)IncA -(y)Ip, -DIkçA gibi belirli bazı eklerle yapılan, kişi ve zaman belirtmeden soyut bir hareket kavramı anlatan, bir esas fiilden sonra gelerek yardımcı fiillerle birleşik fiiller kuran ve zarf olarak fiilin anlamını, zaman ve yer bakımından tamamlayan kelime: Ama Güldane dönüp bakmadı bile (T. Buğra, Yağmur Beklerken s. 122). Nabi bey, Gazi’nin olayları ve durumları gelişirken önemsemediğini; gücüne ve kavrayış hızına sınırsız güveni ile son anları beklemekten hoşlandığını söylüyordu (T. Buğra, göst.e., s.201). Bir sene evvel yazdığınızı öbür sene okurken, ne kadar değiştiğinizi anlayarak hayretler içinde kalacaksınız...(Ö. Seyfettin, Harem: Ashab-ı Kehfimiz, s. 11). Çünkü gerçek Türkçeciler, yukarıda nasıl olduğunu ve ne güzel yürüdüğünü kısaca izah ettiğimiz, milletin zevkine ve sevgisine yedire yedire işlenen millî kelimeler ve millî söyleyişler anlayışıdır (N. S. Banarlı, Türkçenin Sırları: Altın Tavuk Hikâyesi, s. 59). Şimdi ancak kendisinin tasavvur ettiği şekilde geçmiş bu zamanlar millî bir mevcudiyetin şiiriyle canlandırıldıkça millî tarihimiz duyuluyor (A. Ş. Hisar, Ahmet-Haşim-Yahya Kemal’e veda: Şiir ve Tarih, s. 195). Daha tan yeri ışımadan, ortalıkta ses seda yokken oluktan dökülen suyun sesi büyür, ormanın uğultusuna karışırken Ali yataktan çıktı, atın yanına varır varmaz ağzını açıp baktı (Yaşar Kemal, Ortadirek, s. 4 vb. bk. zarf-fiil ekleri.

Zarf-fiil ekleri : Cümlede fiilin zarf görevinde kullanılmasını sağlayan ekler: -(y)A, -(y)I, -(y)ArAk, -DIktA, -ken, -mAdAn, -mAksIzIn, -(y)IncA, -(y)Ip, -DIkçA vb: Karım yavaşça doğruldu, onu kucağına aldı: Yatağına götürecek. Fakat daha odanın kapısına varmadan Ayla uyandı ve ağlıyarak: «İstemiyorum, istemiyorum» dedi (T. Buğra, Yarın Diye Bir Şey Yoktur, s. 57). Lâkin, sonra, mandalın gürültüsünü, kanadın gıcırtısını duyunca hemen yerine dönmüş, yatmış, kalıp kesilmişti(F. R. Atay, Memleket Hikâyeleri: Koca Öküz, s.4 Hatırlayıverdi doktor: Kendisi yemek odasında, karanlıkta otururken, Hürrem’in(...) bir hayal gibi(...) bir gölge gibi(...) Sofadan geçip bahçeye yürüdüğünü görmüştü (T.Buğra, Yalnızlar,s. 22 Bu ihtiyar adam hiçbir şey söylemeden, dudaklarından tek bir şikâyet çıkarmadan, sadece bu bitmez, tükenmez gezintisile, damlalı ayaklarını sürüye sürüye, bütün evi, bütün geceyi ıstırabile dolduruyordu (A. H. Tanpınar, Abdullah Efendinin Rüyaları: Evin Sahibi, s. 160). Parpar Ahmet Evin yokuşunu, arada bir durup kendi kendine konuşarak, kollarını yel değirmeni gibi çevirerek sendeleye sendeleye çıktı (K. Tahir, Köyün Kamburu s. 3 vb.

Zarf-fiil grubu : Birden fazla kelimeden oluşan zarf-fiil.

Zarfalık : Güneşin ufuktan beş metre yükseldiği zaman.

Zarfçı : Tenha bir yolda yere içi doluymuş gibi görünen zarf veya cüzdan bırakan, sonra da bunları bulup alan kimseyi suçlayarak, tehdit ederek para sızdıran dolandırıcı, papelci. Sokaklarda iskambil kâğıtlarıyla halkı dolandıran bir tür dolandırıcı, papelci.

Zarfçılık : Zarfçının yaptığı iş, papelcilik. Sokaklarda iskambil kâğıtlarıyla halkı dolandırma, papelcilik.

Zarflama : Zarflamak işi.

Diğer dillerde Zarf anlamı nedir?

İngilizce'de Zarf ne demek? : [Zarf] adj. adverbial

n. adverb, calix, cartridge, cover, envelope, receptacle, sheath, shuck

Fransızca'da Zarf : enveloppe [la], chemise [la], contenant [le], adverbe [le]

Almanca'da Zarf : n. Adverb, Umschlag, Umstandsbestimmung, Umstandswort

adj. adverbial

Rusça'da Zarf : n. наречие (N), конверт (M), футляр (M), оболочка (F), пакет (M)

adj. наречный