Coast türkçesi Coast nedir

  • Yokuştan kızakla kayma.
  • Sahil.
  • Yokuş aşağı inmek.
  • Deniz kenarı.
  • Kıyı çizgisi ile kıyı kenar çizgisi arasındaki alan.
  • Yokuş aşağı kaymak veya inmek (kayak veya bisikletle).
  • Karanın deniz boyunca uzanan bölümü.
  • Kızak için uygun yokuş.
  • Sahil boyunca gitmek.
  • Kızakla kayılabilecek yokuş.
  • Kıyı boyu limanlar arasında ticaret yapmak.
  • Kıyı.
  • Yokuş aşağı salıvermek.
  • Kızakla yokuştan kaymak.
  • Yanaşmak.
  • Deniz kıyısı.
  • Kıyı boyunca gitmek.
  • Coğrafya alanında kullanılır.
  • Kızakla yokuştan kayma.

Coast ile ilgili cümleler

English: As far as I can tell, the coast is clear.
Turkish: Bildiğim kadarıyla sahil açık.

English: Call the coast guard.
Turkish: Sahil güvenliği ara.

English: Divers have found hundreds of Spanish gold coins off the coast of Florida.
Turkish: Dalgıçlar Florida sahili açıklarında binlerce İspanyol altın sikkesi buldu.

English: Driving along the coast is wonderful.
Turkish: Sahil boyunca araba sürmek harika.

English: Ali was unable to contact the coast guard.
Turkish: Ali sahil güvenlikle iletişime geçemedi.

Coast ingilizcede ne demek, Coast nerede nasıl kullanılır?

Coast artillery : Sahil topçusu.

Coast defence : Kıyı savunması. Sahil savunma.

Coast guard : Sahil muhafaza. Sahil koruma görevlisi. Sahil güvenlik. Sahil muhafızı. Sahil koruma.

 

Coast guards : Sahil koruma görevlisi. Sahil koruma. Sahil muhafaza. Sahil güvenlik memurları. Sahil güvenlik görevlilileri.

Coast is clear : Şu an herhangi bir tehlike yok. Sahil temiz. Tehlike geçti.

East coast fever : Manda hastalığı. Kenelerle bulaşan ve sığır sürülerinde ağır yitikler doğurabilen afrika kökenli hastalık. Doğu sahil humması. Doğu kıyıhumması. Theileria parva adlı parazitik protozoonun neden olduğu, güney afrika’nın kuzeyinden kenya’ya kadar olan bölgede sığırlarda ve diğer geviş getiren hayvanlarda görülen, rhipicephalus ve hyalomma türü kenelerle taşınan, yüksek ateş, solunum güçlüğü, lenfadenopati, katran renginde dışkılama ve aşırı zayıflama gibi belirtilerle ayırt edilen ölüm oranı son derece yüksek bir hastalık, afrika sahil ateşi, rodezya ateşi, rodezya kırmızı su ateşi, rodezya kene ateşi.

Alluvial coast : Alüvyonlu sahil.

Off the coast of : Sahillerine yakın.

Coast line : Kıyı çizgisi. Kıyı kenar çizgisi. Sahil şeridi.

African coast fever : Afrika sahil ateşi. Doğu sahil humması.

İngilizce Coast Türkçe anlamı, Coast eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Coast ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Accedes : Uymak. Razı olmak. İktidara gelmek. Kabul etmek. Tahta çıkmak. İş başına gelmek. Yönetime geçmek. Katılmak. Yerine getirmek.

Littorals : Sahille ilgili. Kıyı bölgesiyle ilgili. Kıyıya ait. Kıyısal. Sahile yakın. Sahilde ya da sahil yakınında bulunan. Kıyıya yakın. Sahil boyu.

Air route : Günümüzde, özellikle yolcu taşımacılığında çok kullanılan ve yeryüzünün her yanını havalimanlarıyla birbirine bağlayan yoğun ulaşım ağı. Uçuş rotası. Havayolu.

 

Agricultural production : Ekonomi bakımından, üretimin iki ana kolundan biri; kökeni toprak olan her türlü besin ve işlenmemiş işleyim özdeklerinin elde edilmesi. Sebze. Tarımsal üretim. Zirai üretim. Tarım üretimi. Tahıl ve temel gıda ürünleri üretimi. Taze meyve.

Littoral zone : Kıyı çizgisinden itibaren başlayıp yüksek yapılı su bitkilerin ortadan kalktığı yere kadar olan ve tamamen ışık alan kıyı bölgesi. Kıyı bölgesi. Kara ile deniz arasında, büyük gelgit sırasında zaman zaman su altında kalan ya da karaya bağlanan, genişliği yer yer değişen şerit biçiminde bölge. Gel-git arasında kalan kısım. Litoral bölge.

Beach : Kıyıya sürmek. Çimerlik. Karaya oturtmak. Az çok kalın bir kum katmanıyla örtülü ya da kum ve yassı çakılların birbirine karıştığı yalı şeridi. Kıyı şeridi. Karaya çekmek. Kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde yatay olarak en az 100 m genişliğindeki alan. Plaj.

Accesses : Hastalık nöbeti. Erişme. Kullanma. Erişim. Nüfuz. Methal. Yaklaşım. Bilgisayar sistemine girip bilgi almak izni (bilgisayar). Giriş.

Accosts : Sarkıntılık etmek. Para karşılığında seks teklif etmek. Gidip birine bir şey söylemek. Yaklaşıp seslenmek. Yaklaşıp bir şey söylemek. Asılmak. Yaklaşıp konuşmak.

Agricultural specialisation : Tarımsal özelleştirme. Herhangi bir bölgede, yetişme koşulları ve tecim olanaklarının çok elverişli olması nedeniyle, tarımsal girişimlerin bir ya da birkaç ürüne dayandırılması yöntemi.

Afforestation : Ormanlaştırma. Ağaçlandırma. Bir bölgenin ağaçlandırılması. Orman yetiştirme. Türlü nedenlerle yok olmuş eski ormanların eksikliğini gidermek için, elverişli yörelerde, insan eliyle yeni orman alanları yaratma.

Coast synonyms : coasted, beaches, sands, litoral, shore, acceded, approached, alluvial deposit, aboriginal population, rivage, age pyramid, accosting, brink, go down, seabord, coastline, border, approaches, tideland, acceding, seaside, adventife cone, agrarian geography, freewheel, landfall, seashore, brinks, ageing of the population, accosted, seashores, banks, accede, seaboards.

Coast ingilizce tanımı, definition of Coast

Coast kelimesinin İngilizce - İngilizce çevirisi (English to English) : To approach. To keep near, or by the side of. To draw near to. To approach. The side of a thing. To draw or keep near.