Tıka nedir, Tıka ne demek

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Tuğla, kiremit gibi şeyler yapmaya yarayan kil.

Kaydırak oyununda nişan alınmak için dikilen şey.

Kuş gagası.

Tıka ile ilgili Cümleler

  • Kilise tıka basa doluydu.
  • Tıka basa dolu olan o trende havasızlıktan öleceğimi düşündüm.
  • Yer tıka basa dolu.
  • Benim çanta her zaman tıka basa dolu.
  • Tıka basa pizza yedim.
  • O yer her zaman tıka basa dolu.
  • “Yüreğim boğazıma tıkanmış bir hâlde, bu basit, bu aşağılık konuşmaları dinliyorum.”
  • Ali yolumu tıkadı.
  • Tıka basa doluyum.
  • Market tıka basa doluydu.
  • O, onu bağladı ve onun ağzını tıkadı, sonra onu vahşice dövmeye başladı.
  • Burak Tuğba'nın ağzını tıkadı ve onu bir dolaba kilitledi.
  • Dolabın zaten tıka basa dolu. Başka bir yerde aldığın yeni giysiler için yer açmak zorunda kalacaksın.
  • Çantalarım tıka basa dolu.
  • “Öteden beri yola yüzü yoktu. Hele yokuşları karşıdan gördüğü vakit göğsü tıkanırdı.”
  • “Vücudu içinden duyduğu çöküntülere kulaklarını tıkar, gözlerini yumar.”
  • “İsterseniz çanıma ot tıkar, beni mahvedersiniz.”
  • “Babasının adı anılınca Ferit'in boğazına bir yumruk tıkandı.”

Tıka ile ilgili Atasözü veya Deyim

(bir şeye) kulak (veya kulaklarını) tıkamak : bir şeyi duymazlıktan gelmek.

(birinin) ağzını tıkamak : sözünü kesmek, susturmak.

 

(birinin) çanına ot tıkmak (veya tıkamak) : sesini çıkaramayacak, kötülük edemeyecek bir duruma getirmek, susturmak.

boğazına bir yumruk tıkanmak (veya gelip oturmak) : konuşamaz olmak, sesi çıkmamak.

deli deli akanı, bura bura tıkarlar : “aşırı ve ölçüsüz davrananlara karşı önleyici, sert tedbirler alınır” anlamında kullanılan bir söz.

gedikleri tıkamak : çıkan veya çıkacak olan zorlukları önlemek.

göğsü daralmak (veya tıkanmak) : güçlükle nefes almak Mecaz anlamı içi sıkılmak.

lafı ağzına tıkamak : birinin rahatça konuşmasını engelleyip susturmak, söylemesine imkân tanımamak.

lakırtıyı ağzına tıkamak : birinin sözünü bitirmesine imkân vermeden onu ters bir karşılıkla susmak zorunda bırakmak.

rüzgar gelecek delikleri tıkamak : istenmeyen bir durum veya gelişmeye karşı her türlü önlemi almak.

sözü ağzına tıkamak : lafı ağzına tıkamak.

tıka basa doldurmak : doldururken çok bastırıp sıkıştırmak.

tıka basa yemek : mideye sıkıntı verecek kadar çok yemek.

yüreği boğazına tıkanmak : sıkılmak, üzülmek, dertlenmek.

yüreği sıkışmak (veya tıkanmak) : kalp atışları düzensiz olmak, sıkıntı duymak Mecaz anlamı bir meseleden dolayı aşırı üzülmek.

Tıka anlamı, kısaca tanımı

Abomazum geçişinin mekanik tıkanıklığı : Şirden geçişinin mekanik tıkanıklığı

Bağırsak tıkanıklığı : Bağırsak boşluğunun konglobat, kıl yumağı ve benzerleri gıda maddesi olmayan maddeler tarafından tıkanması, obstruksiyo intestini, obturasyo intestini, ileus.

Damar tıkanma sendromu : Bir damarın tam olarak tıkanmasıyla ilgili bölgede oluşan klinik ve patolojik bulguların tümü.

 

Dolaşım tıkanması : Dolaşım yoğunluğunun, insan ve taşıt gidiş gelişine engel olacak ölçüde artması.

Duygusal tıkanma : İç çatışmalar yüzünden sinir ve kas tepkilerinin durması ya da düşünce zincirinin kopması durumu.

Fonksiyonel ve adinamik bağırsak tıkanması : Bağırsak felci.

Gırtlak tıkanması : Gırtlağın çeşitli nedenlere bağlı olarak tam veya kısmi olarak tıkanması, larengeal obstruksiyon.

Güven kapağı tıkacı : Lastiklerdeki havanın kaçmasını önlemek için, güven kapağına konan tıkaç.

İdrar yolları tıkanması : İdrar yollarının taş, kum gibi nedenlerle tıkanması, üretrofraksis, üriner obstruksiyon.

Kaldırmalı tıkaç : Kirli su ağzını tıkamakta kullanılan ve bir düğme ya da kol yardımıyla yükseltilen tıkaç.

Kısa kafalı köpeklerin hava yolu tıkanıklığı sendromu : Kısa kafalı köpeklerin hava yolu hastalığı.

Konuşma tıkanması : Bunalım, gerilim gibi coşkusal nedenlerle konuşma gücünün geçici bir süre tutukluk göstermesi.

Kutup tıkaçları : Trichuris ve Capillaria cinslerinde bulunan türlerin yumurtalarının kutuplarında bulunan tıkaçlar.

Mekanik piloris tıkanıklığı : Şirden veya mide çıkışının kıl yumağı, naylon, sentetik elyaf ve paçavra gibi bağırsak taşı oluşturan yabancı maddeler, yavru zarları, taş, kum ve benzerleri küt yabancı cisimler, kaba yemler ve tümöral oluşumlar tarafından tıkanması.

Meme tıkacı : Kuru dönemde mikroorganizmaların meme içine girmesine engel olmak amacıyla meme başı kanalı içine uygulanan, antibiyotik olmayan, steril, yoğun mum benzeri bir yapışkan.

Mukus tıkaç : Gebelik boyunca servikal kanalı doldurarak ona tıkaç görevi yapan koyu mukus kitlesi.

Ostium retikulo omazinin tıkanması : Geviş getiren hayvanlarda börkenek ve kırkbayır arasındaki deliğin bez, paçavra, naylon poşet ve benzerleri ile tıkanması.

Özofagus tıkanması : Yemek borusu tıkanması.

Pankreas kanalı tıkanması : Doğuştan pankreas kanalının bulunmaması, pankreas taşları ve pankreatitis gibi nedenlerle oluşan kanal tıkanması. Önce pankreasın genişlemesine, sonraki dönemlerde ise asinus atrofisine neden olur.

Pilorus tıkanması : Pilorusta daralma.

Sinir tıkanması : Uyuşturucu ilâçlar ya da benzeri araçlarla belirli bir sinir bölgesinin geçici olarak uyaran ve tepki iletemez duruma gelmesi.

Şirden geçişinin mekanik tıkanıklığı : Şirden çıkışının kıl yumağı, naylon, sentetik elyaf ve paçavra gibi bağırsak taşı oluşturan yabancı maddeler, yavru zarları, taş, kum ve benzerleri küt yabancı cisimler, kaba yemler ve tümöral oluşumlar tarafından tıkanması, abomazum geçişinin mekanik tıkanıklığı.

Temek tıkası : Ahır pencerelerini kışın kapamaya yarayan çuval.

Tıkabilme : Tıkabilmek işi.

Tıkabilmek : Tıkma imkânı veya olasılığı bulunmak.

Tıkaç bölge : Kent içinde belli bir bölgeyi, başka kullanımlara ayrılmış bölgelerden ayırmak ve korumak için öngörülmüş, dokuncasız işlevleri olan yapılardan oluşan kent kesimi.

Tıkaçlı yönelteç : Düşme sırasında yarışçılara zarar vermemesi için, iki ucu mantar ya da plastikle tıkanmış yönelteç.

Tıkağu : Kaydırak oyununda nişan alınmak için dikilen şey.

Tıkalı açınık : Kapalı hecelerin açınığı; Sıcak kelimesinin ikinci hecesindeki a gibi.

Tıkalı delik : Pelvisin tabanında, önde çatı, arkada oturak kemiği tarafından sınırlandırılan delik, foramen obturatum.

Tıkama bölgesi devleti : Coğrafi konumu bakımından, güçlü ve birbirine düşman iki devlet arasında bulunan devlet.

Tıkama kangalı : Direncinin düşük olmasına karşın dalgalı akım çelisi yüksek olan bir akım kangalı.

Tıkan : Yağ tavası. Diken.

Tıkanabilme : Tıkanabilmek işi.

Tıkanabilmek : Tıkanma imkânı veya olasılığı bulunmak.

Tıkanıverme : Tıkanıvermek işi.

Tıkanıvermek : Çabucak veya ansızın tıkanmak.

Tıkanma anemisi : Damarların tam veya kısmi tıkanması sonucu oluşan anemi. Genellikle tromboz, atherom ve damar yangısıyla ilişkilidir, obturasyon anemisi.

Tıkanma kisti : Bir bezin salgı kanalının tıkanması veya blokajı sonucu, salgı ürünlerinin boşaltılamamasından kaynaklanan sıvı veya yarı sıvı materyal içeren kese, retensiyon kisti, sekrotorik kist, salgı kisti.

Tıkanma sarılığı : Safra yapıldıktan sonra safra kanallarının dıştan bir baskıya uğramasıyla veya safrayı bağırsaklara akıtan kanalın tıkanmasıyla oluşan sarılık, retensiyon sarılığı, mekanik sarılık, obstruksiyon ikterusu, obstruktif ikterus, prehepatik ikterus, retensiyon ikterus, durgunluk sarılığı. Genellikle ductus choledochus’un tıkanmasıyla safra akışının engellenmesi sonucu oluşur.

Tıkansak : Utangaç, sıkılgan.

Tıkas : Tarladaki taş yığını.

Tıkayabilme : Tıkayabilmek işi.

Tıkayabilmek : Tıkama imkânı veya olasılığı bulunmak.

Tıkayıcı antikorlar : Tümör hücresinin üzerini örterek, tümör hücresini yok edecek olan lenfoblâstların tümöre bağlanmasını önleyen antikorlar.

Tıkayıcı ürolitiyazis : Bir veya daha fazla sayıda taşın idrar akımını engellemesiyle belirgin ürolitiyazis. Erkek hayvanlarda, özellikle idiş edilenlerde çok daha yaygın olarak görülür.

Tıkayıverme : Tıkayıvermek işi.

Tıkayıvermek : Çabucak tıkamak.

Tıkaz : Dar.

Üretra tıkanması : Doğuştan yapılış bozuklukları, piyelonefritis, idrar kanalı içinde veya dışındaki lezyonlara bağlı olarak idrar kanalının tıkanması. Ani tıkanmalar şiddetli karın ağrısına neden olur, kronik tıkanıklıklar sonucu hidronefrozis gelişir.

Yemek borusu tıkanması : Yemek borusunun yabancı cisim, tümör ve çevredeki organların sıkıştırmasıyla tıkanması, obstruksiyo özofagi, özofagus tıkanması.

Yumurta kanalı tıkanıklığı : Doğuştan bir yapılış bozukluğu, enfeksiyon veya yaralanma sonucu yumurta kanalı iç çapının tam veya kısmı tıkanması, ovidukt obstrüksiyonu. Yapışmalar yumurtanın geçişini engelleyerek kısırlığa neden olabilir.

Zincirli tıkaç : Kirli su ağzını tıkamakta kullanılan ve bir zincir yardımıyla açılan tıkaç.

Damar tıkanıklığı : Atardamar veya toplardamar kanının pıhtılaşması veya yağ parçacıklarının oluşması sonucunda meydana gelen tıkanma, emboli.

Kulağı tıkalı : Sağır, ağır işiten. Dinlemek istemeyen.

Kulak tıkacı : Sesleri, gürültüleri hafifletmek veya su kaçmasını engellemek için kulağın içine veya üzerine konulan araç.

Tıka basa : Çok sıkıştırarak, boş kalmayacak biçimde.

Tıkaç : Herhangi bir şeyin delik veya ağzını tıkamaya yarayan nesne.

Tıkaçlama : Tıkaçlamak işi.

Tıkaçlamak : Tıkaçla tıkamak.

Tıkaçlanma : Tıkaçlanmak işi.

Tıkaçlanmak : Tıkaçlama işi yapılmak.

Tıkaçlı : Tıkacı olan, tıkaçlanmış.

Tıkaçsız : Tıkacı olmayan, tıkaçlanmamış.

Tıkalı : Kapanmış, herhangi bir şeyin geçmesine imkân vermeyen, tıkanmış.

Tıkama : Tıkamak işi.

Tıkamak : Bir şeyin ağzını, deliğini, içine konulan veya dışarıdan uygulanan bir nesneyle kapamak. Yol, su, geçit vb. şeyleri bir engelle işlemez, akmaz, geçilmez duruma getirmek.

Tıkamalı : Tıkaması olan, tıkaçlı.

Tıkanık : Tıkanmış olan.

Tıkanıklık : Tıkanık olma, iyi işleyememe durumu. Soluğun kesilir gibi olması.

Tıkanma : Tıkanmak işi.

Tıkanmak : Tıkama işine konu olmak. Soluk alamamak, soluğu kesilmek. İştahı kalmayıp yemek yiyememek.

Tıkatma : Tıkatmak işi.

Tıkatmak : Tıkama işini yaptırmak.

Diğer dillerde Tığkalem anlamı nedir?

İngilizce'de Tığkalem ne demek ? : gravingtool