Fustic türkçesi Fustic nedir

  • Fustic ağacının kerestesinden elde edilen sarı boya.
  • Dut familyasından olan amerika'ya özgü ağacın (maclura tinctoria) kerestesi.

Fustic ingilizcede ne demek, Fustic nerede nasıl kullanılır?

Fustics : Fustic ağacının kerestesinden elde edilen sarı boya. Dut familyasından olan amerika'ya özgü ağacın (maclura tinctoria) kerestesi. Fustic.

Fustian : Tumturaklı. Abartılı. Abartı. Pazen. Dimiden yapılmış. Dimi. Şişirme. Saçma. Boş. Pamuklu kadife.

Fustians : Değersiz. Şişirme. Pamuklu kadife. Dimi. Abartı. Dimiden yapılmış. Boş. Saçma. Abartılı. Pazen.

Fustier : Modası geçmiş. Küf kokulu. Eski kafalı. Kokuşmuş. Köhne.

Fustiest : Eski kafalı. Modası geçmiş. Kokuşmuş. Küf kokulu. Köhne.

Fus : Kedilerin ürolojik sendromu. Fus.

Fusariotoxicosis : Fusarium türü mantarlar veya onun toksinleriyle bulaşık yemlerin tüketiminden kaynaklanan iştahsızlık, ishal ve sinirsel belirtilerle belirgin zehirlenme. Fusariotoksikozis.

Fustigate : Sopa ile dövmek. Vurmak. Dövmek. İtmek. Ağır biçimde eleştirmek. Cezalandırmak. Sert bir şekilde eleştirmek.

Fusain : Fusain. Füzen. Kömür maseralı. Madencilik, jeoloji alanlarında kullanılır. Fuzitten bileşik telli kömür tipi. Telli kömür. Ressam kömürü.

Fusalis : İğneyle ilgili olan. Fusalis.

 

İngilizce Fustic Türkçe anlamı, Fustic eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Fustic ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Harmony : Bir oyunun, oyun ve sahne düzenindeki denge. ahenk. Geçim. Düzenlik. Uygunluk. Harmoni. Sahne dengesi. Gönül birliği. Ahenk. Sahne üzerinde, görüş ya da anlam bakımından sağlanan uyuşum. Yalın veya eklerle genişletilmiş türkçe kelimelerde kelimeyi oluşturan ünlü veya ünsüz türünden seslerin biribirlerini çeşitli bakımlardan kurallı biçimde etkileyerek benzeşmeleri. uyumun ünlü uyumu, ünsüz uyumu ve ünlü ünsüz uyumu olmak üzere üç türü vardır. bunlara bk.

Tune : Yoluna koymak. Nağme. Melodi. Ezgi. Ayar. Ahenk. Akortlamak. Bir çalgının doğru ses verebilmesi için yapılan ayar, düzen. Akortlu olmak.

Chorus : Ezgili ya da esgisiz ve tartımlı sözleri uyumlu bir biçimde birlikte söyleyen topluluk. antik yunan tiyatrosunda önce dans edilen yere sonra da ezgili dansa ve bir de bunu yapanlara verilen ad. Topluca söylemek. Asıl sese, ona çok yakın frekansta sesler ekleyerek eserin birden fazla çalgıyla seslendirildiği duygusunu uyandıran efekt ve bunu sağlayan cihaz. Gitar, tiyatro alanlarında kullanılır. Proloğu söyleyen kişi. Koro (efekti). Oyundaki olayları arada açıklayan kişi. Oyundaki şarkıcı ve dans grubu. Revü dans topluluğu. Toplu olarak melodili ya da ritimli sözleri söyleyen topluluk. yunancada önce dans edilen yere, sonra da şarkılı dansa ve bir de bunu yapanlara verilen ad. antik tragedyada birbirlerine benzeyen ezgilerde seslerini birbirine uyumlayan ve dramatik olayın kahramanı karşısında onu gözleyen, yorumlayan, değerlendiren, kimi kez de olaya karışan topluluk. koronun bölümleri: parodos (giriş ezgisi-kommos) (yakınma ezgisi-hareketlerle) stasiman (olanları saptama ezgisi) - exodas (çıkış çizgisi). ortaçağda dinsel yapıtlarda ayrı ayrı bölümler arasında anlatım (epik) biçimde korolar vardır. elizabeth tiyatrosunda ya da shakespeare'de koro adlı tek bir oyuncu, çok kez soytarı rolünde. klasik yapıtlarda koro, antik yapıtların etkisi altında yeniden kullanılmıştır. örnek: schiller: "braut von messina" (-messina'lı gelin).

 

Section : Alt şube. Kısım. Bir okul ya da üniversitenin herhangi bir bilim ve uzmanlık dalında eğitim sağlayan alt-birimlerinden her biri. bir üniversite ya da yüksek okulu oluşturan başlıca yönetim birimlerinden her birine verilen ad. Kesme. Kesit. Dal. Bölme. Bölüm. Kesim. Parça.

Refrain : Nakarat. Sakınmak. Frenlemek. Kendini tutmak. Geri durmak. Çekinmek. Kaçınmak. Alıkoymak.

Vocal : Vokal. Rahat konuşan. Ses. Lafını sakınmaz. Sesle ilgili. Sesli. Sözlü. Sesli harf. Sedalı. Konuşkan.

Ballet : Bale. Bale grubu. Danslı sahne yapıtı. dansçılar topluluğu. opera ve operetlerde danslı geçiş. 4 - bir dans topluluğunun önceden saptanmış düzene göre, uyumlu bir biçimde dans ettikleri gösteri. 5 - parmak ucu dansı. Balet. Barok çağında italya'da doğmuş, fransa ile rusya'da gelişmiştir. belli bir düzeni ve kuralı olan dans, dekor ve müzikten oluşan bir gösteri türü.

Wagner : Wisconsin eyaletinde yerleşim yeri. Güney dakota eyaletinde şehir.

Monody : Ses aynılığı. Monodi. Tek sesli şarkı. Tek sesli mersiye.

Air : Hava. Soluduğumuz hava. Nağme. Tenek. Yayın. Hafif rüzgar. Ortaya dökmek. Oylumca % 78 azot, % 21 oksijen, % 0.94 soy gazlarla karbon dioksit vb. gazlardan oluşmuş, yeryuvarı çevreleyen ve içinde canlıların yaşayabileceği gaz karışımı. Teneklendirerek kurutmak. Çalım.

Fustic synonyms : serialism, piece of music, part music, monophony, monophonic music, ta'ziyeh, concerted music, musical composition, melodic line, music genre, polytonalism, serial music, musical style, melodic phrase, music of the spheres, popularism, musical harmony, musical genre, polyphony, prelude, instrumental music, vocal music, euphony, pizzicato, melody, polytonality, polyphonic music, haydn, stravinsky, opus, strain, genre, chopin.

Fustic zıt anlamlı kelimeler, Fustic kelime anlamı

Polyphony : Polifoni. Çok seslilik. Çok sesli. Çokseslilik.

Polyphonic music : Polifonik müzik. Çoksesli müzik.

Inequity : İnsafsızlık. Adaletsizlik. Adil olmama. Haksızlık.

Fustic antonyms : monophony, monophonic music, unrighteousness, wrong, injustice, unfairness, wrongfulness.

Fustic ingilizce tanımı, definition of Fustic

Fustic kelimesinin İngilizce - İngilizce çevirisi (English to English) : The wood of the Maclura tinctoria, a tree growing in the West Indies, used in dyeing yellow. Called also old fustic.