Varı nedir, Varı ne demek

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Mısır.

Varı ile ilgili Cümleler

  • Tom'un Boston'a varıp varmadığını ben bile bilmiyorum.
  • Endişelenme, yanında ben varım.
  • Varışa kaç saat kaldı?
  • Varış yerlerine ulaştılar.
  • Doğruyu söylemek gerekirse benim en büyük endişem Tom'un Mary'nin öldürüldüğünün farkına varınca ne yapacağıdır.
  • Endişelenmeyin, yanınızda ben varım.
  • O her zaman akşam 6.00'da eve varır.
  • Var, bildiğini yap. Varsın gelmesin.
  • Tom'un oldukça deli olduğuna bahse varım.
  • “Teyzemle eniştem pek karşı gelmediler, iş olacağına varır, dediler.”
  • Varır varmaz seninle temas kuracağım.
  • “Varın söylen İrfani'ye yarım ölmesin.”
  • Varış yeri nedir?
  • Renkli televizyona varıncaya kadar ne varsa aldı.
  • “Yürü dilber, yürü ömrümün varı”
  • Varınca bana bir mektup gönder.
  • Demir köprüye varıncaya kadar nehir boyunca yürüdüm.
  • İstasyona varır varmaz elbette yolu bulacaksın.

Varı ile ilgili Atasözü veya Deyim

(herhangi bir şeye) varıncaya kadar : ne varsa her şeyi.

iş olacağına varır : bir soruna aldırmamayı, ne yapılırsa yapılsın yine aynı sonuca ulaşılacağını anlatan bir söz.

kızı gönlüne bırakırsan ya davulcuya kaçar (veya varır) ya zurnacıya : “evlenme çağındaki kızı büyükleri uyarmazlarsa uygun olmayan birisiyle evlenir” anlamında kullanılan bir söz.

 

ömrümün varı : gözümün nuru.

var (veya varın veya varsın veya varsınlar) : istersen (isterse...) gibi konuşulan iş üzerinde bir kimseyi serbest bırakmayı anlatan bir söz “var kıyas et, varın hesap edin” biçiminde, bu kıyas ve hesabın vereceği önemli sonuca dikkat çekmek için kullanılan bir söz önüne getirildiği cümleye ısrarlı istek düşüncesi katarak “tek” anlamında kullanılan bir söz “haydi” anlamında kendisinden sonra kullanılan fiilin yapılması gerektiğini anlatan bir söz.

yanına salavatla varılmaz : çok pahalı olan şeyler için kullanılan bir söz kibirli, gururlu kimseler için kullanılan bir söz çok öfkeli kimseler için söylenen bir söz.

Varı tanımı, anlamı

Başa varılmak : Başa çıkılmak

Çıkış varış çözümlemesi : İnsanların, taşıtların ve malların belli bir yerleşim yerinde belli noktalar arasındaki gidiş gelişlerini, her iki uçtaki toprak kullanım biçimini belirlemek ve denetlemek amacıyla, bu devinimlerin nerede başlayıp nerede bittiğini, amacını, yoğunluğunu ve süresini, dizgesel bir biçimde saptamayı amaçlayan bir dolaşım araştırması türü.

Geliş varış : Gidiş geliş.

Isı varışımı : Isınan bir sıvının yer değiştirerek, ısısını değdiği başka bölgelere götürmesi olayına dayanan ısı aktarma türü.

Kasa varı : Alıcılara ilişkin gereksemeler karşılanılmak üzere bankalarca kasalarında bulundurulan para.

Nesi varı : Nesi varsa, her şeyi, bütün varlığı.

Önürdü varıcı : Önce gitmiş olani önceden giden, sâbık.

Sıkışık varış : Koşucuların, yarışı yarım teker gibi az bir ayrımla sıkışıkça bitirmeleri.

 

Toplu varış : Bir grup yarışçının (küme), aynı zamanda varış çizgisine ulaşması durumu.

Varı geli : Vara gele, gide gele.

Varı varı : Gide gide, gitgide.

Varıgörmek : Gitmek, gidedurmak.

Varıh : Varalım.

Varıhana : Varırken.

Varık : Varayım: Varık iki yumurta alayım.

Varıke : Piliç.

Varıkın : Varırken.

Varıl : Ağaç su kabı.

Varılabilme : Varılabilmek işi.

Varılabilmek : Varılma imkânı veya olasılığı bulunmak.

Varıldamak : Söylenmek.

Varım : Gidiş, varış. Tümevarımcı bilimlerde olguların gözleminden yola çıkılarak varılan görgül ve sınanmış sonuç.

Varım düzeyi : Bir bulguya konu olan teknik düzey ile iyi yetişmiş bir meslek adamının bilgi ve yeteneği arasındaki düzeyde, kuramsal olarak var kabul edilen aşama.

Varımlı : Sözü kesilmiş, nişanlı kız. Şırnak kenti, Oyalı bucağına bağlı bir yerleşim birimi.

Varımlı bilimler : Olguların gözleminden yola çıkarak tümevarımcı bir yöntemle genellik ve yasalara ulaşarak yeni bilgiler üreten bilgi dalları, bk. önkanıtlı bilimler, yineleyici bilimler.

Varımlı varışlı : Konuşkan, girgin, yatımlı, eli açık: Ali Bey varımlı varışlı adamdır.

Varın : Varırsın.

Varınca : [Bakınız: varduğunca]. Diyarbakır şehrinde, Hazro ilçesi, merkez bucağına bağlı bir bölge.

Varıncası : Hepsi.

Varıncaya gadar : O da, onlar da içinde olarak: Ayak dakımlarına varıncaya gadar herkezin gözü başkanlıkta.

Varını : Olduğunu, bulunduğunu.

Varını unutmak : İnsan kendi varlığını kaybetmek, fena-fillah mertebesine erişmek.

Varını virmek : Kendinde olanın tümünü vermek.

Varır olmak : Gidecek olmak, gitmek istemek.

Varısa da yoğusa da : Ondan daha önemli bir şey yok: Varışa da atı, yoğusa da atı.

Varısı : Tümü. Hepsi, mevcudu.

Varış alıcısı : Varış görüntülerini saptayan alıcı.

Varış direği : Yarışlıklarda yapılan tekli ve takım kovalama yarışlarında, karşılıklı bitiş çizgilerinin sağ yanlarına dikilen ve üzerlerinde renkli yuvarlaklar bulunan direk.

Varış direkleri : Varış ipini, varış çizgisinin iç kıyısı üzerinde germeye yarayan, koşu yolunun iki yanına dikilmiş direkler.

Varış görüntüsü : Birbirine çok yakın aralarla sonuçlanan koşuların bitirme sıralarının varış yargıcılarınca saptanamadığı durumlarda, ayrımı kolaylaştırmak amacı ile kullanılan görüntü.

Varış gümrüğü : Gümrüklü malların yurt içinde gönderildiği ya da dışardan geldiği gümrük, a. bk. çıkış gümrüğü.

Varış ipi : Varış çizgisinin iç kıyısı üzerinde, varış direklerine bağlanıp gerilmiş olan 1.22 m. yükseklikteki pamuk ya da benzeri nitelikte yumuşak ip.

Varış limanı : Geminin ya da gümrüklü malların geldiği (vardığı) liman.

Varış nesnesi : C bir kategori olmak üzere C 'nin her c nesnesi için biricik c —> v okunun olması halinde C 'nin bir v nesnesi. Örneğin, Set 'te her tek elemanlı küme bir varış nesnesidir. C 'de'bir varış nesnesi varsa, izomorfizm anlamında tektir.

Varış ülkesi : Mal, hizmet ve üretim faktörlerinin ulaştırıldığı veya götürüldüğü ülke. Göçmen kaçakçılığına ve insan ticaretine konu olan kişilerin ulaşmak istedikleri veya götürülmek istendikleri ülke.

Varış yargıcısı : Koşulara, yürüyüşlere katılan yarışçıların varış sıralarını saptayan yargıcı. Varışlarda, tek başına karar vermeye yetkili yargıcı. Dilerse, kendi sorumluluğu altında yardımcılar da kullanabilir.

Varış yönetmeni : Varış yargıcılarını görevlendirmek, varışları özel çizelgesine geçirmek, varışa ilişkin bütün sorunları çözümlemekle yükümlü başyargıcı.

Varışlı : Anlayışlı, akıllı. Hatay kenti, Reyhanlı ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir bölge.

Varışmak : Yarışmak.

Varışup gelişmek : Birbirine gidip gelmek.

Varıturmak : Sürekli, devamlı olarak gitmek.

Varıvermek : Irza geçmeye girişmek.

Varlu varınca : Gücü yettiği ölçüde.

Varı yoğu : Bir kimsenin sahip olduğu her şey.

Varılma : Varılmak işi.

Varılmak : Herhangi bir yere ulaşılmak.

Varış : Varma işi. Bir yarışın son bulduğu yer, finiş.

Varış çizgisi : Bir yarışın son noktasını belirleyen çizgi.

Diğer dillerde Varfarinzehirlenmesi anlamı nedir?

İngilizce'de Varfarinzehirlenmesi ne demek ? : warfarin poisoning