Doğra nedir, Doğra ne demek

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Ed. doğru.

Doğra ile ilgili Cümleler

  • Birkaç soğan doğradılar.
  • Ali havuç doğrarken yanlışlıkla bıçakla parmağını kesti.
  • Bir soğanı doğramanın en iyi yolu nedir?
  • Ali bir bıçak, bir soğan ve bir doğrama tahtası aldı.
  • Birkaç soğan doğradın.
  • O, soğan doğrarken her zaman ağlar.
  • Soğanları doğrarken ağlamaya başladım.
  • Soğanları doğrarken gözüm yaşardı.
  • O biraz soğan doğradı.
  • Ben birkaç soğan doğradım.

Doğra ile ilgili Atasözü veya Deyim

(birinin) kanına ekmek doğramak : birinin ölümüne yol açarak sevinmek birini küçük düşürmek, birine zarar vermek.

çanağa ne doğrarsan kaşığında o çıkar : “kişi, kendisi için önceden yaptığı hazırlıkların verimini ileride alır” anlamında kullanılan bir söz.

ekmeğini kana doğramak : büyük bir sıkıntı ve üzüntüye katlanmak.

Doğra anlamı, kısaca tanımı

Doğrak : Sakin ve ılımlı geldiği halde üşütücü olan (hava)

Doğrama kalemi : Eğe demiri, doğramacıların kullandığı düz ya da oluklu çelik kalem.

Doğrama tökdüren : Aceleci ve titiz kişi.

Doğramacı ustası : Dekorun ve sahne eşyalarının doğrama işlerinin yapılmasını denetleyen ve düzenleyen nitelikli işçi.

Doğramaç : Yağda kızartılan ekmek parçaları. Ekmeği süt, yoğurt, ayran içine doğrayarak yapılan yiyecek, papara.

 

Doğray : Eskişehir şehrinde, Beylikova ilçesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim birimi. Eskişehir kenti, Günyüzü ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.

Doğrayabilme : Doğrayabilmek işi.

Doğrayabilmek : Doğramaya gücü yetmek.

Kabak doğramak : Yalan söylemek, abartmak.

Kanına etmek doğramak : Canına kastetmek.

Kılıca doğranmak : Kılıçtan geçirilmek.

Marangoz doğramacı : İşliklerde bezemlerin, doğrama işlerinin yapılmasıyla görevli kimse.

Ot doğrama makinesi : Elle veya motorla çalıştırılan, taze veya kuru otu belli uzunluktaki parçalar hâlinde doğrayan, bazılarında püskürtme tertibatı da bulunan motorlu araç.

Tiyatro doğramacıları : Tiyatro dekorlarının ve sahne eşyalarının doğrama işlerini yapan işçiler.

Ufaktan doğramak : Pazarlık yapılırken az fiyat verip azar azar arttırmak.

Üfleyici doğrama makinesi : Taze veya kuru yem bitkilerini sabit veya tarlada hareket ederek biçip doğrayarak bir araca veya depoya püskürten makine, turbo saman makinesi.

Doğram : Doğrama sonucu ortaya çıkan parça.

Doğrama : Doğramak işi. Bir yapının kapı, pencere, dolap, raf vb. ağaç, metal veya plastik bölmeleri.

Doğramacı : Ahşap doğrama yapan kimse.

Doğramacılık : Doğramacının yaptığı iş.

Doğramak : Keserek parçalamak veya elle küçük parçalara ayırmak.

Doğranma : Doğranmak işi.

Doğranmak : Kesilmek, parça parça edilmek. Kesilir gibi ağrımak.

Doğratma : Doğratmak işi.

Doğratmak : Doğrama işini yaptırmak.

Doğrayış : Doğrama işi.

Kök doğrayıcısı : Yedek besin maddelerini köklerinde toplayan, pancar, şalgam vb. kök yemlerin doğranması için kullanılan, bazen temizleme kafesi de bulunan özel bir alet.

Diğer dillerde Doğmamış buzağı karkas ürünleri anlamı nedir?

İngilizce'de Doğmamış buzağı karkas ürünleri ne demek ? : unborn calf carcass by-products